YAZARLAR

Üç tarihsel anomali ve 2018’de ABD ekonomisi

Eşi görülmemiş parasal genişlemenin ekonomi üzerinde nasıl sonuçlar doğuracağını henüz tam olarak kimse bilmiyor, ancak işaret ettiğim üç konu bize şunu gösteriyor: Ya kapitalizm bildiğimiz işleyişinden farklı bir şekilde çalışmaya başladı, ya da bu üç anomali “sert bir düzeltme” ile yani yeni bir resesyonla sonuçlanacak.

Bir süredir, 2018 yılında küresel ekonominin gidişatı üzerine, küresel teknokrasi ve ana akım iktisatçılar tarafından pompalanan bir “iyimserlik” havası var. Bu görüşlere göre 2008’de başlayan küresel kriz, on yıl sonra 2018’de nihayete erdi ve önümüzde, krizin aşıldığı yeni bir genişleme dönemi var. Konu oldukça kapsamlı, o nedenle bütün boyutlarını tartışmak bu yazıyı aşıyor ancak 2008 krizinin etkilerinin ekonomik ve siyasi boyutlarıyla halen sürmekte olduğunu vurgulamak istiyorum. Aşağıda üç veri ile ABD ekonomisinde daha önce eşi benzeri görülmeyen bir dönemden geçmekte olduğumuzu ve bunun 2008 krizine müdahale tarzıyla ve bu müdahale biçimini koşullayan finansal kapitalizm ile ilişkili olabileceğine işaret edeceğim.

SANAYİ ÜRETİMİ BİLMECESİ

Küresel ekonomideki eğilimler konuşulurken, ABD ekonomisindeki gelişmeler merkezi konumda. Aşağıdaki tablo, ABD ekonomisindeki sanayi üretim indeksinin tarihsel gelişimini gösteriyor. Grafiğin orijinaline ve verilere şuradan ulaşılabilir. Grafikte en dikkat çeken özellik şu:

ABD ekonomisinde sanayi üretimindeki her daralma, gri ile gösterilen resesyon dönemleri ile eşleşmiş durumda. Yani sanayi üretimi daralırken ekonomik daralma da yaşanmış. Tarihsel olarak bunun tek istisnası 2016 yılında yaşandı. Verinin başlangıç yılı olan 1920’den bugüne dek ilk kez, Nisan 2015 ile Kasım 2016 arasındaki yaklaşık bir buçuk yıllık dönemde sanayi üretim indeksi negatifte iken ABD ekonomisi bir resesyon ile karşılaşmadı (grafikte ok ile gösterdiğim dönem).

ABD ekonomisindeki sanayi üretim indeksinin tarihsel gelişimi

Tarihsel olarak yaşanan bu uyumsuzluğun nedenleri üzerine farklı görüşler ileri sürülebilir. Örneğin, sanayi üretiminin artık ABD ekonomisi içinde çok önemli bir payı olmadığı için ekonomik büyüme ile sanayi büyümesi ilişkisinin kopmuş olabileceğini ileri sürenler var. Ancak bu tarihsel anomalinin, ABD’nin krize müdahale biçimi nedeniyle ortaya çıkmış olabileceğini düşünüyorum.

"MUHTEŞEM GENİŞLEME" DÖNEMİ Mİ?

İkinci olarak, ABD’deki iş çevrimi döngüleri (business cycles) ile ilgili bir gözleme yer vermek istiyorum. ABD ekonomisinde 1929 krizinden bu yana yaşanan ekonomik daralma ve büyüme dönemlerinin uzunluklarına baktığımızda ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz. Buna göre 1929 krizinden bu yana 14 ekonomik genişleme dönemi var. En uzun genişleme dönemi, 1990’ların başındaki ekonomik daralma sonrasında yaşanmış ve kesintisiz 120 ay sürmüş. 1929’dan bu yana yaşanan ikinci en uzun genişleme dönemi, 1960-1961 daralmasından sonra gelmiş ve 106 ay sürmüş.

2017 yılı sonu itibariyle, 2009 krizinden sonra yaşanan genişleme dönemi 102 aya ulaştı ve üçüncü en uzun genişleme dönemi oldu. Önümüzdeki birkaç ayda ABD ekonomisinde bir daralma yaşanacağı beklenmediğine göre, 2009 sonrasındaki genişlemenin, iş çevrimleri tarihindeki ikinci en uzun genişleme olacağı görülüyor. Kısacası, eğer gidişat bu şekilde sürerse kapitalizm tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir büyüme dönemi ile karşı karşıyayız demektir. Ancak büyüme kesintisiz bir şekilde sonsuza kadar sürmeyeceğine göre, genişleme sürecinin uzaması, krize daha da yaklaştığımız anlamına geliyor.

ENFLASYON MUAMMASI

ABD’deki otoriteler, on yıl sonra geldiğimiz noktada, aralıksız 102 aydır yaşanan büyümeye, oldukça düşük bir seviyeye gelen işsizlik oranına ve bunca parasal genişlemeye rağmen neden enflasyonun bir türlü canlanmadığı sorusuna net bir yanıt veremiyorlar.

Yanıtlardan biri, otoritelerin iş döngüsündeki kırılmaya çok erken müdahale edip, zaten batması gereken pek çok firmanın kağıtlarının satın alınarak “zombi firmalar” olarak varlıklarının sürmesine neden olmaları olabilir. Yani J. Schumpeter’in kavramı ile söylersek “yaratıcı yıkım” döngüsünün yaşanmasına izin verilmedi. Bunun nedeni, siyasi olarak imkânsız olmasıydı. Yani, batık firmalar kurtarılmamış olsaydı, siyaseten mevcut sistemi sürdürmek mümkün olmayabilirdi. Bu durum, aynı zamanda emek üretkenliği artışındaki duraklamaya da katkıda bulunuyor.

Bir diğer yanıt, başta petrol olmak üzere, enerji fiyatlarının düşük seyretmesi olarak gösteriliyor. Dünya ticaretindeki duraklama ile birlikte düşen enerji talebinin petrol fiyatını düşürdüğü, ancak 2018 ile birlikte petrol fiyatının tekrar artması ile enflasyonun yeniden canlanacağı ileri sürülüyor. Ancak ABD’deki yeni üretim teknikleri sayesinde, küresel piyasadaki petrol fiyatlarının artışı ABD’ye yansıyarak bir enflasyon gerekçesi haline gelmeyebilir.

Son olarak ücretlerdeki düşüklüğün, enflasyondaki durgunluğun nedeni olduğu ileri sürülebilir. Gerçekten de 2008 sonrası dönemde emek piyasasında tam istihdam seviyelerine yaklaşılmasına rağmen reel ücretler artmadı.

FİNANSAL KAPİTALİZM

Yukarıda işaret ettiğim üç verideki “garipliklerin” de, ABD ekonomisinde 2008 finansal çöküşüne verilen yanıtla ilgili olduğunu düşünüyorum. Hatırlanacağı üzere, ABD’de politika yapıcılılar krize üç aşamada müdahale ettiler. İlki firma kurtarmaları, ikincisi faizi sıfıra indirme, üçüncüsü de birbiri ardına dalgalar halinde uygulanan parasal genişleme döngüleri idi.

Bu müdahaleler ile esasında yapılan krizin zaman içinde kaydırılması, ileri ertelenmesiydi. Eşi görülmemiş bu parasal genişlemenin ekonomi üzerinde nasıl sonuçlar doğuracağını henüz tam olarak kimse bilmiyor, ancak yukarıda işaret ettiğim üç konu bize şunu gösteriyor: Ya kapitalizm bildiğimiz işleyişinden farklı bir şekilde çalışmaya başladı, ya da bu üç anomali “sert bir düzeltme” ile yani yeni bir resesyonla sonuçlanacak.


Ümit Akçay Kimdir?

Doç. Dr. Ümit Akçay, 2017 yılından bu yana Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda (Berlin School of Economics and Law) ders vermektedir. Daha önce İstanbul Bilgi Üniversitesi, ODTÜ, Atılım Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Ordu Üniversitesi’nde çalışmıştır. Akçay, Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş: Küresel Kapitalizmin Geleceği (Ankara: Notabene, 2016) kitabının ortak yazarı; Para, Banka, Devlet: Merkez Bankası Bağımsızlaşmasının Ekonomi Politiği (İstanbul: SAV, 2009) ile Kapitalizmi Planlamak: Türkiye’de Planlamanın ve Devlet Planlama Teşkilatının Dönüşümü (İstanbul: SAV, 2007) kitaplarının yazarıdır. Akçay, güncel olarak, yeni otoriterliğin ekonomi politiği, büyüme modellerinin ekonomi politiği, merkez bankacılığı ve finansallaşma konularıyla ilgilenmektedir.