YAZARLAR

Kürt bağımsızlığında Kerkük düğümü

Suriye iç savaşı sona ererken Kerkük, İran için yeni “ileri karakol” haline dönüştürülürse bölge yeniden alev alır. Erdoğan da Barzani de bu coğrafya da dostça Türk-Kürt ilişkisinden öte çıkar yol olmadığını görmeli.

Kimsenin yapılacağına ihtimal vermediği gibi oylama sonucunu da merak etmediği referandum gerçekleşti. Sonuç ne olursa olsun Kürtler açısından önemli olan yıllardır dile gelen referandumun yapılabilmiş olması. Bağımsızlık arzusunu tarih kayıtlarına düşürmüş, dünya siyasetinde “Kürt Devleti” ihtimalini konuşturmuş olmanın başlangıç adımı. Mahabad Cumhuriyeti'nden bu yana Kürtler tarafından özlenen gelişme. Kimse bugünden yarına bağımsızlık ilanı beklemiyor belki ama tarihe düşülen kayıt önemli, sonucu ne olursa olsun. Kaldı ki sonucun bağımsızlık yönünde çıkacağı da şüphesiz. Uluslaşma çağında henüz bağımsız devlet kuramamış son çocukları Osmanlının, Filistinliler ve Kürtler.

Türkiye ise Kendi vatandaşı olan Kürtlere yerinden yönetim ve diğer siyasal hakları tanımadığından olsa gerek aşırı sert tepkilerle eski politikaları tekrar etme yanılgısında yine. Önce Kürdün varlığını, dilini inkar eden devlet bugün siyaset yapma hakkını alabildiğine tırpanladı. Kürtlerin Türkiyelileşme iddiasıyla yola çıkan son partisi HDP eşbaşkanları ve milletvekilleri sudan sebeplerle ceza evinde. FETÖ tuzağı olduğu bugün iyice açığa çıkmış olmasına rağmen hala kayyım tayiniyle sürdürülen KCK operasyonlarıyla yerel yönetmi de Kürtlerin elinden büyük ölçüde almıştı. Siyasal hakları elinden alınarak bu ülkenin vatandaşlığından bizar hale düşürülen Türkiye Kürtleri de bağımsızlık ister endişesiyle bir ulusun kendi kaderini tayin hakkı elinden alınmak isteniyor.

Yapılması gerekense kendi Kürtlerinin gönlünü kazanmak. Türkiye Kürtlerini, bağımsızlık yerine Türkiye vatandaşlığını tercih edecek denli mutlu etmek. Özgür, eşit bireyler olarak kendi kimliklerini ve kültürlerini yaşayabilir, siyasal ve kişisel haklarına sahip insanlar, güçlü bir ülkeyi bırakıp yeni devlet macerasına atılmak istemezler ama hiçbir şeye sahip olmayandan korkacaksın elbet. Her vesileyle tekrar edildiği gibi Türkiye kendi demokratik sorunlarını çözerek, tüm vatandaşlarına eşit bireyler olarak insanca yaşama ve milli gelirden hak ettiği payı alma fırsatı sunarak aşabileceği toplumsal ve siyasal sorunların çözümünü erteleyerek yaraları kangrene dönüştürdü. Şimdi bu sorunların iz düşümü Irakta yaşansın istemekte. “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün kurduğu devlet başka toplumlardan bu karakteri esirgeme hakkına sahip değil. Güçüne de.

Diğer yandan Barzani yönetiminin de tek derdi gerçekten Kürt bağımsızlığı olsa gözünü Kerkük’e dikmezdi. Osmanlıdan bu yana bütün Irak yönetimlerinin ve en son Saddam’ın gittiği yoldan gitmezdi.  22 Ekim 2016 tarihli  yazımda kısaca değindiğim Mum Kimin Yanan Kerkük’ün hikayesindeki acıları tekrarlayarak Saddam’ın yolundan gideceğini göstermiş oldu. Zorbalıkla Kerkük Kalesine bayrak çekilmesi, Kerkük’ün referandum kapsamına alınması, Kürt yönetiminin yolunu çizdiğini gösteriyor. Saddam döneminde ve öncesinde Türk katliamıyla Araplaştırılan Kerkük’te bu defa Barzani yönetimi referandum öncesinde nüfus ve tapu kayıtlarını tahrip ederek Kürt “yerleşimi” için toprak gasbını gerçekleştirdi. Kerkük, Süleymaniye, Erbil kırsalı şimdi kamyonlarla taşınıp getirilen Kürtlerin gecekondularıyla dolu. Araplaştırmadan Kürtleştirmeye uzanan Kerkük’te Türkmenler yine yok sayılma yok edilme tehdidiyle yüz yüze. Böyle giderse Barzani yönetiminin de Türkiye’ye ve hatta Saddam ve hatta Halepçe katliamına söyleyecek sözü olamaz. Bağımsızlık Irak Kürtlerinin ne kadar hakkıysa özel yönetim de Kerkük Türkmenlerinin o kadar hakkı.

8 Nisanda yazdığım gibi bugün İran ve Türkiye referandum nedeniyle yakınlaşmayı tek yol olarak görse de İran üzerinde batı baskısı devam ettiği sürece IŞID sonrası Kuzey Irakta yeni çatışma odağı olmaya aday Kerkük. İran, tehlikeyi kendinden uzak tutabilmek için, Bağdat yönetimi üzerindeki etkisi ve Haşdi Şabi desteğiyle yeni bir çatışma hattını Kerkük’te kurabilir. Suriye iç savaşı sona ererken Kerkük, İran için yeni “ileri karakol” haline dönüştürülürse bölge yeniden alev alır. Erdoğan da Barzani de bu coğrafya da dostça Türk-Kürt ilişkisinden öte çıkar yol olmadığını görmeli.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.