YAZARLAR

İki yüzlü sosyal medya

Ulusal hükümetler bir yandan interneti ve sosyal medyayı denetlemek üzere yasal ya da fiili bazı denetim mekanizmaları oluştururken, diğer yandan katılımcılığın ve paylaşımların sonucunda sosyal medya platformları üzerinde oluşan kişi ve grup bilgilerini denetim ve gözetim aracı olarak kullanıyorlar.

Son on yılda Web 2.0 ve kullanıcının ürettiği içerik dolayımı ile sosyal medya üzerinde oluşan katılım, paylaşım ve ağların sonuçlarına dair bir dizi farklı ve birbirine karşıt gelişme dikkat çekiyor. Bir yandan toplumsal değişim talep eden tüm toplumsal hareketler ve grupların üzerinde sosyal ağlar oluşturdukları sosyal medyaya bir biçimde yaslanıyor. Buradan yola çıkarak da sosyal medya demokrasi umudunun, diktatörlüklere karşı isyanın ağlarının oluştuğu yer olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazıda internet ve sosyal medyanın umudun ve isyanın toplumsal ağlarının oluşmasına katkılarını gözardı etmediğimi belirterek, asıl olarak karşıt denilebilecek gelişmelere göz atmak niyetindeyim. Zira sosyal medya, yüzünün biri sağa diğeri de sola bakan, iki yüzlü Janus'a benziyor.

WEB 2.0 VE KULLANICININ ÜRETTİĞİ İÇERİK WEB

Sosyal medyanın ne olduğu üzerine bir fikrimiz olsa da, onu tanımlayabilmek için birbiriyle ilişkili iki başka kavrama gönderme yapmamız zorunludur. Bunlardan birisi Web 2.0 diğeri ise kullanıcının ürettiği içerik kavramlarıdır. Sosyal medya kullanıcının ürettiği içeriğin yaratılıp değiş tokuş edilebildiği, Web 2.0’ın oluşturduğu platformda geliştirilen bir grup internet temelli uygulamadır. Bu genel tanım içerisine Wikipedia, YouTube, Facebook, Twitter gibi pek çok uygulamalar girer.

Web 2.0 bir adlandırma olarak ilk kez 2004 yılında, yazılım üreticilerinin ve sıradan kullanıcıların Web’e dair geliştirdikleri yeni kullanım yollarını tanımlamak için kullanılmaya başlanır. Bu yeni kullanım yollarından en çarpıcı olanı, Web’in bireysel bir içerik ve uygulama geliştirme ve yayınlama yerine tüm kullanıcıların katılımcı ve ortaklaşa bir biçimde içeriği değiştirmesi için bir platform olarak kullanılması.

Kullanıcının ürettiği içerik ise 2005’te popülerlik kazanmış ve kamusal olarak erişilebilen ve son kullanıcı tarafından üretilen farklı biçimlerdeki medya içeriğini tanımlamak için kullanılmaya başlanır ve internet üzerinde video paylaşım siteleri, haber temelli başka uygulamalar, sosyal paylaşım siteleri, bloglar, haber grupları ya da tartışma listeleri şeklinde sıralanabilecek pek çok iletişim platformunda paylaşılan içeriği tanımlar.

SOSYAL MEDYADA IRKÇILIK VE MİZOJENİ

Sosyal medya her geçen gün sahte haberlerin, tehditlerin, kabalığın, mizojeni ve ırkçılığın oyun alanı, iddialara göre uluslararası terör örgütlerinin de propaganda ve haberleşme alanı haline geliyor. Facebook'un geçtiğimiz haftalarda Guardian tarafından açığa çıkartılan içerik yönetme ve kaldırma kurallarını içeren dokümanlarında yer alan, sitenin ocak ayında, yüzde 33'ü çocuklarla ilgili olan cinsel içerik ve intikam pornosu içeren 14 binden fazla hesabı devre dışı bıraktığı bilgisi bu durumun kanıtı.

Guardian, Facebook'un “şiddet, nefret söylemleri, pornografi, ırkçılık ve intihar” konulu içeriklerin yönetimi için 100'den fazla dokümanı olduğunu, şirketin haftada 6,5 milyon civarı sahte olduğu raporlanan hesabı incelediğini belirtiyor. Ayrıca Facebook'un son bir yıl içerisinde 4 bin 500'e ulaşan içerik moderatörlerinin, kuralların karmaşık yapısı nedeniyle sıklıkla şüphede kaldığı da kaydediliyor. Facebook'un alacağı hiçbir önlemin sorunu çözmeye yetmeyeceği de ekleniyor.

Sızan içerik yönetim dökümanlarından yola çıkarak Facebook'un teröristler tarafından kolayca kandırılabileceği iddia ediliyor. Diğer yandan aynı dökümanlara dayanarak Facebook, tehdit içerikli ya da nefret söylemi içeren paylaşımlardan politikacıları korurken, sıradan insanları ve grupları korumadığı, ülkelerin sansür mekanizmaları ile uyumlu bir ilişki geliştirdiği, Türkiye, Hindistan ve Pakistan hükümetlerinin sansür taleplerine uyma konusundaki istekliliği konularında da yoğun bir biçimde eleştiriliyor. Bütün bunlar Facebook gibi 2 milyar kişinin kullandığı bir sosyal paylaşım ağının, reklama dayalı olarak iş gören ve kâr amaçlı bir şirket olmasından kaynaklanıyor.

DEVLET VE ŞİRKETLER 

Sosyal medyaya dair bir diğer gelişme ise ulusal hükümetlerin sosyal medyayı mercek altına alması. Ulusal hükümetler bir yandan interneti ve sosyal medyayı denetlemek üzere yasal ya da fiili bazı denetim mekanizmaları oluştururken, diğer yandan katılımcılığın ve paylaşımların sonucunda sosyal medya platformları üzerinde oluşan kişi ve grup bilgilerini denetim ve gözetim aracı olarak kullanıyorlar.

Polis birimleri sosyal medya platformlarını herkesin erişebileceği verileri sistematik olarak tarayarak hedeflenen bir kişiye ya da özel bir gruba dair bilgi toplayabiliyor ve bu platformları bir soruşturma aracı olarak kullanabiliyor. Ulusal hükümetler ve kolluk güçleri, sosyal medya şirketleri ile doğrudan iletişime geçerek şüpheliler hakkında belirli bir içerik talep edebiliyor. Bazı şirketler bu talepler konusundaki politikalarını açıklamış olsalar da büyük bir kısmının hangi tür kişiye özel içerikleri verdiği bilinmiyor. Ulusal hükümetler doğrudan iletişim akışını durdurabiliyor ya da bir şüpheli tarafından gönderilen veya alınan bilgileri elde edebiliyor. Bu yasal olarak ya da yasal olmayan yollarla olabiliyor. Mesaj içerikleri DPI (Deep Packet Inspection – Derinlemesine Paket Denetimi) ile gerçek zamanlı olarak kontrol edilebiliyor.

Sosyal medya platformları toplumsal yaşamda daha fazla yer ettikçe, kullanıcılar hakkında daha fazla bilgiyi depoladıklarından, kamuya açık bu erişilebilir bilgiler, bir kişi ya da gruba yönelik geçmişe, şimdiki zamana ya da geleceğe ilişkin önemli bir kaynak olmayı sürdürüyor. Bu birikmiş bilgilerin taranması, sistematik hale getirilmesi ya da birleştirilerek geleceğe dair öngörüler yapılabilmesi için sürekli olarak yeni algoritmalar, otomatik sistemler geliştiriliyor.

Bu bilgiler devletler tarafından kullanılabildiği gibi, şirketler tarafından da reklam amaçlı olarak kullanılabiliyorlar. Avustralyalı kullanıcılar üzerinde gerçekleştirilen bir araştırmanın sonuçlarına dair bir Facebook raporunun ortaya çıkmasıyla başlayan tartışma, sosyal medya kullanıcılarının şirketler ve reklamcılar tarafından ne ölçüde sömürülebileceğinin ipuçlarını sunuyor. Araştırma raporuna göre Facebook, 'Duygu Analizi' adını verdiği bir yöntemle paylaşılan içerikten insanların kendilerini 'yenilgiye uğramış', 'bunalmış', 'stresli', 'endişeli', 'gergin', 'sinirli', 'aptal', 'işe yaramaz', 'başarısız' veya 'kötü' hissettiğini belirleyebiliyor. Bu gerçek zamanlı bilgilerin Facebook tarafından reklamverenler lehine, kişilerin kendilerini zayıf hissettikleri anda reklamın hedefi haline getirilmesi yoluyla kullanılabileceği ileri sürülüyor. Facebook bu iddiaları yalanlasa da, dünyanın en büyük reklam platformlarından birisi olması bu endişenin yersiz olmadığını gösteriyor.

BİR KEZ DAHA ŞİDDET VE SÖMÜRÜNÜN HEDEFİYİZ

Bütün bunlara dair en temel sorun tanımlanan yöntemlerin kimler tarafından, nasıl ve ne zaman kullanıldığının bilgisine kamuoyu olarak sahip olmamamız. Sosyal medya her birimizin hayatında her geçen gün daha fazla yer ederken, bu platformlardan bilgi toplanmasına dair teknolojik, yasal ve yasal olmayan yöntemlerin bilinmez olması, devlet ve şirketler ile biz kullanıcılar arasında ciddi bir asimetri yaratıyor. Sonuçta, sosyal medyanın iki yüzünden birisi, biz kullanıcılarını sadece nefret söylemi ve tehdit gibi bireysel düzeydeki şiddete değil, devlet şiddetine ve şirket sömürüsüne de açık hale getiriyor.


Funda Başaran Kimdir?

1990 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği bölümünü bitirdi. 1995 yılının Eylül ayında Yüksek Lisans öğrencisi olarak başladığı Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde 1996 yılının Ocak ayında araştırma görevlisi oldu. 7 Şubat 2017 tarihinde 686 nolu KHK ile ihraç edilene dek, 21 yıl boyunca aynı fakültede sırasıyla araştırma görevlisi, yardımcı doçent, doçent ve profesör ünvanlarıyla çalıştı. Akademik çalışmaları yanında TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi'nde Yönetim Kurulu üyeliği, yine TMMOB’ye bağlı Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kurucu yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Hala TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın Onur Kurulu üyesidir. Ayrıca Alternatif Medya Derneği ve Halkevleri Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerini yürütmektedir. İşçi Filmleri Festivali’nin başlangıcından bu yana değişik süreçlerinde gönüllü olarak yer almıştır.