YAZARLAR

Hello Kitty Hello Spor

Tabii bu sponsorluğun bir diğer önemli ayağı da futboldaki ataerkil düzenin kırılması yönünde atılmış olması. Genel geçer görüşe göre futbol erkek oyunuydu. Diller kadınları statlara, futbolun merkezine çağırsa da ruhlar tam tersini eylemliyor.

Türk sporunun gençlerle ilişkisi malumunuz. Sancılı ve işteş olmayan bir ilişki. Çünkü gençler spor kariyeri ile eğitim hayatı arasında gidip gelirken, henüz yaşantılarının kendileri için en çalkantılı bölümünde hayati bir karar vermek durumunda kalıyor. Ya spor ya okul. Aileler için de durum faklı değil. Akıllarda sporun getirdikleri, getirebilecekleri ve götürebileceklerinin çetelesi, diğer tarafta eğitimsizlik sarmalı. Karar vermek zor. Verilen her kararın maalesef ki ‘Keşke’si mevcut. Bu, işin sporcu gelişmesi ve yetişmesi tarafının en kabataslak sorunsalı. Malum daha pek çok şey var ama genç sporcu yetişmemesi, yetişenlerin Avrupa’daki muadilleriyle yetenek açısında kıyaslanılıp, mental güç açısından kıyaslanamamasının asıl sebebi bu. Bilmem kaç milyonluk Türkiye’den dünya çapında oyuncu sayısı da bu sebeple yok denecek kadar az.

İşin bir de spor kültürü ayağı var. O ise daha sancılı. Artık tarafımızı sevgi değil, ötekine nefret üzerinden belirlemeye başladık. Bir Fenerbahçelinin kulüp sevgisi mi daha büyük yoksa Galatasaray nefret mi, tartışılır. Derinlemesine bir analiz ihtiyacı var ama bu ülke buna alışık değil. Derin analizler değil yüzeysel, genel geçer laflar bizim için daha önemli.

Bu sebeple de Fenerbahçe’nin Hello Kitty ile sözleşmesinin artılarını eksilerini tartışabilmek mümkün olmadı. İddiam ‘Bunu benden daha iyi yapan olmaz’ değil, amacım biraz da başka açıdan bakmaya çalışmak. Konuyu kendimce spor kültürüne bağlamak. Zaten uzun girizgahın sebebi de buydu.

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın yaptığı şeylerin birçoğuna karşı çıkmak mümkündür. Yönetim tarzı, yönetici söylemi, kriz yönetimi, gündem değiştirme tarzı vs… Lakin iki konuda kendisine söz söyleyebilmek zor. İlki amatör sporlara olan inanılmaz ilgisi ve rakiplerini peşinden sürükleyen vizyonu. Masa tenisinde, voleybolda, basketbolda son yıllardaki yatırım rakiplerini ve dolayısıyla sporun kendisini yukarı çekti. Fenerbahçe’nin son yıllardaki amatör sporlardaki başarılar ve bunun Türkiye üzerindeki etkisi belki başka bir yazının konusu olabilir. Lakin bugünkü değil.

İkincisi ise bu tür bir sponsorluk anlaşması. Evet, Türkiye’de spor-kitle ilişkisi dediğimiz gibi sancılı. Bu sorunun yaratıcı olmasa da en büyük destekleyici aktörlerinden biri de Aziz Yıldırım. Buna rağmen attığı adımın hakkını teslim etmek gerekiyor. Çünkü mevcut sancının kırılması, çocukların ve gençlerin kulüp aidiyetlerini nefret ve kavga kültürü değil sevgi üstünden tanımlamasıyla mümkün olacak. Bu yönde de verilen her karar desteklenmeli. Fenerbahçe’nin yeni sözleşmesi, bu anlamda etkili olabilir. Sonuçta çocuklar için önemli bir kahramandan bahsediyoruz. Kendilerini bu karakter üzerinden başka bir sevginin içinde bulabilirler.

Tabii bu sponsorluğun bir diğer önemli ayağı da futboldaki ataerkil düzenin kırılması yönünde atılmış olması. Genel geçer görüşe göre futbol erkek oyunuydu. Diller kadınları statlara, futbolun merkezine çağırsa da ruhlar tam tersini eylemliyor. Futbola bulaşan kadınların çoğu da siyaset etkisine kapılıyor. Yani onlar da ‘erkekleşiyor.’ Girdikleri ortama farklı bir görüş katmaları beklenirken, mevcut ortam onların da görüşlerini ve davranışlarını tektipleştiriyor. Bunun da önüne belki sayısal artışla geçilebilir. Ne kadar çok farklı görüş katabilecek insan, o kadar tektipleşmeden uzaklaşmak anlamına gelir. Ve de ağaç da yaşken eğildiğine göre…

Fenerbahçe’nin Hello Kitty adımının diğer yüzü de gerçekten futbolda anne-çocuk etkisinin arttırması olabilir. Cezalı maçlarda zoraki uygulanan kadın ve çocuklara açık statlar değil, doğrudan kendilerine özel tribünlerin önünü de açar umarım bu işbirliği. Zira beklenen ilgi olursa, anne-çocuk tribünü ya da ona kısaca aile tribünü diyelim zorunluluk haline gelecek.

Ve belki de bir anda akla gelen son olumlu etki, resmi ürün satış dükkanlarının çeşitliliği. Çocuğu olanlar bilir. Takımların bebek ve çocuk ürünleri kısıtlı. Fenerbahçe bu anlamda kendi dükkanlarında ciddi bir ürün çeşitliliği sağlasa da hep daha fazlası mümkündür. Dolayısıyla Fenerbahçe’de bu yolda bir adım daha attı. Umarım amatör sporlarda olduğu gibi bu alanda da yenileri takip eder bu sözleşmeyi. Böylece önce çocuklarımızı ve gençlerimizi sporun gülen yüzüyle buluşturup spor kültürünü almaları için teşvik edebiliriz. Sonra da aktif spor yapmalarının önündeki engelleri yıkmak için bir baskı oluşturabiliriz.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’