YAZARLAR

Unutmayın kişisel görüşme hakkının öznesi çocuk

Dikkatli olunmalı ve muhalefet böyle bir düzenlemenin en başta önleyicisi olmalıdır. En başta yani meclise gelmeden durdurmak için muhalefet ortak söz üretmeli. İstanbul Sözleşmesi için yapamadıkların hiç değilse şimdi yapmalılar.

Gazete Duvar'ın dört gözle beklenip ilgiyle okunun haber dizisi Duvar Arkası 17 Ekim'de bütçe maratonu başlamadan 5. Yargı Reform Paketi'nin yasalaşması hazırlığını da içeriyordu. “Uzun süredir üzerinde konuşulan icradan çocuk teslimine son verilmesi” yönündeki çalışmaların pakette yer alacağı anlaşılıyor haberden. Bu pakette kadınlar ve çocuklar aleyhine, kazanımların gaspı anlamına gelecek tehlikeli girişimlerin yer alması ihtimali yüksek. İktidarı ve muhalefetiyle tüm siyaseti bu çerçevede uyarmak, eşit yurttaşlık haklarımıza telafisi zor hasar verilmesini önlemek her yurttaşın sorumluluğu. Paketi hazırlayan iktidarı uyarırken kadın ve çocuk aleyhine düzenlemeler içerecek bu paketin Meclis'e gelmeden durdurmanın da muhalefetin görevi olduğunu bir kere daha hatırlatmakta fayda var. Aralık'tan önce Meclis'e getirilip yasalaştırılması beklenen bu pakette yer alacağına dair gerek Adalet Bakanı gerek Cumhurbaşkanı tarafından farklı zamanlarda dile getirilen çocuk teslimi konusu da 2016 yılından beri ülkenin gündeminde.

Yine BoşanMA Komisyonu raporunda yer verilerek ülkenin toplumsal dokusunu yeniden şekillendirmek için araç haline getirilen konulardan birisi çocuk teslimi. Siyasetin dilinde de çoğu zaman yanlış isimle “çocukla kişisel görüşme hakkı” olarak anılıyor. Doğru isim ise “çocuğun ana-basasıyla kişisel ilişki kurma hakkı” olacak. Bu konuda ülkemizce de kabul edilen Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin adı da böyledir: Çünkü “çocuk artık karşılaştırmalı hukuktaki çağdaş yaklaşımlarla da uyumlu olarak kişisel ilişkinin konusu olmaktan çıkmış, hakkın öznesi haline gelmiştir. Bunun sonucu olarak çocuk ifası istenebilen tam yaptırımlı bir hak olarak üstün yararına aykırı olmadıkça ana babasıyla kişisel ilişki kurma hakkına kavuşmuştur. Çocuğa tanınan kişisel ilişki kurma hakkı nihayetinde çocuğa kişisel ilişki kurmama, kişisel ilişki kurmaktan kaçınma hakkını da bahşeder.” Ahmet Türkmen, Çocuğun Kişisel İlişki Kurma Hakkı adlı makalesinde ayrıca Anayasanın 41’inci maddesine atıfta bulunuyor: “Anayasanın çocuğa ana babasıyla kişisel ilişki kurma hakkı tanıyan hükmü (AY m. 41/III) hakkın sahibi (çocuk), hakkın yükümlüsü (ana-baba), hakkın konusu (kişisel ilişki kurma) ve hakkı kullanmanın koşulu (çocuğun üstün yararı) belirli olduğundan doğrudan uygulanabilir niteliktedir ve hak sahibi bu hakkını dava yoluyla koruyabilir.”

Böylesine incelikli ve çocuğun zihinsel gelişimi, duygusal ve bedensel sağlığı açısından son derece önemli olan bir konu olduğu halde yazık ki basınımızda hoyratça “İcralık çocuk” adıyla anılır olmuştur. İcralık çocuk adı verilmesi ve büyük kısmı mizansen olma ihtimali barındıran duygu sömürüsüyle, çocuk ağlamalarıyla gerçekleştirilen görüntülü haberler, nedeniyle çocuk teslimi uygulamasının icra daireleri vasıtasıyla yapılması tepki çekiyor. Hakkın öznesi ve yükümlüsü hakkında çarpıtılmış bilgilerle yüklü ve duygu sömürüsü içeren haberler sadece sıradan insanı değil karar vericileri de etkiliyor ki düzenlemeyle usule değişiklik getirme çabası hiç dillerden düşmedi yıllardır. Çünkü niyet kadının velayet hakkını kısıtlamak üzerine ve tabi ki velayet hakkını sınırlayarak kadını boşanmaktan vaz geçirecek baskı kurmak niyetiyle, sözüm ona ailenin korunması için yapılıyor her şey. Sosyal mühendislikle kadınların boşanma kararı almasını zorlaştıracak, kadını çocuklarından koparmakla tehdit eden bir tehlikeden söz ediyoruz. Günümüzdeki boşanmalarda aile mahkemeleri yüzde yetmiş beş, seksen oranlarda velayet hakkını anneye veriyor. Bu oranda şüphesiz bizim toplumun erkeklik algısına göre evlilik birliği içindeyken bile babalık yapmayı bilmeyen erkeklerin çoğunlukta olmasından kaynaklanıyor. Ancak toplumun içinde bulunduğu şartları görmezden gelerek medeni kanuna mugayir düzenlemeler yapma alışkanlığı giderek arttığı için sosyal mühendislik diyebiliriz buna.

Diğer taraftan asıl mesele çocuğun üstün yararı olduğundan boşanmış ebeveynlerin, çocuğun hakkını gözetmesi ve medeni ilişkilerle çocuğun gelişimine olumlu katkı yapması beklenir. Ve günümüzde boşanmış ebeveynlerin medeni ilişkiler geliştirmesi yönündeki olumlu örnekler giderek artmakta. Mahkemenin tayin ettiği had ve sürelerde çocuğun diğer ebeveyniyle kişisel görüşme hakkını, çocuğun üstün yararı doğrultusunda kullanmasını düzenlemekle yükümlü olduğunu bilen ve buna uygun hareket eden ebeveynlerin sayısı hayli yüksek. Fakat yasalara göre icra dairesi aracılığıyla bu hakkı kullanmak durumunda kalanlarla ilgili her somut olaya özgü karar vermek gerekir. Bir kere velayet sahibi ebeveynin böyle zorlama yoluna başvurmasının altında yatan nedenler uzmanlarca izlenip raporlanmalı. Somut olaya özgü karar alınması gereken durumlardır bunlar. Şiddet var mı örneğin, çocuk bu şiddete tanık olmuş mu, çocukla görüşmek isteği anneye ve çocuğa şiddet uygulama fırsatı olarak mı kullanılmak isteniyor? Bu soruların yanı sıra çocuğu velayet sahibi ebeveynden kaçırmak fırsatı olarak mı kullanılacak? Tüm bu soruların cevabıyla icra dairesi aracılığıyla bu hakkın kullandırılması usulü hakkında yakın ilişki olduğu akılda tutulmalıdır.

“Ana baba ve çocuk arasında sağlıklı etkileşim çocuk açısından çok önemliyken çocukla kişisel ilişki kurulması icra dairesine başvurularak gerçekleştirilmeye çalışıldığına göre çocuğu olumsuz etkileyecek ebeveynlerden ya da çocuktan kaynaklanan problemlerin olduğu göz ardı edilmemelidir.” Ömer Mavi İcra Takibiyle Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasının Sebepleri, İcrada Uzmanın Rolü ve Çocuğun Durumu adlı makalesinde hakkın ismini yaygın yanlış biçimiyle kullanmış olmasına rağmen okumaya değer önemli bilgiler içeriyor. Makale elbette çocuk açısından yazıldığı için velayet sahibi kadının güvenliğine dikkat çekmekle yetinmiş. Fakat ben bu konunun çok önemli olduğunu bir kere daha belirteyim. Evlilik birliği içindeyken şiddet yaşamış ve sonrasında ayrıldığı erkekten şiddet ve tehdit görmüş kadınlar icra kanalıyla çocuğunun görüşme hakkını kullandırmaya önem veriyorlar. Uzman pedagog eşliğinde icra memuru ve polisle birlikte çocuk teslimi gerçekleştiğinde hem çocuğun ve annenin güvenliği sağlanmış oluyor hem de çocuğun kaçırılma ihtimali ortadan kalkıyor.

Çocuğun kişisel görüşme hakkı yerine çocukla kişisel görüşme hakkı ismini kullanan “icralık çocuk” yaygaracıları, özellikle velayet sahibi olmayan erkek tarafından ileri sürülen iddiaları dile getiriyor ve karar vericileri etkiliyorlar. BoşanMA Komisyonu raporundan itibaren bu konuda dile getirilen en büyük itiraz erkeklerin cebiyle, cüzdanıyla ilişkili. Tıpkı nafaka gibi ceplerinden çıkan para dile getiriliyor en çok. Söz edilen güvenlik risklerini ortadan kaldırmanın gereği olarak kullanılan icra dairesi aracılığı, aynı zamanda işlem başlatmak için para ödemelerini gerektirdiğinden itiraz ediyorlar. Veya itirazlarına haklılık kazandırmak için çocuğunu görmek için para yatırmak zorunda kalmayı, usule itirazın gerekçesi halinde kullanıyorlar. Bu durumda çözüm sistemi tümüyle değiştirmeden de bulunabilir. İcra dairelerinin çocuk teslimi işinde çalışan görevlileri de birer devlet memuru ve yaptıkları iş karşılığında zaten maaş aldıklarına göre ya harç yatırma sistemi sonlandırılabilir. Ya da sembolik miktara düşürülebilir. Fakat daha iyisi çocuk teslimi ve çocuğu velayet sahibi ebeveyne usulünce iade ettikten sonra icra dairesinde yatırılan haç için büyük kısmına terkin muhasebesi uygulanır. Yani çocuğun kişisel görüşme hakkı yerine getirdikten sonra ebeveyn çocuğu diğer ebeveyne iade ettikten sonra harcın büyük kısmını geri alma hakkına sahip olur ve böylece erkeklerin cebi, cüzdanı kurtulur, çenesi kapatılır. Çözüm isteyene en kolay çözüm bu olur. Çözüm isteyene tabi ki bu bahanenin arkasına gizlenen politik hesaplar varsa yetmez tabii ki. Farklı politik hesapları da sulh komisyonlarında bulmak mümkün…

Son zamanlarda sıkça kullanılan il sulh komisyonlarına çocuğun kişisel görüşme hakkının kullandırılması konusu da havale edilecekse gelecek olan 5’inci pakette, büyük riskler oluşacak demektir. Her şeyden önce çocuk ve kadın için güvenlik boşluğu doğacaktır. Kendisinden boşanan hatta sadece boşanma kararı alan kadını cezalandırmak için ortak çocuklarını öldüren erkek sayısı ve haberleri bunca artmışken çocuklar ve kadınlar için hayati tehlike yaratabilir bu planlanan komisyonlar. Çocuğun hakkını kullanmasının koşulu olan çocuğun üstün yararını gözetme gereğinin yerine getirilmesi de zor görülüyor bu komisyonlarda. Zira dile getirildiğine göre komisyonlarda Diyanet görevlileri de olacak. Ve bu durum babayı çocuktan önemli gören din görevlilerince karar verilecek görüşme şartlarına bağlanacaksa tehlike daha da büyüyecek demektir. Her somut olaydan riskin artması anlamına gelir. Ve yanı sıra ciddi bir toplumsal tehlikeyi de beraberinde getirir. Çünkü il sulh komisyonlarına aile hukukuna ilişkin anlaşmazlıklar da gideceğine ve orada diyanet temsilcisi de olacağına göre din görevlilerinin aile hukukunda söz hakkına sahip olacağını gösterir. Ki böyle bir ihtimal laiklik ilkesine de Medeni Kanun'a da açıkça muhaliftir.

Dikkat diyorum tekrar. Dikkat, aile hukukunda dini hükümlerin kullanılması kabul edilemez. Çünkü dinimiz aile hukukuna ilişkin temel prensipler getirmiş ve gerisini örfe bırakmıştır. Bugün bizim örfümüz Medeni Kanun'dur ve dinin getirdiği temel prensiplere aykırı hükümleri yoktur. Dikkatli olunmalı ve muhalefet böyle bir düzenlemenin en başta önleyicisi olmalıdır. En başta yani meclise gelmeden durdurmak için muhalefet ortak söz üretmeli. İstanbul Sözleşmesi için yapamadıkların hiç değilse şimdi yapmalılar.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.