YAZARLAR

Türkiye'de siyasi ittifaklar ve Altılı Masa

Türkiye’de siyasî partilerin gerçekleştirdikleri ittifaklara baktığımızda, kâhir ekserisinin “ittifak” olarak değil, kısa vadeli “işbirliği” olarak tanımlanmasının daha doğru olacağı görülür. Bu yönleriyle bu işbirlikleri ile Altılı Masa/Millet İttifakı birbirlerinden ayrılırlar. Ortak Mütabakat Metni, Altılı Masa’nın bir seçim işbirliğinden ötesini hedeflediğinin en somut ifadesidir.

Altılı Masa’yı ve bu Masa’nın politik iradesi olarak tezahür eden Ortak Mutabakat Metni’ni nasıl tanımlamak, onu Türkiye siyasî hayatında nereye yerleştirmek gerekiyor. Bu, Ortak Mutabakat Metni’ni değerlendirirken, onun evsafı hakkında konuşurken de gerekli.

Altılı Masa/Millet İttifakı ve onun politik iradesi olarak Ortak Mutabakat Metni, siyasî hayatımızda görmeye alışkan olmadığımız bir siyasal vaka. Yeri gelmişken altını çizmek isterim, Masa ve Metin’in nev’i şahsına münhasır olduğunu söylemek, bunların kusursuz, mükemmel hatta eleştiriden müstesna olduklarını söylemek anlamlarına gelmez; sadece ve sadece siyasî hayatımızda örneğine daha önce rastlamadığımız bir türde ittifak ve metin oldukları anlamına gelir.

SİYASİ TARİHİMİZİN İTTİFAKLARI

Lafı fazla uzatmamak adına Osmanlı dönemini bir kenara bırakarak, Hürriyet ve İtilaf Fırkası deneyimini (özellikle partinin 1911-1913 arasındaki ilk dönemini) sadece hatırlatmış olayım. Erken Cumhuriyet döneminin (yaygın) tek partili doğası, formel ittifaklara ve bu ittifaklara ait manifesto, seçim beyannamesi, koalisyon protokolü vb. gibi politik irade metinlerine yabancıdır. Doğal olarak bu tür girişimlere çok partili siyasal hayata dönülen İkinci Dünya Savaşı sonrasında rastlarız.

1957 İTTİFAKI

Bu konudaki en belirgin örneklerden ilki, CHP, Hürriyet Partisi (HP) ve Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin (CMP) 1957 seçimleri öncesinde DP’ye karşı bir araya gelmeye girişimidir.

Hürriyet Partisi, gittikçe otoriterleşen DP’ye bizzat kendi içinden gelen tepkilerin sonucunda doğmuştu. 1954 seçimlerine yaklaşırken DP’nin basından gelen eleştirilere karşı ağır cezalar getiren bir yasayı çıkarması parti içinde de tepkiyle karşılanır. Mahkemeye çıkartılan gazetecileri ispat hakkından yoksun bırakan düzenlemeye itiraz eden 19 milletvekili ya partiden çıkarılır ya da ayrılmak durumunda bırakılırlar. Daha sonra bu milletvekilleri 1955 sonunda (1) Hürriyet Partisi’ni kuracaklardır. (2) HP’ye katılımlar kısa bir sürede, partinin parlamentodaki sandalye sayısının CHP’yi bile geçmesi ve HP’nin ana muhalefet partisi haline gelmesiyle sonuçlanacaktır. Lafı uzatmadan bu konudaki en iyi çalışmalardan birini Ertuğrul Günay’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan Bir Hürriyet Hikayesi kitabını tavsiye edeyim.

CMP ise HP’den yaklaşık bir yıl önce 9 Şubat 1954’te kurulur. (3) Parti’nin ilk genel başkanı Ahmet Tahtakılıç olsa da parti, 28 Haziran1955’te Osman Bölükbaşı’nın genel başkanlığa seçilmesinden (4) sonra adını daha fazla duyurmaya başlar. Bölükbaşı’nın da eski bir DP’li olduğunu unutmadan not edeyim. İki parti birleşmeye karar verseler de bu gerçekleşmez ama bu yakınlaşma 1958 de yapılması gereken (ama 1957’de yapılacak olan) seçimler öncesinde CHP-HP-CMP arasındaki seçim ittifakı görüşmelerinin de su yüzüne çıkmasına zemin hazırlar.

Muhalefet arasında kurulması düşünülen ittifak bir seçim ittifakıdır; muhalif partiler ortak bir liste ile seçime katılacaklar ve güçlerini DP’ye karşı birleştireceklerdir. Kafalarında ortak listenin %40’ının CHP %22’sinin CMP %20’sinin, HP kalan %18’lik kısmın ise partisiz adaylara -müstakillere- tahsis edilmesi düşüncesi vardır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Politikada 45 Yıl’da ittifak düşüncesi ile ilgili olarak şu hususun altını çizer: “1957 seçim kampanyalarında HP ile CHP liderleri arasındaki bir sözleşmeye göre, her iki partinin bazı bölgelerde birbiri aleyhine mücadeleye girişmemesi ve bütün propaganda cihazlarını yalnız DP’ye karşı işletmeleri oy sayısının muhalefet partileri lehine epeyce dolgun bir yekûn teşkil etmesini sağlamış ve bu seçim sonucundan en çok faydalanan da, geçen devrede sayısı 36’yı geçmeyen milletvekili sandalyelerini 175’e çıkarmak başarısını elde eden Cumhuriyet Halk Partisi olmuştu.”

DP muhalefet partileri arasındaki yakınlaşmanın önünü seçimleri erkene alarak ve Milletvekili Seçim Kanunu’nu değiştirerek keser. 1957 yılının Mayıs ayında Sivas’ta yaptığı bir konuşmada (Hürriyet, 26.05.1957: 1,5) Menderes, 1958 seçimlerinin erkene alınacağını duyurur. 11/9/1957 tarih ve 7053 sayılı kanunla, Milletvekilleri Seçimi Kanununun 35 ve 109 uncu maddeleri değiştirilir ve bu kanuna muvakkat bir madde eklenir. (5) Bu kanunun ilk maddesi ile “…siyasî partilerin il veya ilçe teşkilatlarını kurmuş oldukları her seçim çevresinde seçime bağımsız olarak girmek ve o seçim çevresinden seçilecek milletvekili sayısı kadar aday göstermek” zorunluluğu getirilir.

Kuvveden fiile geçemeyen 1957 ittifakı ile Altılı Masa karşılaştırıldığında ilk bakışta her ikisinin de gittikçe otoriterleşen bir iktidara (DP-AKP) karşı seçim merkezli (1957-2023) bir ittifak olduğu görülecektir. Ancak hakkını teslim etmek gerekiyor ki Altılı Masa sadece seçim amacıyla bir araya gelen, işbirliği yapan partilerden daha fazlasıdır. Tüm eksikliklerine karşın bir “koalisyon protokolü” sınırlarını rahatlıkla aşarak neredeyse bir “hükümet programı” olma evsafını taşıyan Mutabakat Metni’nin varlığı bile Altılı Masa’nın 57’den farkını gösterecektir.

MİLLİYETÇİ CEPHE(LER)

1960’dan sonra siyasî parti ittifaklarına rastlanmaz. Bunda, özellikle, 1961’den sonra kabul edilen 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunuyla nispî temsil seçim siteminin getirilmiş olmasının büyük bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür. AP ve MHP arasında olduğu gibi, siyasî partiler arasında kimi yakınlaşmalar, seçim ittifakı dedikoduları olmaz değil; lâkin tüm bunlar şayiadan öteye gitmez (Cumhuriyet, 15 Nisan 1977).

1960-1980 arasında, günümüzün Altılı Masa’sını andırabilecek tek gelişme siyasî tarihimize Milliyetçi Cephe hükümetleri olarak geçen hükümetlerdir. Bu hükümetler Demirel’in liderliğinde Adalet, Milli Selamet, Milliyetçi Hareket ve Cumhuriyetçi Güven partilerinin katılımıyla kurulan 31 Mart 1975 – 21 Haziran 1977 tarihleri arasında görev yapan 39. ve yine Demirel’in Başbakanlığında AP-MSP-MHP arasında kurulan ve 21 Temmuz 1977-5 Ocak 1978 tarihleri arasında görev yapan 41. Hükümet’tir.

Milliyetçi Cephe hükümetleri ile Altılı Masa karşılaştırıldığında ilk göze çarpan farkın, Milliyetçi Cephe’nin bir iktidarda kalma projesi, Altılı Masa’nın ise bir iktidara gelme projesi olduğudur. Milliyetçi Cephe’yi bir araya getiren komünizmle mücadele düşüncesi ve 70’lerin politik şiddet ortamı da onu Altılı Masa oluşumundan derin çizgilerle ayırır.

Asım Öz, Türkiye’nin 1970’li Yılları başlıklı derlememizde bu süreci şöyle özetlemektedir:

"1973 seçimlerinin ardından sağdaki oyların MSP, MHP, DP ve AP arasında bölüşülmesi, AP’yi farklı arayışlara yöneltecektir. Bu süreçte CHP’yi gerçekte olduğundan daha fazla solda göstermeyi başaran AP, solu durduracak tek siyasî aktörün kendisi olduğunu ve diğer partilere verilecek oyların ancak sola yarayacağı propagandasını yapar. 1973 seçimlerini kaybeden Demirel, artık daha kavgacı ve hırçın bir siyasî kişilik haline gelecektir. Kısa süren CHP-MSP koalisyonunun dağılmasından sonra, 31 Mart 1975’te Demirel’in başbakanlığında AP, MSP, MHP ve CHP’deki sola kayıştan rahatsız olanların kurduğu CGP tarafından kurulan MC hükümeti AP’nin bu stratejisinin tabii bir sonucudur. MC hükümetlerinde her zaman AP-MSP daha doğrusu Demirel-Erbakan çekişmesinin yaşanması ve bunların kamuoyuna yansıması iki siyasî kişiliğin 1960’ların ikinci yarısından itibaren sürdürdükleri mücadeleden bağımsız olarak ele alınamaz. AP’nin merkez sağdaki konumunu sarsan MSP ile yaşanan siyasî çekişme dönemin gençlik hareketleri arasında etkisi 1980 sonrasına da uzanan ayrışmaları beraberinde getirecektir. AP’nin anti-komünizm odaklı propagandası 1977 seçimleri, özellikle Doğu ve Orta Anadolu’da MSP ve MHP’ye yönelen oyların tekrar belli ölçüde Nurcu çevrelerin oylarının tümünün ise AP’ye dönmesini sağlamıştır. Demirel seçim kampanyası sırasında, “MSP’nin Millî Görüşünün ne idüğü belirsiz bir safsata” olduğunu söyleyerek bu partiye ve ideolojisine nasıl baktığını açıkça ortaya koyacaktır."

İlker Aytürk’te aynı çalışmada yer alan yazısında Milliyetçi Cephe hükümetlerini komünizmle mücadelenin bir evresi olarak almayı salık vermektedir: ona göre 1968’den itibaren Ülkücülerin solla girdiği mücadele sürecini kronolojik olarak dört döneme bölebiliriz: 1) Ülkü̈ Ocaklarının kuruluşundan 1971 Müdahalesine kadar geçen birinci dönem, 2) askerî müdahaleden 1975’te I. MC Hükümetinin kuruluşuna kadar ikinci dönem, 3) 1975- 1977 arasında I. ve II. MC hükûmetlerini kapsayan üçüncü̈ dönem ve 4) 1977’de Ecevit Hükümetinin kuruluşundan 12 Eylül Darbesi’ne kadar geçen dördüncü̈ dönem.

Milliyetçi Cephe komünizmle mücadele ve iktidarda kalma anahtar kelimeleriyle tanımlanabilirse Altılı Masa da demokratikleşme, parlamenter sistem ve iktidara gelme anahtar kelimeleriyle tanımlanabilir. Bunun yanında Milliyetçi Cephe hükümetlerinin, Altılı Masa’nın Mutabakat Metni benzeri bir politik manifestosundan da bahsetmek mümkün değildir.

1991 SEÇİMLERİ SAĞDA VE SOLDA İTTİFAKLAR

Solda birlik tartışmaları, 1980’li yıllardan 2000 ortalarına kadar siyasî hayatımızın en renkli gündem maddelerinden biri olmaya devam etse de bu tartışmalardan Altılı Masa benzeri bir ittifak doğmaz. Bu konudaki ilk tartışmalar Sosyal Demokrat Parti (SODEP) Halkçı Parti (HP) arasında 3 Kasım 1985’teki birleşme (6) (Sonrasında Rahşan Ecevit Genel Başkanlığı’nda 14 Kasım 1985’te kurulan Demokratik Sol Parti arasında yaşandı.)

SODEP-HP birleşmesi ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) adını alan parti, DSP’ye birleşme teklifi götürdü. Ecevit, İnönü’nün birleşme teklifini reddetti ancak DSP, SHP ile seçim çevreleri bazında bir anlaşma yapılarak, bir partinin aday gösterdiği seçim çevresinde diğer partinin seçime katılmaması önerisini gündeme getirdi. (Milliyet, 24 Eylül 1987). Bu öneri de SHP çevrelerinde kabul görmedi.

Bu ittifak gerçekleşmedi ama solda SHP ve Halkın Emek Partisi; sağda ise Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) girişimleri gündeme geldi.

MÇP ve IDP’li adayların partilerinden geçici olarak ayrılarak RP listelerinden seçimlere katılması prensibine dayanan sağ ittifak, seçimlerin ardından, RP listesinden parlamentoya giren MÇP ve IDP’lilerin kendi partilerine dönmeleriyle sona erdi.

HEP ve SHP arasındaki ittifak ise basit bir seçim ittifakından fazlasıydı. 1989’da Paris’te toplanan Kürt Konferansı’na katılan SHP milletvekilleri Kenan Sönmez, İsmail Hakkı Önal, Ahmet Türk, Mehmet Ali Eren, Adnan Ekmen, Mahmut Alınak ve Salih Sümer‘in 16 Kasım 1989’da SHP’den ihraç edilmeleri üzerine, bu karara tepki göstererek 12 Ocak 1990’da Siyasî Niyetler Bildirgesi’ni yayınlayan Abdullah Baştürk, Fehmi Işıklar, Cüneyt Canver, Mehmet Kahraman, Arif Sağ İlhami Binici Kemal Anadol, Hüsnü Okçuoğlu Tevfik Koçak, Kamil Ateşoğlu ve Aydın Güven Gürkan‘ın da partilerinden istifa emesiyle 7 Haziran 1990’da Fehmi Işıklar‘ın liderliğinde Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu.

1991 Genel Seçimleri öncesi SHP ile seçim ittifakı yapan HEP’in 18 üyesi SHP listesinden milletvekili seçildi. SHP üyesi HEP’lilerin SHP’den istifa ederek kendi partilerine geçmeleriyle, HEP TBMM içerisinde yer almaya başladı. Bu tarihten sonra Kürtler her zaman parlamentoda yer alacaklardır; ama bağımsız milletvekili olarak seçilerek; ama 1991’de olduğu gibi başka partiyle ittifakla 2015’ten sonra da kendi siyasî partileriyle, barajı geçerek.

14 Temmuz 1993’te Anayasa Mahkemesi oybirliği ile HEP’in kapatılmasına karar verdi. Bu süreçte eski HEP kadroları Özgürlük ve Demokrasi Partisi’ni kurdular (ÖZDEP) Parti, HEP’in kapatılma ihtimaline karşı 19 Ekim 1992’de kurulmuştu. ÖZDEP için de kapatma davası açıldı ve 30 Nisan 1993’te bu partinin de kapatılmasına karar verildi.

Demokrasi Partisi (DEP) de HEP’in kapatma davası sürecinde, 7 Mayıs 1993’te, Yaşar Kaya‘nın genel başkanlığında kuruldu. Meclis 2 Mart 1994 tarihinde DEP milletvekilleri Hatip Dicle, Orhan Doğan, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Bağımsız Şırnak Milletvekili Mahmut Alınak’ın dokunulmazlıklarını kaldırdı. Aynı gün Meclis’ten çıkan Hatip Dicle ve Orhan Doğan gözaltına alındılar. Diğer milletvekilleri, arkadaşları serbest bırakılana kadar Meclis’ten ayrılmamaya karar verdiler. Ertesi gün DEP milletvekili Selim Sadak’ın da dokunulmazlığı kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi, Demokrasi Partisi hakkında 16 Haziran 1994’te kapatma kararı aldı. Partililer, DEP kapatılmadan önce 11 Mayıs 1994 tarihinde kurulan Halkın Demokrasi Partisi’ne (HADEP), geçtiler.

Partinin kongresinde PKK bayrakları ve Öcalan posterleri açılması, Türk bayrağının indirilmesi nedeniyle gözaltına alınan Bozlak ve bazı parti yöneticileri tutuklandı. 13 Mart 2003 tarihinde parti kapatıldı.

Demokratik Halk Partisi (DEHAP) 24 Ekim 1997’de Tuncel Bakırhan önderliğinde kurulmuştu. 2002’de Anayasa Mahkemesi’nde, “örgütlenmesini tamamlamadan seçimlere girdiği” iddiasıyla hakkında kapatma davası açıldı. DEHAP, 19 Kasım 2005’de kendini feshetti.

Demokratik Toplum Partisi (DTP) ise 9 Kasım 2005 tarihinde teşekkül etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 16 Kasım 2007’de DTP hakkında da kapatma davası açtı. Parti 11 Aralık 2009’da kapatıldı.

DTP’nin kapatılması ihtimaline karşı 2 Mayıs 2008 tarihinde Mustafa Azyit genel başkanlığında Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) kuruldu. Parti 2014 yılında, 15 Ekim 2012’de Yavuz Önen ve Fatma Gök‘ün Eş Genel Başkanlıklarında kurulan Halkların Demokrasi Partisine katıldı.

Sonuç olarak, SHP ve HEP arasındaki ittifak çok eleştirilse, SHP yıllar boyunca “terörü Meclis’e taşımak”la suçlansa, bu ittifak hem HEP hem de SHP tarafından hakkıyla değerlendirilememiş olsa da oldukça önemli bir girişimdi. Bu ittifak, bir seçim ittifakından öte, Kürt sorununa barışçıl/politik çözüm bulma ve demokratikleşme konusunda önemli bir adım olsa da ilk adımdan sonraki adımların atılmasında her iki parti de gerekli sağduyuyu gösteremedi.

1995 SEÇİMLERİ VE SONRASI

1995 seçimleri öncesinde seçim kanunu yine değiştirildi; parlamentodaki sandalye sayısı arttırıldı, seçim çevreleri yeniden belirlendi ve çevre barajı kaldırılarak %10’luk ülke barajı uygulaması devam edildi. Bu seçimlerde Doğru Yol Partisi(DYP) Genel Başkanı Tansu Çiller MHP, Millet Partisi ve Yeni Parti ile ittifak arayışına girdi. Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP’ta Büyük Birlik Partisi (BBP) ve Yeniden Doğuş Partisi (YDP) ile ittifak arayışlarına girdi MHP seçimlere tek başına girmeye karar verince bu ittifak arayışları da sonuçsuz kaldı. ANAP BBP ittifakı hayata geçirdi ve BBP üyeleri ANAP listelerinden seçimlere girdiler

Solda, 18 Şubat 1995’te SHP ile birleşen CHP, DSP’ye ittifak önerse de Deniz Baykal’ın bu önerisi Bülent Ecevit tarafından kabul görmedi. DSP ve CHP arasındaki ittifak tartışmaları 2002 seçimlerinde de gündeme geldi; merkez soldaki seçim işbirliği ancak 2007 seçimlerinde hayat bulabildi. Bu seçimlerde DSP’li isimlerin CHP listelerinde seçime girmesi konusunda anlaşma sağlandı (Cumhuriyet, 18 Mayıs 2007).

2002’deki soda birlik tartışmalarının öne çıkan isimleri Deniz Baykal, Kemal Derviş ve Yeni Türkiye Partisi (YTP) lideri İsmail Cem’di. Derviş, solda birliği savunsa da İsmail Cem bunu gerekli görmediğini belirtti (Milliyet, 14 Ağustos 2002); Baykal ise solda birliği, diğer sol partilerin CHP’ye şeklinde katılmaları şeklinde yorumluyordu (Cumhuriyet, 08 Eylül 2002). CHP, Sağda ise DYP, Demokrat Türkiye Partisi ve Aydınlık Türkiye Partisi arasında bir ittifak gerçekleşse de bu ittifak %10’luk ülke barajını geçemedi.

2007 seçimlerine parti kurumsal kimliğiyle değil bağımsız aday formülüyle katılma kararı alan Demokratik Toplum Partisi (DTP) 43 ilde 60 bağımsız adayla seçimlere katılırken Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Emek Partisi (EMEP) ve Sosyalist Demokrasi Partisi’nden (SDP) isimlere listelerinde yer verdi. 60 adayın 22’si TBMM’ye girmeyi başardı.

Türkiye’nin seçim ittifaklarına 2011 seçimlerinde Bağımsız Türkiye Partisi ile Demokrat Parti arasındaki ittifakı; Haziran 2015 seçimlerinde Büyük Birlik Partisi ve Saadet Partisi arasındaki ittifakı ve Emek Partisi ile Halkların Demokrasi Partisi arasında kurulan ittifakı da dahil etmek gerekiyor.

Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihindeki Mühürsüz Referandum sonrasında kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi ve bu sistem 24 Haziran 2018 seçimleri ile de fiilen uygulanmaya başladı. Cumhur İttifakı, bu seçimlerden hemen önce 20 Şubat 2018’de, Millet İttifakı ise 5 Mayıs 2018 tarihlerinde kuruldular.

ALTILI MASA/MİLLET İTTİFAKI ve EMEK ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI

Türkiye’de siyasî partilerin gerçekleştirdikleri ittifaklara baktığımızda, kâhir ekserisinin “ittifak” olarak değil, kısa vadeli “işbirliği” olarak tanımlanmasının daha doğru olacağı görülür. Bu yönleriyle bu işbirlikleri ile Altılı Masa/Millet İttifakı birbirlerinden ayrılırlar. Ortak Mütabakat Metni, Altılı Masa’nın bir seçim işbirliğinden ötesini hedeflediğinin en somut ifadesidir.

Kısa erimli seçim işbirliklerini bir kenara koyduğumuzda elimizde kalan iki ittifak tartışmasından bahsedebiliriz. İlki “solda birlik” tartışmalarıdır. 1980 ortalarından başlayarak tartışılan merkez soldaki bu birlik tartışmaları da kısmen basit seçim işbirliği sınırlarını aşar. Sosyal Demokrat Parti, Halkçı Parti birleşmesi ile kurulan (isim değiştiren) Sosyal Demokrat Halkçı Parti birleşmesi, 1995’teki CHP-SHP birleşmesi ve 2002 yılında Ecevit’in DSP’nin aldığı seçim hezimeti ve Bülent Ecevit’in 5 Kasım 2006’daki vefatının ardından DSP’nin bir tabela partisine dönüşüşü, solda birliği tarihsel süreç içinde CHP etrafında realize etmiş oldu.

Bu konudaki ikinci ittifak ise seçimlere bağımsız adayları ile girse de listelerine diğer sosyalist partilerden isimleri de dahil eden Demokratik Toplum Partisi ile başlayan, Halkların Demokrasi Partisi (HDP) ile devam eden ve günümüzde Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi, Emekçi Hareket Partisi, Toplumsal Özgürlük Partisi ve Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun bir araya gelmesiyle 22 Ağustos 2022’de kurulan Emek ve Özgürlük İttifakı’dır.

Emek Özgürlük İttifakı’nın (EÖİ) Altılı Masa’dan farkı, Millet İttifakı’nın farklı dünya görüşlerine sahip partileri, EÖİ’ninse sosyalizme farklı yorumlar getiren partilerin ittifakı olmalarıdır. Bu çerçevede Millet İttifakı’nın daha geniş bir yelpazeyi bünyesine taşıdığını da belirtmek gerekiyor.

Altılı Masa ve Ortak Mutabakat’ı konuşmaya devam edeceğiz

Keyifli günler


1) HP 20.12.1955’de kurulur. Partinin kuruluşu ile ilgili olarak bkz.: E.G.M. G.D.B. tarafından 31.01.1980 tarihinde hazırlanarak onaylanan “Cumhuriyet Döneminden Bugüne Kadar Ülkemizde Kurulan Siyasî Partiler” listesi, E.G.M. G.D.B. tarafından 31.01.1983 tarihinde hazırlanarak onaylanan “Cumhuriyet Döneminden Bugüne Kadar Ülkemizde Kurulan Siyasî Partiler” listesi ve E.G.M. tarafından hazırlanan “1923–2005 Yılları Arasında Ülkemizde Kurulan Siyasî Partilerin İsimleri ve Kuruluş Tarihleri” isimli tarihsiz/sayısız liste.
2) Hürriyet Partisi için bkz.: Hürriyet Partisi Ana Nizamnamesi (Örnek Matbaası, Ankara, 1955); Hürriyet Partisi Meclis Grubu, Görüşümüz (Hürriyet Partisi, Ankara, 1957); Kolektif, Hürriyet Partisinin İşbirliği Mevzuunda Vatandaşlara Tebliği (Yıldız Matbaacılık, Ankara, 1956); Hürriyet ve Refah Yolu Hürriyet Partisinin 5 Yıllık İktisadi Gelişme Planı (Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1957); Hürriyetçi Ne Diyor? (Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1957); İçtimai Adalete Doğru: Hürriyet Partisinin İçtimai Adalet Bahsinde Görüşleri (Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1957); İleriye Atılış Hürriyet Partisi Birinci Umumi Kongresi (Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1957)
3) Parti, Fuat Arna, Enver Kök, Ahmet Bilgin, Tahsin Demiray, Yusuf Ziya Eker, Nureddin Ardiçoğlu, Hasan Dinçer, Ahmet Oğuz ve Enis Akaygen gibi kişiler tarafından, kapatılan Millet Partisi’nin siyasî mirası üzerine kurulmuştur. Partinin kurulmasında Millet Partisi’nin kapatılmasının önemli bir rolü vardır. E.G.M. G.D.B. tarafından 31.01.1983 tarihinde hazırlanarak onaylanan “Cumhuriyet Döneminden Bugüne Kadar Ülkemizde Kurulan Siyasî Partiler” liste-sinde partinin kuruluş tarihi olarak 12.09.1954 tarihi verilmektedir. Konu ile ilgili tüm diğer kaynaklarda ise partinin kuruluş tarihi olarak 09.02.1954 tarihi verilmektedir.
4) Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin 28.06.1955 tarihinde yapılan Büyük Kongre’sinde genel başkanlığa 401 oy ile Hacı Osman Bölükbaşı seçilmiştir. Eski genel başkan aynı kongrede 314 oy alabilmiştir.
5) (Resmî Gazete, 13 Eylül 1957, sayı: 9705)
6) Sosyal Demokrasi Partisi ile birleşme konusunda partinin genel başkanı Erdal İnönü ile temaslar yürüten Aydın Güven Gürkan, kısa sürede anlaşmayı sağlayarak, 03.11.1985’teki 1. Büyük Kongre’de alınan kararla gerçekleşen birleşmenin mimarlarından oldu. Birleşmenin ardından aynı gün oybirliği ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti adını alan birleşik partinin ilk kurucu genel başkanı olan Aydın Güven Gürkan, 01.06.1986’da bu görevini Erdal İnönü’ye bıraktı. Böylece Sosyal Demokrat Parti ve Halkçı Parti Sosyal Demokrat Halkçı Parti ismi altında birleşmeyi gerçekleştirmiş oldular.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.