YAZARLAR

Türkiye bir 'sivil toplum' cenneti midir?

Bizdekiler şu haliyle SSTK niteliği taşıyor. Resmi ağızların sevdiği tabirle Sözde Sivil Toplum Kuruluşu. Sözde yerine sahte de diyebilirsiniz, sarı da... Tercih sizin.

Sivil toplumculuk son dönemin gözde işlerinin başında geliyor.

STK kartvizitinin açmayacağı kapı yok gibi. İl ve ilçelerde valiler, kaymakamlar başta olmak üzere “mülki idare”, yerel yönetim, belediyeler, STK temsilcilerinin bir dediğini iki etmiyor. Devletin ve görevlilerinin, kurumlarının topluma, özellikle sivil toplum örgütlerine, örgüt temsilcilerine bu denli tabi olduğu, dünyanın başka bir yerinde görülmüş müdür, bilinmez. Bizde böyle bir durum tarihin hiçbir döneminde yaşanmış değil.

Kimin kime tâbi olduğu, başka bir fasıl.

Önceki yazıda da değinmiştim, kendisini “sivil toplum örgütü” olarak niteleyen, devlet katında da öyle kabul edilen dernek, vakıf, cemiyet vb. kuruluşların bu aralar ilgi ve uğraşlarını kültür-sanat etkinliklerine yönelttiği gözleniyor. Yerine göre tek bir sanatçı da (Sezen Aksu, Gülşen vb.) kendilerine “sivil toplum örgütü” diyen kuruluşların özel ilgisine mazhar oluyor, festivaller, konserler, bienaller, sanat fuarları, sergiler de…  Okullar ve eğitim de kültür sanatın yanında STK’ların özel ilgi alanına giriyor.

 Örnek: 2019’da okul mezuniyet törenlerinde kendilerince “gayri ahlaki davranışlar” saptayan “Balıkesir Sivil Toplum Platformu” temsilcileri, hemen İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde almıştı soluğu. Meramlarını müdürle paylaşmakla kalmıyor, platformun dönem sözcüsü bir de basın açıklaması yapıyor, “Ahlaksızlığın tavan yaptığı bu sözde kutlamalar ‘mezuniyet töreni veya balosu’ olarak bilinçli bir şekilde belleklere yerleştirildi” diyordu.

Netice ve talep: “Bazı şuursuz öğrenci velilerinin de zemin hazırladığı bu rezilliklere artık dur denmelidir. Bu rezaletlere artık son verilmelidir. Bu yanlışa müsaade eden okul yöneticileri hakkında gerekli idari işlemler yapılmalıdır.”

Milli Eğitim’in gereğini yapmaması düşünülemez.

Düşünülemez, çünkü kimlerden oluşuyor Balıkesir Sivil Toplum Platformu, buyurun bakalım: Memur-Sen, MÜSİAD, Semerkant Vakfı (Menzil cemaati), TÜGVA, Alperen Ocakları, Ensar Vakfı ve Becerikli Başkanı Bay Kerem Kınık’ın CEO’luğuyla tam bir yeni nesil sivil toplum kuruluşu niteliği kazanan Kızılay gibi muteber örgütler ve benzerleri bir arada. Fevkalade “sivil” her biri.

Bu platform, bünyesinde 25 kuruluşu bulunduruyor 2023’de. Mezuniyet baloları, okullar, şuursuz veliler, yanlışa müsaade eden yöneticiler çoktan hallolmuş durumda. Çözüm en tepeden geliyor artık. Bizzat Milli Eğitim Bakanı, sivil toplumun taleplerini emir telakki ediyor.

Nedir sivil toplumun talebi?

Bakan Bey yanıtlıyor: “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor. Veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz. Veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli.”

SİVİL TOPLUM İSTİYOR, HÜKÜMET-DEVLET YAPIYOR

Balıkesir Sivil Toplum Platformu, bakanın okullar düzeyinde projelendirdiği kızlarla erkekleri ayırmayı toplumsal yaşamın her alanına taşımayı hedeflemiş görünüyor. Platformun son çağrısı, festivallere yönelik. Orada, “her türlü etkinlikte kız-erkek bölümünün ayrılması” asli hedef ve taleplerin başında geliyor.

2019’daki mezuniyet törenlerine ilişkin dil, 2023’de aynısıyla festivaller için kullanılıyor. 2019’da “yanlışa müsaade eden” şuursuz veliler, okul yöneticileri, “gayrı ahlaki” davranışlar vardı. 2023’de bu kez festivallerin kendisi doğrudan “gayrı ahlaki haram ilişkiler” sahası, kaynağı olarak karşımıza çıkıyor platformun "Festivallerde Yapılan Yanlışlara 'Dur' Diyelim" çağrısında.

Bu toplumda neredeyse her şey yanlış! Her yerde gayrı ahlaki işler, davranışlar! Sivil Toplum Platformu olmasa, bittiğimizin resmidir.

2019’da mezuniyet kutlamalarında ahlaksızlık tavan yaparken 2023’de festivaller için “başıboş ve sınır tanımaz kutlama şekillerinin teşvik edilmesi” iddiasıyla yasak çağrısı geliyor.

***

Sonuçta platform daha tüm ülkeye yönelik çağrı yapmadan önce de taleplerini başarıyla gerçekleştiriyor. Kazdağı EKOFEST dört yıldır üst üste yasaklanıyor. 

Platformun çağrısından bir-iki gün geçti, geçmedi, yine Balıkesir-Burhaniye’deki başka bir festivalde Hande Yener’in konseri, Büyükşehir Belediyesi kararıyla konser günü iptal edildi. İster mezuniyet töreni, ister festival… fark etmiyor; STK’ların dediği oluyor. Merkezi ve yerel yönetim, STK’ların taleplerini yerine getirmek için yarışıyor.

Kültür Sanat Müşahitleri ve Mücahitleri olarak görev üstlenen STK kisvesindeki takım son olarak İstanbul’da İBB’nin Artİstanbul adıyla açılışını yaptığı Feshane’de sahne almıştı.

Biz kendilerini burada konu ve konuk ederken, yazıda adı anılmayan birileri gücenmiş olmalı; yazının yayınlandığı saatlerde bir kez daha Feshane önünde zuhur ettiler.

Balıkesir’deki platformun da, Feshane’dekilerin de talebi aynı: Yasaklayın bunları.

Sahadaki müşahit ve mücahitler, bir tür öncü müfreze işlevi üstleniyor. İlçe belediye başkanı, ardından Büyükşehir Belediye Meclisi, “sivil toplum örgütleri”nin hassasiyetleri doğrultusunda harekete geçiyor.

Talep: Acilen yanlıştan dönülsün, Feshane’deki sergi kapatılsın!

STK DEĞİL, SSTK

Sahadaki “sivil”lerle resmi kurumlar, görevliler arasındaki uyumu aşan işbölümü ve işbirliği, STK kavramının devletleştirildiğinin bir göstergesi.

STK (Sivil Toplum Kuruluşu), İngilizcedeki NGO karşılığı olarak kullanılıyor: Non-Governmental Organisation, Türkçesiyle Hükümet Dışı Kuruluş.

Bizdekiler şu haliyle SSTK niteliği taşıyor. Resmi ağızların sevdiği tabirle Sözde Sivil Toplum Kuruluşu. Sözde yerine sahte de diyebilirsiniz, sarı da... Tercih sizin. İngilizcesi GONGO: -Government Operated Non-Governmental Organisation.

Türkçesiyle, İktidar Güdümündeki Sivil Toplum Örgütü.

Daha açığı Goverment Organised Non-Governmental Organisation: İktidarın (Desteklediği) Sivil Toplum Örgütü. Tersi de geçerli: Sivil Toplum Örgütü Görünümlü İktidar Örgütleri.

Doğan görünümlü Şahin üreten Türkiye, böyle bir sivil toplum cenneti.

***
İncelemek, izlemek gerekiyor.