YAZARLAR

Sinemayı, sanatı, müziği, dansı niye sevmezler?

“Sanatı, müziği, dansı, özgürlüğü hiç sevmez.” savaş ve tutkunları. Devamı var, “Ama karşılarında asla zafer elde edemez.” Savaş hali listesi gibi sanata, müziğe, dansa, özgürlüğe savaş açanların onlar karşısında yenilmeleri de tarihsel ve evrensel yasadır.

Sinema Bir Şenliktir, değil mi?

Öyledir. Ve fakat bugün, hemen her şey gibi bir savaş alanıdır sinema!

Onun için yerle yeksan ediliyor 60 yıllık Altın Portakal. Sadece o değil neredeyse bütün şenlikler… Rastlantı mı? Asla.

Savaş kapıya dayandığında, hoşlanmadığı şeylerin listesini de beraberinde getirir.  Sanatı, müziği, dansı, özgürlüğü hiç sevmez.”

Tarihin tüm zamanlarında, dünyanın her yerinde savaş hali listesi standarttır. Sanat, müzik, dans, özgürlük önce derdest edilir, ardından imha edilir. Şaşmaz.

İster inanın ister inanmayın, liste bir çocuk kitabında çıktı karşıma. 1983 doğumlu İspanyol yazar ve illüstratör Ximo Abadia yazmış ve çizmiş Savaş Neleri Sevmez kitabı, “Savaş her zaman davetsiz gelir. Hoşlanmadığı şeylerin listesini de beraberinde getirir” tümceleriyle açılıyor sayfaları. (Çiğdem Öztürk dilimize çevirmiş kitabı. Çizimlere şuradan bakabilirsiniz.)

Evet, “Sanatı, müziği, dansı, özgürlüğü hiç sevmez.” savaş ve tutkunları. Devamı var, “Ama karşılarında asla zafer elde edemez.”

Savaş hali listesi gibi sanata, müziğe, dansa, özgürlüğe savaş açanların onlar karşısında yenilmeleri de tarihsel ve evrensel yasadır. Altın Portakal’ın dünkü ve bugünkü hikâyesi de dahil buna. Örneğin bugün Antalya’da yaşananlar, yaşı yetenlere 1979’u hatırlattı. O yıl da festivale katılan filmlerden üçü sansüre takılmış, jüri çekilme kararı almış, sonuçta 1964’de başlayan Antalya Altın Portakal Film Festivali 16. yılında iptal edilmişti.

Neden?

Çünkü savaş kapıya dayanmıştı. Zaten bir tür düşük yoğunluklu savaş vardı sokakta. Yılın son günü askerler cumhurbaşkanına “uyarı mektubu” veriyordu. Ondan da önce, Eylül 1979’da Antalya Altın Portakal’da, tam bir yıl sonra 12 Eylül 1980’de gerçekleşecek darbenin ayak sesleri duyuluyordu sansürle, iptalle.

O sansüre maruz kalan filmlerden Yusuf ile Kenan’ın senaristi Onat Kutlar, Türkiye’de sinema kültürü diye bir şey oluşmuşsa, Yeşilçam dışında bir sinema ortaya çıkmışsa eğer, bunlarda en büyük emeği, katkısı olanlardandır. 

Birkaç arkadaşıyla birlikte 1965’de Türk Sinematek Derneği’ni kurarak çıkmıştır yola. Onun deyişiyle ve fiilen “bir gençlik örgütü”dür Sinematek. Antalya Altın Portakal’da sansürle ilk sinyali ortaya çıkan savaş hali, 12 Eylül’de standart ve en geniş, en temel hoşlanmayanlar listesini dayattı topluma. İdam sehpaları kurulurken, özgürlükler imha edilirken kapısına kilit vurulanlardan biri de Onat Kutlar ve arkadaşlarının kurduğu Sinematek’ti.

***

Sansür ve yasak, Sinematek’i ve onun eşliğinde yolu açılan yeni Türk sinemasını yok etti aklınca ama savaş tutkunlarının sanat ve özgürlük karşısında asla kazanamayacakları gerçeği bir kez daha tezahür etti.

Sinematek’in kuruluşunda da birlikte yola çıkan Şakir Eczacıbaşı’yla Onat Kutlar cuntanın kendi anayasasını hazırlattığı darbe günleri içinde, İstanbul Sinema Günleri’ni başlattılar 1982’de.

***

Sinema Bir Şenliktir, evet. Kutlar, 1985’de sinema yazılarının bir kısmını bu adla kitaplaştırırken Sinema Günleri’nin Uluslararası İstanbul Film Festivali’ne dönüşeceğini mi haber veriyordu? Kim bilir.

'BALYOZ' VE 'ÖZGÜRLÜK'

Nisanın ikinci haftasında başlıyordu Sinema Günleri, oradan doğan Festival de öyle.

Sinema Bir Şenliktir’i izleyen kitabına belki de bu deneyimlerle Bahar İsyancıdır adını veriyordu Onat Kutlar.

Savaş tutkunlarının ve figüranlarının 30 Aralık 1994’de bir kafeye koydukları bombayla aramızdan aldığı Kutlar, ilk Sinema Günleri’ni izleyen günlerde hapistekilere ve savaş hali listesiyle, yasaklarla fiilen hapisteki her okura doğrudan seslenen mektuplar kaleme almaya başlamıştı. Yeter ki Kararmasın kitabında toplayacağı mektup yazıların ilki 1982 Yazı’dır.

İki ayrı kısa filmden yola çıkarak kaleme aldığı “Balyoz” ve “Özgürlük” yazısı, savaş hali listelerinin, yasakçıların nasıl akamete uğradığına iyi bir örnektir. Yeniden okumakta yarar var. 

***

1979’da sansür, 1980’de darbe nedeniyle yapılamayan Altın Portakal Film Festivali Ödülleri’nin 2011’de “geç gelen ödüller” olarak verilmesi de gösteriyor sanata, sinemaya, müziğe, dansa, özgürlüğe “yasak” sökmez.

Savaş Neleri Sevmez, çocuklar bile bilir bunu!