YAZARLAR

Seçimler-101: Temel kavramlar

Velhasıl, öyle bir seçime gidiyoruz ki seçim erken ama adı “erken seçim” değil, TBMM süresinden önce kapatılıyor ama bu bir “fesih” değil; yakındır, bir akıldâne de çıkar “Bu zaten bir seçim değildir!” derse önce Michel Foucault’a üç kulhu bir elham  okuyup sonra da avazım çıktığı kadar “Bu bir pipo değildir!” diye bağıracağım.

2023 seçimlerinin 14 Mayıs’ta gerçekleştirileceğinin gayri resmî olarak ilânı fesih, seçimlerin yenilenmesi ve erken seçim gibi kavramlar ile “Erdoğan bu seçimlerde aday olabilir mi?” ve “Seçim kanunundaki değişiklikler 2023 seçimlerinde uygulanabilir mi?” gibi tartışmaları da harladı; havanda su dövmekten hoşlandığımızdan mıdır nedir, seçimlere dair en temel bilgiler dahi ecnebilerin roket bilimi dediği tatta servis edilir oldular. Oysa çok zor değil, birazcık akademik makale/kitap taraması bile bu kavramlar hakkında bihakkın bilgi edinmek için yeter de artar bile.

Bu yazıda da derin mütâlaalar, aykırı yorumlar falan yok. Seçimlere dair temel, sıradan bilgiler var. 

ERKEN SEÇİM Mİ SEÇİM TARİHİNİN GÜNCELLENMESİ Mİ?

Devlet Bahçeli 17 Ocak’ta basına yansıyan sözlerinde seçimlerin 18 Haziran 2023’ten önceki bir tarihe alınmasının bir erken seçim yapılacağı anlamına gelmeyeceğini söyleyerek, tartışmaları başlattı. Bahçeli’ye göre “Eğer Gazi Meclis’ten böyle bir karar çıkarsa bu durum bir erken seçim değil; yalnızca seçim tarihinin güncellenmesi şeklinde okunmalı ve yorumlanmalıdır. Nitekim doğrusu, akla ve hukuka yatkın olanı budur.”

Bahçeli’ye göre erkene alınacak bir seçim “erken” seçim değil, seçimlerin “güncellenmesi”; AKP Medyasına göre örneğin fiyatların artırılması da “zam” değil, “fiyatların güncellenmesi”dir. Muhtemeldir ki daha önceki tarihlerde muhalefet “erken seçim” istediğinde erken seçim istemenin vatana ihanet olduğunu söylemekten çekinmeyen iktidar bloğu, daha önceki tarihlerde yaptıkları buna benzer açıklamaların önlerine getirileceğinden çekinerek erken seçime “erken seçim” dememeye gayret etmekte.

Boş verin siz Bahçeli’yi de hukuka bir göz atalım: 19/1/2012 tarih, 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun, 2018’de değiştirilen (25/4/2018-7140/3 md.) 3. maddesi “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimleri[nin] beş yılda bir aynı günde yapı[lacağını]” belirtmektedir. Seçim tarihi, 1982 Anayasası’nın 116. maddesinde belirtilen şartlar sağlandığında “güncel”lenmez; erkene alınabilir ve seçimler yenilenebilir: Seçimlerin normal süresinden önce/erken bir tarihte yenilenmesi için gerekli şartlar TBMM’nin beşte üç çoğunluğunun erken seçime karar alması ve Cumhurbaşkanı’nın TBMM’yi feshetmesidir.

FESİH Mİ?

Olmaz olur mu, elbette bu bir fesihtir. Lakin, sanırım “erken seçim” tartışmalarında olduğu gibi, “fesih” tartışmalarında da iktidar bloğunun daha önce yaptığı maksadını çok çok aşan yakışıksız, ölçüsüz açıklamaların 2023’teki erken seçimler için TBMM’nin feshedilmesi tartışmalarında da önlerine getirileceğinden çekinerek bunun bir fesih olduğunu dile getirmekten imtina ediyorlar. Erdoğan, 2017 Mart’ında Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca düzenlenen "Rumeli-Balkan Buluşması"nda Balkan Federasyonu üyelerini kabul ettiği toplantıda yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Yalan söylüyor. Ne diyor, ‘Cumhurbaşkanı Meclisi feshedebilir’. Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi falan yok. Böyle bir şey yok. Akşam yatıyor bir başka yalan, sabah kalkıyor bir başka yalan. Adeta yalan makinesi."

Velhasıl, öyle bir seçime gidiyoruz ki seçim erken ama adı “erken seçim” değil, TBMM süresinden önce kapatılıyor ama bu bir “fesih” değil; yakındır, bir akıldâne de çıkar “Bu zaten bir seçim değildir!” derse önce Michel Foucault’a üç kulhu bir elham  okuyup sonra da avazım çıktığı kadar “Bu bir pipo değildir!” diye bağıracağım.

Lafı dolandırmaya gerek yok, seçimlerin erkene alınması için TBMM’nin görev süresinden önce kapatılmasına “fesih” denir; İlgili kanunlarda bunun “seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi” olarak zikredilmiş olması da feshin fesih olmadığı anlamına gelmez; Can Yücel’e selam göndererek ifade etmek gerekiyor ki “Fesih’e fesih denir!”

Anayasa’nın 116. maddesine tekrar bakarsak burada TBMM’nin “fesih” ve “özfesih”i için gerekli şartların listelendiğini görürüz. Hemen ustalardan yardım alalım: İbrahim (Kaboğlu) Hoca “Anayasa’nın 116. maddesinde yer alan TBMM’nin seçimlerin yenilenmesine dair alacağı karar[ın]… doktrinde özfesih olarak kabul edil[diğini]” belirtir. Kemal (Gözler) Hoca fesih kavramını “Devlet başkanının, normal süresini henüz tamamlamamış bir yasama meclisinin varlığını sona erdirme işlemi”[1] olarak tanımlar. Ergun Özbudun da “Yürütmenin yasamayı fesih yetkisi[nin]; belirli bir süre için seçilen meclisin, süresi dolmadan seçimlerin yenilenmesi suretiyle varlığının sona erdirilmesi”ni[2] kapsadığının altını çizer. Aslında neredeyse tüm anayasa hukukçularının fesih yetkisini tanımlarken referans aldıkları mihenk taşı olan Tunçer Karamustafaoğlu’nun tanımını vermemek olmaz: Yasama Meclislerini Fesih Hakkı (1982:166), kitabında Karamustafaoğlu feshin, “Parlamentoların seçim dönemlerini, bu dönem dolmadan önce sona erdiren bir işlem” olduğunu belirtir.

Gözler’e göre, “Fesih yetkisi, devlet başkanı tarafından tek başına veya başbakan ve bakanlar kurulunun istemi üzerine devlet başkanı tarafından kullanılabilen bir yetkidir.”[3] Kemal Hoca ayrıca  “…burada tartışacağımız şey[in], “fesih” kavramı ile “seçimlerin yenilenmesi” kavramlarının aynı şey olup olmadığından ibaret” olduğunun altını çizerek fesih ve seçimlerin yenilenmesinin aynı anlama geldiğini,  Anayasa teorisinde “fesih” olarak tanımlanan şeyin farklı anayasalarda farklı farklı tanımlanabileceklerini de not eder:

Feshedilen, yani seçimleri yenilenecek olan parlâmentonun yeni seçimlerin yapılmasına kadar görevde kalıp kalamayacağı sorunu, feshin kendisiyle değil, sonuçlarının yürürlük tarihiyle ilgili ayrı bir sorundur. Bu konuda pek çok ülkenin anayasalarında özel hükümler vardır.

Örneğin 1953 Danimarka Anayasasına göre parlâmentonun feshedilmesi durumunda, yeni seçimlere kadar mevcut parlâmento üyelikleri devam eder (sek.32/2, 4). 1983 Hollanda Anayasasına göre Meclisin feshi, yeni seçilen Meclisin toplandığı gün sonuç doğurur (m.64/3). 1944 İzlanda Anayasasına göre feshedilen Althingi üyelerinin görevi, yeni seçim gününe kadar devam eder (m.24). 1976 Portekiz Anayasasına göre, Meclisin feshi hâlinde, milletvekillerinin milletvekilliği sıfatı ve Daimî Komitenin yetkileri yeni seçilen Meclisin ilk toplantısına kadar devam eder (m.172/3)… “Fesih” ile “seçimlerin yenilenmesi” arasında gerçekten de bir farkın olabilmesi için, fesihten sonra yeni parlâmento seçimlerinin yapılmaması, parlâmentonun artık ortadan kalkmış olması gerekir. Böyle bir şey olmadıkça, fesih ile seçimlerin yenilenmesi arasında anlamlı bir fark ihdas etmenin imkân ve ihtimali yoktur.

ERDOĞAN GELECEK SEÇİMLERDE ADAY OLABİLİR Mİ?

Olur. Nitekim erken seçim yapılabilmesi amacıyla meclisin feshedilmesi, Erdoğan’ın üçüncü defa cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin önündeki tek imkândır. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun 3. maddesi “Bir kimse[nin] en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebil[eceğini]… Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanı[nın] bir defa daha aday olabil[eceğini]; Anayasa’nın 116. maddesi de “Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi[nin] birlikte yapı[lacağı]” ve “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı[nın] bir defa daha aday olabil[eceğini] hükme bağlamaktadır.

SEÇİM KANUNUNDAKİ DEĞİŞİKLİKLER BU SEÇİMLERDE UYGULANABİLİR Mİ?

Yurttaşlar olarak “seçim” denildiğinde bizleri ilgilendiren şey, seçimlerin “oy verme” günüdür; o gün gider, ismimizin kayıtlı olduğu sandıkta oy veririz. Ancak hukukî olarak seçim dediğimiz süreç ile “oy verme” günü aynı şey değildir. Oy verme günü; cumhurbaşkanı adaylığı başvurularının başladığı, bittiği tarihler gibi, milletvekili adayı olabilmek için kamu görevlerinden çekilme tarihi gibi, milletvekili kesin aday listelerinin yayınlandığı tarih gibi, seçim yasaklarının başladığı, bittiği tarihler gibi bir tarihtir. Seçimler, seçimlerin yapılmasına dair siyasî iradenin tecellisini müteakip, Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim takvimini ilânı ile başlar ve seçimler sonrasında Resmi Gazete’de kesin sonuçların ilânı ile sona erer.

1982 Anayasası’nın 67. maddesinde 2001 yılında yapılan değişiklikle (Ek fıkra: 3/10/2001-4709/24 md) “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler[in], yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanma[yacağı]” hükme bağlanmıştır.

Eğer “seçim” denilen siyasî faaliyeti, seçim takviminin tümü olarak düşünür ve Anayasa’nın 67. maddesini de göz önüne alırsak 14 Mayıs’ta oy kullanılacak “seçim”in tarihinin yaklaşık olarak iki ay evvel, yani 14 Mart’ta başlayacağını, Cumhurbaşkanı’nın TBMM’yi fesih kararının da 10 Mart Cuma günü yayınlanabileceğini varsayabiliriz. YSK’nın 21 Mart’tan itibaren cumhurbaşkanı adaylık başvurularını alması bekleniyor. Sonraki beşinci günde başvuru süresi bitecek. Partilere, cumhurbaşkanı adaylarını YSK’ya bildirmeleri için 26 Mart Pazar akşamına kadar süre tanınacak. Seçmenden imza talep eden adaylar da 5 Nisan’da YSK’ya başvuracaklar. Sonraki günlerde cumhurbaşkanı geçici aday listesi ve 10 Nisan gibi de kesin aday listesi yayınlanacaktır. 

Mantık silsilesini bu şekilde kurduğumuzda şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır: 6 Nisan 2022 tarihli Resmi Gazete’de (31801) yayınlanarak yürürlüğe giren Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6 Nisan 2023 tarihinden önce yapılacak bir seçimde geçerli olmaması; oy verme günü 14 Mayıs 2023 tarihi olarak karar verilen “seçim”lerin  başlangıç tarihinin de 6 Nisan tarihinden önceye, Mart ayına kadar gittiği görülmektedir.

Ancak böylesi bir durum, daha öncesinde de vuku bulmuş, Yüksek Seçim Kurulu 04 Mart 2011 tarihinde aldığı 140 sayılı kararla bu konuda yapılan itirazları değerlendirerek, seçim günü olarak seçim takviminin başlangıç gününü değil, aksine “oy verme” gününü referans almış ve  “10 Nisan 2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5980 sayılı Kanunla 298 ve 2839 sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerin XXIV. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin oy verme tarihi olan 12 Haziran 2011 tarihi esas alındığında, 298 ve 2839 sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerin yürürlük tarihi üzerinden bir yılı aşan süre geçmiş olacağından, anılan kanunlardaki değişikliklerin uygulanmasına” karar vermiştir.

Özetle, YSK açısından 6 Nisan 2022 tarihinde kabul edilen düzenlemenin, oy verme günü14 Mayıs 2023 olarak belirlenen seçimlerde de geçerli olmaması için hiçbir engel görülmemektedir.

NOTLAR: 

[1] “Gözler, Kemal (2016); Devlet Başkanları-Bir Karşılaştırılmalı Anayasa Hukuku İncelmesi, 2. Baskı, Bursa: Ekin Yayınevi, s., 121

[2] Özbudun, Ergun (2013),  Türk Anayasa Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları, s.,358.

[3] Gözler, Kemal (2011); Anayasa Hukukunun Genel Teorisi, Bursa: Ekin Yayınevi, C. 1, s., 595.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.