YAZARLAR

Seçim kampanyası Merkez Bankası’nda mı başladı?

Sandık kurulma tarihinin henüz ilan edilmemiş olması önemli değil. Üç ay da sürebilir, sekiz ay da. Türkiye’de uzun zamandır devam eden OHAL’in kalıcılaşmasını anaakım muhalefetin de aklına tekrar getirecek cinsten bir politik şiddet ve hedef gösterme ile devam edecek sancılı ve sopalı seçim süreci başladı.

Türkiye’de icradaki dosya sayısında yıllardır devam eden düzenli artış önce 2018’de sonra da pandemi sırasında bir üst seviyeye taşındı. Aynı dönemde bankalar da tahsil edemedikleri alacakları ellerinden çıkartarak bilançolarını toparlama uğraşı sergilediler. 2018 seçimleri öncesinde gündeme tekrar ve daha kapsamlı bir şekilde gelmiş olan hanelerin borcunun nasıl yapılandırılacağı konusunun muhtemel 2023 seçimleri öncesinde gündeme gelmemesi düşünülemezdi.

24 Ağustos günü Hazine ve Maliye Bakanı’nın “dar gelirliyi destekleyeceğiz” açıklamasının ardından artık geleneksel hale gelmiş ve zaman zaman birkaç ayı bulan tartıştırma ve nabız yoklama süreçleri atlandı. Açıklamayı silinecek borç miktarının 30 milyar TL olduğuna yönelik haberler takip etti. Buna göre temel ihtiyaçlar kaynaklı borçlarda icrada 2 bin TL’ye varan düşüş ve varlık yönetim şirketlerine devredilmiş borçlarda da 2500 TL’lik bir silme gerçekleşecek. Tahminen 30 milyar TL’yi bulacak bu operasyon Meclis açılır açılmaz yapılacak. Akla seçimin gelmesi kaçınılmaz. Ancak sandığın zamanlaması konusunda netleşmenin henüz olmadığını da görmek gerekiyor.

Fiyat istikrarı hedefini koruduğunu söylerken esasında ihracata ve büyümeye odaklanmış bulunan MB’nin son bir ayda yaptıkları üzerinden değerlendirelim.

TEMMUZDA ENFLASYON RAPORU

Türkiye’de ilan edilen politika faizinin kredi faizleri ya da dezenflasyonist bir müdahale ile ilgisi bir süredir bulunmuyordu. Zaten MB bahar aylarından bu yana kurumsal açıklamalarında enflasyon düşüşünü küresel ortamın değişmesine havale ediyor.

2022 yılının üçüncü enflasyon raporu geçtiğimiz ay sonunda açıklanırken de durum değişmemişti. MB Başkanı Kavcıoğlu’nun (belki de eline tutuşturulmuş) konuşma metninin satır aralarından sezilen bir gerginlik kendisini ele veriyordu. Bir yandan küresel ekonomide yavaşlama olasılığının çok arttığından bahseden konuşma, diğer yandan Türkiye’de kredi genişlemesinde sıra dışı bir altı ayın geride kaldığını itiraf ediyordu. Buna göre “[y]ılın ilk altı ayında gerçekleşen ticari kredi artış miktarı önceki altı ayda gerçekleşen artışın 3,9 katına, 2021 yılı tamamındaki artışın ise 2,5 katına çıkmış[tı]”.

Kısacası, 2021 yılı son çeyreğinde belirginleşen ve yeni ekonomi modeli olarak pazarlanan yönelime uygun davranılmıştı. Sonuçlar üretim, ihracat ve istihdam artışını gösteriyordu. Ancak bu göstergelerden memnun MB, yine de enflasyon oranı artışı nedeniyle bir set çekmeye kalkmıştı. Sonuçta kredi genişlemesinin bir kısmı dolarizasyonu desteklemiş ve MB’yi de zor durumda bırakmıştı. Hafızalara kazınacak “alma abi” temalı İstanbul Sanayi Odası’ndaki toplantının, Enflasyon Raporu açıklamasının hemen ertesinde 29 Temmuz’da gerçekleştiğini belirtelim.

MB’nin ticari kredi faizleri ile MB faizi arasındaki uçurumu dert ediniyormuş gibi yapıp sorunu taca atmak istemesi esasında yeni model olarak sunulan yönelimin çelişkileriyle ilgiliydi. Düşük ücret / yüksek istihdam, düşük TL / yüksek ihracat, düşük politika faizi / yüksek enflasyon başlarına sahip bir nevi kerberos modeli hızlı sonuç üretemedikçe Erdoğan yönetiminin siyasal desteği aşınıyordu. Açık veren ve dışa bağımlı bir ülkede para politikası araçlarını kullanarak sınai atılım yapmaya kalkışmak, üstelik bunu küresel koşullar aleyhe değişmişken denemek bilindiği üzere birçok sorun ortaya çıkardı. Türkiye’de bu sorunlar kendilerini esasen kur atakları (onu engellemek üzere finansal risklerin kur korumalı mevduat sistemiyle toplumsallaştırılması) ve son 25 yılda kaydedilmiş en yüksek enflasyon oranları üzerinden açığa vurmaya devam ediyorlar.

Başka bir ifadeyle ticari kredilerde hızlı artış büyüme oranlarını ve ihracatı desteklemek bakımından Erdoğan yönetimi için çok işlevsel duruyor, ancak o kredi genişlemesi kuru tutmayı da enflasyonu düşürmeyi de giderek zorlaştırıyor. Temmuz ayı itibarıyla krediye erişimi daha da kolaylaştırmayan MB sanayi odasında tepki alıyor, ama model uyarınca 2022 ilk yarısında (Kavcıoğlu’nun kendi ifadeleriyle) ufak bir kredi patlamasının yolunu döşemiş MB enflasyonun arşa ulaşmasını hızlandırmış oluyordu.

AĞUSTOS’TA FAİZ İNDİRİMİ

Gelelim son faiz indirimine.

Bu arka planda MB 18 Ağustos tarihinde sembolik bir indirimde bulundu. Ancak 20 Ağustos tarihindeki makroihtiyati tedbirlerle bir arada değerlendirildiğinde bu hamlenin anlamı açığa çıkıyor. Temmuz ayındaki enflasyon raporu ve İSO toplantısı sonrasında MB, taca atma olarak görünen soluklanma ve tedbir alma çizgisini devam ettirmedi. Ticari kredi faizleriyle politika faizi arasındaki makası bir nebze kapatma yönünde davranacağının mesajını verdi.

MB bunu fiiliyata geçirdiğinde yapılan düzenlemeye göre bankalar yeni ticari kredilerde faizin (şu anki yıllık bileşik faiz oranından hesaplandığında) yüzde 22.8 ile 29.4 arasında olması durumunda kredi tutarının yüzde 20’si, faiz 29.4 üzerinde olduğunda kredi miktarının yüzde 90’ı kadar devlet tahvilini karşılık olarak tesis edecekler.

Temmuz’da kredi artışını sınırlandırmaya çalıştık diyen “alma abi”ciler, Ağustos’ta kısa süre içinde kredi artışını garanti altına alacak bir yön göstermeye kalkıştılar.

Tutarsız mı tutarsız. Ancak bu en baştan itibaren ne yapacağını bilmeyen kadrolardan kaynaklanmıyor, süreç zarfında başta enflasyon olmak üzere işlerin pek kontrol edilemiyor olmasıyla ilgili duruyor.

Diğer neden Erdoğan yönetiminin acelesi. Sonuç almayı zamana yayarak Türkiye’nin büyüme performansını tarihsel ortalamada tutmak yeterli değil. Daha parlak göstergeler ve yeni bir oyun kurulduğunun anlatılması gerekiyor. Bu nedenle tekrar kredi hacmi artışı ve bunun sonuçları arzulanıyor.

İŞARET EDİLENLER

Söz konusu tutarsızlıklara karşın, mevcut ticari kredi faizi düşürme kararlılığının devamı bir yıl önce yeniden pişirilip servis edilen “model” ile uyumlu olmakla kalmıyor. Hiç hesaplayamadıkları bir enflasyon oranıyla karşılaşan ekonomi yönetiminin kabusunun devam etmesine neden olabilecek bir gaza basmaya da işaret ediyor.

Gelir dağılımı adaletsizliğini hafifletme anlamında dahi yetersiz kalacak olsa da çok sayıda aileye küçük bir ferahlama sağlayabilecek, icraya konu olmuş borcun bir kısmının silinmesi önlemini buna ekleyelim. Kredilerde vites yükseltme, hanelere daha önce olmaz denilen destek sunulması, yeni başlamış seçim kampanyasında olacaklara işaret ediyor.

Olmaz denilenler bir kalemde, bakalım denilenler bir çırpıda, muhalefetin dillendirdikleri (bazı ekonomik önlemler) daha tartışılmadan yapılabilir. Her şeye kadir bir devlet görüntüsü korunabilir mi hiç emin değilim, ancak temmuzda bir soluklanmalı diyen ekonomi yönetimi, Ağustos ayında aynı kurum aracılığıyla seçim kampanyasının başladığını ilan etmiş oldu.

Sandık kurulma tarihinin henüz ilan edilmemiş olması önemli değil. Üç ay da sürebilir, sekiz ay da. Türkiye’de uzun zamandır devam eden OHAL’in kalıcılaşmasını anaakım muhalefetin de aklına tekrar getirecek cinsten bir politik şiddet ve hedef gösterme ile devam edecek sancılı ve sopalı seçim süreci başladı.


Ali Rıza Güngen Kimdir?

Siyaset Bilimci, araştırmacı ve çevirmen. Doktorasını ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde tamamladı. Türkiye’de borç yönetimi, devlet bankaları, küresel Güney’de finansallaşma ve devlet kuramı alanlarında yayımlanmış çalışmaları bulunmaktadır. Araştırmalarına York Üniversitesi'nde devam etmektedir.