YAZARLAR

Şart-şurt, boykot yok, oylar demokratik dönüşüme

Sistemin demokrasiye dönüştürülmesine hizmet edecek çıkış yollarını konuşmak yerine popüler mesajlar verilmesi için bilindik sözlerin tekrarı olsa olsa sistemin devamına hizmet eder. Erdoğanizmin durdurulması, tüm sorunların çözümü anlamına gelmiyor ama sorunların hukuk çerçevesinde çözümüne, keyfiyete son vermeye doğru umutlu bir adım atılması demek. Hiç kimsenin bu umudu çalmaya hakkı yok.

“Sayın Cumhurbaşkanımız 'ben bu belediyelerden rahatsızım’ dedi, iki günde çözümü bulup uygulamaya geçtik.” İtiraf gibi ifşaat Süleyman Soylu’dan gelmişti. Seçim kampanyasında propaganda olarak kullanılan bu ifade belki bir iki kelime farkıyla böyleydi. Kayyum politikasının doğuşunu adalete değil keyfiyete dayandırma itirafıyla oy toplama pervasızlığı hal-i pür-melalimiz. Fakat işte bu kadarla da kalmadı. Seçilmişlerin yerine bürokratların atanması, genelde yerel siyasete ama özellikle Kürtlerin siyasal haklarına, seçilmiş Kürt siyasetçilere karşı darbe anlamına geliyordu.

Merkezi yönetimin yerel yönetime yaptığı darbeyle Kürtlerin seçme seçilme hakkını gasp etme hukuksuzluğunun devamını şart koşan bir politik mutabakat, iktidar cenahında zaten varken bir de muhalefet tarafında gündeme gelmesi kabul edilir şey değil. 2’nci tur seçimine üç gün kaldı ve gündem kayyum hukuksuzluğuna kilitlendi. Hem demokrasi için otoriter sisteme karşı yan yana geleceksiniz hem otoriter sistemin en hukuk dışı uygulamalarından birsini demokrasi kanadına dayatacaksınız. Bu destek midir, köstek mi?

Kayyum politikasını dayatan 4’üncü maddesinin dışında da sorunlu ifadeleri var yedi maddelik protokolün. Demokrasi ve otoriter sistem arasında yapılacak seçime üç gün kala sadakat değil liyakat tartışması yapılıyor ve kamu görevlisinden sadakat beklenmeyeceği anlamına gelecek bir cümle yuvarlanıveriyor. İnsaf ile düşünelim,  atanan kamu görevlisinin atanmasını sağlayan Cumhuriyet değerlerine sadakati şart değil midir? Anayasaya, kanuna, göreve özel yetki ve sorumluluk sınırına sadakati gerekmez mi? İlle de bu konulara girecekseniz atayana değil atanılan göreve sadakat ve liyakat yazın bari. Hukuk devletinde olması gerekeni destek şartı olarak sunmanın manası neyse, anlaşılır gibi değil. Göçmen konusu da böyle bir tuhaf, gerçekleştirilebilir yanı yok. Bir yılda göçmenler gönderilecekmiş. Hadi canım sen de. Göçmen politikası yüzünden gelen bireylere, hayatı daha bir dar etmek yerine politika konuşsanıza birader. Günlerce oturup bu kadar yapılamayacak işleri konuşmak nasıl bir zaman kaybıdır, neye, kime hizmet eder?

Sistemin demokrasiye dönüştürülmesine hizmet edecek çıkış yollarını konuşmak yerine popüler mesajlar verilmesi için bilindik sözlerin tekrarı olsa olsa sistemin devamına hizmet eder. Değişime, dönüşüme susamış, demokratikleşme yolunda adım atılması için umutla çabalayan yüzde 45’e yakın kitleye karşı bu yapılan saygısızlık resmen. Seçmenini istediği yöne kanalize edebileceği hayli şüpheli bir politikacının, evet, Sinan Oğan’a kıyasla parti başkanı olduğu için etki gücü biraz daha fazla olabilir, ancak Ümit Özdağ seçmenleri arasında çizgiye demokrasiden çekecekler az değildir. Seçmene hitap etmek, seçmeni ikna etmeye çalışmak gerekir, böyle kıymeti kendinden menkul bir iki kişiyi değil. Erdoğan rejiminin devam etmesi mi demokrasi ihtimalinin ufukta belirmesi mi dediğimizde Kürt seçmenlerin demokratikleşme ihtimalinden yana oy kullanacağına şüphem yok. İş ki yine aldatılma endişesiyle sandığa küsmesinler. Umarım HDP ve YSP yönetimi de bu bilinçle hareket eder. Erdoğanizmin durdurulması, tüm sorunların çözümü anlamına gelmiyor ama sorunların hukuk çerçevesinde çözümüne, keyfiyete son vermeye doğru umutlu bir adım atılması demek. Hiç kimsenin bu umudu çalmaya hakkı yok.

Bugüne kadar alınan yolun kıymetini anlamak için ilk tur sonuçlarının bize ne söylediğini bir kere daha hatırlayalım. Bu ülkede yalana, talana, iktidarın dezenformasyonuna, her türlü manipülasyona, baskı, korku ve medya ablukasına karşın demokrasi, insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğü için mücadele edenlerin oranı yüzde 45’e yakın. Hem de iktidarın tüm hile hurda ve seçim sistemi oyunlarına rağmen ulaşıldı bu orana. Seçime ilişkin gözlem raporunun ilk bulguları da gösteriyor ki demokratik ve adil seçim yarışından söz edilemediği halde toplumun yarısına yakını pes etmemiş. "Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti Türkiye Cumhuriyeti Genel Seçimler, 14 Mayıs 2023 İlk Bulgular" başlıklı rapor yayınlandı. Gündem izin vermediği için raporu daha geniş yazamıyorum. Vakti Ümit Özdağ’a harcayınca rapor metnini buraya bırakmakla yetineceğim. Ama şu kadarını söyleyeyim raporu inceleyince kendi gözlemlerimle bu seçime dair yorumum daha da netleşti. Ki çoğumuzun da bildiği seçmen kütüğünün hazırlanmasından başlayarak zincirleme işleyen anti demokratik seçim süreci yaşadık. Yine de sandık demokrasisinde seçmenin sandığa verdiği önemin yüksek bilinç seviyesinde olmasıyla oy verme günü yaşanan sorunlar sınırlı kaldı. Fakat sistem, baştan itibaren iktidar olanın emrine amade kurgulandığı için hiçbir partinin, ittifakın hak ettiği oyu alamayacağı, gücün iktidarın tek elinden çıkarılmasının aşırı derecede zorlaştırıldığı bir kurguyla şekillenmiş halde. Üstüne satılan vatandaşlıklar ve alınan seçmenler de eklenmiş durumda.

Seçime ilişkin sorunlarımız sadece YSK ile sınırlı olmamakla birlikte söz konusu rapordan seçim kurullarına ilişkin eksikliklere dair bir alıntı yararlı olabilir. “Yasal çerçeve seçim süreci ve sonuçlarına dair nihai yetkiyi idari bir organa verdiği için seçim ihtilaflarının etkili bir şekilde çözülmesini tam anlamıyla garanti etmemektedir. Bu durum yasal bütünlüğü sekteye uğratmaktadır ve 1990 AGİT Kopenhag Belgesi’nin 5.10’uncu maddesi ve uluslararası iyi uygulama ile de uyum içerisinde değildir. Bazı paydaşlar seçime ilişkin şikâyetlerin tarafsız ve etkili bir şekilde çözülmesi konusunda seçim idaresi, kolluk birimleri ve mahkemelere güvenmediklerini ifade etmişlerdir. Seçim idaresinin bütün seviyelerinde şikâyetlerin işlenmesi süreçleri şeffaflıktan yoksun olup, YSK’nın yayınladığı kararlarda kararın gerekçesi genellikle yeterince verilmemiştir… YSK, şeffaflığı sınırlamış ve seçim günü yapılan şikayetler hakkında bilgi paylaşmamıştır.”

Seçim sistemimize ilişkin tüm sorunları eskilerin deyimiyle efradını cami ağyarını mani özetleyecek bir benzetmeyle açıklamak mümkün. Bir yarış düşünelim. Çok sayıda koşucu hazır. Koşuculardan birisi aynı zamanda yarışın hakemi. Koşu parkurunu düzenleyen de hakem olan yarışçı. Yarışın kurallarını, zamanını, hasılı yarışa dair her işi yapan aynı yarışçı. Yarış sonunda çıkan anlaşmazlıklara dair kararı veren de yine aynı koşucu. Erdoğanizmin seçim yarışı böyle bir sistem üzerine kurulu işte hepimizin bildiği üzere. Ve adalet isteyen geniş kesim, toplumun yarısında fazla olması beklenen bu geniş kesim, her türlü hile ve baskıya rağmen yüzde 45’e yakın oy çıkardı. Bir bakıma mucize sayılır 14 Mayıs sonuçları. Tüm ayak oyunlarına rağmen 14 Mayıs'ta durdurulan sistemin 29 Mayıs'ta geride bırakılacağının habercisi olan bir mucize sayalım ve şu son üç günü sıkı çalışmayla geçirelim.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.