YAZARLAR

Şampiyonluğu karşılamak...

Trabzonspor yıllardır beklediği şampiyonluğa kavuştu. Bunun bir son mu başlangıç mı olduğuna ise şehir ve kulüp karar verecek...     

Liman kentleri biraz böyledir. Hayat olağan akışında sürüp giderken limana bir gemi yanaşır; içinden ne kadar ihtiyaç duyduğunuzun farkında bile olmadığınız bir insan veya nesne iniverir.  Günü vakti belli değil ama tahminen 19. yüzyıl sonlarında bir gemi Trabzon Limanı’na yanaştı. Gemiden inen meçhul birinin tahta bavulunda bir futbol topu vardı...

'SPOR İBTİLASI'

Meğer herkes onu bekliyormuş. Sonraları Hüseyin Avni Aker’in söyleyeceği gibi kentte bir spor bağımlılığı başladı. Bugünkü Trabzonspor 1967 gibi görece yeni kuruluş tarihiyle kulağa fazla genç gelebilir ancak içinde bulunduğumuz sezon aslında şehirdeki ilk yerel ligin yüzüncü yılıydı. Konu pratikten ibaret de değildi. 1922 yılında Osmanlı döneminde yayınlanan ilk üç futbol kitabından biri olan “Asosyeşın Futbol” Trabzon’da basıldı. Dahası, şehrin küçük olması sayesinde oyunla kurulan bağ büyük kentlere kıyasla daha hızlı ve köklü yeşerdi.

Benim gibi Trabzon şehriyle bağlantısı olmayanlar, kent halkıyla futbol arasındaki yakınlığın abartıldığını düşünebilir. Şüphesi olanlar için küçük bir örnek: Şehrinizdeki bir şairin aynı kentin futbol takımı hakkında samimi bir şekilde kafa yorup düşüncelerini kitaplaştırması sık görülecek bir olay değil. Ama Trabzonlu şair Yaşar Miraç’ın “Nasıl Bir Trabzonspor?” adlı bir kitabı var.

AVCI’NIN PLANI

Ama oyunu sevmek başarı – en azından gözle görülür başarı – için yeterli değil. 2020 yılının aralık ayında Bordo-Mavililer takımı, bu gerçeği en iyi bilen kişilerden birine emanet etti. Trabzonspor büyük kulüptü, yıllardır ligi zirvede bitiremese de bir gün elbet olacaktı ama 57 yaşına gelmiş Abdullah Avcı için aynı şey geçerli değildi. Bu yüzden tarifi en baştan belirleyerek, “Adım adım ama hızlı adımlarla ilerleyeceğiz” diyerek işe koyuldu. Kulübe bugüne kadar yarar kadar zarar da getiren harareti doğru yönetmekten başka çare yoktu. Kasketten tavşan çıkarmak kolay iş değildi.

Oyunu da hem yerel kültürü benimseyip hem de kendi fikirlerini ustalıkla yansıtacak biçimde tasarladı. Bu, “Trabzonspor’u kendi kimliğine rağmen şampiyon yapmak” değildi; sadece iki farklı yaklaşım arasında sentez imkanını fark etmişti. Heyecan veren bir yapı kurulacak ama heyecan oyun sisteminden değil bireylerin sağladığı lezzetten devşirilecekti. Trabzonspor gol öncesi ortalama 11 pas yaparak “dik oyna” ilkesine uymamış olabilir ancak Nwakaeme, Vişça gibi yetenekler sahayı parlattı.

Euro 2020’den moralsiz dönen Uğurcan, Napoli’de kaçırdığı şampiyonluklardan kıymetli dersler getiren Hamšik, kısır sezonlardan kurtulmaya kararlı Cornelius ve kaliteli bir takıma liderlik etmenin tadına varan Bakasetas özellikle önemli roller üstlendi. Kolektif gücün getirdiği motivasyon Altay, Kayserispor, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray karşısında paha biçilmez geri dönüşler ve neticede şampiyonluk getirdi.

ÖZGÜRLEŞTİREN ZAFER

Ama futbolda yarın bitmiyor. Geçmişte Bordo-Mavililer ardışık şampiyonluklara alışkındı. Rakiplerinin içinde bulunduğu mevcut belirsizlik hali düşünülünce, 2022-23 kupası şuracıkta duruyor. Yani bu değerli şampiyonluğu tek bir kupadan öteye taşıma şansı var. Trabzonspor’un bugüne kadar İstanbul’a tek gerçekçi alternatif olabilmesi tesadüf değildi. Tesadüf olmadığının en bariz kanıtı da 38 yıldır şampiyon olamamış bir camianın her sezona taze bir umutla başlamasıydı. Bordo-Mavilileri zafere taşıyan kıymet buradan geliyor.

Şimdi başarıyı kalıcı kılmak için atılacak yeni bir “hızlı adım” var. Galibiyetten ders çıkarmak, doğası gereği, mağlubiyetten ders çıkarmaktan daha zor. Kimse 38 yıl daha beklemek istemiyor. Bunun yolu da haklı veya haksız mağduriyetler üzerine kurulu negatif söylemden kurtulmak. Hayatta ve futbolda olumsuzluk içinden konuşmak zaman zaman anlık başarılar getirse de uzun vadede sizi kendi diktiğiniz parmaklıkların arkasına hapsedebiliyor. Camianın bu başarıyı eski paradigmadan özgürleşme imkânı olarak görmesi yerinde olacak. Umudu taze tutan özellikleri – altyapıya önem, İstanbul kulüplerini ve yöntemlerini verili ve değişmez gerçek olarak görmemek – koruyup kendini zincirleyen kısıtları – sürekli düşman yaratmak ve Antalyaspor maçının sonundakine benzer rezillikler – bir kenara bırakmak muazzam bir hafifleme sağlayabilir. 

Tabii her şeyin sırası var. Bugün Trabzon limanına üzerinde “Şampiyonluk” yazan, gemilerin en makbulü yanaştı ve bütün şehir onu karşılamaya gidiyor. Aynı gemiden her taraftarın ömrünün kırk yılı da inecek, birbirlerine sarılacaklar; 2022, şehrin tarihindeki o büyülü sayılardan biri olacak...


Suat Başar Çağlan Kimdir?

1984 yılında Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesi’ni ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bizans Sanatı programında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılından beri İngilizce ve Fransızca dillerinden serbest çevirmenlik yapıyor. George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, C. L. R. James, Saadat Hasan Manto gibi yazarların eserlerini Türkçe’ye çevirdi; edebiyat, sanat ve felsefe alanındaki yazı ve tercümeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Gazete Duvar’da başladığı futbol yazılarına farklı mecralarda devam ediyor. Karşıyaka’da yaşıyor.