YAZARLAR

İsmail Kartal daha kaliteli hatalar yapmalı

Fenerbahçe 4-2-4 dizilişine döndüğünde kendi hücum ezberi bozuluyor. Hatlar arasına girip çıkarak denge bozan Szymanski oyun kurulumuna katılmak zorunda kalınca üretkenlik azalıyor.

Bir rivayete göre, 1990 Dünya Kupası yarı finalinde Batı Almanya’ya penaltılarla elenen İngiltere’nin hocası Bobby Robson turnuvanın ardından kovulunca, “Ben bu kadar hatayı boşuna mı yaptım!” diye sitem etmiş. Tecrübeli teknik adam hatalarından ders çıkardığını ve olgunlaştığını düşünse de federasyon yetkililerine dinletememiş. Süper Lig’deki amansız şampiyonluk yarışında da sonucu hatalar belirleyebilir…

YANLIŞIN DOĞRUSU OLUR MU?

Teknik direktörler de hepimiz gibi sayısız hata yapıyor. Ama hatanın niteliği de en az niceliği kadar, hatta daha da önemli olabiliyor.

İki hata tipinden bahsedebiliriz. Birincisi, zorunluluktan doğan, ideal olmadığını bilmenize rağmen geçici veya kalıcı çözümler getirebileceğine inandığınız tercihlerin yol açtığı “kaliteli hatalar”. Elbette kimse bunları yanlış olduğunu düşünerek yapmıyor ancak içten içe doğru olmadığını biliyor ve bu bilinç sizi ileriye taşıyabiliyor. Bazen kararsız kaldığınız bir denemeyi yapmak, doğruyu değilse bile yanlışı daha net göstererek geleceği kurtarmayı sağlıyor.

İkinci gruptaki “kalitesiz hatalar” ise içinde böyle bir ihtimal ve umut barındırmaktan ziyade çaresizlik ve paniği yansıtıyor. Bir kereliğine sonuç verse bile aslında demode bir tercih yapıldığı, orta ve uzun vadede başarı getirmeyeceği görülüyor.

Fenerbahçe teknik direktörü İsmail Kartal bu sezon ikisinden de yaptı.

KARTAL’IN TERCİHLERİ

Atletik olarak çok güçlü fakat hamle zamanlaması, pozisyon bilgisi ve karar mekanizması – en azından şimdilik – sorunlu Jayden Oosterwolde’yi stopere çekmek hataydı ve hâlâ çok kritik bir maçın çok kritik bir dakikasında pahalıya mal olabilir.

Ancak sakatlıklar, seçenekler ve gereklilikler düşünülünce Oosterwolde tercihinin bir mantığı vardı. Üstelik kaliteli hatalardan bekleneceği üzere sonuç umulandan da iyi oldu ve bugün bu hamleyi hata olarak değerlendirmek haksızlık sayılabilir. Oosterwolde savunma göbeğinin ideal ismi olmasa da Sarı-Lacivertlilerin ana plandan sapmadan oynayabilmesini sağladı ve takım ekstra bir stoper opsiyonu kazandı.

UEFA Konferans Ligi’nde 35 yaşındaki Duşan Tadiç’e haddinden fazla süre vermek de tartışmalı bir tercihti. Ama hoca hem takım kimyasının oturmasını hem de oyuncunun maç temposunu yükseltmek istedi ve karşılığını aldı. Tadiç arada birkaç hafta bocalasa da verimli bir sezon geçiriyor. Fenerbahçe de Avrupa’da yoluna devam ediyor.

Öte yandan 62 yaşındaki Kartal son dönemde daha kalitesiz hatalar yapıyor.

Kadıköy’deki Trabzonspor maçında dev santrfor Paul Onuachu’yu kaleden elli metre uzaktayken bile adam adama savunmaya kalkıp rakibe hem psikolojik üstünlük hem de duran top şansı vermek kalitesiz bir hataydı. Samet Akaydın’a Onuachu’yla boğuşmak yerine pozisyonunu koruma talimatı verilse Nijeryalı golcü kaleden uzak olduğu anlarda topla daha rahat buluşacak, böylelikle kararlarının ve ayak tekniğinin zayıflığı ortaya çıkacak, birçok Trabzonspor hücumu olgunlaşmadan sönecek, savunma eforundan tasarruf edilmiş olacaktı.

Yine de Onuachu örneği tek seferlik bir hatalı plandı ve geride kaldı. Son haftalardaki yanlışlarsa biraz daha büyük.

DEĞİŞİKLİK DERDİ

Gaziantep, Samsunspor ve Başakşehir maçlarındaki oyuncu değişikliklerinde ciddi problemler var.

Bunlardan biri, son iki maçta Emre Mor’un oyuna alınması. Oyuncunun beklenmedik şanslar yaratma yeteneği herkesin malumu olsa da kolektif bir amacı benimseyip ona göre hareket edebilen bir zihniyette olmadığı – maalesef – aşikar.

Öte yandan Kartal’ın en büyük yanlışı son üç maçta gol gereken anlarda orta sahayı eksiltip hücumcu sayısını artırmak oldu. Üst düzey futbol bu demode uygulamadan vazgeçeli en az yirmi yıl oluyor. Zaman zaman tercih edilse bile son beş dakikayla sınırlı kalıyor.

Gaziantep deplasmanında 64. dakikadaki İsmail Yüksek-Michy Batshuayi değişikliği orta sahayı boşalttı ve oyun üstünlüğünü tehlikeye atıp temponun gereksiz yükselmesine yol açtı. İrfan Can’ın 81. dakikadaki kafa golü olmasa maç berabere bitecekti.

Samsunspor’a karşı benzer dakikalarda bu kez ileri üçlünün tamamı değişti. Rakip sahaya yerleşmek gerekirken açık alan hücumcularını sahaya sürmek mantıklı değildi. Özellikle Edin Dzeko’nun sırtı dönük oyunu hayati önem taşırken yerine Batshuayi’yi almak anlamsızdı. 80. dakikada Syzmanski’nin yerine Emre Mor’un girmesi düzeni tamamen bozdu. Fenerbahçe yine şanslar yakaladı ancak galibiyet golü gelmedi.

Başakşehir maçında ise hoca daha erken panikledi. 10 kişi kalmış rakibe karşı maçın önemli bir bölümü Başakşehir ceza sahasında geçiyordu ve golün geleceği belliydi. Ama 58. dakikada yine İsmail-Batshuayi değişikliği geldi ve takım hem orta sahanın kontrolünü hem de ritmini kaybetti. Duraklamalardaki penaltı olmasa iki puan daha gidecekti.

Çünkü Fenerbahçe orta sahayı iki kişiye düşürüp 4-2-4 şeklinde dizilince rakipten ziyade kendi ezberini bozuyor ve hem oyun aklı hem de yaratıcılığı çöküşe geçiyor. İkinci ve üçüncü bölgede hatlar arasına girip çıkarak denge bozan Szymanski geriye gelip oyun kurulumuna katılmak zorunda kalınca üretkenlik azalıyor. Son üç maçtan yedi puan çıkaran Kartal her zaman bu kadar şanslı olmayabilir.

Bir de penaltı meselesi var. Ayağı temiz bu kadar oyuncu arasından net ve efektif bir penaltıcı ve penaltı atış tarzı belirlenememiş olması kritik haftalarda baş ağrıtabilir.

RAKİPLER KUSURSUZ MU?

Geleneksel şampiyonluk adaylarının hepsi kalitesiz hatalar yapıyor. Trabzonspor hâlâ şampiyonluktan kalma ve kafası yerinde değil gibi. Beşiktaş’ta yeni teknik direktör Fernando Santos 1-0 geride olduğu Pendikspor maçında Demir Ege Tıknaz’ı oyundan çıkarıp orta sahayı boşaltarak 4-0’ın mimarı oldu ve Tayfur Bingöl gibi profillerdeki ısrarı tat kaçırıyor. Yine de henüz takımla ve ligle tanışma aşamasında olduğu için nispeten mazur görülebilir.

Galatasaray’da ise özellikle geçen yazdan beri kalitesiz hataları yönetim yapıyor. Okan Buruk’un istediği Milot Rashica ve Matias Vecino’nun yerine daha gösterişli ama daha az yararlı, daha az hazır ve takım kimyasına daha uyumsuz profillerin tercih edilmesi takımı Şampiyonlar Ligi son 16 turundan etmiş olabilir.

EN BÜYÜK HATA PANİKLEMEK

Öte yandan bir gerçek ortada duruyor: İsmail Kartal harika bir sezon geçiriyor. Bir teknik direktörü değerlendirirken en önemli kriter olan “sağlam A planı” hazırlama konusunda her türlü övgüyü hak ediyor.

Kadrodaki huzuru korumak, Mert Müldür’ü sessiz sedasız ilk 11’e monte etmek, Szymanski’den maksimum verim almak, İsmail’den makul seviyede bir orta saha oyuncusu yaratmak gibi ustalıklı dokunuşları var.

Normalde bu kadar çok doğru bu kadar iyi kadroyla birleştiğinde şampiyonluk gelir. Kartal’ın şanssızlığı ise rakibi. Tıpkı Kartal gibi zaman zaman acımasızca eleştirilen Okan Buruk bir buçuk sezondur Galatasaray’da çorbaya dönüşmeye yatkın kadrodan yüksek uyum ve performans çıkarmayı başardı.

Süper Lig ve Şampiyonlar Ligi için iki ayrı oyuna ihtiyacı olduğunu gören Buruk, sezonun ilk aylarında tercihini Şampiyonlar Ligi’nden yana kullanıp savunma disiplini ve fiziksel direnci yüksek, topla üretkenliği görece düşük bir oyun tarzı benimsemişken son maçlarda Süper Lig oyununa yaklaşmış görünüyor. Son şampiyon olmanın getirdiği tecrübe de işine yarayacaktır.

Yine de Fenerbahçe’nin ve İsmail Kartal’ın yapacağı en kalitesiz hata, paniğe kapılmak olur. Ligin daha yarısındayız. Ağustos ayında biri çıkıp Fenerbahçe’nin Ocak 2024’te bir lig maçına Leonardo Bonucci-Jayden Oosterwolde tandemiyle başlayacağını söylese kimse inanmazdı. Sezon uzun ve sürekli yeni sürprizler doğuruyor.

Yeni sürprizler yeni kararlar demek. Bu da ister istemez yeni hatalar getirecek. Kartal’ın özgüvenini kaybetmeyip sezonun geri kalanına olumlu etki edecek kaliteli hatalar yapması gerekiyor. Aksi halde Sarı-Lacivertliler zirveyi bir kez daha Galatasaray’a kaptırabilir. Şampiyonluk hasreti bir yıl daha uzarsa, bu görkemli oyuna rağmen faturanın kime kesileceğini öğrenmek için yine Bobby Robson’a kulak verelim:

“Taraftar ‘Hoca istifa!’ diye bağırırsa hiç korkmayın. Ama ‘Yönetim istifa!’ diye bağırırlarsa bavullarınızı toplamaya başlayın.”


Suat Başar Çağlan Kimdir?

1984 yılında Bornova’da doğdu. Balıkesir Fen Lisesi’ni ve Galatasaray Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Ege Üniversitesi Sanat Tarihi Bizans Sanatı programında yüksek lisansını tamamladı. 2007 yılından beri İngilizce ve Fransızca dillerinden serbest çevirmenlik yapıyor. George Bernard Shaw, Alain Robbe-Grillet, C. L. R. James, Saadat Hasan Manto gibi yazarların eserlerini Türkçe’ye çevirdi; edebiyat, sanat ve felsefe alanındaki yazı ve tercümeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. Gazete Duvar’da başladığı futbol yazılarına farklı mecralarda devam ediyor. Karşıyaka’da yaşıyor.