Ruhlar da enkaz altında: 'Diyanet'in danışmanı değil, uzmanlar tedavi eder'

Ruh sağlığı uzmanları, Diyanet’in deprem bölgelerine gönderdiği ‘manevi danışmanlık’ hizmetine temkinli yaklaşarak uyardı: Böylesi travmalarda uzmanlara başvurulmalı.

Depremzedeler, geceyi daha güvenli buldukları alanlarda geçiriyor.
Google Haberlere Abone ol

Özgür Duygu Durgun

DUVAR - Maraş merkezli 11 ili sarsan deprem, öncelikle bölge halkı başta olma üzere tüm ülkenin psikolojik sağlığını olumsuz etkiledi. Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği, Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği, Hayata Destek Derneği gibi meslek kuruluşları ve sivil toplum aktörleri, depremzedelere psikolojik destek için konuyla ilgili uzmanları seferber etmeye çabalıyor.

Ancak gönüllü psikologlar, bölgeye yönlendirilmek için bürokratik süreçlerle uğraşırken, Diyanet İşleri Başkanlığı, deprem bölgesine ‘manevi danışman’ gönderildiğini duyurdu. Ruh sağlığı uzmanları, depremler sonrasında ciddi psikolojik sorunlar yaşayan depremzedelere yönelik destek sürecinde ilk temasın bu alanın profesyonelleri tarafından kurulması gerektiğine dikkat çekiyor. 

SÜNNİ İSLAM DEĞERLERİNE ODAKLI MANEVİ REHBERLİK

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, depremin ilk günü öğlen saatlerinde yaptığı açıklamada, Maraş'a 116, Adana'ya 100, Hatay'a 108, Gaziantep'e 53, Osmaniye'ye 64, Malatya'ya 62, Adıyaman'a 33, Diyarbakır'a 67, Şanlıurfa'ya 65, Kilis'e 28 psikososyal destek personeli sevk edildiğini duyurdu. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen insanlar varken, camilerden sela okutarak tepki çeken Diyanet İşleri Başkanlığı da depremin üçüncü günü yaptığı açıklamada, bölgeye gönderilen diyanet personelinin insanı yardım ve ‘manevi destek’ konusunda çalışmalarını sürdürdüğünü bildirdi. Ancak manevi desteğin ne olduğu meçhul.

Ülkemizde manevi danışmanlık ve rehberlik alanında hizmetler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde sürdürülüyor. Dünyada da çeşitli örnekleri olan manevi rehberlik Avrupa ülkelerinde dini olduğu kadar dini olmayan inançlarla ilgili yardım ve desteği de kapsarken, Türkiye’deki uygulama biçiminde Sünni İslam değerlerinin öne çıkarıldığı bir yaklaşım izleniyor. Deprem bölgesinde yaşayan ciddi bir Alevi nüfusun yanı sıra, Hristiyan inancına mensup halkın da olduğu düşünüldüğünde, uygulamanın kapsayıcılık ve kucaklayıcılık açısından sorunlar yaratabileceği tartışılıyor.

‘İLK TEMAS PROFESYONELLER TARAFINDAN KURULMALI’

Manevi danışmanlar, hastane, ceza infaz kurumu, huzurevleri, öğrenci yurtları gibi kurumlarda ön plana çıkıyor. Örneğin, ceza infaz kurumlarında 1983’ten beri var olan ‘cezaevi vaizliği’ bir çeşit manevi danışmanlık işlevine sahip. 2003’te açılan Aile ve Dinî Rehberlik bürolarının yanı sıra AFAD, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Yeşilay gibi kurumlarla imzalanan protokoller, manevi danışmanlığın kurumsal alanını bir hayli genişletmiş durumda. Bugün ayrıca Türkiye’de pek çok üniversitede manevi rehberlik, bir yüksek lisans programı olarak öğrenci kabul ediyor.

Ruh sağlığı uzmanları, depremler sonrasında ciddi psikolojik sorunlar yaşayan depremzedelere yönelik destek sürecinde ilk temasın bu alanın profesyonelleri tarafından kurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Uzmanlar, zaman ilerledikçe psikolojik ilk yardımın yerini uzun dönem psikoterapi hizmetlerinin alacağını ve bunun kapsamının maneviyatın çok ötesinde bir yaklaşım ve uzmanlık gerektirdiğini belirtiyor.

Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Didem Doğan

‘MANEVİ DESTEK HİZMETİ ASLINDA HALKI YATIŞTIRMA ÇABASI’

Konuyla ilgili Psikoterapi ve Psikososyal Çalışmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Didem Doğan, “Manevi rehber veya danışmanların biz klinik psikologlardan önce bölgeye gönderilmesini biraz da halkı yatıştırmaya dönük bir çaba olarak okuyoruz” dedi.

Depremzedelerin psikolojik destek ihtiyacının ne yönde olduğunun iyi anlaşılması gerektiğine dikkat çeken Doğan, “Bize ulaşan depremzedelerden veya yakınlarından aldığımız bilgilere göre, insanlar korkuyor, uyku problemleri yaşıyor. Ajite davranışlar, davranış bozuklukları gibi akut belirtiler sergiliyor. Bunların hiçbiri anormal tepkiler değil, çünkü zaten yaşanan normal değil. Ancak burada kritik mesele, insanlara ihtiyaç duydukları desteği kimin verdiği” dedi.

Akut travma süreçlerine dair bilgi ve tecrübesi olmayan kişilerin bu desteği vermesinin travmayı daha da artırabileceği yönünde uyarıda bulunan Doğan ‘’Manevi destek için orada olduğu söylenen insanlar psikolojik ilk yardım eğitimi aldılar mı? Akut dönemde nasıl psikososyal destek verebileceklerine dair bilgi ve tecrübeye sahipler mi?” sorularını yöneltti.

‘GÖNÜLLÜ PSİKOLOGLAR BAKANLIKTAN İZİN BEKLEDİ’

Ruhsal sağlık hizmetleri alanında bir koordinasyon sorunu ve belirsizlik olduğuna değinen Doğan, bu süreçte gönüllü psikologlar olarak sahaya gitmek ve çalışmak için bakanlıktan uzun süre izin beklendiğini hatırlattı. Doğan şöyle devam etti: “Her toplumsal travmada belirsizlik durumu olur ancak Maraş merkezli depremin üzerinden iki hafta geçmiş olmasına rağmen belirsizlik durumu hala sürüyor. Yaşanan belirsizlik bizim işlerimize de yansıdı. Günlerdir sahaya gitmek için uzman arkadaşlarımızı organize etmeye çalışıyoruz, eğitimler veriyoruz, çevrimiçi veya yüz yüze depremzedelere yönelik psikolojik ilk yardımda bulunuyoruz. Bakanlıktan sahaya inme konusunda izinleri henüz alabildik.”

‘DEPREMZEDELERE ‘ÜZÜLMEYİN, İSYAN ETMEYİN’ GİBİ TELKİNLERDE BULUNMAK ZARAR VERİR’

Doğan, sivil alanda pek çok meslek örgütü varken önceliğin manevi danışmanlara verilmesinin  ‘’Depremzedelerin psikoloğa ihtiyacı yok, devlet olarak neye ihtiyaç olduğunu ben belirlerim” anlamına geldiğini belirtti. Doğan, “Manevi danışmanları insanlar talep ediyor mu? Şu anda bunun zamanı mı? Üstelik o coğrafyada Sünnileri yanı sıra Alevlerin, Hristiyanların da yaşadığı veya inanmayan bireylerin de olduğu düşünülürse, yapılan şey aslında din vesilesiyle toplumun yatıştırılma çabası. Bu yaşananları bir metafor olarak ifade etmem gerekirse; bu mesele de adeta enkaz altında kalsın isteniyor” dedi.

Depremzedelere “Üzülmeyin, isyan etmeyin” gibi telkinlerde bulunmanın insanlara zarar vereceğini ifade eden Doğan, “Orada yakınlarını kaybeden insanlar kendilerini hayatta kaldıkları için suçlu hissediyor. ‘Halimize şükredelim, Allah verdi, Allah aldı, Kader böyleydi’ gibi ifadeler bu olayda ihmali olanlara yönelik öfkeyi dindirme müdahalesinden öteye gitmez. Bastırılan şey mutlaka geri gelir” diye devam etti.

Türk Psikologlar Derneği Genel Koordinatörü Cebrail Polat
‘RUH SAĞLIĞI HİZMETİ UZMANLAR TARAFINDAN VERİLMELİ’

Depremin ardından psikososyal hizmet verecek kişilerin bilimsel eğitim almış ve yeterli donanıma sahip olmaları gerektiğini vurgulayan meslek kuruluşlarından biri de Türk Psikologlar Derneği.

Dernek tarafından kamuoyuna yapılan açıklamada, deprem bölgelerine manevi danışman gönderilmesinin mevcut ruh sağlığı meslek mensuplarının görev alanlarının ihlaline neden olacağına dikkat çekildi ve şöyle denildi: “Bireylerin mensup oldukları dinlerle ya da inançlarla ilgili din adamlarından dini bilgi ve dinî rehberlik almaları temel insan hakkıdır ancak ruhsal zorlanma, hastalık ya da bozukluklarda alınması gereken ya da sunulması gereken, ruh sağlığı hizmetidir. Ruh sağlığı hizmeti de ilgili alanlarda yetişmiş olan ruh sağlığı meslek mensupları yani psikologlar, klinik psikologlar, psikiyatri hekimleri tarafından verilmelidir.”

Türk Psikologlar Derneği Genel Koordinatörü Cebrail Polat ise travma alanının çok hassas olduğunu belirterek; “Farklı meslek örgütlerinden kişilerin, psikolojik destek adı altında niteliksiz eğitim veya sertifikalarla bu tür bir işe girişmesi başta depremzedelere, ardından kendilerine yarardan çok zarar getirir. Biz Türk Psikologlar Derneği olarak her psikoloğu bölgeye göndermiyoruz, uzmanlık alanına göre değerlendiriyoruz. Gidecek olan uzmanlarımızı da sahaya hazırlamak üzere ayrıca süpervizörlük yapıyoruz” diye konuştu.

Polat, “Derneğimizin Türkiye’deki her şubesinde hazırlıklarımızı tamamladık. Deprem bölgelerinde gerçekleştireceğimiz psikososyal destek çalışmaları için çıktığımız gönüllü çağrısına 8 bini aşkın başvuru aldık. Depremi izleyen ilk hafta içinde Ankara merkezimizde başkente ulaşan depremzedeler ve çocuklarla çalışmalara hemen başladık. Depremin akut dönemi dediğimiz dönem yavaş yavaş bitiyor. Dolayısıyla artık sahada daha profesyonel uzmanlara ihtiyaç var. Maraş Depremi Travma, Afet ve Kriz Birimi Genel Koordinasyonu olarak çalışmalarımız büyük bir ekiple ivedilikle sürdürüyoruz” şeklinde bilgi verdi.

Acil Durum Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Uzmanı Özlem Çolak
‘TEMEL İLKE ZARAR VERMEMEK OLMALI’

Deprem bölgesinde çalışmalarını sürdüren sivil toplum kuruluşlarından Hayata Destek Derneği, öncelikli olarak çocuk odaklı psikosyal destek çalışmaları yapıyor. Derneğin sahadaki görevlilerinden Acil Durum Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Uzmanı Özlem Çolak, depremler sonrasında telefonla yaklaşık 2 bin muhtara ulaştıklarını ve yüzde 42’sinin bölgede psikolojik destek ihtiyacı olduğunu aktardığını kaydetti.

Bu oranın çok yüksek olduğunu söyleyen Çolak, şöyle devam etti: “Travma, çok hassas yaklaşılması ve doğru zamanda doğru müdahalelerle dahil olunması gereken oldukça hassas bir konu. Herkesin yaşadığı zorlu yaşam deneyimlerine nasıl reaksiyon gösterdiği kendine has ve biricik. Birçok meslekte olduğu gibi en temel ilkemiz, ‘zarar vermemek.’ Kişiler, travmatik yaşam deneyimlerinin olumsuz etkilerini azaltmak için bireysel olarak dini inançlarından ya da kültürel pratiklerinden faydalanabilirler. Ancak bu travmatik sürecin ve travma sonrası ortaya çıkan duygu ve davranışların sebeplerine dair bilgisi olmayan herhangi bir kişinin yapacağı müdahale, en temel ilke olan ‘zarar vermeme’ ilkesine aykırı hareket etmek anlamına gelir. Bu nedenle özellikle depremden doğrudan etkilenmiş ve ruh sağlığı sıkıntıları yaşayan çocuk ve yetişkinlerin muhakkak uzmanlarla temas etmesi hayati öneme sahip. Örneğin, deprem yaşamış çocuklarla bir çalışma yaparken, bu çalışmayı nerede, nasıl, hangi deneyime sahip uzmanlarla, hangi materyalleri kullanarak, hangi oyunlarla ve malzemelerle, ne kadar süre yapacağınız gibi ve daha birçok detayı planlamanız gerekiyor. Ancak maalesef her çalışmanın bu şekilde hazırlanmadığını görüyoruz” dedi.