YAZARLAR

Ölüler ülkesi yazıları... Nerede o eski güzel dünya?-II

Siz haykırmaya devam edin. Her şey çok güzel olacak! Bakın gelenler arasında, daha önce dikkatinizi çekmeyen, daha doğrusu diğerleri ne der diye biraz çekindiğiniz için görmezden geldiğiniz başka kadim bir topluluk var. Aslında en gür onlar haykırıyorlar. Tarih boyunca onlara birçok dilde çok farklı isimler verilse de, en bilinen lakapları, yaptıkları-yapmak istedikleri eylemden türetilmiş bir isimdir. Onlar "devrimciler"dir.

Önceki yazımızda dedik ya insan bilmediği şeyden korkar diye. İşte bu koca dünyada insanlar tarafından bilinmeyen tek şey varsa o da gelecektir. Bu yüzden de ölümüne korkutucudur, bu yüzden de en zoru, asıl güzel günlerin ileride olacağını söyleyebilmektir. Şimdi soracaksınız neden zor olsun diye. Geleceğe güvenmek, yarınlara ümit beslemek kolay değil mi diye. Değil efendim, eğer tek başınıza değilseniz veya falcı değilseniz hiç de kolay değil. Buyurun, belki de sözlerim çok tanıdık gelecek ama size açıklayayım.

Çıkın kalabalık bir yere, yüksek sesle “asıl güzel günler ileride, yarın her şey çok güzel olacak” diye haykırın. Bakın bundan sonra neler olacak. İlkin size çok kişi inanmaz, çünkü gelecek gözle görülmez ancak kafada hayal edilebilir. E insanların hayal dünyası da dünyaların en ürkütücüsü, en tehlikelisidir ve bu yüzyılın insanları -tüm insanlık tarihinde- güzel düşler kurmakta en beceriksiz olanlarıdır.

Olsun, siz durmayın devam edin haykırmaya, her şey çok güzel olacak!  Bir bakacaksınız etraftan sesler gelecek “bu düzen değişmez yaa, bunlar daha iyi günlerimiz” diye. Bu sesler kadim bir topluluğa aittir ve bunların adları “işe yaramazlar”dır. Hiçbir zaman bir işe yaramazlar ama sürekli olumsuz konuşurlar. Görünüşleri aynı senin benim gibidir ancak ağızlarını açtıklarında içlerindeki faydasız düşüncelerin ağır kokusu kimliklerini ortaya döküverir.

Siz haykırmaya devam edin. Her şey çok güzel olacak! Bunların hemen etrafında en az onlar kadar kadim ikinci bir topluluk belirir; “aslında varyacılar". Başlarlar hemen goygoya; aslında var ya geçen sene de çok güzel olabilirdi ama... Aslında var ya önceki sene de çok güzel olacaktı ama... Takılmayın. Siz haykırmaya devam edin. Her şey çok güzel olacak! Hah işte geldi her yaştan “sistem izin vermezciler". Hiç çekilmeseler de sözlerini taşıyalım sayfalarımıza; “abi daha kötüsüne sistem izin vermez ya, dünya düzeni abi, sistem kendini korur abi”. Fesuphanallah.

Siz bozmayın, hayallerinizi haykırmaya devam edin. Her şey çok güzel olacak! Bakın yavaş yavaş başka insanlar da etrafınızda toplanmaya başladı. Çok gezenler ve çok okuyanlar geldi. Geleceğe umutla bakmayı gezerken ve okurken öğrenmişlerdi, size hemen ayak uydurabilirler. Tuzu kuruların çocukları da burada, onlara ama sadece onlara her gün zaten güzel, gelecek neden güzel olmasın? Bak son zamanlarda kötü günler geçirenler de gelmeye başladı, hemen arkalarından da her günü kötü olanlar geldi; onların ne çok ihtiyacı var gelecek güzel günlere. Umutlusu, umutsuzu, boşu, dolusu, cılızı, gür seslisi etrafına toplandı mı işte o zaman çok tehlikeli bir grup yanaşmaya başlar; “ver banacılar”. Sizle aynı sözü haykırmaya hazırdırlar ancak tek bir şartla; istediklerini verin onlara. Arsızca her şeyi istemek onların doğasıdır. Sürekli isterler, ver bana; hepimiz paylaşacağız, ver bana; özgürce yaşayacağız, ver bana; burada 3 kişilik iş var; ver bana. “Ver banacılar" aynı zamanda başka tehlikeli bir şeyin de habercisidirler: Kötü günlerin gerçek sahiplerinin.

O kadar topluluk etrafınıza doluşurken sessiz olan karanlık, “ver banacılar”  ortaya çıkar çıkmaz karşınızda beliriverir. Aynı sizinki gibi yüksek bir yere çıkar ve aynı sizin gibi haykırmaya başlar;

-Bunlara aldanmayın, her şeyi biz güzel yaptık yine yaparız.

- Evet bazı şeyler eksik kalmıştı ama biz mutlaka tamamlarız.

-Evet geçmişte kötüler yanımızdaydı ama kandırıldık.

-Evet çok kötü şeyler oldu ama biz düzeltiriz.

-Bunlara inanmayın bunlar saf, ama bizi kimse kandıramaz.

-Kimse bize kötülerle bir oldunuz diyemez

-Kimse bize kötü şeylere sebep oldunuz diyemez

-Bizim atalarımız var ya, onlar tüm güzelliklerin sahibiydi.

-Bundan sonra bizim sayemizde güzellikler sizin olacak.

-Güzelliğimizi elimizden almak isteyenlere inat bize gelin.

-Biz öyle başkasının güzeli değiliz, yerli ve milli güzeliz

-Güzelliğimizi bunlara böldürtmeyiz

-Bunlar çirkinlerle işbirliği yaptılar

-Çirkinler bunlara pirim vermesin sizi ancak biz güzelleştiririz

-Aslında çok güzel olacaktık da dış çirkinler var ya o dış çirkinler…

Siz bu çıkışa takılmamaya çalışarak her şey çok güzel olacak diye haykırmaya devam etseniz de etrafınızın yavaş yavaş tenhalaştığını, herkesin sizden uzaklaşarak onların yanında toplandığını görürsünüz. İnsanlar konuşmaya tekrar başlar ve ne acı ki bu sefer söylediklerinde oldukça haklılardır. Yüzünüze çarparlar gerçeği; bu kötülük aslında sizin eseriniz. Geçmişte, güzel günler yaratma gücünü elinizde tutuyorken siz bunun yerine güzelliği kategorize ettiniz, sahiplendiniz. Güzelliği sınırladınız. Güzelliği ancak tek bir taraftan bakarak tarif ettiniz. Başkasının güzeli olamaz dediniz. Güzeli ancak ben bilirim, güzelliğe ancak ben karar veririm dediniz. Yanıldınız, kaybettiniz, çirkinleştiniz. Elinizdeki tüm güzellikten böylesi çirkin bir şeyi yavaş yavaş üretip tepemize çıkarmayı becerdiniz. Bu yüzden de kimse inanmıyor dediklerinize.

Hayda yine bulamadık güzel günleri? Yok kesin bir yerde hata yapıyoruz. Geçmişe baktık, yokmuş. Geleceğe bakalım dedik, olmadı. Ne yapmalı, nasıl yapmalı? Acaba başka birilerine mi sormalı? Yok, umudu kaybetmek olmaz. Kendi sözümüze güvenirsek kötülüğün devamlı kalamayacağı aşikar, bir yerlerde bir çözüm olmalı.

Çıkın efendim yine yüksek bir yere, başlayın tekrar haykırmaya. Her şey çok güzel olacak! Biraz öncekiler kümelensin yine etrafınızda. Siz haykırmaya devam edin. Her şey çok güzel olacak! Bakın gelenler arasında, daha önce dikkatinizi çekmeyen, daha doğrusu diğerleri ne der diye biraz çekindiğiniz için görmezden geldiğiniz başka kadim bir topluluk var. Aslında en gür onlar haykırıyorlar. Onlar sarılmışlar umuttan parlayan gözlerle, gülen yüzlerle birbirlerine. Sözleri, ne işe yaramazlar gibi boş ve umutsuz, ne aslında varyacılar kadar temelsiz, ne bu düzenin bir sistemi olduğuna inananlar kadar mantıksız ne de sizden sürekli bir şeyler talep edenler gibi arsız. Sadece doğruları haykırıp duruyor...

-Güzellik farklılıktır.

-Güzel gün, birlikte olduğun, yardımlaştığın, paylaştığın gündür.

-Gelecek güzel gün, direndiğin, mücadele ettiğin, değiştirdiğin gündür.

-O güzel günler ancak bugün güzelse var olacak.

-Bugünü güzel kılmak için herkesle birlikte bir şey yap.

Sözlerini dinler misiniz, dinlemez misiniz bilemem. Ancak bu son gelen topluluk acep kimler ola dediğinizi görüyorum. Tarih boyunca onlara birçok dilde çok farklı isimler verilse de, en bilinen lakapları, yaptıkları-yapmak istedikleri eylemden türetilmiş bir isimdir. Onlar "devrimciler"dir.

Söylencemiz sürecek. Viya Böyle!


Selim Martin Kimdir?

Selim Martin 1981 Uşak doğumlu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Arkeoloji üzerine yaptı. Aynı üniversitede Arkeoloji Bölümü'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmakta. Prehistorya, Bilişsel Arkeoloji, Mezopotamya Arkeolojisi, Tarihsel Coğrafya ve Mitoloji gibi temel Arkeoloji konularının yanında tekstil, mozaik, resim gibi sanat ve tasarım alanlarında da çeşitli dersler yürütmekte. Eğitim ve iş hayatı boyunca çeşitli bilimsel ve sanatsal projeler ile kültürel etkinlikler içerisinde yer aldı ve özellikle Batı Anadolu coğrafyasında eğitim ve kültürel amaçlı geziler düzenledi. Uzun yıllar, arkeolojik alanlarda ve çeşitli bilimsel çalışmalarda belgeleme amaçlı fotoğraf çekmekle beraber, sanatsal anlamda kişisel fotoğraf sergileri açtı ve çeşitli eserleri karma sergilerde de yer aldı. Arkeoloji ve Mitoloji alanlarında kitapları ve bilimsel yayınları olan ve çeşitli ulusal gazete ve dergilerde mitoloji konulu yazılar kaleme alan Selim Martin evli ve bir çocuğu var.