YAZARLAR

Ölüler ülkesi yazıları: Devlet kadına karşı

Erkeklerin hakimiyetinde olan devlet, kadınların hakimiyetindeki günlük hayatı nasıl deforme edebilir? Yazı ile efendim, elbette yazı ile. Yazılı metinlerde; mitleri, halk hikayelerini, efsaneleri, dini hikayeleri değiştirerek toplumun hafızasını tarumar etmek Sümerlilere nasip oldu. Eh yazıyı icat eden, onu her türlü emeline de alet eder değil mi?

Geçtiğimiz yazıda “Kadının Tarihinde” çok ilginç bir dönemeci aşmıştık. Kalkolitik Çağ boyunca erkekler atağa kalkmış,  çağın başından yazının icadına kadar geçen süreçte, basit hiyerarşiden mutlak hakim krala giden yolda, birkaç bin yıldır toplumu fiilen yönetir hale gelmişlerdi.

Toplumsal iş bölümünde; seramik, maden işleme gibi başat alanlarda, erkekler hem üretimi ele geçirmiş hem de bunu ticari bir kıymete dönüştürerek ürünün ve kendilerinin topluma faydasını arttırmışlardı.

Beslenmede hem ağır tarım işleri hem de elde edilen artı ürünü yönetme görevi erkeklere terk edilmişti. Toplumun güvenliği artık tamamen bir erkek işi haline dönüşmüştü. Kamusal alanların, özellikle dini ve ekonomiyi elinde tutan tapınakların yönetimi erkeklerin elindeydi.

Bütün bu gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimizde, din, ordu ve siyasetin, en azından bunların bürokrasisinin, kadını dışarıda bıraktığını söyleyebiliriz.

Fakat bunlarla birlikte belki de milyon yıldan fazla süredir topluma yerleşmiş olan kadın otoritesinin bir anda ortadan kaybolması elbette beklenemez. Cinsiyetlerin toplumsal rolü ve geçmişten gelen alışkanlıklar, hâlâ yerleşim için kritik noktalarda kadın saygınlığının ve öneminin devam etmesini sağlıyordu. Yaşam da ölüm de hâlâ kadınlar üzerinden simgeleniyordu. Soyun devamında erkeğin rolü çok uzun zamandır bilinir olmasına rağmen, kadın bedeni hâlâ yaradılışından kaynaklanan üstünlüğünü koruyordu.

Sıra geldi bölüm sonu canavarına. Erkekler buraya kadar getirdikleri mücadeleyi bırakmaya niyetli değiller tabii ki, son darbeyi vurmak için iki yeni icadı devreye sokmaya hazırlanıyorlar. Buyurun ilerleyelim: Devlet beklemez.

Erkeklerin hakimiyetinde olan devlet, kadınların hakimiyetindeki günlük hayatı nasıl deforme edebilir? Yazı ile efendim, elbette yazı ile. Ne demişler? “Verba volant, scripta manent”. Konuşulan sözlerin kaybolduğunu, yazılı olanların ise korunduğunu anlatan bu Latince deyim için dilimizde güzel bir karşılık var: söz uçar, yazı kalır.

Sümer katip ve yazarlarını betimleyen illüstrasyon

Yazılı metinlerde; mitleri, halk hikayelerini, efsaneleri, dini hikayeleri değiştirerek toplumun hafızasını tarumar etmek Sümerlilere nasip oldu. Eh yazıyı icat eden, onu her türlü emeline de alet eder değil mi?

Önce her şeyin başı olan yaratıcı Ana tanrıça, metinler yeniden yazılırken genç bir erkek tanrı ile evlendirilir. Adına da kutsal evlilik denir. Topluma mesaj açıktır, kadın tek başına hiçtir. Ancak bir erkek ile işe yarar hale gelir.

Sonra diğer bir önemli kadın karakter, her çağın vazgeçilmezi; aşkın, sevmenin, sevişmenin, bolluk ve bereketin tanrıçasına, sıra gelir. Görkemli tanrıça, yeni metinlerde sırasıyla: ihanet içinde, erkeklere kötü davranan, erkeklere tecavüz eden, tüm insanlara ve tanrılara kötü davranan, huysuz, aksi, öfkeli ve saldırgan bir kadına dönüşür. Eh, kim ne yapsın böyle kadını? Bir de, bu kadınların tanrıçaları böyleyse, kendileri nasıldır kim bilir? İkinci net mesaj da böylece iletilir: Kadınlar, huysuz, kindar, saldırgan ve iffetsiz kötülerdir.

Efendim, toprağın üstü böyle de ya altında neler oluyor acaba? O zamana kadar ölülerin ülkesini de bir tanrıça yönetirken, bir anda Nergal isimli savaşçı bir tanrı; ateş, iltihap, nefes darlığı, baş dönmesi ve havale gibi korkutucu karakterleri yanına alarak yeraltına iner, tanrıçayı yakalayıp öldürmek üzereyken tanrıçanın ona yatağını ve hakimiyetini paylaşmak için yalvarmasıyla vazgeçer. Mesaj burada da oldukça net değil mi? Öyküyü yazılı olarak görenler; artık hakim tarafın erkekler olduğunu, kadınların sadece saygılı bir eş olmaları gerektiğini ve bunun tersine bir davranışın hastalıklı, korkutucu bir ölümle cezalandırılacağını şıp diye anlarlar sanıyorum.

Tanrıça İnanna'nın eşi Tammuz yeraltı ülkesinde işkence görüyor. Sümer dönemi silindir mühür baskısı. 

Bir toplumun en temel yapısı mitlerinde-inançlarında görünür. Siz bu söylenceleri değiştirebilirseniz, o toplumun yapısını da değiştirme yolunda önemli bir adım atmış olursunuz. İşte, Tunç Çağı’nda, devletin sahibi erkekler de bu yolla dönüşümü sağlamaya başladılar.

Yaşamın, üremenin, beslenmenin ve ölümün, şüpheye yer bırakmayacak şekilde erkeklere teslim edildiğini gösteren bu yazılı dini metinler, toplumun ataerkil bir yapıya dönüşmesine yönelik önemli kanıtlarıdır. Erkekler 3 - kadınlar 0.

Fakat düzenli okurların da kolaylıkla tahmin edebileceği gibi yüzbinlerce belki de birkaç milyon yıldır süren anaerkil yapı, önceki mücadelelerden kalan skor avantajını hâlâ koruyor elbette. Öyle 3 golle kupayı vermezler adama.

Uzatmalara giden bu mücadelede, kazananı altın gol belirleyecek gibi görünüyor. Bakalım erkeklerde daha ne numaralar var. Tüm dünyayı etkileyecek bu müsabakanın sonucunu bir sonraki yazıda hep birlikte göreceğiz.

Söylencemiz sürecek. VİYA BÖYLE!


Selim Martin Kimdir?

Selim Martin 1981 Uşak doğumlu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Arkeoloji üzerine yaptı. Aynı üniversitede Arkeoloji Bölümü'nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmakta. Prehistorya, Bilişsel Arkeoloji, Mezopotamya Arkeolojisi, Tarihsel Coğrafya ve Mitoloji gibi temel Arkeoloji konularının yanında tekstil, mozaik, resim gibi sanat ve tasarım alanlarında da çeşitli dersler yürütmekte. Eğitim ve iş hayatı boyunca çeşitli bilimsel ve sanatsal projeler ile kültürel etkinlikler içerisinde yer aldı ve özellikle Batı Anadolu coğrafyasında eğitim ve kültürel amaçlı geziler düzenledi. Uzun yıllar, arkeolojik alanlarda ve çeşitli bilimsel çalışmalarda belgeleme amaçlı fotoğraf çekmekle beraber, sanatsal anlamda kişisel fotoğraf sergileri açtı ve çeşitli eserleri karma sergilerde de yer aldı. Arkeoloji ve Mitoloji alanlarında kitapları ve bilimsel yayınları olan ve çeşitli ulusal gazete ve dergilerde mitoloji konulu yazılar kaleme alan Selim Martin evli ve bir çocuğu var.