YAZARLAR

Now what?

İtalyanca, İngilizce para kazanıp Türkçe yerli ve millilik tavsiyesi verenleriniz bol olsun! Bize eski-yeni her sözünüzle yeni bir şey anlattığınız, bu düzenin tercümesini yaptığınız için, grazie mille Signor Nebbati!

Bu “yerli ve milli” vurgusunu seviyorum.
Çünkü rüya gibi.
Neye yorumlarsan yorumla.

Tabelalara, yabancı sermayeye, döviz miktarına, Katar’a satılanlara, milli takımdaki yerli olmayan futbolculara ya da yerli takımlardaki milli olmayanlara, Arapça, İngilizce vesaireye filan girmiyorum.
Ben Hazine Bakanı Sayın Nebati’nin gösterdiği yolda ilerlemek istiyorum, müsaadenizle.

Siz de görmüşsünüzdür; doların dörtnala 18’e yürüdüğü günlerde, Sayın Nebati’nin 2006’da verdiği bir röportaj ortaya çıkmıştı.

15 yıl önce, şu ana fikri veriyordu, yerli halka ve milli millete:
Krizler fırsata çevrilebilir!
Nitekim “2001 krizinde zarar ettik ama kriz olmasaydı belki mağazacılığa girme şansımız olmayacaktı. Alışveriş merkezlerinde ciddi mağaza boşalıyordu. Akmerkez’de, fason üretim yaptığımız ve sıkıntıda olan bir hanımefendiye ortak girdik ve sonra…”

Bilmiyorum, şu günlerde size uygun bir öneri mi?
Çünkü şimdi kriz lazım, ki yok!
Çünkü sıkıntıda olan esnaf vb. lazım, ki yok!
Çünkü sizde fırsat kollayacak sermaye ve akıl lazım, ki yok!
Siz de yerli ve milli olmalısınız ama, yok yok!

O krizden önceki atılımları için “Üst gelir grubu ailelerin çocuklarının giyimleri konusunda boşluk olduğunu gördük” demiş Sayın akademisyen işadamı siyasetçi Nebati ve “yerli ve milli” girişimlerini şöyle anlatmış:
“İtalya, Hollanda, İspanya’dan ithalatla çocuk giyimi getirdik.”

Ben önce, acaba oralardan çıkan Hakan Çalhanoğlu, Kaan Ayhan benzeri milli futbolcular gibi “yerli” mi, Mesut Özil gibi az yerli ama Alman milli mi diye baktım.
Hayır, Balotelli gibi İtalyan milli, Sneijder gibi Hollanda milli, Guti gibi İspanyol milli imiş giysiler! Satılacak çocuklar yerli tabii.

Nitekim bu şiarla, “yerli” markaların isimleri de “Riccione, Cioccolato, Nebbati” olmuş!
“Cioccolato” kolay; bildiğin çikolata. Sütlü, bitter. Ama neden Çikolota değil de İtalyanca? Sırrı lezzetinde, sütü dışarıda olmalı.

“Riccione”yi açıklamak daha zor. Yine İtalya. Fellini’nin kenti Rimini’de bir kasabanın adı. Filmi gibi Amarcord da olabilirdi marka. Oranın “yerel, yerli ve milli” dilinde “Hatırlıyorum” demek. Hatırlamak lazım. Unutmamak lazım diye. Hem oyuncularından Magali Noel, İzmirliydi, “yerli”ydi.
Gerçi o filmde de İtalya’nın faşizme gidişi vardır ki, Sayın Nebati’nin güleryüzlü yolculuğuna uymazdı. Uzak dursun “fascismo!”
Fakaaat… Ya “Riccione” yerine “Ricchione” olsaydı marka… İtalyanca bir LBGT terimi olabilir miydi yoksa!

Kriz sayesinde Akmerkez’e girişten sonra maceradaki esas marka “B and G Store” imiş.
“Zor durumdaki hanımefendi”nin ikram ettiği bir marka. B ve G belki hanımefendinin baş harfleridir ama Sayın Nebati’nin vefası bu markayı “and” olarak bırakmış. Bir de “Store” kalmış. Akmerkez’in yerli dilinde dükkan, mağaza mı demek?

“Nebbati” ise tamamen yerli bir isim. İki b ile İtalyan gibi oluyor. Laleli civarındaki mağazalar, markalar gibi.

Sonra bu yerli ve milli markaların çocuklar için ürettiği tişörtleri merak ettim. Siz de bulabilir, alabilirsiniz. Rengârenk, cıvıl cıvıl.
Ama etiketleri dışında Türkçe bir kelime bulamadım. Hepsi Sayın Nebati gibi neşeli. Lakin ne Türkçe bir yazı var önlerinde, ne Arapça bir deyiş, ne başı örtülü bir genç kız deseni.

Size “yerli ve milli” tişörtlerin; bebeklere, çocuklara giydirilen o sevimli tekstil mamullerinin üzerinde yazılı yerli dildeki milli ifadeleri sıralasam, sözlüğe bakar mısınız? Yoksa üşenir misiniz?

Mesela, “Tea please” yazıyor birinde. Belli ki çocuk, bir devlet büyüğünün kendisine çay paketi atmasını talep ediyor. Kafasına gelmezse. Gelse de ses çıkarmamak şartıyla.

“Friends don’t have rules, they have fun” yazıyor ki, “Arkadaş arasında kural olmaz, kafa yapalım” manasına da geliyor ve serbest girişimci, neşeli, hayat dolu, kuralsız, pervasız bir düzen için harika slogan!
Arkadaşlar kuralları şey ediyor ve nihayetinde neşe, keyif onların, hayat onlara güzel!

“Hello my love” yazan var. Siz üstünüze alının, zamlar merhaba dedikçe. Seviliyorsunuz yani, size âşıklar!
Çünkü “feel the beat” de var. Çarpıntınızı hissedin diye.

“Just feel good”u, “Ne olursa olsun, zevk almaya bakın” diye çevirsem!
“Look good, feel good” ise bunun devamı. “Zamlara iyi gözle bak, keyfini çıkar” diye omuzunuza vuruyor bir çocuk!
“Happy with myself” ise belli ki iktidarın haklı gururuna ve krizlere rağmen bulunan mutluluğa atıf yapıyor. Bilemem siz de kendinizle veya onlarla mutlu musunuz?

“My friends call me cool Dude” yazan bir ufaklık giysisi var ki, harika. Sanırım partili arkadaşları da Sayın Nebati’yi “Cool Dude” buluyordur. Yoksa hepsi bir başkası için mi öyle diyor?

“Believe in yourself” inanç ve iman açısından bana çok laik bir tavsiye gibi geldi. Fakat çocuk öyle istiyor olabilir. Kendinize inanın o zaman siz de. Sizi yönetenlerin dediklerine değil.

“Be wild and free” yazılı tişörtleri, Sayın Nebati’nin İtalyan markalı, İngilizce mağazalı şirketleri devlete, güvenlik kuvvetlerine de dağıtsın lütfen. Hem vahşi-yabani olmamızı hem özgür olmamızı İngilizce tavsiye eden bir “yerli ve milli” markanın kökü dışarıda olabilir mi acaba?
Ya çocuklar vahşi ve özgür olmak isterse. Ya yeni jenerasyon özgürlükleri için vahşileşirse!

“Invest in Yourself”i ise, Mehmet Cengiz gibi büyük işadamları zaten küçükten anlamışlardır. “Kendine yatırım” tavsiyesi 20 Aralık gecesi de muhtemelen bazı çocukların giydiği tişörtlerde yazıyordu ve kimileri çocuktan almıştı haberi!

Benim favori “yerli ve milli” tişörtüm ise şu oldu. Küçülesim, giyesim, sorasım geldi:
“Now what?”
Soruyorum size: Now what?

Çevirmeyeceğim de. Ne haliniz varsa, başınıza ne gelecekse kendi gözlerinizle görün.
İtalyanca, İngilizce para kazanıp Türkçe yerli ve millilik tavsiyesi verenleriniz bol olsun!

Bize eski-yeni her sözünüzle yeni bir şey anlattığınız, bu düzenin tercümesini yaptığınız için, grazie mille Signor Nebbati!


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.