YAZARLAR

Hoşça kalın Gözüm!

Mesele yazmak değil, elbette. Neyi öğrenip anlatabildiğin, neyi hissedip aktarabildiğin, neyi nasıl ve kimlerle kimler için yazdığın. Neyi ve kimi merak ettiğin, aklını ve yüreğini nereye koyduğun. Bunu nasıl ve hangi yolla yapabiliyorsan. “Duvar’a da yazma” sürecim 8 ayda bitti. Bu süreçte buradaki kıymetli insanlarla ve okuyanlarla her günü paylaşmak elbette iyi geldi. Umarım tek taraflı olmamıştır.

Yazı, içine hapsettiğin yerde durmuyor. Çünkü fikir, düşünce, soru, sorgulama, anlamak ve anlama isteği durmuyor aslında.
Mesele yazmak değil, elbette. Neyi öğrenip anlatabildiğin, neyi hissedip aktarabildiğin, neyi nasıl ve kimlerle kimler için yazdığın. Neyi ve kimi merak ettiğin, aklını ve yüreğini nereye koyduğun. Bunu nasıl ve hangi yolla yapabiliyorsan.
Hakan Aksay’ın, dostlukla beslenen gazetecilik davetiyle…
Buradan ayrılanlar da dahil, Duvar’da çalışanların eseri olan saygı duyduğum bir gazetecilik yolculuğunun içine kalbimi, genç heyecanlar yanına umudumu, akıp giden onca haber ile birbirinden değerli her yazı ve sözün kıyısına kendi kelimelerimi koyuyorum şimdi.
Umarım bu dünyada bir manası olur!

6 Aralık 2021’de yukarıdaki bölümün de yer aldığı yazıyla, şimdi hepsi 40’larında olan öğrencilere o gün verdiğim “Duvar’a da yazarım” sözümü tutmuşum!

Neydi o söz:
2001’de belki şimdi unuttuğunuz, aralarında Duygu Asena, Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Akal Atilla gibi artık aramızdan ayrılmış olanlar da dahil, Milliyet’ten atıldığımızda, Bilgi Üniversitesi’nde ders de veriyordum.
Çocuklar sormuştu:
“Hocam şimdi nerede yazacaksınız?”
19’uncu Yüzyılın sonuna has tartışmayla, Recaizade Mahmut Ekrem ve arkadaşlarının galip geldiği “Kafiye göz için midir, kulak için mi?” tartışmasına atıfla…
“Kulak için kafiye” olsun diye, “Duvar’a da yazarım, Star’a da” demiştim.

Çok kapının kapalı olduğu ve ambargolu sayıldığım o ortamda iki kapı açıldı: Biri Bahçeşehir Üniversitesi’ydi; diğeri de, tüm şüphelerime rağmen, yazdığımda tek kelimeme dokunulmamış Star.
Böylece “kulak için kafiye”nin tek kulağı sahici olmuştu…
“Duvar’a da” kısmı ise, 20 yıl sonra, 2021’de kısmet oldu.

Öyle ya, kamusal alandaki ilk yazıları zaten duvara, duvarlara boyayla yazı yazmak olanlardandık.

Ama bu internet çağında her şey hızlı.
Olgunlaşmamış haber de, çöpe giden yazı da, bir kenara yazdığın söz de; bizzat kendimiz de hızla tüketilebiliyoruz.
“Duvar’a da yazma” sürecim 8 ayda bitti.
Artık burada, kalırsa sadece arşivde olur yazılarım.

Beni, “Paydos” dedikten 6 sene sonra, Duvar’da “bildiğin makale” yazmaya Hakan Aksay ikna etmişti.
Bu süreçte buradaki kıymetli insanlarla ve okuyanlarla her günü paylaşmak elbette iyi geldi. Umarım tek taraflı olmamıştır.

Bu süreçte, Duvar’ın Serkan Alan, Hazal Ocak gibi nitelikli muhabirlerinden çok yararlandım. Burada adını geçirmediklerim dahil, hepsinin yolu açık olsun.
Yazılar için özen ve emeklerini esirgemeyen Ogün Işık, Beyhan Sunal ve Eren Topuz’a ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

Bu “Hoşçakal”ı saymazsak, son yazımı “Terzi Fikri”nin yanından yazmak da hiç unutmayacağım bir şey olacak hep.
Çünkü “Terzi Fikri” benim (ve kuşağımın) akıl, fikir, vicdan, mücadele, eylem yolculuğunun en hesapsız, en duru kişilerindendi.
Hayal ettiğimiz her şeyin halktaki (çok azınlık da olsa) somut insanı o ve onun gibilerdi.

Onlarla o devirde duvarları delmeyi hayal edip bu devirde duvara çarpmak da nasipmiş!

Başlığı Ahmet Kaya’dan ödünç almıştım. Gülten Kaya Hayaloğlu’nun şiirinden yüreğimize akan şarkısına bırakıp burayı, gideyim ben:

Elimde değil
Elimde değil
Elimde değil susamıyorum
Hele bir ışıklar sönsün
Hele bir ışıklar sönsün
Hele bir kapansın kapılar
Sular durulsun

Kısa devre yapsın kalbim
Dağlarda ay büyüsün
Sular köpürsün
Sen beni o zaman gör

Kaldırımlara yağmur dökülsün
Dağılsın dişlerimde gülüşler
Kaybettiklerim bir dönsün
Sen beni o zaman gör

Yalnızlık ne demek
Kül olsun uykular
Kuşlar silinsin gözlerimizden
Sen beni o zaman gör

Saçlarımda kırılsın kar
Baştan çizilsin uçurumlar
Kırılsın camlar
Sen beni o zaman gör

Hoşça kalın Gözüm, burada kalan her sözüm!
Daha iyi günler umuduyla.


Umur Talu Kimdir?

Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Talu, genç yaşında Günaydın, Güneş, Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde önemli görevlerde bulundu. Milliyet Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı. Milliyet, Star, Sabah ve Habertürk gazetelerinde yıllarca köşe yazıları yazdı. 1996’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Türkiye Basın Özgürlüğü ödülünü aldı. 1998 ve 2000 yıllarında TGC Yönetim Kurulu’na seçildi, 2001 yılında TGC Başkan Yardımcısı oldu. 2004 ve 2005 yıllarında yılın köşe yazarı seçildi.