YAZARLAR

Kötüler ve düşmüşlerle meçhule bakan şovlar!

İsrail’le dostane ilişkiler Yahudi lobisi sayesinde Erdoğan’ın Amerikan koridorlarındaki yalnızlığını da giderebilir. Meteliksiz “değerli yalnızlık” sarayda kara basan etkisi yapıyor olmalı. “Filistin dostu”, Yahudi lobisinin de itimat edebileceği kişi olmayı önemsiyor. Bu hep böyleydi, aman İslamcı tayfa uyanmasın!

Saray ve WhatsApp’tan bağlı medyaya bakarsanız dünya Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın etrafında dönüyor! Büyük lider, sihirli arabulucu, usta oyun kurucu. Yoksa "oyun bozucu" muydu?
Sıcak para uğruna nedamet turuna dönüştürülen Körfez ziyaretleri, “ötekilerin oyununa dönmek” olarak görülse yeridir. Yanlış hesaplar ve şişkin heveslerle yürütülen dış politikayla düşmanlaştırılmış ötekiler. Pedal çevirebilmesi için Erdoğan’a 'büyük görüntüler' lazım. Şaşalı. Kof. NATO zirvesine giderken şartlar koşup dikkatleri üzerine çeken, sonra çark edip alkış toplayan pozisyonun benzeri görüntüler. Bu görüntüyü Rusya’nın çekilmesiyle Karadeniz’e gömülen Tahıl Koridoru için dostu Vladimir Putin’le verebilseydi ne ala olurdu. Putin’in öfkesinin geçmesini beklerken bari Orta Doğu’dan yürüyelim diyor sanki. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi’nin 27 Temmuz’da Türkiye’ye geleceği fısıldanmıştı. Teyit eden çıkmadı. “Hazırlıklar sürüyor” diyen de olmadı. Ziyaretin müjdelendiği 5 Temmuz’dan beri Arap medyası ziyaretle ilgili Türk basınına atıf yapmanın ötesine geçmedi. Birkaç zamana çıkar kokusu. Ziyaret illaki olacak, “U” dönüşleri otomatiğe bağlandığına göre. Biraz sabır. Dün Afrika-Rusya Zirvesi için St. Petersburg’a gitti. Zirve iki günlük. Kim bilir dönüşte çat kapı gelir. İki ülke arasında elçilerin atanmasıyla yeni bir başlangıç yapılmış olmasına rağmen liderler buluşması Müslüman Kardeşler'le (İhvan) ilgili somut önlemleri ve Libya’da öngörülen uyumlu adımları bekliyor gibiydi. Gelir gelir! Uzlaşma mevsimi, bunu kaçıran harmanı da kaçırır.

***

Rabia ile "darbeci" Sisi’yi beklerken size Filistin lideri Mahmud Abbas, Hamas Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu üçlüsünü verelim. Abbas ve Haniye takvime uygun olarak geliverdi. Netanyahu hafta sonu geçirdiği ameliyat nedeniyle rötar yedi. O da illaki gelir. Erdoğan ve Netanyahu tarzlarıyla birbirine çok yarıyor. Erdoğan, Filistin davası adına laf üreterek İslam dünyasında liderlik iddiası güttü. Alttan alta İsrail’le ticari ilişkileri hiç olmadığı seviyelere çıkardı. Büyük başarı; nefretle aşkı büyütmek. Erdoğan’ın tiratları, İsrail’deki aşırı sağın Filistin’i kemiren hiçbir karar ve icraatını etkilemedi. Netanyahu çatışmadan beslenen bir lider. Erdoğan’ın taktik ikizi. Onca yolsuzluk ve suçlamalardan sonra aşırı sağ ve dinci tayfalarla birlikte iktidara geri döndü. Onunla Kutsal Topraklar’daki cehennemi takvim daha da bir işliyor. Bu yıl Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te öldürülen Filistinlilerin sayısı 164’ü buldu. Gazze’de ölenlerle bu sayı 200’ü geçiyor. 34’ü çocuk. Bir tarafta adını katliamlarla duyurmuş Cenin kampına operasyon, Batı Şeria’da giderek azmanlaşan yerleşimci terörü, Gazze’ye biteviye salvolar ve Doğu Kudüs’te bitmeyen gerilimler. Diğer tarafta 2006’dan beri iki yakası (Gazze-Batı Şeria) bir araya gelemeyen Filistinliler arasında birlik konferansı için hazırlıklar. Üç figürü ardı ardına Ankara’ya davet etmek zekice. İyi ‘PR’ yapar. Bakıyorsunuz hemen büyük fotoğraf şekilleniyor: Erdoğan, Filistinliler arası birlik çabasına omuz veriyor, Filistin-İsrail arasında tehlikeli gidişatı bertaraf etmeye çalışıyor vs. Algısal örüntüyle hakikat birbirini teğet bile geçmiyor.
Evet, Filistinliler 29-30 Temmuz’da Kahire’de buluşacak. Hedef 14 örgütü ortak hükümet gündemiyle masaya oturtmak. Belirsiz olan İslami Cihat’ın tutumu. Batı Şeria’da El Fetihli polis teşkilatının tutukladığı örgüt üyelerinin bırakılması şartını koştu. İsrail’in hedef koyduğu gençleri Abbas’ın adamları hapsediyor. Filistinlileri birleştirme çabaları tek merkezli değil. Abbas ve Haniye 5 yıllık aradan sonra ilk kez 2022’de Cezayir’de görüşmüştü. ABD’nin Abraham Anlaşmalarına katılmaları için yanaşıp durduğu Suudi Arabistan da Filistin dosyasına tekrar bir el attı: Nisanda Abbas’la Cidde’de, Hamas heyetiyle Riyad’da görüşmeler yapıldı. Erdoğan Filistin’in hamisi pozlarını kimseye kaptırmıyor ama Cezayir daha etkili işler çıkarıyor. 13 Ekim 2022’de 14 örgüt bir yıl içinde seçimi de içeren siyasi yol haritasını benimserken ev sahibi Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun idi. Tabii Filistin dosyasında asıl patron Mısır. Ürdün Doğu Kudüs’teki Harem’uş Şerif’in hamisi olarak Batı Şeria’yla, Mısır sınırındaki Gazze ile bağlantılı olsa da Kahire’nin rolü tartışmasız daha belirleyici. Hamas’ın silah kaynağı İran, mali kaynağı Katar olabilir ama İsrail’le bütün çatışma süreçlerinde devrede olup işi bitiren Mısır İstihbarat Servisi. Ne Abbas ne de Haniye Mısır’ın iki dudağının arasından çıkacak lafları göz ardı edebilir. Öteki aktörler ‘kolaylaştırıcı’ rollerle boşlukları dolduruyor; nihayetinde kartlar Mısır’ın kurduğu masaya dökülüyor. Filistin davasını kontrol etmek için siyaseten özünü yitirmiş El Fetih ya da İhvan’ın uzantısı Hamas’ı muhatap almak da kâfi gelmiyor. Batı Şeria’da hiçbir partiye bağlı olmayan gençlerin örgütlediği Aslanlar İni gibi yeni oluşumlar, mevcut baskı mekanizmaları, anlaşmalara bağlanmış kurumsal yapılar ya da hariçten nüfuz kanallarını şapşala çeviriyor. Filistin Yönetimi’ni tanımanın karşısında ona biçilen vazife direnişçi unsurların dişlerini sökmek. Fakat Gazze’deki gibi Batı Şeria’daki direnişin de silahlanabileceğine dair öngörüler artıyor. Yeni nesil Oslo Anlaşması’nın Filistin’e biçtiği elbiseyi yırtıyor. Yani Abbas’ı işsiz bırakacak bir süreç uç veriyor. Abbas’ın Kahire, Riyad ya da Ankara’da ağırlanması Filistin gerçekliğinde artık fazla bir şeye karşılık gelmiyor.

***

Erdoğan’ın da Filistinliler arası birlik çabasına katabilecekleri sınırlı. Beri tarafta Netanyahu ile daha fazla top çevirebileceği ortaklık alanları bulabilir. İsrail lideri bugünlerde Yüksek Mahkeme’nin yürütme üzerindeki denetimini azaltan ve yargıyı kontrol altına almanın yollarını açan yasal düzenleme nedeniyle içeride ve dışarıda ‘istenmeyen’ adam durumunda. Tasarıyı Knesett’ten geçirirken ABD ve Avrupa’daki müttefiklerden gelen dostça nasihatleri takmadı. İsrail’e yaptırım uygulanamayacağını biliyor ve uyarıları sıfırla çarpıyor. ABD Dışişleri’nin uyarıyı tamamlayan şu notu hükümetleri aşan tutumun tekrarı: "Askeri yardımda herhangi bir kesinti olmayacak. Çünkü İsrail'e taahhüdümüz sarsılmaz." Netanyahu’ya "Yapmayın” uyarısı bu notla kendi kendini iptal ediyor. Pentagon da aynı ifadelerle askeri iş birliğinin derinleşeceğini duyurdu. İsrail’le yıldızı barışmayan Amerikan başkanları Yahudi devletine kesenin ağzını sonuna kadar açan liderler olageldi. Netanyahu açısından endişeye mahal yok. Eski başbakanlar, istihbarat şefleri, yargıçlar ve siyasi liderlerden gelen “İsrail iç savaşa sürükleniyor” ihtarları karşısında da tınmadı. Koalisyondaki aşırı sağ ve dinci ortakları “Bu daha başlangıç” diyor. Sürecin gideceği yer belli: Filistinliler açısından rejimin apartheid karakteri güçlendirilecek. Öyle bir gidişat ki liberal-sol kanattan pek çok Yahudi, İsrail’den vazgeçme noktasına geliyor. Bunu diktatörleşme ve teokratikleşme olarak görüyorlar.
Süreç sarsıcı. Böylesi bir ortamda Netanyahu yıllardır kendisine saldıran Erdoğan’ın yaptığı daveti hınzırca gülümseyerek kabul etmiştir. Erdoğan’ın da bu dostluğa ihtiyacı var.
Doğu Akdeniz’deki gazın Avrupa’ya taşınmasında Türkiye rotasını yeniden pişirmek istiyor. “Mavi Vatan” heyheylenmesiyle elde var sıfır. Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında gazda ortaklığı perçinleyen kas gücü limana çekildi. ABD ve AB’ye Yunanistan’la iyi komşu olunacağı sözü verildi. Sisi’ye muamelede küfürden hürmete geçişin altında da gaz denklemi var. Ve bir de Libya çıkmazı! Libya’da yol almak istiyorlarsa Mısır’la çalışmak zorundalar. Bu mecburiyet Mısır için de geçerli. İsrail’le dostane ilişkiler Yahudi lobisi sayesinde Erdoğan’ın Amerikan koridorlarındaki yalnızlığını da giderebilir. Meteliksiz "değerli yalnızlık” sarayda kara basan etkisi yapıyor olmalı. “Filistin dostu”, Yahudi lobisinin de itimat edebileceği kişi olmayı önemsiyor. Bu hep böyleydi, aman İslamcı tayfa uyanmasın!


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.