Kavuncu: Akşener ‘biz haklıydık’ demedi, demez

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, partisinin yaklaşan yerel seçimlere parti olarak girmesi gerektiğini ifade etti.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA – 2019 yerel seçimlerinde muhalefetin İstanbul’da elde ettiği başarının mimarlarından olan eski İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, siyasi kariyerini Ankara’ya taşıdı ve İstanbul milletvekili oldu. Millet İttifakı’nın yerel seçimlerdeki başarısından 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminde elde ettiği sonuca kadar attığı tüm adımlarda, partisi adına sürecin aktörü ve tanığı olan Kavuncu aynı zamanda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in başdanışmanı.

Meclis’te yemin ederek görevine başlayan Kavuncu ile 2023 seçimlerinde Millet İttifakı’nın aldığı sonucun sebeplerini, seçim öncesinde Akşener’in dile getirdiği itirazları, İYİ Parti’ye yönelik eleştirileri ve yaklaşan yerel seçimleri konuştuk.

‘HER PARTİ KENDİ MUHASEBESİNİ YAPACAK’

Millet İttifakı’nın kazanması için bir “kavga” verdiklerini söyleyen Kavuncu, bu “kavgayı” verirken lince uğradıklarını ve bu durumun da oylarının düşüşüne sebep olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecine ilişkin Akşener’in dile getirdiği itirazları hatırlattığımız Kavuncu, Akşener’in ya da partisinden hiçbir yöneticinin gelinen noktada “biz haklıydık” gibi bir söylem geliştirmediğini, geliştirmeyeceğini söyledi.

Yaklaşan yerel seçimlere ilişkin de konuşan Kavuncu, İYİ Parti’nin yerel seçimlere parti olarak girmesi gerektiğini kişisel görüşü olarak iletti. Kavuncu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle sıralandı:

Millet İttifakı’nın hedeflerine ulaşamadığı bir seçim süreci geride kaldı. Nerelerde hata yapıldığına dair parti içinde hangi değerlendirmeleri yaptınız?

Niye kaybedildiği konusunda her parti kendi muhasebesini yapacak. Baktığınız zaman 22 yıllık bir iktidarla mücadele ediyorsunuz. Bunu bir mazeret olarak söylemiyorum ama bunun bilinmesi lazım. Maddi açıdan ve devletin imkanlarını kullanma açısından çok büyük bir güçle mücadele ettik. Bu mücadelenin sonucunda bir tablo ortaya çıktı. Ortaya çıkan sonucun sebeplerini tek bir cümleyle ifade etmek zor. Sonuçta millet bir karar verdi ve bu karara hepimiz saygı duymak zorundayız.

‘MİLLET İTTİFAKI BİTTİ’ DEMEK DOĞRU OLMAZ

Elbette en fazla konuşulan konu Millet İttifakı’nın bundan sonraki seyri. Bu ittifak bir stratejik karar üzerine kuruldu. Önce yerel seçimlerle sonra genel seçimlerle devam eden bir süreçti. Seçim bitti ve bu ittifakın teknik anlamdaki kısmı noktalanmış oldu. Ama stratejik iş birliğine devam edip etmeyeceği kararını partilerin yetkili organları ve nihai olarak genel başkan verecek. Önümüzdeki süreçte göreceğiz.

Yani ‘Millet İttifakı bitti’ diyemiyoruz?

Hayır, bu beyanda bulunmak doğru olmaz. Bu konuşulacak, tartışılacak. Stratejik olarak devamlılığı ile ilgili genel başkanlar önümüzdeki günlerde açıklama yapacak.

'GENEL BAŞKANIMIZ ‘BİZ HAKLIYDIK’ DEMEDİ, DEMEZ’

İttifak stratejisinin de sonuçta etkili olduğuna dair değerlendirmeler ve bu stratejiye yönelik eleştiriler de gündeme geldi. Meral Akşener’in seçim öncesi ittifak çalışmaları devam ederken, özellikle aday belirleme sürecindeki itirazlarını da hatırlayacak olursak bugünden bakınca ittifakın stratejik olarak yaptığı hatalar oldu mu? “Genel Başkanımız o gün söylediklerinde haklıymış” diyor musunuz?

Ben genel başkanımızın “haklıydık” gibi bir ifadesini duymadım, duymayacağımıza da eminim. O zaman konuşulması gereken konulardı, konuşuldu bitti. Biz “şunu söyledik, bu itirazı yaptık” demeyiz. Zaten çok açık. Bunların hepsi görüldü.

O süreçte ben de bir televizyon kanalında sahada duyduğumu, seçmenden duyduğumu söylemiştim. İstanbul il başkanlığı döneminde yaptığımız çalışmalarla ilgili sonuçları paylaşırken gazetecilerin vatandaşın talebi sorusu üzerine elimizdeki verilere dayanarak “Sahada en çok Mansur Yavaş’ın ismini duyuyoruz” demiştim. O kişi aday olsun anlamında da söylememiştim. Bunları o zamanlar konuştuk. Bugün “biz böyle demiştik” şeklinde değerlendirme yapmak doğru değil ama bir dahaki seçimde daha farklı sonuçlar almak açısından bunları konuşmak önemli.

‘SEÇMEN BİZİM SAĞLAM KALMAMIZI VE BÜYÜMEMİZİ İSTİYOR’

İYİ Parti’nin oy oranında da milletvekili sayısında da büyük oranda bir değişiklik olmadı. Mevcut korundu. Bunu bir başarı mı yoksa başarısızlık olarak mı değerlendiriyorsunuz?

Bardağın dolu tarafından bakarsak 5 yıllık ağır sürece rağmen oyunu korumuş bir siyasi partiyiz. Öte yandan oy oranını artıran bir siyasi parti de yok. Bardağın boş tarafından bakarsak da siyaset bir iddia işidir. Biz iktidar olmak için bir hedef koyduk. Parlamentonun en büyük grubu olmayı ve genel başkanımızı başbakan yapmayı hedefledik. Bu anlamda bardağın o tarafı boş. Şunun da görülmesi önemli; yüzde 10, yaklaşık 5 buçuk milyon insanın oyunu almış bir partiyiz. Benim okuduğum mesaj şu; seçmen bize Türkiye’nin geleceği olarak bakıyor ve sağlam kalmamızı istiyor, büyümemizi istiyor.

‘TÜRKİYE’NİN KAZANMASI İÇİN KAVGA VERİRKEN LİNCE UĞRADIK, YIPRATILDIK VE OYUMUZDA DÜŞÜŞ OLDU’

Bardağın boş tarafını yaratan somut sebepler neler sizce?

Bizim bir özelliğimiz var; hep ülkeyi önceliklendirdik. Zaman zaman üzülsek de çok hoşumuza gitmese de parti menfaatini ikinci, üçüncü plana koyduğumuz oldu. 2019 belediye seçimlerinde de aynı şekilde hareket ettik. Feragatte bulunduk, fedakârlık yaptık. Bu süreç de biraz benzer bir yapı teşkil ediyor. Türkiye’nin menfaati için bir kavga verdik biz. Bu, tartışmalara, git-gellere yol açtı. Bunu yaparken bazen “iğrenç” bir lince tabi tutulduk, özellikle de genel başkanımız şahsında. Biz bir mücadele verdik ve bu mücadele yıpratıcı oldu. Bizim önceliğimiz ülkemizdi ve bunun sonuçları oldu. Bu süreçte seçim kazanmak adına verdiğimiz mücadele ekstra bir kendimizi anlatma mücadelesini beraberinde getirdi. Bu da maalesef bizi yüzde 15-16’lardan yüzde 10’lara çekti.

‘İYİ PARTİ’NİN KEMAL BEY’İN SEÇİLMESİ İÇİN GÖSTERDİĞİ ÇABAYA SÖZ SÖYLETMEM’

İYİ Parti seçmeninin Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermediği yönünde değerlendirmeler yapılıyor. Bunun doğruluk payı var mı?

Türkiye’deki hiçbir siyasi parti “Benim seçmenim benim bir göz işaretimle sandığa gider” iddiasında bulunamaz. Kimse kimsenin kölesi, tebaası değil. Seçmen kendi hür iradesiyle hareket eder.

Burada önemli olan İYİ Parti teşkilatlarının nasıl hareket ettiğidir. Bu konuda söylenecek herhangi bir sözü şiddetle reddederim. Ben kampanyadan sorumluydum ve sürecin en yakın takipçisiydim. Genel başkanımızın nasıl bir özveri ile, içtenlikle ve olağanüstü bir çaba ile Kemal Bey’in cumhurbaşkanlığı için çalıştığını gördüm. Teşkilatlara bu konunun önemini nasıl anlattığını gördüm. Bizim kampanya sürecinde en çok kullandığımız cümle şuydu: Bir oy Meral’e, bir oy Kemal’e. Bu bir slogan haline geldi. Bunun yaşandığı bir ortamda ben partimize asla söz söyletmem.

‘KILIÇDAROĞLU’NUN KAZANMASI İÇİN TÜM TEŞKİLATIMIZ CANLA BAŞLA KOŞTURDU’

Seçmenimizi ve hatta bütün Türkiye’yi ikna etmek için tüm teşkilatlarımız canla başla koşturdu. Biz üstümüze düşeni yaptık. Her şey bitecek, sonra “İYİ Parti’nin seçmeni oy vermedi” denecek. Bu çok ağır ve acı. Tüm bunlar ileriye yönelik adımlarda bize ışık tutacak hadiseler. Bizim vicdanımız çok rahat.

‘İKTİDARLA MÜZAKERE OLMALI AMA SEÇİMDE KULLANILAN DİLİN ARDINDAN ZORLUK ÇEKERİZ’

Seçimden sonra iktidar kanadından ılımlı birtakım açıklamalar gelmeye başladı. Bir yandan kucaklaşma vurgusu yapılıyor, bir yandan da yeni Anayasa yapılacağı söyleniyor. Öte yandan son derece ağır suçlamaların yapıldığı, sert bir dilin kullanıldığı bir seçim sürecini geride bıraktık. Tablo böyleyken ilerleyen süreçte örneğin yeni bir Anayasa için AK Parti ile bir araya gelir misiniz?

Türkiye’nin iyiliği için, çıkarı için bu kapıların hep açık kalması, müzakerenin münasebetin sürmesi gerekir. Ama “Kandil’den talimat aldı” gibi cümleler siyasi rekabette kullanılamaz. Kasetlerle, montajlarla siyaset yapılamaz. Bütün bunlardan sonra o siyasi münasebeti sürdürmekte zorluk çekeriz. Onlar da zaten bu saatten sonra nasıl yapacak? Demezler mi, “Bunlar Kandil’den talimat alıyordu. Şimdi nasıl oturacaksın.” O yüzden diline dikkat etmen lazım.

‘İKTİDARLA ELBETTE GÖRÜŞÜRÜZ AMA ÇİZGİLERİMİZ VAR’

Bütün bunlara rağmen iktidar ve muhalefet bu ülkenin geleceği için diyalog kapısını açık tutmalı. Buna engel olan kim varsa sorumluluğu çok büyüktür. Elbette konuşacağız, elbette görüşeceğiz. Anayasa gündeme gelirse de görüşeceğiz. Ama çizgilerimiz var, rengimiz var. O rengimizi kaybetmeden, çizgilerimizi muhafaza ederek herkesle konuşuruz.

‘AK PARTİ TERÖRÜ BİTİRMEK İÇİN EN CESUR AMA EN YANLIŞ ADIMI ATTI’

‘Kandil’den talimat aldı’ gibi cümlelere gelirsek; biz sahada da şunu ifade ediyoruz: Türkiye’de hiçbir siyasi parti terörle iş tutmaz. Bizim hep eleştirilerimiz olan iki siyasi parti var. Biri HÜDA-PAR, biri HDP. Bu iki partiyi net bir mesafe koymadıkları konusunda eleştirdik. Diğer bütün siyasi partilerin duruşları çok net. Ama her partinin çözüm önerileri farklı. Mesela bu konuda en cesur adımı atan ama en büyük trajediye sebep olan AK Parti. Gitti terör örgütünün bizzat kendisiyle oturdu. Bunu terörü bitirmek niyetiyle yaptı ama yanlış ve saçma bir yöntemdi. Sonu da trajedi ile bitti. Kandil’den talimat aldılar diyebilir miyiz?

İYİ Parti olarak biz şunu söylüyoruz: Terör sorununu çözmenin tek yolu var. Ya terör örgütü silahı bırakır ya da biz terör örgütünü bitiririz. Sonra da konuşacak bir şey kalmaz.

‘HDP’YE OY VEREN SEÇMENİ ANLAMAK ZORUNDAYIZ’

Seçim sürecinde HDP ile ortaklık kurulduğu iddiası üzerinden hedefe konuldunuz. İYİ Parti olarak da Türkiye’deki tüm seçmenlerin, HDP seçmeninin ve Kürt seçmenin de oyuna talip olduğunuz gibi bir söyleminiz var. Önümüzdeki süreçte İYİ Parti Kürt seçmeni nasıl ikna edecek?

İkna etmek için çaba göstermek mecburiyetindeyiz. Az önce söyledim, bizim terör sorunu konusunda duruşumuz çok net. Bitecek, silah bırakacak. Bu bizim kırmızı çizgimiz. Başka siyasi partiler de farklı çözümlerle ilerliyor. AK Parti terörü bitirmek niyetiyle terör örgütü ile masaya oturuyor, başka bir siyasi parti bu işin siyasi mecrada konuşulması gerektiğini söylüyor. Evet, konuşulabilir ama bizim için ölçü silahı bırakmak. Bunu net olarak ortaya koyduktan sonra elbette ki biz Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı taşıyan herkesin oyuna talibiz. HDP’ye oy veren seçmenleri de anlamak zorundayız. Neye kızdığını, neye üzüldüğünü, arzusunun ne olduğunu anlamak mecburiyetindeyiz. Anlayalım ki kendimizi doğru anlatabilelim.

Haziran ayının sonunda partinizin kongresi olacak ve yeni bir yönetim belirlenecek. Sizi daha genel merkezde mi Meclis’te mi daha çok göreceğiz?

Bilemiyorum. Bu, 24 Haziran’daki kongremizde yeni bir yönetim şekillenecek. Biz görevden kaçmayız. Sonuçta bir vekillik sıfatımız da var. Onu da hakkıyla yerine getirmemiz gerekir. Başka hangi görevimiz olursa olsun Meclis bizim için çok önemli. Cumhuriyetin 100’üncü yılında vekil olmak da ayrıca mutlu ediyor. Bunun da hakkını vermek adına partide görevimiz olur olmaz, TBMM’yi muhakkak el üstünde tutacağız.

‘KONGREDE AKŞENER’DEN BAŞKA ADAY OLMAZ’

Kongreye ilişkin Sayın Akşener, bir demokrasi şöleni olmasını istediğini söyledi ve yönetim kurullarınızda yapılan toplantılarda aday olmak isteyenlerin önünün kesilmemesini istedi. Nasıl bir kongre bekleyelim? Çok adaylı bir yarış olur mu?

Ben İstanbul’da iki kongre geçirdim. Birinde üç, birinde iki aday yarıştık. Milletvekili seçiminde de temayül yoklaması yapıldı. Bunun artıları olduğu kadar çok zorlu tarafları da var. Fakat öyle gözüküyor ki bunu bütün meşakkatine rağmen genel başkanımız bu demokratik yöntemi sürdürmek istiyor.

İYİ Parti seçim öncesinde bütün il ve ilçe kongrelerini tamamlayan ve seçimden sonra da hiç geciktirmeden kongresini yapacak tek parti. Genel başkanımızın vizyonunu da görmek lazım. “Seçim bitti, buyurun kongre” dedi. Bu bir vizyonun ürünü. Aday olmak isteyenler için de “Birbirimizi hırpalamadan, saygı için de yarışalım” dedi. Bu alkışlanmalı.

Başka adaylar olur mu?

Olmaz. Bu ‘olmaz’dan kastım şu; Türkiye’nin İYİ Parti’ye ve Meral Akşener’e ihtiyacı var. Genel başkanımızın önümüzdeki süreçte de aynı iradeyle devam etmesi partimiz için en doğrusudur. Bu benim kişisel bakış açım.

‘YEREL SEÇİMLERE TEK BAŞIMIZA GİRECEK GİBİ HAZIRLIK YAPMALIYIZ’

Yerel seçimler yaklaşıyor. 14 Mayıs seçimlerini kazanan ve galibiyetin gücüyle ilerleyen bir iktidar var karşınızda. Başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri kaybetmemek için nasıl bir strateji ile ilerlemeyi planlıyorsunuz. Yeni ittifaklar söz konusu olabilir mi?

Bu, partimizin yetkili organlarının konuşacağı, tartışacağı bir mevzu. Tek başımıza girecek gibi hazırlık yapmamız gerekiyor. Biz İstanbul'u almaya talibiz. Ankara’yı, Adana’yı, Antalya’yı, Bursa’yı da. Artık beşinci yılımız bitti. İYİ Parti olarak biz bütün il ve ilçelerde iddialı bir şekilde yerel seçimlere gitmek istiyoruz. Ama o gün geldiğinde ittifak seçenekleri partimizin ilgili kurumlarında konuşulur.

YEREL SEÇİMLERDE PARTİMİZ KENDİSİNİ ‘İYİ PARTİ’ OLARAK İFADE ETMELİ

Sizce parti olarak mı yoksa bir ittifak çatısı altında mı girilmeli seçim yarışına, kişisel görüşünüz nedir?

Partinin o gücünün, potansiyelinin ve mücadele azminin olduğunu görüyorum. O mücadele azmi muhakkak başarıyı getirir. Ve net bir şekilde yerel seçimlerde partimizin kendisini İYİ Parti olarak ifade etmesi gerektiğini düşünüyorum. Beş yıldır bir mücadele verdik. Buğra Kavuncu olarak söylüyorum; önümüzdeki süreçte İYİ Parti, sonuçları ne olursa olsun dimdik ayakta, coşkulu bir şekilde kendi yerel yönetim anlayışını milletin önüne koymalıdır.