YAZARLAR

İstavrit’ten Pandora’ya Beyoğlu’nun kapanan kitabevleri

Beyoğlu’nda kitabevleri bir bir kapandı ve kapanmaya devam ediyorlar. Son olarak Pandora kitabevinin Beyoğlu şubesini kapatacağını okuduk haberlerde. Hal böyle olunca yıllarca Beyoğlu’nda kitabevlerinde çalışmış biri olarak sinema yazarlığına bir hafta mola verip kapanan kitabevlerini İstiklal Caddesi’nin başından Tünel Meydanı’na kadar devam eden bir güzergâh içinde anlatmak istedim.

Herkesin dilinde aynı cümle duyulur oldu. "Artık eskisi gibi okuyamıyorum." Eskiden ne kadar okuyorduk bilinmez ama kitapların varlığının her geçen gün hem fiziksel olarak hem de sohbet konularında azalmaya başladığını düşünüyorum. Kitap artık eskisi kadar merkez değil. Sosyal medyada öne çıkanlar, dijital platformların ürettiği insanı zorlamayan sinema içerikleri, kısa videolar vb. belirliyor artık sohbet konularını. Bu dönüşümün ilk kaybedeniyse kuşkusuz kitabevleri. İnternet ticaretinin de yükselmesiyle her geçen gün yok oluyorlar.

Bu sadece Türkiye’ye ait bir sorun değil kuşkusuz ancak bizde sanki biraz hızlı bir dönüşüm yaşandı. Ne vakit yurt dışına çıksam, gittiğim şehri gezerken ilk yaptığım iş kitabevlerini gezmek olur. Sanırım uzun yıllar kitabevlerinde çalışmanın yarattığı bir güdüyle, yurt dışında her gördüğüm kitabevine girerim. 11 ülkede, 15 farklı şehirde Sırbistan Belgrad’daki Knez Mihailova Caddesi’ndeki kadar kitabevini bir cadde üstünde görmedim. Atina’da sadece şiir kitapları satan bir şairin yönettiği küçücük kitabevi ve Paris’e gittiğimde gördüğüm Odéon Sineması'nın yanındaki sadece sinema ve tiyatro kitapları satan kitabevi en çok etkilendiğim kitap mabetleri oldular. Bu butik zenginlikler bizim coğrafyamıza nasip olmadı henüz ama bizde de en çok kitabevini barındıran bölge Beyoğlu oldu. Ancak Beyoğlu bölgesi son 20 yıl içinde ışık hızında bir dönüşüm geçiriyor. Beyoğlu’nda kitabevleri bir bir kapandı ve kapanmaya devam ediyorlar. Son olarak Pandora kitabevinin Beyoğlu şubesini kapatacağını okuduk haberlerde. Hal böyle olunca yıllarca Beyoğlu’nda kitabevlerinde çalışmış biri olarak sinema yazarlığına bir hafta mola verip kapanan kitabevlerini İstiklal Caddesi’nin başından Tünel Meydanı’na kadar devam eden bir güzergâh içinde anlatmak istedim.

İSTİKLAL CADDESİ'NİN KİTABEVLERİ

İstiklal Caddesi’nin girişinde numara 12’de yer alan Fitaş Sineması'nın girişinde hem kitap hem de müzik stantları vardı. AFM Fitaş Kitabevi olarak 2000’lerin başında varlığını koruyan bu yapı, 2005’ten sonra yavaş yavaş yavaş elektronik ürünlerin satıldığı bir mekâna dönüştü.

Caddenin girişinde sol tarafta, numara 55’te ise Literatür Kitabevi vardı. Kitabevinin merkezi, binanın bulunduğu hanın üst katındaydı. Sonra el değiştirip Arkadaş Kitabevi oldu. Rafların önünde taburelerin de olduğu kitabevinde 2006’nın yaz aylarında oldukça orijinal bir reklam kampanyası yapılmıştı. Kitabevinin vitrininde sandalyesine oturmuş kitap okuyan bir kadın belirmişti. Her akşam meraklı bakışlara aldırış etmeden evinin konforunda bacaklarını uzatıp kitap okuyan bu kadının varlığı kuşkusuz hayatın harala gürelesi içine bize unuttuğumuz bir konforu hatırlatıyordu. Büyük kalabalıkları vitrinin önüne toplayan bu reklam kampanyası kitap satışlarını ne kadar etkiledi bilinmez ama oldukça orijinal bir kampanyaydı. İstiklal Kitabevi, yıllardır caddede şube açacak yer arayan D&R zincir mağazalarının muhtemelen cazip teklifine daha fazla direnemeyip mekanını devretti. Birkaç yıl varlığını koruyan Beyoğlu D&R mağazası daha sonra merkezi küçülme hamlesinde kapanan şubelerden biri oldu.

İstiklâl Kitabevi’nin yanında numara 57’de yıllarca müzik ve kitap satışı yapan Megavizyon mağazası vardı. Giriş katı daha çok CD, DVD ve elektronik ürünlerle dolu olan Megavizyon’un özellikle 2005 sonrasında ikinci katı, kocaman bir kitabevi olarak tasfiye sürecine girdiği 2009 yılına kadar caddenin önemli bir kitap mabedine dönüşmüştü. Ben de öğrenciliğimin güzel yıllarında 3 yıl burada kitap bölümünde çalışmıştım. Akşamları el ayak çekildikten sonra kapanışa kadar okuduğum nice kitabın entelektüel konforunu hâlâ yaşıyorum.

Şimdilerde girişi kapalı olan Numara 48’deki Rumeli Han birkaç yıl öncesine kadar oldukça faal bir handı. Hanın girişinde uzun yıllar kitap ve müzik ürünleri satılırdı. Restorasyon çalışmaları başlamadan önce bu stantlar kaldırıldı, artık sadece demir zincirler var yerinde.

SİNEM KİTABEVİ: 12'DEN SONRA TEK MEKÂN

Demirören AVM’nin yapıldığı 52 numaralı yer, daha önce tek katlı bir yapıydı. Orada Hamlet Kitabevi vardı. Sonra Sinem Kitabevi oldu. Öyle büyük heybetli bir yer değildi ama gece 12’den sonra adeta nöbetçi eczane gibi caddenin tek kitabevine dönüşürdü. Bütün kitabevleri kapanır Sinem Kitabevi tek başına, gecenin tükenmeyen insan kalabalığında mekanlarda belki okunan bir şiirin olduğu kitabı almak için ya da ansızın aklına gelen bir şarkının CD’sine kavuşmak isteyenler için karanlığın kültür bekçisiydi. Sinem Kitabevi, 2006’da AVM inşaatı başlayınca sessizce aramızdan ayrıldı.

Şehir plancılarının caddenin tarihi dokusuna uygun olmadığı için şiddetle karşı çıktığı Demirören AVM, bir katının da kaçak olduğu gerekçesiyle törpülenmesinden sonra eski fotoğraflara göre hâlâ bir kat fazlasıyla birlikte 2011’de açılmıştı. Açılmadan önce bütün kitabevlerinde, müzik marketlerde aynı konu konuşulurdu: Amerika’nın meşhur müzik yapım ve satış şirketi olan Virgin Plak’ın AVM’de dükkan açacak olması. Virgin Plak geldi, AVM’nin üst katına kitaplarla, DVD ve müzik CD’leriyle doldurduğu stantlarla kendimizi uluslararası hissetmemize bir süre imkân verdi. Bu dönem aralığı çok kısa sürdü. Virgin Plak, sadece ürün stoğunu kontrol etmek için kullandığı güzelim Apple bilgisayarlarıyla beraber pılını pırtını toplayıp terki diyar eyledi.

YAN SOKAKLARDA KAPANANLAR

Pandora Kitabevi’nin bulunduğu Büyük Parmakkapı Sokak ve sokaktan sağa kıvrılan Hasnun Galip Sokak’taki kitabevleri iki sokağın kesiştiği binanın satılıp otel yapılma kararı almasıyla çok sayıda kitabevinin kapanmasına neden olmuştu. Şimdilerde kapanacağını duyduğumuz Pandora Kitabevi’nin açtığı İngilizce kitap mağazası o dönem kapanmıştı. Sahaf olarak hizmet veren Kelepir Kitabevi ve binanın devamında sokağın içinde yer alan Ana (eski Simurg) ve Bengi kitabevleri de bu dönüşümde yok oldular. Dergâh Yayınları’nın sahibi olduğu Ana Kitabevi, sokağın devamında başka bir mekana geçti ama yeni yerinde de ömrü uzun olmadı. Aynı sokağın devamında sadece kadın sorunlarına eğilen kitapları satmak için yola çıkan feminist kitabevi Amargi Kitabevi’nin Tel Sokak’taki ömrü de uzun olmadı. 2007’de başlayan süreç, bir süre sonra bir sahafa devredildi. Sahaf olan kitabevinin de ömrü uzun olmadı. Şimdilerde barlara içki dağıtan bir depo haline gelen mekân, eski kültürel günleri unutmuş halde.

İstiklal Caddesi’nden devam edersek; No 62’deki Halep Pasajı’nın girişinde Metropol Kitabevi vardı. Müzik albümleri, gümüş takılar ve kitap bir aradaydı. Metropol’ün müzik şirketi de vardı. Yapımcısı oldukları Kazım Koyuncu ve Gökhan Birben albümlerinden caddeye Karadeniz ezgileri yayarlardı. Sahibinin, kültür ticaretinin yerine restoran işine girmesiyle beraber kitabevi kapandı. Mekân şimdilerde turistlere yönelik bir restoran. Artık caddeye Karadeniz ezgileri değil, Arapça davet sesleri yayılıyor.

Halep Pasajı’nın karşı sırasında numara 143’te İstavrit Kitabevi vardı. Doksanlarının sonunda açılmıştı. Giriş katı kitabevi, üst katları restorandı. Ben de öğrenciliğimde kitap bölümünde çalışmıştım. Ömrümün en eğlenceli zamanlarıydı. Kitap sohbetleri, Beyoğlu’nun henüz yitirilmemiş canlı sosyal hayatı unutulmaz bir dönem aralığı bıraktı bende. İstavrit Kitabevi’nin bir tarafında müzik CD’leri, bir tarafında arşiv kitaplar vardı. Ortasındaki kocaman masada ise onlarca güncel kitap… İstavrit, sabahın erken saatlerinden gece yarısına kadar yaptığı müzik yayınıyla caddenin ruhuna ortak bir mekândı. 2007’de artık eski renkli zamanını yitirmişken, üstüne bir de yangın geçirince bir daha toparlanamadı. Bir süre sadece cafe olarak hizmet verdi. Şimdilerde yerinde bir aksesuar mağazası var.

GALATASARAY'DAN SONRASI

Galatasaray Lisesi’ne geldiğimizde lisenin karşısındaki köşede de kitap satılırdı. Şimdilerde sadece gümüşler, şapka vs satılan açık tezgahlı mekânın 20 yıl gerisine gittiğimizde kitap ve CD satıldığını hatırlayabiliriz. Bu köşenin sırtını dayadığı binada ise Sabah Kitap Kulübü vardı. Sabah grubunun sürekli el değiştirmelerinin kaçıncısından sonra bilinmez, kitabevi kısmını kapattılar. O dönemden okuyuculara yadigâr kalan, sahaflarda 5-10 liradan satılan, kapak tasarımları pek muteber olmayan ama iyi çevirileri olan Sabah Yayınları Nobel Serisi’dir.

Galatasaray Lisesi’nin yanındaki yokuşta irili ufaklı çok sayıda kitabevi vardı. 2000’lerin başında Can Yayınları, yokuşun başına şimdi PTT binasının olduğu yerde Yeni Çarşı Caddesi numara 4’te kendi kitaplarını sattığı çok katlı bir kitabevi açmıştı. İkinci katında, ucuzca bölümünde yıllar içinde yayımlayıp da tükenmeyen dünya ve Türk edebiyatının nitelikli örneklerinden nice kitabı bir iki liraya satışa çıkarırdı. Sonra o kitabevini kapatıp Galatasaray Lisesi’nin karşı arasında Meşrutiyet Caddesi Numara 7’de Aslıhan Pasajı’nın karşısına çok katlı büyük bir kitabevi açıldı. Bu kez sadece kendi kitaplarını değil bütün kitapların bulunabildiği zengin bir kitabevi olmuştu. Ne yazık ki ömrü uzun olmadı. Şimdi yerinde otel ve girişinde de bir kafe var.

Meşrutiyet Caddesi, son dönemde de ömrü uzun olmayan bir kitabevi deneyimi yaşandı. İngiliz Konsolosluğu’nun karşı sırasında açılan Numara 35’teki Encore Kitabevi, Encore Yayınları’nın bünyesinde kurulan butik ve iyi tasarlanmış özgün bir mekandı. 2019’da açılan kitabevi Ocak 2021’de kapandı.

Hem İstiklal Caddesi hem de paralelindeki Meşrutiyet Caddesi’nden girişi olan Hazzo Pulo Pasajı’ndaki sahaf da yıllarca ucuz kitapların ve farklı yayınevlerinin ellerinde kalan kitapların ucuza alınabildiği bir sahaf olarak varlığını korumuştu. Orası da pasajdaki çaycı-kahveci dönüşümüne direnemeyip kapandı. Şimdilerde bu pasajda sadece Scala Yayınları’nın kitabevi duruyor.

Ömrü uzun olmayan bir kitabevi de yine Galatasaray bölgesinde açılmıştı. Galatasaray’daki yokuşun başındaki Ara Kafe’den sola döndüğünüzdeki sokağın içinde 2012’de Aziz Kedi Kitabevi açıldı. Mekân, kısa sürede sattığı kitaplar kadar kitap tanıtımlarına, imza günlerine ev sahipliği yapmasıyla da önemli bir merkez haline gelmişti. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 2 yıllık bir süreçti. Sonra mekân farklı bir formata girdi.

Caddenin sağ tarafında, İstanbul Barosu’nun giriş katında numara 158’de uzun yıllar olanca heybetiyle duran Ada Kitabevi, iki katlı mekânında “ne ararsan bulunur derde devadan gayrı” dercesine çok zengin bir müzik ve kitap arşiviyle müşterilerini beklerdi. Alt katı, kelimenin gerçek anlamıyla ağzına kadar kitap doluydu. Sonra el değiştirdi. Kocaman kitabevi, kocaman bir restoran ve küçük bir kitabevi haline geldi. Geçtiğimiz yıllarda ise İstanbul Barosu’nun binayı yıkıp yeniden yapma kararı almasından sonra yeni binada numune görünümünde ufak bir kapı girişiyle müşterilerini bekliyor.

Ada Kitabevi’nin karşı sırasında Dünya Kitabevi iki katlı, büyük bir mekânda okuyucularına hizmet verirdi. Dünya Yayınları’na bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren kitabevi, Galatasaray’ın aşağısında yer alan iki büyük kitabevinden biriydi. Dünya Yayınları’nın dağıtımını da yaptığı çok sayıda yabancı dergiyi bulmak için de önemli bir merkezdi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, 2006’da kapandı. Bugün yerinde meşhur bir kahve dükkânı var.

Galatasaray Lisesi’nden sonra Tünel’e doğru yürürken Sent Antuan Kilisesi’nin giriş sırasında iki kitabevi yan yana ve aynı isimle okuyucularını beklerdi. Sel kitabevleri genellikle indirimli satılan kitapları tek katlı, uzun bir koridor boyunca okuyucularına sunardı.

2014’e kadar, 20 yıl okuyucularını 389 numaralı dükkânda ağırlayan Robinson Crusoe Kitabevi de caddeyi terk eden kitabevlerinden biri oldu. Özellikle yabancı yayın arşiviyle çok önemli bir merkez olan kitabevi, numara 136’da, Salt Beyoğlu Müzesi binasında varlığını biraz mütevazı bir halde devam ettiriyor.

İstiklâl Caddesi’nin sonuna doğru, sol sırada Alman Kitabevi, adından da anlaşılacağı üzere Almanca ve öteki yabancı dil kaynakları için benzersiz bir mekândı. Şimdilerde adı devam etse de bol masalı, az kitaplı bir “kitap-cafe” haline dönüştü.

No 130’daki Elhamra Pasajı’nda bulunan Medya Kitapevi de Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın haberinden okuduğumuza göre zor günler geçiriyor. Medya Kitabevi, 1996’da Aznavur Pasajı'nda açılıp 1999’da El Hamra Pasajı'na taşınan ilk Kürtçe kitabevi. 26 yıldır Kürtçe kitap satan kitabevi, 3 bin lira olan kirasının 12 bin liraya çıkartılması nedeniyle kapananın eşiğine gelmiş durumda.

İstiklâl Caddesi’nin sonundan Karaköy’e inen yokuşta bulunan Librairie de Pera isimli sahaf da 1920’lerden beri varlığını devam ettirdiği mekânı terk etmek zorunda kaldı. Librairie de Pera, bilinen en eski kitabeviydi. O da binanın restorasyon sürecinde yerinden edildi.

Bu ışık hızındaki dönüşüm sürecinde benim de unuttuğum, bilmediğim kapanan kitabevleri olmuştur kuşkusuz. Bu kadarı bile yaşanan dönüşümün toplumsal trajedisini göstermeye yetecek kadar büyük. Kültür kavramını bir ihale kalemi olarak görmeyecek zihniyetlerle yürümeye başladığımızda, bu fırtına tersten esmeye başlar umarım. Belki o zaman yeni kültürel mekanlar, bu döneme uygun yeni kitap mabetleri elde edebiliriz.


Rıza Oylum Kimdir?

1984 İstanbul doğumlu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans, Trakya Üniversitesi’nde aynı alanda yüksek lisans eğitimi aldı. Varlık, Virgül, Agora, RadikalGenç, Birgün, Cumhuriyet Kitap, Film Arası, Kitapçı, Sendika.org, ve Edebiyathaber.net gibi farklı mecralarda sinema ve edebiyat merkezli metinler yayımladı. Uzakdoğu Sineması, Rus Sineması, Alman Sineması, Ortadoğu Sineması, Dünya Yönetmenlerinden Sinema Dersleri, Doksanlar, Dünya Yazarlarından Yazarlık Dersleri ve İran Sineması kitaplarını yazdı. Ulusal ve uluslararası festivallerde jüri, küratör ve yayın editörü görevlerinde bulundu. Türkiye’de ve yurtdışında ülke sinemaları üstüne konferanslar verip workshoplar yaptı. Halihâzırda bir vakıf üniversitesinde sinema tarihi dersleri veriyor. Seyyah Kitap’ın genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.