YAZARLAR

İsrail bombası Libyalıların kucağında patladı

Dibeybe badireyi atlatamazsa tepkiler Türkiye’ye de yönelebilir. Hükümetin istifasını isteyen göstericiler üçüncü günde de sokaktaydı. Dün Dibeybe’ye bağlı güçlerin göstericilere karşı gerçek mermi kullandığı, hatta Türkiye’nin Libya’ya taşıdığı Suriyeli milislerin de devreye sokulduğu öne sürüldü. Dibeybe’nin önüne urganı atmak isteyen rakiplerin çokluğu da dikkate alındığında durum Türkiye açısından kritik bir hal alabilir.

Paramparça edilmiş Libya siyaseti bu kez İsrail’le gizlice dümen çeviren Dibeybe hükümetinin marifetleriyle çalkalanıyor. İsyana sebep, Dışişleri Bakanı Necla el Menguş'un geçen hafta İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen ile Roma'da görüşmesi.
İsrail Dışişleri pazar günü diplomatik gafa imza atarak görüşmeyi ifşa edince ortalık karıştı. Dışişleri’nin internet sitesindeki açıklamanın derhal kaldırılması istendi; metnin Arapçası silinirken İngilizce ve İbranice versiyonları kaldı. Araplar İngilizce ya da İbranice okuyamazmış gibi! Libyalılar hükümetin istifası talebiyle sokaklara döküldü.

BAKAN TÜRKİYE’YE KAÇTI

Hükümeti gayrimeşru gören ve seçimler için bastıran muhaliflerin eline büyük bir koz geçerken Başbakan Abdulfattah el Dibeybe, Menguş’u görevden alıp soruşturma başlattı. Dibeybe vakit kaybetmeden Filistin Büyükelçiliği'ne gidip Menguş'un bireysel hareket ettiği ve yaptığı şeyin hükümetin tutumunu yansıtmadığını belirterek bakanı kamyonun altına itti. Menguş’un elinde de Dibeybe’nin talimatıyla hareket ettiğini gösteren belgeler olduğu söyleniyor. Gerçek bir soruşturma Dibeybe’yi vurabilir. Yine de Dibeybe bakanı günah keçisi yaparak fırtınayı atlatmayı umuyor.
Menguş Trablus’ta güvende kalamayacağını anlayınca pazartesi günü soluğu özel jetle İstanbul’da aldı. Türkiye ‘Arap Baharı’ coğrafyasından kaçanların ilk uğrağı. Roma da iyi bir sığınak olabilirdi ama İtalyanlar Libya’daki çıkarlarını riske atmak istemez. Menguş’un Türk Dışişleri ile ilişkileri, ilk zamanlar yabancı güçlerin çekilmesi konusundaki açıklamalarıyla Ankara’da kaşların çatılmasına neden olsa da iyiydi. Libyalı tarafların, Menguş’u barındırdığı için Türkiye’ye bozuk çalamayacağı öngörülmüş olabilir. Gerçi Menguş’un daha sonra Londra’ya geçtiği de söylendi. Ankara’nın el üstünde tuttuğu Ulusal Birlik Hükümeti hedefteyken Menguş’u İstanbul’da ağırlamak akıllıca olmayabilir.
1957 tarihli İsrail'i Boykot Yasası’na göre İsrail'deki kişi veya kurumlarla anlaşma ya da iş yapılması yasak. Cezası 3 ila 10 yıl arasında hapis. Pasaportlarda “İşgal altındaki Filistin hariç tüm ülkeler için geçerlidir” uyarısı yer alıyor. Fakat yolsuz ve müflis siyaset kendisine Batılı destek ararken İsrail’le gizli diyalogdan medet umuyor. Yasa onlara sökmüyor. Daha doğrusu hiçbir yasa, NATO destekli yalancı devrimcilerin elindeki Libya’da bir anlam ifade etmiyor.

Görüşme ile ilgili tarafların izahatları birbirini tutmuyor. Libya Dışişleri görüşmenin hazırlıksız ve gayri resmi olduğunu; tartışma, anlaşma ya da istişare içermediğini savundu. Buna karşın İsrail Dışişleri toplantıyı “tarihi” notuyla duyururken farklı bir hikâye sundu:
"Toplantıda bakanlar, iki ulus arasındaki tarihi bağları, Libya Yahudilerinin mirasını, işbirliği olasılığını, İsrail'in insani konularda, tarım, su yönetimi ve daha pek çok konuda verebileceği yardımı tartıştı."
Reuters’a konuşan İsrailli bir yetkili, iki saat süren görüşmenin en üst düzeyde önceden kararlaştırıldığını belirterek “Libya Başbakanı, İsrail'in Batı ve ABD yönetimi arasında potansiyel bir köprü olduğuna inanıyor” dedi. Görev süresi 24 Aralık 2021 itibariyle dolan Dibeybe, Temsilciler Meclisi tarafından yeni bir hükümet atandığı halde koltuğa yapıştı. Bu direncini başta Türkiye olmak üzere yanı sıra ABD ve İngiltere gibi aktörlerin desteğine borçlu. Ancak bir süre önce ABD’nin BM Güvenlik Konseyi Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield, ülkeyi seçimlere götürecek bir teknisyenler hükümeti önerisine destek verince Dibeybe’nin keyfi kaçmıştı.
Libyalı üst düzey yetkililer de isim vermeden Dibeybe’yi açığa düşüren bilgiler paylaştı. AP’ye konuşan Libyalı iki yetkiliye göre Dibeybe geçen ay Roma ziyareti sırasında İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’den İsrail-Libya arasında bakanlar düzeyinde bir görüşmeyi ayarlamasını bizzat istedi. Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de bu misyonu yerine getirdi.
Libyalı yetkililer, görüşmeyi İsrail’le barışanlar halkasına Libya’yı da ekleme yönündeki Amerikan çabalarının doruk noktası olarak niteliyor. Ocakta CIA Direktörü William Burns bu konuyu Trablus’ta Dibeybe ile görüşmüştü. İsrail medyasına bakılırsa Dibeybe, İsrail’i tanıma sözü verdi. Trablus’ta Filistin Büyükelciliği’nde boynunda Filistin atkısıyla poz verip “Siyonist rejimi asla ve kata tanınmayacaklarını” vurgulayan Dibeybe’nin geçen yıl Ürdün’de Mossad başkanı ile buluştuğu öne sürülmüştü.
İtalyan haber ajansı Nova’ya göre Dibeybe iktidarda kalmak için İsrail’le ilişkileri normalleştirme arayışındaydı. Bu çerçevede Dibeybe’nin adamları, Mossad yetkilileriyle buluştu. Teklif şuydu: Libya’nın İsrail’i tanımasına karşılık Tel Aviv yönetimi de Amerikan desteğinin sürmesi ve koşulların elverişli olmadığı bahanesiyle seçimlerin ertelenmesi konusunda yardım etmeliydi.
Dibeybe, Abu Dabi Büyükelçiliği koltuğunda oturan damadı Süfyan el Şabani’ye de Mossad’la temasları sürdürme talimatı verdi.

İSRAİL DE KARIŞTI

İsrail basınına göre bakanlar ikili fotoğraf da çektirdi ama uygun zamana kadar toplantıyı gizli tutmayı kararlaştırmışlardı. İsrail tarafı mutabakatı çiğnemiş oldu. İsrail hükümeti ‘Arap cephesinde bir gedik daha açtık’ diyebilmek için bu tür ifşalara tevessül edebiliyor. Başbakan Binyamin Netanyahu Kasım 2020’de Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la gizli görüşmesini basına sızdırmıştı. Bunun üzerine Suudiler yoğurdu üfleyerek yemeye başladı.
Şimdi İsrail Dışişleri içinden ifşaatın gizli ilişkiler yürütme imkanlarını sabote ettiği ve muhatapları tehlikeye attığı eleştirileri geliyor. Muhalefet olayı “normalleşme çabaları açısından büyük bir fiyasko” olarak görüyor. Halihazırda bu tür bir ilişki biçimi Abraham Anlaşmalarına Riyad’ı katma hesabıyla Suudi-Amerikan ekseninde yürütülüyor. Geçmişte BAE ile Abraham Anlaşmalarıyla ilişkiler normalleşene dek ilişkiler gizli kapaklıydı. O düzeyde olmasa da Katar’la benzer ilişkiler olageldi. Amerikan yönetimi hem dost ülkelere hem de yaptırım cenderesine alınmış devletlere İsrail’i tanımaları karşısında ödüller teklif eden bir strateji ile yaklaşıyor. Suudileri ikna için F-35 dahil gelişmiş silahların temini ve nükleer enerjide işbirliği gibi konular tartışılıyor. BAE’ye F-35 satışı yalan çıktığından Suudiler vaatlere kanmayabilir.

LİBYALILARIN AMERİKAN DESTEĞİ İÇİN İSRAİL’İ TANIMA KARTI

Evet ABD-İsrail ikilisi Abraham Anlaşmalarını genişletme konusunda çok saldırgan davranıyor. Amerikalılar bölgeyle ilişkilerini İsrail prizmasından düzenliyor. Beri tarafta Libya’da birbirine rakip liderler de Amerikan desteğini garantilemek için arka planda İsrail’i tanıma kartını oynuyor. Dibeybe bu arayışta yalnız değil. Trablus’u düşürmek üzere harekete geçtiği dönemde Rusya, Mısır ve BAE’nin desteğine bel bağlamış olan doğu güçlerinin lideri Halife Hafter de kulağına fısıldanan tavsiyeye uyarak İsraillilere yanaştı. Haaretz’e göre Hafter, 1 Kasım 2021’de oğlu Saddam’ı Dubai dönüşünde Tel Aviv’e gönderdi. İletilen mesajda İsrail’in askeri-siyasi desteğine karşı gelecekte diplomatik ilişkilerin tesis edileceği sözü vardı. Bu temasların birden fazla olduğu söyleniyor. İsrail Hayom gazetesine göre de Hafter düzenlenemeyen 24 Aralık 2021 seçimlerini kazanması halinde ilişkileri normalleştirme sözü verdi. Hafter ayrıca seçim kampanyalarında deneyimli bir İsrailli şirketten yararlandı. Aynı şirketi Kaddafi’nin oğlu Seyf’ul İslam Kaddafi de kiraladı.

LİBYA İSRAİL İÇİN BÜYÜK BALIK

Libya, İsrail’in jeostratejik olarak öncelediği ülkelerin başında geliyor. Stratejik hesaplara Doğu Akdeniz’de doğalgaz ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi de eklendi. İsrail’in Libya ile anlaşması Türkiye’nin Trablus hükümetiyle yaptığı anlaşmalara da darbe vurabilir.
Köprü kurma çabaları Kaddafi zamanında başlamıştı. Kaddafi 2004’te Batı ile yeni sayfa açmak için kitle imha silahlarından vazgeçtiğini ve Libya’yı terk etmiş Yahudilere ‘işgal ettikleri Filistinlilerin evlerini geri vermeleri’ şartıyla tazminat ödeyebileceğini duyurmasının ardından Tel Aviv harekete geçmişti. 2004’te Libya ile ilişkiler geliştirme olasılıklarını tartışmak üzere dönemin İsrail Dışişleri Bakanı, Paris’te bir Arap yetkiliyle görüşmüştü. Hatta Amerikalı bir diplomatın nezaretinde Libya ve İsrailli yetkililer Viyana’da buluşup resmi bir heyetin Trablus’u ziyaret etmesi konusunda uzlaşmıştı. Libya asıllı İsrail vatandaşı bir grup Yahudi, 2005’te Kaddafi’nin izniyle memleket ziyaretine gelmişti. Babası adına bu yakınlaşma girişimlerini yöneten kişi Seyf’ul İslam Kaddafi’ydi. Karşı tarafta temaslara Libyalı Yahudiler öncülük ediyordu. 1948’de 30 bin, 1967’de 7 bin Yahudi İsrail’e göç etmişti. Fakat bu girişimler bir yere varamadı.

Kaddafi sonrasında nabız yoklama girişimleri arttı. İsrail ve Libyalı bakanlar 2017’de Rodos’ta buluştu. Haaretz’e göre Ulusal Güvenlik Servisi son birkaç yılda Libyalı taraflarla temaslar geliştirdi.
Libya’nın hali ortadayken bu girişimler biraz ahmaklık ve öngörüsüzlük barındırıyor. Evvela Libya’da hükümetin meşruiyet sorunu ortada. Dibeybe’nin verdiği sözün hükmü yok. İkinci husus ülkeyi seçime götürecek yeni bir hükümet konusunda BM öncülüğünde arayışlar sürerken Dibeybe’den alınacak söz basit bir fırsatçılık olarak görülebilir. Dibeybe de siyasi ömrüne ömür katmak için ABD’ye şirinlik yapabilir. Ki İtalya’dan bu buluşmayı ayarlamasını isterken bütün hedefi de Amerikalıları bir şekilde etkilemek. Üçüncüsü Kaddafi’yi linç ettirerek geçmişe sünger çekseler de Libya halkının Filistin hassasiyeti ortadan kalkmadı. Libyalılar nadiren sokağa çıkıyor ve Filistin bunu tetikleyen müstesna konulardan biri. Dibeybe camide Filistin için ağlayıp çarşıda İsrail’le iş yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a çok benziyor. Fakat Dibeybe badireyi atlatamazsa tepkiler Türkiye’ye de yönelebilir. Hükümetin istifasını isteyen göstericiler üçüncü günde de sokaktaydı.

Dün Dibeybe’ye bağlı güçlerin göstericilere karşı gerçek mermi kullandığı, hatta Türkiye’nin Libya’ya taşıdığı Suriyeli milislerin de devreye sokulduğu öne sürüldü. Dibeybe’nin önüne urganı atmak isteyen rakiplerin çokluğu da dikkate alındığında durum Türkiye açısından kritik bir hal alabilir.


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.