'Hayvanları insanlardan daha çok seviyorum'

Antalya Varsak hayvan pazarında farklı bir satıcı var; Yaşar Koyun. Hayvanları çok seviyor ve yaptığı her satışta üzülüyor. “12 yaşımdan beri bu işi yapıyorum. Başka bir şey bilmiyorum. Geçimimi böyle sağlıyorum, elden ne gelir” diye açıklamaya çalışıyor bu durumu...

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Antalya'nın sahile en uzak bölgelerinden birindeyim. Yerleşim yerlerinin bitiminde, tepelerin eteğinde ufak bir ovada kurulan hayvan pazarındayım. Antalya'da dört dönem belediye başkanlığı yapmış Hüseyin Bey'in arazine kurulu bir pazar burası. Yaşar Koyun ise bu pazarda hayvan ticareti yapıyor. Fakat salt iş olarak bakmıyor hayvanlara, onlara şefkat gösteriyor. Gel gör ki, geçimini sağlamak için bu işten başkasını bilmiyor.

Adıyaman'ın Besni ilçesinde dünyaya gelmiş Yaşar Koyun. Fakir bir ailenin çocuğu. “Bizim evimiz kırsaldaydı. O zamanlar fakirlik vardı memlekette. Ben ilk okulu bitirdim, sakız satmaya başladım. Babam çok fakirdi, ticarete ondan başladım. Anamdan doğdum doğalı bu işi yaparım,” diyen Yaşar Koyun'un içinde bulunduğu şartlar kişiye özel değil, o coğrafyanın normaliymiş yani.

Antalya Varsak hayvan pazarı...

'12 YAŞIMDAN BERİ BU İŞİ YAPARIM'

Hayvan ticareti fikri daha o yaşlarda aklına düşmüş, “12 yaşımı doldurduktan sonra gittim borçla hayvan aldım. Annem borç, harç işi kabul etmedi. Dedi, bu hayvanları geri götüreceksin. Ben de anneme dedim ki, bu hayvanları geri götürürsem kendimi kuyuya atarım. Eskiden kuyular vardı, su kuyuları; ona atarım dedim. Yani ticaret 'cılk' olur gibisine, ben öyle alışırım, sözümden dönmüş gibi olurum, insanları aldatırım gibisine devam etmek istedim,” diye anlatıyor. “Cenabı Allah'ın verdiği akıl, kendi kendimi yetiştirdim. O hayvanları yetiştirdim sattım, borçlarımı ödedim, parayla ihtiyaçlarımızı giderdim,” diye de ekliyor.

'BU İŞTEN ZARAR ETMEK, DOLANDIRILMAK KOLAYDIR'

Yaşar Koyun 42 yaşına gelene kadar Adıyaman'da kalıp aynı işi yapmış. O yıl ise oğlu Burdur'da askerliğini yapmaya gelmiş. O sırada işleri de bozulunca kalkmış o da Burdur'a gelmiş. “Burdur'da da işimi kurdum. Aynı işi kurdum; çalıştım, çabaladım,” diyor Yaşar Koyun ve devam ediyor: “Bu işten zarar etmek, dolandırılmak kolaydır. Adam mesela seninle 1-2 kez sağlam ticaret yapar, sen de ona güvenir mal verirsin, kapılırsın, seni dolandırır. Yani mal alır, parasını vermez. Temelini bilmediğin için, sağlam ticaret yaptı diye verirsin. Temelini bilsen, belki babasını bulursun o öder, kardeşleri öder. Burada bile Devlet Hastanesinde çalışan bir doktor beni dolandırdı.”

'HAYVANLARLA UĞRAŞMAK, İNSANLARLA UĞRAŞMAKTAN DAHA GÜZEL'

Anlattığına göre defalarca dolandırılmış, batmış, yeniden çıkmış. Şimdi 7 gün, 24 saat Antalya Varsak'taki bu hayvan pazarında yaşıyor: “Ben burada kalıyorum İşte şu gördüğün odada. 7 gün, 24 saat buradayım. Hayvanlarla uğraşmak, insanlarla uğraşmaktan daha güzel. Hayvan sana zarar vermez. Mesela kendini hayvana tanıttın mı, hayvan seni sever. Seni dolandırmaz. Sen yemini verirsen yer, çağırırsan arkandan gelir, sana zarar vermez yani. Ama insanlarla samimiyet kursan seni dolandırır. İyi niyeti suistimal eder, bunu illa ki yapar. Ama hayvan öyle değil, sana zarar vermez, faydası vardır. İyi bakarsan, sağlıklarını takip edersen, insanlar gibi onu doktora götürürsen hayvan sana zarar vermez, doğru mu?”

Yaşar Koyun'un odası...

'ONLARA ÜZÜLÜYORUM AMA ELDEN NE GELİR'

Peki, hayvanları bu kadar seven, deyim yerindeyse onlarla "hemhâl olan" bu insanın onların ticaretinin yapılmasına gönlü el veriyor mu? “Yani sonuçta çoluk çocuğun nafakası, ticaret yapıyorsun. Hayatım, geçimin onlara bağlı. Deve olsun, koyun olsun, keçi olsun hepsini seviyorum. Üzülüyorsun tabii. Ama elden ne gelir?” diye yanıtlıyor beni. Yaşar Koyun'un çelişkisini anlayabiliyorum. En azından burada vahşi bir ortam yok. Hayvanlar tutsak ama onlara kötü davranılmıyor. Kötülük buradan çıkınca başlıyor. Bir yanıyla da burada başlıyor.

Çünkü buraya da yetiştiricisinden satın alınıp getiriliyor. Hem çelişkili, hem iç içe geçmiş, açıklaması zor bir durum. Bunu çözecek Yaşar Koyun gibi tekil satıcılar değil. Sıradan insanları bu çelişkileri yaşamaya zorlayan sistemle ilgili bir mesele. Burada toplu alımlar olmuyormuş, “Yani halk alıyor, çoğu tanımadığımız insanlar. Öyle toplu değil, tek tek alıyorlar,” diyor Yaşar Koyun.

'SADECE SEVMEK YETMEZ, ONLARLA İLGİLENECEKSİN'

Bu işin ya da bu şekilde yaşamanın zorluklarını sorduğumda “Bedenini çalışmaya verdiğin vakit hiçbir iş zor değildir. Bedenine sağlam baktığın zaman hiçbir işin zor tarafı olmaz. Ben işimi de hayvanları da seviyorum. Hayvanların hepsini seviyorum. Sen onları seversen, onların da sana yaklaşımları sevgiyle olur,” diye yanıtlıyor Yaşar Koyun. Sadece sevmek de yetmezmiş, “Hayvanların halinden anlayacaksın, beslenme saatlerini şaşmayacaksın. Tıpkı insanlar gibi, yemini düzensiz verdin mi olmaz,” diyor.

Hayvanlar için yem hazırlayan Adil Abi...

'GÜNÜMÜ DEVELERLE GEÇİRİYORUM'

Yaşar Koyun, en çok oradaki develerle vakit geçiriyormuş. “Develeri Alanya tarafından bir arkadaşım getirdi. Ben bunları seviyorum, günümü onlarla geçiriyorum. Satmak için burada tutmuyorum. Psikolojik olarak insanlarla fazla uğraşmak istemiyorsun. İnsanlar bize çok zarar verdiği için hayvanlarla vakit geçiriyorum, onları çok seviyorum,” diyor.

Nazlı ve Memo...

Dışarıdan bakıldığında ve oradaki diğer insanları da dinlediğimde zor bir hayat yaşıyor diyebileceğim Yaşar Koyun ise şöyle diyor: “Geriye dönüp baktığımda keşke demiyorum. Mutluyum.”

Bu bana Nikos Kazancakis'in mezar taşında yazan şu cümleleri hatırlatıyor: Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum. Özgürüm.

Not: Bu yazı bir insanın portresi olarak ele alınmıştır. Hikâyenin barındırdığı hayvan köleliği, hayvan hakları mevzularını sorgulamak, tartışmaya açmak, bu yazının kaldırabileceğinden çok fazla bir ağırlığa sahiptir.

Evleri yakıldı; şehir şehir dolaşıyorEvleri yakıldı; şehir şehir dolaşıyor