YAZARLAR

Erdoğan’ın adamı Kahire ve Paris’te ne satıyor? 

Fransızlar, Trablus kuşatması sırasında Fransa karşıtlığını şiddetiyle göstermiş birini olabildiğince üst düzeyde ağırlayarak Libya’da kaybettikleri etkiyi yeniden kazanmayı umuyor. Paris’te bu karşılamayı marttan beri bekleyen birinin de diyeceği “Ben Türkiye’nin adamı değilim” olmalı! 

Libya’da BM’nin himayesindeki siyasi çözüm çabaları kritik bir eşiğe geldi. Tunus’taki Libya Siyasi Diyalog Forumu'nda savaşan tarafların katılımıyla geçiş dönemini yönetecek yetkili organların şeması belirlendi. Üç kişilik Başkanlık Konseyi ve bir başbakanla 24 Aralık 2021’de öngörülen seçim ve bölünmüş devlet organlarının birleştirilmesi süreci yönetilecek. Başkanlık Konseyi’nde Trablus, Sireneyka (Berka) ve Fizan bölgelerini temsilen bir başkan ve iki yardımcı olacak.
Sıra bu koltuklara oturtulacak isimlere gelince seçim ikinci tur görüşmelere kalırken siyaset borsası da açıldı.  

Araştırmacı Muhammed el Carih forum üyelerini satın almaya dönük rüşvet iddialarını gündeme getirince ortalık biraz karıştı. Carih isim vererek bir adaya destek için 200 bin dolar rüşvet önerildiğini öne sürdü. Bunun üzerine 75 forum üyesinden 60’ı BM Temsilcisi Stephanie Williams’a iddialar için soruşturma çağrısı yaptı.
Rusya ve Mısır’ın destekçilerini hayalkırıklığına uğratan Halife Hafter’i bir adım geri alıp öne çıkardığı Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in Başkanlık Konseyi başkanı olması; Türkiye ile yakın mesaisiyle bilinen İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın da başbakanlık koltuğuna oturması bekleniyordu. Ama seçici forumda ikisinin de sevmeyeni çok. O yüzden iş uzadı.

***

Türkiye ile kritik anlaşmaları istemeyerek imzaladığı ortaya çıkan Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz el Serrac havlu attığından Başağa, Ankara’nın Libya hesaplarının tutmasında daha da önem kazandı. Müslüman Kardeşler’le ilişkisi ve Türkiye destekli olması Başağa’nın bugünkü konumuna hizmet etti. Başağa azimli, hırslı ve pragmatik yapısıyla bazı Avrupa ülkeleri için de Libya’yı yeniden devlet olma yoluna sokacak kişi olarak görülüyor. Ama Müslüman Kardeşler ve Türkiye bağları hem içerideki hem dışarıdaki aktörler açısından bundan sonrası için ters sonuçlar verebilir.
Ankara’nın adamı olmak doğu güçlerinin destekçileri Paris, Kahire, gizli dümenlerin erbabı Emirlikler, bir ihtimal Moskova açısından veto nedeni olabilir. Fakat Başağa yetki alanlarını çok aşan manevralar yapabilen birisi. Başkan gibi davranıyor. Çapraz ilişkilere kalkışabiliyor. Başbakanlık şansını artırmak için de sıra dışı temaslarda bulundu. Türkiye’nin hasım bellediği başkentlerde temaslar yürüterek buzları kırmaya çalıştı. Belki Ankara ile koordineli belki değil, henüz bilmiyoruz. Benim Libyalı dostlarım Türkiye’ye sırtını verse de Başağa’nın kendi gündemine göre pragmatik adımlar attığından emin.
Başağa kasımın başında Kahire’ye gitti, bir dizi görüşme gerçekleştirdi. Mısır’ın desteğini garantilemek için ilişkileri yeniden kurma, terörle mücadelede ortaklık geliştirme ve Trablus’taki milis güçlerinin dağıtılması hedeflerini dillendirdi. Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin arkasındaki bu milisler siyasi sürecin en ciddi sınavı. Başağa epey olumlu notla döndü. Ankara ile deniz yetki alanları ve askeri ortaklıkla ilgili anlaşmalar ile Türkiye’ye askeri üs tahsisi gibi Kahire’nin kırmızı çizgilerini şekillendiren meselelerde neler söylediğini bilmiyoruz.

***

Kahire havasıyla yelkenini şişiren Başağa bu kez geçen hafta Paris’e uçtu. Herkesin gözleri fal taşı gibi açıldı.  

Başağa Paris’te temkinli lakin kıymetli bir siyasi ve iyi bir müşteri gibi ağırlandı. Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ve Savunma Bakanı Florence Parly ile görüştü. Türk-Fransız kapışmasının gölgesinde iyi tokuşturma! Çift taraflı. Dahası Başağa, Fransız teknoloji firması Idemia Group ile güvenlik teknolojileri alanında mutabakat muhtırası imzaladı. 10 helikopter alımı için Airbus Helicopters’in CEO’su Bruno Even ile el sıkıştı. Anlaşma 6 adet H-135 ve 4 adet H-145 model helikopterin satışını öngörüyor. Satışa reklam olsun diye “Helikopterler organize suç ve terörle mücadele için kullanılacak” denildi. Airbus Libyalı mühendis, teknisyen ve uçuş ekibine eğitim kursu da verecek.
Başağa Thales Group ile de görüştü. Suçu azaltmak, İçişleri Bakanlığı’nın yeteneklerini artırmak ve yatırımları güvence altına almak için şehirler ve sınırların gözetimi alanında işbirliği olasılığını ele aldıklarını belirtti.  

Bu arada Total’in de çalışmalarını genişletmek için Libya Petrol Şirketi ile görüştüğü aktarıldı. Fransa’nın açıklanmayan içerikte teknik ve maddi destek sağlayacağı da belirtildi. 

Paris’le “Hafter’e yaptığınız askeri-siyasi yatırımların karşılığını bende görebilirsiniz” demeye getiren bir el sıkışma.

Başağa bir süre önce 'Bica' kod adlı insan kaçakçısı Abdurrahman Milad’ı yakalatarak Paris’e iyi bir ortak olabileceği mesajını vermişti. Fransız Büyükelçiliği de selama “Ve aleykümselam” karşılığını vermişti!
Başağa’nın Batı’nın desteğini ararken çalıştığı kanal burası: Güvenliğin temini ve kontrol dışı milislerin zapturaptı. Fakat bu zapturaptın iki anlamı var: İslamcı milislerin resmi güçlere dönüştürülmesi ki bunu tehlikeli bulan cephe hayli geniş. İkincisi radikal İslamcı gruplar ile rantın elden gitmesini istemeyen çeteleşmiş milislerin ezilmesi ki bunlar da silahlarını konuşturmaya hazırlar. Halihazırda her üç kategorideki milislerden Başağa’ya diş bileyenler çok. Fakat ‘güvenlik adamı’ şu sıralar göçmen akını ve terörist ithalinden hop oturup hop kalkan Avrupa’nın aradığı türden bir şey. Sanırım Paris’tekiler de “Türkiye ile bağları olmasa” diye hayıflanıyordur. Belli ki Fransızlar, Trablus kuşatması sırasında Fransa karşıtlığını şiddetiyle göstermiş birini olabildiğince üst düzeyde ağırlayarak Libya’da kaybettikleri etkiyi yeniden kazanmayı umuyor. Paris’te bu karşılamayı marttan beri bekleyen birinin de diyeceği “Ben Türkiye’nin adamı değilim” olmalı! 

Bu arada Trablus kanadının ana destekçileri Türkiye ve Katar ne yapıyor? Hasım cepheye göre Tunus’ta hayli mesafe kat eden siyasi süreci sabote etmeye çalışıyor. 23 Ekim’de Cenevre’de sağlanan ateşkes anlaşması yabancı milis güçlerin ve savaşçıların çekilmesini, hükümetle anlaşma çerçevesinde Libya’da bulunan askeri eğitmenlerin gitmesini öngörüyordu. Türkiye bu unsurları çekmedi. Tunus’ta siyasi çözüm aranırken Tacura’daki Ömer el Muhtar Eğitim Merkezi’nde devam eden program, Kuran tilaveti ve milli marşlar eşliğinde ilk mezuniyet töreniyle dünya aleme “Buradayız, gitmedik, gitmiyoruz” dedi. Katar vedaya hazırlanan Ulusal Mutabakat Hükümeti ile askeri bir anlaşma daha yaptı. Rusya ve BAE’nin Hafter tarafına desteği de sürüyor.
BM temsilcisi Williams müzakere sürecinin gidişatından umutlu olsa da tüm tarafların ateşkesi bozmaya hazırlanıyor olabileceğinden endişe ettiğini açıkladı. Williams’a göre her iki tarafa silah akışı devam ediyor, taktik yığınaklar yapılıyor, Trablus’ta silahlı gruplar arasında gerilim artıyor.
NATO sayesinde Libya birkaç ayda yıkıldı ve teröre teslim edildi ama barışa üç beş adım yaklaşması bile yıllar aldı. Geleceği de “Libyalıların dostları” sayesinde hâlâ karanlık. 


Fehim Taştekin Kimdir?

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Muhabirlik, editörlük ve dış haberler müdürlüğü yaptı. Ajans Kafkas’ın kurucu yayın yönetmeni olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya kadar İMC TV’de “Doğu Divanı”, “Dünya Hali” ve “Sınırsız” adlı programların yanı sıra MedyascopeTV ve +GerçekTV’de dış politika programları yaptı. BBC Türkçe’nin analiz yazarları arasında yer alıyor. Al Monitor ve Gazete Duvar’da köşe yazılarına devam ediyor. Kafkasya ve Orta Doğu üzerine saha çalışmaları yürüttü. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.