Arap dünyasında geçen hafta: Erdoğan kartları doğru oynuyor

Suudi Arabistan basınında geçen hafta en çok öne çıkan gündemlerden biri ABD ve Türkiye arasında bir 'muatabakat'a varıldığı yönündeki yorumlardı. Rai Al Youm, "Erdoğan, kartları ülkesinin çıkarları doğrultusunda oynamayı biliyor. ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına uymayacakları şeklindeki açıklaması ve Fırat’ın doğusundaki PYD mevzilerini vurarak; ABD’yi ortak bir Türk-Amerikan gücü için zorlamaya çalışıyor" diye yazdı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Uzun süredir gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinin ana gündem maddesi olduğu Arap basını, bu hafta da bu cinayetin yankılarına geniş yer verdi. Kaşıkçı cinayeti son dönemlerde sadece Arabistan yönetimindeki dengeler üzerindeki rolüyle değil, bölgesel ve uluslararası denklemlere etkisiyle çokça tartışılıyor.

Bazı gazeteler, bu cinayetle bağlantılı olarak Suudi Arabistan’da bir yönetim değişikliğini kaçınılmaz görürken, Suudi Arabistan basını "Suudi Arabistan’ın şeytanlaştırılmaya çalışıldığını ve hedef alındığını" savunmaya devam ediyor.

İran’a yönelik ABD ambargolarından sekiz ülkenin muaf tutulacağının açıklanmasından sonra, Arap basınında bu muafiyette en başta Türkiye’nin olacağı yazılıp çizilmeye başlandı. Bazı gazeteler bu muafiyetin altında, Kaşıkçı cinayetinin yarattığı atmosferin etkili olduğunu iddia etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de Fırat’ın doğusuna yönelik muhtemel bir operasyona dair çıkışları da Arap basınında öne çıkan konulardan biriydi. Genel kanıya göre, Türkiye ve ABD bu konuda bir 'mutabakata' varmış durumda.

Arap Dünyası’nın en çok izlenen haber kanalı El Cezire Televizyonu 22 yılı geride bıraktı. Geniş izleyici kitlesi üzerindeki etkisiyle Katar’ın en önemli 'silahı' konumundaki El Cezire, 22. yılını “azmimiz artıyor” sloganıyla kutlarken, El Cezire’ye karşı en sert tepkiler özellikle Suudi Arabistan, Mısır ve BAE medyasından geldi.

FIRAT’IN DOĞUSU İÇİN ABD’YLE UZLAŞILDI MI?

Suudi El Hayat gazetesi yazarı Samira El Mesalime, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son dönemlerde Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyona ilişkin açıklamalarını değerlendirdiği yazısında, bunun ABD ile varılan bir mutabakat sonucu olup olmadığını sorguladı:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 Eylül 2018 tarihinde Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ile Soçi’de görüşmesinden sonra imzaladığı İdlib anlaşmasının ‘ihtiyatlı’ başarısından sonra Suriye savaşıyla ilgili önceliklerini belirlemeye başladı. Bunu da, hiç de yeni olmayan ve kendi deyimiyle ‘Fırat’ın doğusundaki teröristler’e karşı savaş başlatacağını ilan ederek yaptı.

Bu öncelik de, Erdoğan’ın terör listesine aldığı geleneksel düşmanlarının Amerika Birleşik Devletleri ile olan müttefik ilişkisine rağmen, onları Fırat’ın doğusundan atmak için hazırlık yapmaktır. Amerika’nın müttefiklerine karşı yapılan bu açıklamalar bir çok soruyu da beraberinde getirmektedir. Bu sorulardan bazıları Kürt savaşçıların kendileriyle ilgili, bir kısmı da ABD ile olan işbirliklerinin ve ABD’nin onlara verdiği desteğin boyutu ile ilgili. Ayrıca, son dönemlerde Kürtler’in IŞİD karşısında aldıkları yenilgiler ve Deyr Ez Zor’dan IŞİD’e karşı savaştan çekilmeleri, görevlerinin yeniden şekillenmesi için mi yoksa Türkiye ile yapılan bir anlaşma çerçevesinde bu görevin sonlandırılması için mi, şeklindeki sorular da akla geliyor.”

CEZAYİR’DE BUTEFLİKA YENİDEN ADAY

Cezayir’de ülkeyi 1999 yılından bu yana yöneten Abdülaziz Buteflika’nın 2019 yılında yapılacak seçimlerde aday olacağının açıklanması geniş yankı uyandırdı. Birleşik Arap Emirlikleri’nin El Arab gazetesinin ünlü yazarlarından Hayrallah Hayrallah, Buteflika’ya ayırdığı köşesinde bu durumu Tunus’un eski devlet başkanı Habib Burgiba’ya benzetti:

“Uzun yıllar hizmet vermiş devlet adamlarının yaşları ilerlediğinde artık dinlenmeye çekilmeleri en doğal haklarıdır. Hata bu, bu tarz devlet adamları için bir mükâfattır. Tunus, eski devlet başkanı Burgiba’nın 1980’lerde görevden çekilmeyi reddetmesinin bedelini ağır bir şekilde ödedi. Burgiba yaşı ilerlemesine rağmen ve hem akli yönden hem de fiziki yönden güçsüzleşmesine rağmen görevini tam olarak icra edememeye başlamış ve sarayındaki akrabalarından bir grup kadının ve yönetimde görevli bazı kişilerin esiri olmuştu.

Abdülaziz Buteflika’nın yaşı 81’i geçti ve 3013’ten beridir koltuğa bağlı yaşıyor. Durumu da Burgiba’nın durumuna büyük oranda benziyor. Tabi Cezayir’in devlet başkanı Buteflika, Burgiba gibi bütün düşünme gücünü kaybetmiş değil.

Eğer Buteflika birçok sebepten kaynaklı geçmişin deneyimlerinden ders çıkarıp bunlardan faydalanamıyorsa, Burgiba’nın düştüğü tuzağa düşmekten kaçması için engelleyen sebepler ne? Bu sebepler, bir yandan iktidarın gücü, bir yandan da etrafındaki dar halkanın esiri olmak. İşte insan yaşça ilerlediği zaman artık çok da mantıklı kararlar alamıyor.”

KAŞIKÇI CİNAYETİ VE SİYASİ ETKİLERİ

Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı suikastının yankıları devam ederken, bu cinayetin bölge denklemleri üzerindeki etkilerinin nasıl olacağı da geniş bir şekilde tartışılmaya devam ediyor. Rai Al Youm gazetesi de, Cemal Kaşıkçı olayından sonra ABD-Türkiye ilişkilerinde daha fazla düzelme olduğunu, ayrıca Türkiye’nin bu cinayeti Suudi Arabistan’a baskı unsuru olarak kullandığını yazdı.

“Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi başkonsolosluğunda öldürülmesi, olayın bütün çirkinliğine rağmen Türkiye hükümeti için olumsuz bir durum teşkil etmedi. Bu olay Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin önemli ölçüde düzelmesinde etkili oldu. Dolayısıyla ilişkilerin düzelmesi de Türk Lirası’nın değer kazanmasına etki etti. Aynı şekilde İran’a yönelik başlayacak yaptırımlarda Türkiye’nin muaf tutulmasını ve ABD hazinesinin iki Türk bakana yaptırım kararının kaldırılmasında da rol oynadı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, kartları ülkesinin çıkarları doğrultusunda oynamayı biliyor. Erdoğan, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına uymayacakları şeklindeki açıklaması ve Fırat’ın doğusundaki PYD mevzilerini vurarak; ABD’yi ortak bir Türk-Amerikan gücü için zorlamaya çalışıyor.

Türkiye, gazeteci Cemal Kaşıkçı’ya yönelik çirkin suikasttan en fazla kazançlı çıkan taraflardan oldu. Zira bunu gerek siyasi gerekse de iktisadi kazanımlar için hem medyada hem siyasi arenada kullandı. Aynı şekilde İslam liderliği konusundaki rakibi Suudi Arabistan’a karşı baskı oluşturmak için kullandı.”

EL CEZİRE TELEVİZYONU 22 YAŞINDA

Arap Dünyası’nın en fazla izlenen haber kanalı olma özelliğini taşıyan Katar El Cezire televizyonu kuruluşunun 22. yılını “Azmimiz artıyor” sloganıyla kutladı.

Kuruluşundan bu yana sürekli tartışma konusu olan ve bölgedeki siyasi denklemlerde oldukça büyük bir rol oynayan El Cezire, Arap Baharı adı verilen süreç boyunca yaptığı yayınlarla daha fazla tartışmalı hale geldi. Suudi Arabistan’ın başını çektiği bazı ülkelerin Katar’a uyguladığı ekonomik ambargonun kalkması için öne sürülen şartlarda bile yer aldı ve kapatılması istendi.

El Cezire 22. yılını, aynı azimle yola devam edeceğine dair verdiği mesajla kutlarken, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır basını, kanalı çok sert bir şekilde hedef aldı. Suudi El Sabak gazetesinde Havva El Karni imzasıyla çıkan yazıda El Cezire televizyonunun 22. yılı için “El Cezire televizyonu… Fitnede 22 yıl” ifadeleri kullanıldı.

'TERÖR ADASI'

Mısır’ın “DMC” adlı uydu kanalı ise, El Cezire’yle ilgili “Terör Adası” ('Cezire' Arapça’da 'ada' anlamına gelmektedir) adlı bir belgesel yayınladı. 3 Temmuz darbesine karşı bir tavır almasından kaynaklı sürekli Mısır basınının ve yönetiminin hedefi olan El Cezire, belgeselde 'bölgede yıkıcı bir rol oynamak'la suçlandı.

BAE El Beyan gazetesi de, bölgede akan kanın, fitnenin ve bölünmelerin sebebi olarak El Ceaire televizyonunu işaret etti. Gazeteye göre, kanalın siyaseti 1996’daki kuruluşundan bu yana aynı olmasına rağmen, kanalın bu siyaseti hakiki anlamda Arap baharı sürecinde ortaya çıktı.