İran yaptırımlarına doğru: İran ambargosunun sessiz kazananı ve muaflar listesi

İran yaptırımlarına sayılı günler kala Trump yönetimi, ambargodan muaf tutulacak bazı ülkelerin olduğunu duyurdu. ABD’nin yaptırımlar öncesinde böyle bir tutum alması, şaşırtıcı olmasa da dikkatle incelenmeyi hak ediyor. Yaptırımların gelişini sakin bir biçimde izleyen Rusya’nın hiçbir şey yapmadan süreçten kazançlı çıkması güçlü bir olasılık.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - İran yaptırımları pazartesi günü devrede olacak. ABD eliyle İran’a uygulanacak ikinci yaptırım paketi petrol ihracatını hedef alıyor. Yaptırım paketindeki bu dinamik yalnızca İran’ı değil onunla petrol ticareti yapan ülkeleri de etkileyecek. Tam da bu nedenle ABD, yaptırımlar konusunda bazı ülkelere geçici olarak muafiyet tanıyacağını açıkladı. Muaf tutulanların yanında İran yaptırımları konusunda Avrupa ile beraber hareket eden ve Nükleer Anlaşmayı koruyan dünyadaki en önemli petrol üreticilerinden Rusya, yaptırımlardan ve bu politikadan en güçlü çıkacak ülke olabilir. Bunun yanında ABD’nin, ambargodan muaf tuttuğu ülkeler ABD politikasına dönük önemli ipuçları sunuyor.

RUSYA’NIN PETROL GÜCÜ VE OPEC İLE İLİŞKİLERİ

Rusya, doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla dünyadaki en önemli üreticilerin başında geliyor. Günlük 11 milyon varile yakın bir üretim yapan Rusya, Suudi Arabistan ile beraber dünyadaki en büyük iki üreticiden biri.

Altı çizilen üretim verileri, Rusya’nın yalnızca listelerde üst sıralarda yer almasını sağlamıyor, küresel enerji piyasaları denkleminde bunu önemli bir diplomatik koza da dönüştürebiliyor. Söz konusu durumun en önemli örneği 2016’da Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ile Rusya’nın anlaşarak petrol üretiminde kesintiye gitmesinde yaşandı. 2014’te petrol fiyatlarının ivmeli bir seyirle 120 dolardan 2016 başında 30 doların altına kadar gerilemesi petrol üreticileri için kırmızı alarma neden oldu. Dengelerin altüst olduğu bu dönemde küresel petrol arzının yaklaşık yüzde 40’ını sağlayan OPEC’in ne yapacağı en büyük merak konusuydu.

Suudi Arabistan öncülüğünde OPEC, üretimde kesintiye gidilebilmesi için OPEC dışı üreticilerin üretim kararının önemli olduğunu söylüyor ve işbirliği zemini arıyordu. Riyad açıklamaları boyunca aslında Moskova’yı işbirliğine davet ediyordu. Zira OPEC için en kötü senaryo, kendileri üretimi kısarken diğer büyük bir üreticinin, Rusya’nın, üretimi artırarak OPEC’in pazar payını elinden almasıydı. İşte bu noktada Rusya ile Suudi Arabistan defalarca görüştü. Rusya OPEC’in üretim kesintisi kararına katıldı ve fiyatlar yeniden yukarı yönlü bir seyir kazandı. Dolayısıyla OPEC, 2016’da Rusya gibi büyük bir üreticiyle işbirliği yapmadan fiyatları tek başına etkilemeyeceğini biliyordu. Taraflar arasındaki işbirliği, Rusya’nın petrol piyasasındaki gücünü göstermesi açısından en önemli örnek.

YAPTIRIMLAR VE RUSYA’NIN KAZANCI

Rusya, İran Nükleer Anlaşması imzalanma sürecindeyken defalarca tıkanan sürecin imdadına yetişen ülkeydi. Nükleer Anlaşma sonrasında İran ile ekonomik ve stratejik ilişkilerini geliştirmek isteyen Rusya, enerjiden ekonomiye İran ile işbirliği için kollarını sıvadı. Enerjinin yanında İran, Rusya açısından Ortadoğu siyasetinde etkin olmak için en önemli kalelerden biri, silah satışı da cabası. Değinilen faktörler uyarınca Rusya her zaman İran Nükleer Anlaşması’nın geçerliliğini savundu ve yaptırım kararına tepki gösterdi. Bu politika, Rusya’nın İran’a “senin dostun benim” mesajı vermesi açısından kritik. Sınırlı ekonomik gücüne rağmen Rusya, diplomatik manevralarla Ortadoğu siyasetinde yola yalnız değil İran ile devam etmek istiyor.

Diplomatik olarak Rusya’nın elini güçlendiren diğer önemli bir unsur, Moskova’nın petrol üretimindeki gücü. 23 Eylül’de Cezayir’de yapılan OPEC ve OPEC dışı üretici ülkeler toplantısında Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak’ın Suudi Arabistan Enerji, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı  ve OPEC Başkanı Halid el-Falih’in yanında baş köşede oturması da bunu gösteriyordu.

İran petrol ambargosu İran’ın küresel piyasaya aktardığı günlük 2.5 milyon varillik petrolün piyasadan aşamalı olarak çekilmesi anlamına geliyor. İşte bu noktada fiyatların tırmanmasını önlemek için eksilen arzı tamamlamak şart. Suudi Arabistan en iyi ihtimalle 1 milyon varil artış yapsa da İran’ın açığını kapatamaz.

Öte yandan Rusya bu yeni koşullar altında anlaştığı orandan daha düşük üretim yapmayı da seçebilir. Şimdi hem OPEC hem de Suudi Arabistan, ilk olarak destekledikleri İran ambargosunun piyasayı sarsmaması için Rusya’nın üretimini düşürmemesini sağlamalı. Ancak yapılacaklar listesi bununla bitmiyor, Rusya’nın üretim artışına da ikna edilmesi gerekiyor.

Rusya ekonomisi için petrol hayatî ve neden üretim artışı yapmasın, diye sorulacak soruya Rusya dış politikasında diplomasi ve siyasi çıkarın, genel olarak ekonomik alandan daha önde olduğunu hatırlatmak gerekiyor. OPEC, ABD ve Rusya petrol üretim müzakerelerinde Kremlin’in petrol üretim kartıyla neler kazanabileceğinin, nasıl imtiyazlar almak istediğinin listesini yaptığı Moskova’da, en çok konuşulan konu başlıklarından da birisi.

MÜTTEFİKLER AMBARGODAN ŞİMDİLİK MUAF

ABD son yaptığı açıklamada sekiz ülkenin 5 Kasım’da devrede olacak İran ambargosundan muaf tutulacağını açıkladı. Ülke isimleri paylaşılmadı. Ancak Beyaz Saray’a yakın kaynaklara göre Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya ve Türkiye yaptırımlardan muaf ülkeler. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, kendilerine henüz resmi tebligat yapılmasa da Türkiye’nin ambargodan muaf tutulduğunu öğrendiklerini ifade etti. Diğer ülkelerden henüz bir açıklama gelmedi.

Japonya ve Güney Kore, İran’dan petrol alan en önemli iki Asya Pasifik üyesi. İki ülke de yaptırımlardan geçici muafiyet talebinde bulundu. Tokyo ve Seul, petrol açısından alternatif bir üreticiye ulaşmalarının zaman alacağını, İran ile anlaşmaları olduğu bir anda petrol alımını durdurmalarının rafineriler başta olmak üzere kendileri için telafisi zor zararlara neden olacağını Washington’a iletti. Bu çerçevede iki ülkenin listede olması şaşırtıcı değil.

ABD daha önce hedefinin İran olduğunu ve kendi müttefiklerinin bundan zarar görmemesi için kendilerine iletilen talepleri incelediklerini ifade etti. Japonya ve Güney Kore’nin, ABD’nin Asya Pasifik’teki en önemli ve vazgeçilmez iki ortağı olduğu dikkate alındığında ülkelerin talepleri ve ABD’nin önceki açıklamaları uyarınca listede olmaları bekleniyordu zaten.

ABD: ÇİN İLE HİNDİSTAN CEPHESİNE VE ÇİN PROPAGANDASINA HAYIR

ABD’nin muafiyet listesinde dikkat çeken diğer iki ülke Çin ve Hindistan. Çin ve Hindistan ABD müttefikleri arasında yer almıyor. Son dönemde Hindistan ile ABD arasında bir yakınlaşma olsa da Asya’da Hindistan değil Pakistan ABD’nin en yakın ortağı. ABD’nin Çin ile ilişkilerine bakıldığındaysa sallantılı bir hal içinde oldukları biliniyor. Son olarak Washington ve Pekin birbirlerine karşı merkantilizmi andıran gümrük duvarları politikasıyla ticari bir savaşa tutuştu. Buna rağmen ABD’nin bu iki ülkeye muafiyet sağlaması “neden?” sorusunu gündeme getiriyor.

ABD, Asya Pasifik’te Çin ile örtülü, bazen de açık bir etki alanını artırma rekabetine giriyor. İşte bu noktada İran’dan petrol alan iki büyük Asya ekonomisini İran yaptırımlarıyla karşısına almak istememiş olabilir. Çin’i sınırlandırmak için Asya Pasifik bölgesine Hindi-Pasifik adını koyan ve bunu bir strateji haline getiren ABD, Hindistan’la bağını güçlendirerek Çin’e karşı bölgede önemli bir aktörü yanına çekmek istiyor. Bu bağlamda en son isteyeceği şey, Çin ve Hindistan’ın kendi aralarındaki sorunları rafa kaldırarak İran yaptırımları konusunda ABD’ye karşı birleşmesi. Böyle bir olasılık sadece İran yaptırımları konusunda değil ABD’nin Asya Pasifik politikası açısından da sorunlara neden olacaktır. Özetle ABD bu hamleyle Hindistan ile Çin’in şimdilik kendisine karşı ortak bir cephede yer almasına engel oldu.

Washington’ın Pekin’i de muaflara dahil etme sebebi ise Çin’in küresel politikada, ABD’nin hedefi İran değil biziz demesini önlemek. Yani bir hamle ile ABD hem Hindistan-Çin karşı cephesinin hem de Çin’in ABD’ye karşı yapacağı olumsuz propagandasının önünü kesti.

Özetle Trump, İran ambargosu ile İran’ı köşeye sıkıştırırken müttefiklerini yanında tutmanın ve karşı bir blokun oluşmasını önlemenin derdinde. Sessiz bir biçimde süreci Kremlin’den izleyen Putin ise bir yandan Ortadoğu’da İran kalesini korumanın keyfini yaşarken diğer yandan OPEC ile yapılacak pazarlığı sabırsızlıkla bekliyor.