YAZARLAR

Carlo Mazzone’ye veda

Seksen altı yıllık ilham verici bir koşuydu onunki. Dün nefesi kesildi. Ve o her şeyden önce bir Romanista’ydı. Gelenekçi ve özgürlükçü bir Romanista. 

Önce futbolcu, ardından teknik direktör olarak neredeyse tamamen futbolla geçen bir hayat… Carlo Mazzone, 86 yaşında o hayata veda etti.

Serie A’da yeni sezonun başlamasına saatler kalmıştı. Son şampiyon Napoli, Frosinone deplasmanında sahaya çıkacaktı ki, çok kısa bir süre kendilerinin de teknik direktörlüğünü yapan, Serie A’nın ise 791 maçla en çok görev yapan teknik direktörü için saygı duruşu vaktiydi artık.

Mazzone, Serie A’yı hiç kazanamamıştı. Buna rağmen İtalya futbolunun yetiştirdiği en büyük teknik direktörlerden biriydi. Büyüktü, çünkü kendine hastı ve ilham vericiydi. Onun bu özelliği, oyunun gördüğü en büyük isimleri de etkileyecek ve belki de futbolun dönüşümünde dolaylı olarak pay sahibi olacaktı.

Futbolculuğunda dört, teknik direktörlüğünde ise on iki takımda görev yapsa da, iki takımın yeri onun için hep ayrıydı: Roma ve Ascoli. Bir savunma oyuncusu olarak kariyerinin neredeyse tamamını geçirdiği takım olan Ascoli’de futbolu bırakmış, aynı zamanda ilk teknik direktörlük deneyimini de orada yaşamıştı. Öyle ki, bugün siyah-beyazlıların stadında bir tribün onun adıyla anılıyor.

Ama Mazzone, her şeyden önce bir Romanista’ydı ve hep öyle kalacaktı. Doğduğu ve futbola başladığı şehrin takımının formasını ligde yalnızca iki kez giyebilmişti, ama sarı-kırmızılılara yıllar sonra teknik direktör olarak dönecek ve en büyük hayâlini gerçekleştirecekti. 

TOTTİ’Yİ ARMAĞAN ETTİ

1993-1996 arasında çalıştırdığı Roma’ya tarihinin en büyük başarılarını tattıramadı belki Mazzone, ligde iki kez beşinci, bir kez de yedinci oldular. Ama en büyük efsanelerinden birini Roma’ya hediye etti: Francesco Totti. Henüz 16 yaşındayken, genç takımdan A takıma yükselme fırsatını ona veren Mazzone’ydi. 

Öyle ki, kulüp yönetimi o dönemin Avrupa futbolundaki en gözde yeteneklerinden biri olan Jari Litmanen’i transfer etmek isterken, Mazzone onlara şu sözlerle karşı çıkıp transferin gerçekleşmesine mani olmuştu: “Siz delirdiniz mi? Elimizde zaten bir altın madeni var. Paranızı çöpe atmak mı istiyorsunuz?”

Totti de yolunun Mazzone’yle kesişmesinin onun hayatında ne kadar önemli bir yeri olduğunu hiçbir zaman unutmadı. Ustasının sekseninci yaş gününde sosyal medya hesabından paylaştığı şu mesaj, Mazzone’nin onun için ne ifade ettiğini çok iyi anlatıyordu: “Hocam, seninle 16 yaşında tanıştım, henüz bir çocuktum! Beni hem bir erkek hem de bir futbolcu olarak büyüttün. Beni savundun, zorladın ve zor bir yaşta başımı omuzlarımda tuttun. Sen orada olmasaydın, kim bilir kariyerim ve hayatım nasıl olurdu? Ama sen oradaydın ve senin gibi harika bir insanla tanıştığım için kendimi şanslı, onurlu ve gururlu hissediyorum. Bugünün futbolunda çok fazla Carletto Mazzone gerekirdi!”

VE DİĞERLERİ…

Fakat elbette Mazzone’nin dokunduğu ve üzerinde büyük bir iz bıraktığı tek isim Totti değildi. Antonio Conte de Lecce’de forma giydiği yıllarda çalıştığı Mazzone’den çok etkilenmişti. İtalya Futbol Federasyonu’nun Onur Listesi’ne adını yazdırdığı törende, “Giovanni Trapattoni, Arrigo Sacchi, Carlo Ancelotti ve Dino Zoff gibi birçok şampiyon teknik direktörle çalıştım,” demişti Conte ve eklemişti: “Aynı zamanda bana çok şey öğreten Carlo Mazzone ile de çalıştım. Kariyerimin en önemli ânında, genç bir futbolcuyken ödül-ceza yöntemiyle bende iz bıraktı. Ona sonsuza dek teşekkür edeceğim, çünkü o olmadan bugün olduğum kişi asla olamazdım.”

1999’da Mazzone, Perugia’nın başına geçmişti. Kendi yöntemleriyle burada da bir rekor elde etmiş ve kırmızı-beyazlı kulübün çılgın başkanı Luciano Gaucci’nin yönetimi altında bir sezonu tamamlayabilen ender teknik direktörlerden biri olmuştu. Ancak ertesi sezon, Brescia’dan bir telefon alan ve mavi-beyazlılara katılan Mazzone’nin burada birden fazla isimle yine çok önemli buluşmaları olacaktı. Başta Roberto Baggio’yla olmak üzere…

Bir önceki yıl Inter’de sönük geçen bir sezonun ardından Baggio’nun futbol hayatının artık bittiği düşünülüyordu. Mazzone ise aynı fikirde değildi. Brescia’nın o zamanki sahibi Luigi Corioni’ye, “Neden Baggio’yu Brescia’ya getirmiyoruz?” diye sordu. İkilinin buluşması bu sorunun ardından gerçekleşti. Bu Baggio için hayatının buluşmasıydı, Mazzone ile ikinci baharını yaşayacaktı.

Kariyeri boyunca idare edilmesi zor bir oyuncu gözüyle bakılan Baggio için, “Onu yönetmek çocuk oyuncağıydı. Pazar günleri kazanmamı sağlıyordu” diyordu Mazzone. Baggio ise belki de tüm futbol hayatı boyunca aradığı teknik direktörü, ancak kariyerinin sonunda bulabilmişti. 

Özellikle millî takımda büyük sorunlar yaşadığı ve son olarak kendisini İtalya’nın Euro 96 kadrosuna dâhil etmeyen Arrigo Sacchi için, “Taktiğin futbolculardan daha önemli olduğunu kanıtlamak istedi, ama çeyrek finale bile çıkamadı” demişti Baggio ve eklemişti: “Teknik direktörlere karşı bir garazım yok, ama yanında rahat hissettiğim tek kişi, futbolcularıyla rekabet etmeyen, özgür ve başarılı bir adam olan Carletto Mazzone’dir.”

Baggio’nun bu açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, Mazzone’nin en büyük alâmetifarikası, oyuncularıyla kurduğu samimi ikili ilişkilerdi. Maç içinde bir oyuncusunu azarlarken dahi bunun eğlenceli bir yolunu bulabilecek ustalıktaydı. Bunun en meşhur örneklerinden birini Roma’nın ve İtalya’nın eski sol beklerinden Amedeo Carboni anlatıyor. Roma’da sık sık atağa katıldığı bir maçta Mazzone’nin kendisini kenara çağırdığını ve aralarında şu diyaloğun geçtiğini aktarıyor Carboni:

- “Amedeo, bugüne dek kaç maç oynadın?”

- “350 maç, hocam.”

- “Peki kaç gol attın?”

- “Dört tane.”

- “Öyleyse nereye gittiğini sanıyorsun Amedeo? Savunmaya geri dön!”

Mazzone’nin Brescia deneyiminde, İtalyan futbolu aynı zamanda en büyük oyun kurucularından birini de kazanmıştı. Her ne kadar futbolseverlerin büyük çoğunluğu, Andrea Pirlo’yu savunma önünde “regista” rolünde ilk olarak Carlo Ancelotti’nin Milan’ında seyretseler de, ona bu rolü Brescia’da ilk olarak veren Carlo Mazzone’ydi. Forvet arkasında Baggio’yu kullandığı için, Pirlo’nun oyun görüşünden ve top tekniğinden daha geride faydalanabileceğini düşünmüştü. Ve bu, onun yalnızca insan yönetimi konusunda yetenekli bir teknik direktör değil, aynı zamanda etkileyici bir taktiksel içgörüye sahip olduğunu da gösteriyordu.

Öyle olmasa, herhâlde bugünün en büyük teknik direktörü Pep Guardiola’nın da üzerinde derin etkiler bırakamazdı. Yine Brescia’da birlikte çalışma fırsatı bulan ikilinin arasında öyle bir ilişki kurulur ki, Barcelona’nın başındaki ilk sezonunda Şampiyonlar Ligi finaline Mazzone’yi davet eder Guardiola, kupayı kazanınca da ona ithaf eder.

GELENEKÇİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR ROMANİSTA

Mazzone’nin futbol hayatını en iyi tanımlayan kelimelerden biri de tutkudur. Futbola olan tutkusunun en fazla açığa çıktığı anlardan biri ise 30 Eylül 2001’deki Brescia-Atalanta maçıdır. Konuk ekibin 3-1 önde götürdüğü karşılaşmada kale arkasındaki Atalanta taraftarları maç boyunca Mazzone’ye hakaretler eder. Ardından Baggio’nun uzatma dakikasında attığı golle Brescia skora dengeyi getirir ve Mazzone kelimenin tam anlamıyla çıldırır. Yaşına bakmadan Atalanta taraftarlarının olduğu tribünün önüne doğru tam yetmiş metre depar atar ve onlarla alay eder. Bu aynı zamanda Serie A’nın en ikonik anlarından biri olur.

Dün akşam Newcastle United maçının ardından kameralar karşısına çıkan Pep Guardiola’nın üzerinde işte o koşunun illüstrasyonunun bulunduğu bir tişört vardı. “Ben ve ailem için üzücü bir gün,” dedi Guardiola. “Bay Mazzone, Brescia’da antrenörümdü. İtalya’dayken benim için bir baba gibiydi. Bir arkadaşım bana bu tişörtü geçen yıl göndermişti ve bugün onu giyme günü.”

Seksen altı yıllık ilham verici bir koşuydu onunki. Dün nefesi kesildi. Ve o her şeyden önce bir Romanista’ydı. Gelenekçi ve özgürlükçü bir Romanista. Ama gördüğüm kadarıyla kendisine en güzel vedayı ikinci kulübü etmiş. O yüzden Ascoli’nin veda busesiyle bitirelim:

“Bugün siyah-beyaz tarihin bir ikonu aramızdan ayrılıyor. O, başka bir çağın antrenörü. Dürüstlüğü, insanlığı ve sadeliği başlıca hasletleri hâline getiren olağanüstü bir adam. Güle güle Carletto, güle güle büyük adam!”


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.