YAZARLAR

Bir lâf ü güzâf: Erken seçim tartışmaları

Ortada “erken seçim senaryoları” falan yok. Elimizde bu konu ile ilgili bir bardak suda fırtına kopartmamıza imkân verecek iki ihtimâl bile yok; daha önce de dediğim gibi, zaten topu topu iki ihtimal vardı, artık o da kalmadı: Millet İttifakı bileşenleri TBMM’ye getirilecek erken seçim kararına destek vermeyeceklerini beyan ettiler. Geriye sadece Cumhurbaşkanı’nın fesih yetkisi kalıyor. Lâf ü güzâf derken de bunu söylemeye çalışıyorum işte.

Yahya Kemal Eski Şiirin Rüzgâriyle[1] kitabındaki Gazel’inde “Elhân duyulmadıkça belâgat giran gelür. Lâf ü güzâftan mütehassıl kesel gibi” der. Erken seçim diliyle tercüme edecek olursak, üstad der ki ortada bir seçim kararı olmadıkça seçimlere dair janjanlı basın açıklamaları, haberler insanlara gevezelikten doğan bir uyuşukluk gibi bunaltıcı ve ağır gelecektir.

Bir dakikanızı istirham edeceğim, sizinki de lâf mı, elbette bu şiirin seçimlerle ilgisi yok. Yahya Kemal kendi poetikasını yine bir şiirle ortaya koyar ve şiirde şekil mükemmelliği ve söz ahengi arasındaki rabıtayı vurgular. Ona göre “halis şiir nâdir bir madendir. Şiir güfteden önce bestedir. Mısralarında nağme hissedilmeyen bir manzume sadece bir güftedir nesir sahasına atılmalıdır.” Yukarıdaki şiir de bu anlayıştan mütehassıldır.[2] Konumuza dönelim.

Erken seçim üzerine yürütülen tartışmaları bir gevezelik, havanda su dövme, bir lâf ü güzâf olarak adlandırmamı, bu konu üzerine düşünmenin boş, saçma olduğunu düşündüğüm şeklinde yorumlamamanızı istirham ederim. Konu elbette önemli. Ben sadece, seçimler tam zamanında mı (18 Haziran 2023 Pazar) yapılacak yoksa erkene mi alınacak (son dedikodulara göre 16 Nisan 2023 Pazar) tartışmalarını Vladimir ve Estragon’un kerameti kendinden menkul Godot’yu beklemelerine döndürmenin anlamsızlığını vurgulamaya çalışıyorum.

Seçimleri erkene almanın sadece ve sadece iki yolu var. Lakin iki ihtimâl bile yok; vardı da kalmadı daha doğrusu. İlk yol Cumhur İttifakı’nın teklifi ve Millet İttifakı’nın kabulüyle bir seçim kararının alınmasıdır; daha doğrusu alınmasıydı. MHP’nin -2002 seçimleri öncesinde Başbakan Ecevit’e yaptığı gibi- son anda Erdoğan’a rest çekerek Türkiye’yi seçime götürmesi gibi bir ihtimâl olmadığı gibi, Erdoğan’ın AKP aracılılığıyla TBMM’ye seçim kararı aldırması gibi bir olasılık da söz konusu değil. Değil çünkü, Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki kalibresi bu kararı almaya kâfi değil, böylesi bir karar ancak ve ancak CHP ve müttefiklerinin rızasıyla vârit olacaktır.

Mühürsüz Referandum (2017) sonrasındaki mevcut prosedürlere göre (Anayasa’nın 116 Maddesi), erken seçim için Meclis’in beşte üç çoğunluğu -360 mebus- gerekmekte. TBMM’nin politik ahvâli ise buna uygun değil: AKP’nin 286, MHP’nin ise 47 milletvekili bulunuyor; yekunu 333 eder. Karar için 27 elin daha kalkmasına ihtiyaç var. Yani bir seçim kararı alınacaksa muhalefetin de evet demesi şart. Deniz Zeyrek Sözcü gazetesindeki köşesinde Kılıçdaroğlu’na bu konuyu sorduğunu ve Kemal Bey’in bu karara destek olmayacaklarını söylediklerini aktarıyor. Velhâsıl-ı kelâm, artık bu yol kapanmıştır; ihtimâl dahilinde değildir. Muhalefetin seçimleri sadece iki ay erkene aldırmaktan bir çıkarı olmayacağı için fikirlerini değiştireceklerini düşünmek de -görünür gelecekte- anlamlı değil.

Geriye tek bir yol ve bir tek ihtimâl kalıyor: Erdoğan’ın bizzat Anayasa’nın 116 Maddesine dayanan “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” şeklindeki yetkisini kullanarak TBMM’yi feshetmesi ve yeniden aday olması.

Böyle bir kararı da muhalefetin engellemesine imkân yok; mevcut Anayasa Erdoğan’a bu yetkiyi vermekte. Konunun muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınacağını düşünmek bile komik; zira hukukî olarak da mümkün değil. Erdoğan’ın fesih yetkisini kullanmasının akabinde Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim kararı alarak yeni seçim için bir takvim belirlemesi kararı Anayasa Mahkemesine götürülebilecek bir karar değildir. Anayasa’nın 79. Maddesi “Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurul[amayacağını]” belirtmektedir.

Sonuç olarak ortada “erken seçim senaryoları” falan yok. Elimizde bu konu ile ilgili bir bardak suda fırtına kopartmamıza imkân verecek iki ihtimâl bile yok; daha önce de dediğim gibi, zaten topu topu iki ihtimal vardı, artık o da kalmadı: Millet İttifakı bileşenleri TBMM’ye getirilecek erken seçim kararına destek vermeyeceklerini beyan ettiler. Geriye sadece Cumhurbaşkanı’nın fesih yetkisi kalıyor. Lâf ü güzâf derken de bunu söylemeye çalışıyorum işte.

Cumhurbaşkanı, 2023 yılı başında maaşlara yapılacak zam sonrasında ekonomide yaşanacak düzelmeyi fırsat bilerek seçimleri erkene alacak mı; Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, Suudi Arabistan ve Azerbaycan'dan gelecek maddi yardımları fırsat bilecek mi; 2023 Haziran’ından sonra kamu maliyesinde ortaya çıkacak bozulma, bütçe ve dış ticaret açığının ekonomik etkileri görülmeden seçimlere gidecek mi; yoksa, erken seçim kararı alarak Millet İttifakı’nı bir an önce cumhurbaşkanı adayını belirlemek zorunda bırakacak böylece Millet İttifakı da adayını alelacele belirleyeceği için seçimleri kaybedecek mi? Bunlar birer “seçim senaryosu” değil, “papatya falı”.

Papatyaları ziyan etmeyin; ha nisan ha haziran, eni sonu “küllü nefsin zaikatü’l-mevt.”

Keyifli günler…

NOTLAR:

[1] Yahya Kemal (1962). Eski Şiirin Rüzgârıyle, Yahya Kemâl Külliyatı (2), İstanbul: Baha Matbaası, s.39. Şiir günümüz Türkçesiyle “Nağmeler duyulmadıkça güzel sözler boş laftan doğan gevşekliğe benzer bir ağırlık sıkıntı verir” anlamındadır.

[2] Yahya Kemal’in bu şiiriyle ilgili değerlendirmeler için Bkz.: Gencay Zavotçu. (2003), “Yahya Kemâl Beyatlı’nın Neo-Klasik Şiirleri”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi  Cilt 6, Sayı: 2,  ss. 137-143. Harun Öğmüş, “Vefatının 50. Yılında Büyük Şair Yahya Kemal” Yüzakı, 13 Kasım 2008. Fahri Kaplan. (2016), “Besteye Dönüşen Söz: Yahya Kemal’in İki Gazelini Birer Poetik Metin Olarak Okumak” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt: 9, Sayı: 43, ss. 326-332.


Mete Kaan Kaynar Kimdir?

1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir. Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.