YAZARLAR

Aynalı Pasaj... Bilim, ödüller ve sevindiren bilgiler

Nobel Edebiyat Ödülü, her yıl pek heyecan uyandırıyor Türkiye’de. Oysa en nesnellikten uzak ve konjonktürel ve politik ödül edebiyat ödülüdür Nobel’de. Bu yıl ödülü alan Annie Ernaux’yu ben de okuduğumda sevdim, ama tam da yarışın, yarıştırmanın uygun olmadığı edebiyat alanında verilen bir ödülün isterik bir heyecan uyandırması beni şaşırtıyor.

Nobel Ödülleri’nin bilim dallarında verilenlerini çok önemserim ve çoğunu da sevinçle karşılarım. Pozitif bilimlerdeki gelişmeleri takip ederken oryantasyon sağlar bu ödüller bana. Bir daldaki araştırmaların yoğunlaştığı bir ya da birkaç alanı işaret ederler. Bazı ödül sahipleri, takip ettiğim bilim insanları olunca da kendimden de memnun olurum. Edebiyat ödülünü ise zaman zaman fazla politik ya da konjonktürel (ya da ikisi birden) bulurum. Bir de aslında zaten, edebiyat kadar öznel bir üretimin yarıştırılmasından yana değilimdir.

Bu yılın Nobel Fizik Ödülü, üçü de quantum fiziği alanında araştırmalar yapan bilim insanlarına verildi. Ödül, Fransız Alain Aspect, ABD’li John F. Clauser ve Avusturyalı Anton Zeilinger arasında eşit olarak paylaştırıldı. Üçü de ödülü dolanık fotonlarla (entangled photons) yaptıkları, Bell eşitsizliğini saptayan ve quantum bilişim bilimine öncülük eden deneyleri için aldılar. Üç bilim insanının üçü de, ayrıldıkları zaman da bir bütünmüş gibi davranan parçacıkların quantum dolanıklık durumu ile çığır açan deneyler yapmaktadır. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nin açıklaması böyle. Haberde Anton Zeilinger adını görünce çok sevindim. Quantum fiziğine dair ilk okumalarımı Anton Zeilinger’den yaptım ben. Kolay değildi ilk başta quantum fiziğini anlayabilmek. Fakat Anton Zeilinger, anlatmayı da bilen bilim insanlarından biridir, yazardır da.

Alain Aspect, John F. Clauser ve Anton Zeilinger

Nobel Tıp Ödülü’nü ise, bu yıl, İsveçli evrim araştırmacısı Svante Pääbo aldı. Çok sevindim buna da. Evrim araştırmaları beni hep çok heyecanlandırır. Hekim ve biyolog olan Svanta Pääbo, bilim çevrelerinde paleogenetik alanının kurucusu olarak kabul ediliyor ve Neandertal akrabalarımızın DNA dizilimini çözen bilim insanıdır. Pääbo, bu araştırması ile Afrikalı olmayan insanların Neandertal akrabalarımız ile yüzde 1 ile 3 oranında ortak DNA'sı olduğunu kanıtladı. Leipzig’teki Max Planck Evrim Antropolojisi Enstitüsü’nün başkanı olan Svanta Pääbo, soyu tükenmiş organizmalar üzerindeki deneyleri analiz eden paleogenetik alanındaki çalışmalarını Almanya’da sürdürüyor.

Svante Pääbo

Nobel Kimya Ödülü de, bu yıl üç bilim insanı arasında paylaştırıldı. ABD’li Karl Barry Sharpless, Carolyn Ruth Bertozzi ve Danimarkalı Morten Meldal’a ödül, Click kimyası ve doğal biyokimyasal işlemlere müdahale etmeden canlı sistemlerin içinde meydana gelebilecek kimyasal reaksiyonu işaretleyen; bioortogonal kimyanın gelişimine katkılarından ötürü verildi. Bu, Karl Barry Sharpless'e verilen ikinci Nobel ödülü. İlkini 2001’de almıştı. Bioortoganal kimya da, Click kimyası da kimya biliminin görece yeni alanları ve bu alanlardaki araştırma ve keşifler tıp alanında, örneğin kanser tedavisinde büyük aşamalar kaydedilmesinin önünü açıyor.

Karl Barry Sharpless, Carolyn Ruth Bertozzi ve Morten Meldal

Her yıl Nobel Bilim Ödülleri dağıtıldıktan sonra, kamuoyunda uyandırdığı cılız ilgiye bakarak Türkiye’nin bu bilimsel gelişmelerin neresinde olduğunu, ülkemizde bilim eğitiminin düzeyinin hangi seviyede olduğunu düşünürüm. Açıkçası durum pek parlak değil gibi geliyor bana.

Ödül gerekçelerinin işaret ettiği bilimsel gelişmelerden duyduğum sevince böylesi bir de hüzün eşlik ediyor işte.

Ama Nobel Edebiyat Ödülü, her yıl pek heyecan uyandırıyor Türkiye’de. Oysa en nesnellikten uzak ve konjonktürel ve politik ödül edebiyat ödülüdür Nobel’de, dediğim gibi. Bu yıl ödülü alan Annie Ernaux’yu ben de okuduğumda sevdim, ama tam da yarışın, yarıştırmanın uygun olmadığı edebiyat alanında verilen bir ödülün isterik bir heyecan uyandırması beni şaşırtıyor. Açıkçası, bu ödül sebebiyle gelen popülerleşme de beni rahatsız ediyor. Bir süre uzak duruyorum ödülü alan yazardan. Üstelik, dünya ve Türkiye edebiyatından çok sevdiğim ve bu ödülü almadan ölmüş öyle çok yazar var ki, hoş karşılamıyorum bu ödülün bir yazar aristokrasisinin nişanı gibi görülmesini. Ki çünkü asla bir nişan, bir nitelik işareti değil bu ödül, olamaz. Sadece parası iyi. Ha, bakın o işe yarar işte.

Annie Ernaux

İnsanı sadece edebiyat mı anlatır?

Çoğu insan, hikâyesini edebiyatın anlattığını söyler. Doğrudur, edebiyat insanı, dolayısıyla toplumu anlamanın en iyi yoludur. En iyi yollarından biridir, diyeyim ben, iyisi mi. Çünkü pozitif bilimler de, insanı (da) anlatır, çözümler, tarif eder, tarihini, oluşumunu yazar. Bunlar da insanın hikâyesidir. Ne olduğu, nereden geldiği, nereye gittiği…

Bilimsiz, pozitif bilimsiz felsefe olmaz, pozitif bilimsiz dünya görüşü inşa edilemez. Evrene, dünyaya ve canlılığa bilimsel bilgi ve bu bilginin beslediği bir imgelem ile bakmayan, bu bakıştan beslenmeyen bir dünya görüşü eksiktir, noksandır ve aşırı ideolojiktir.

Bilimsel bilgi, iyi edebiyatı da besler, sağlamlık ve derinlik kazandırır.

Bilime, sinizmle bakan bir edebiyatçı tavrı ve edebiyat ideolojisine ben de sıcak bakamam.

Annie Ernaux ve bireyin kahramanlaşması

Annie Ernaux’nun Seneler’ini okudum ve çok da beğendim. Özellikle kendi hayatını dürüstçe ortaya koyması, edebiyatının merkezine ama dünyanın ve ülkesinin tarihinin arasına bir yere yerleştirmesi, insanı toplumsal koşullarca belirlenmiş olarak (Marx) kahramanlaştırması çok hoşuma gitti, sevdiğim bir anlatım ve kurgusallaştırma tarzıdır bu. Affettiricidir insanı. İyi oldu bu yıl Nobel ödülünün Annie Ernaux’ya verilmesi. Hem para kazandı hem de iyi bir edebiyatçının reklamı olmuş oldu.

İyi ki doğmuşlar

Bugün bilim tarihinden iki önemli şahsiyetin doğum günü. Kimyager Emil Fischer, 1852 yılında bugün doğdu. Klasik organik kimyanın kurucusu kabul ediliyor Emil Fischer ve 1902 yılında Nobel Kimya Ödülü’nü almıştır.

Emil Fischer

1879’da bugün ise fizikçi Max von Laue doğdu. Röntgen ışınlarındaki kesişme ve örtüşmeyi keşfederek maddenin atomik yapısının araştırılmasında bir kilometre taşı koydu. 1914’te Nobel Fizik Ödülü’nü aldı.

Max von Laue

Haftanın şarkısı

1835 yılında bugün doğan ünlü Fransız besteci Camille Saint-Saëns’dan vokal ve piyano için Danse Macabre


Ahmet Tulgar Kimdir?

Ahmet Tulgar, İstanbul'da 1959 yılında doğdu. 35 yıldır gazeteci ve edebiyatçı olarak yaşıyor. Çalıştığı yayınların bazıları sırasıyla Sabah, Güneş, Nokta, Milliyet, Akşam, Vatan, Birgün, Cumhuriyet oldu. Makale ve denemeleri Şehrin Surlarındalar (1992), Tam Yakalandığımız Yerden (2004), Ne Olmuş Yani? Korsan Yazılar (2005), Ben Onlardan Biriyim (2007), Diller Çehreler Barış (2010), Henüz Zaman Var (2013), Bakışın Ritmi (2020), söyleşileri Mahallede Herkes Kahramandır (2004) adlı kitaplarda toplandı. Evsiz Ülke Hikâyeleri (1989), Birbirimize (2009), Duygusal Anatomi (2015), Trajik Nüans (2016), Bakmadığınız Bir Yer Kalmıştı (2018), Arzunun Serbest Dolaşımı (2021) adlı altı öykü kitabı, Volkan'ın Romanı (2006), Çocuklar ve Canavarları (2012) adlı iki romanı yayımlandı.