YAZARLAR

Anayasa görüşmesi: Kadınlar ve siyaset şimdilik ortaklaştı

Millet İttifakı, güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatına varmış bileşenlerini ittifakın kararına uymak ve kendi milletvekilleri dahil olmak üzere rıza üretmeye girişmeli. Hedef oylamaya katılmamak olmalı. Emek Özgürlük Hareketi bileşenleri de bu konuda aynı tutumu takındığında hem anayasada ayrımcılık, hak ihlali ve nefret suçu tehlikesinden kurtulmuş oluruz hem de seçime giderken ittifaklar arası bir köprü kurulmuş olur.

İktidarın Anayasa değişiklik teklifi aylardır bu köşeyi en çok meşgul eden konulardan. Nihayet ve umulur ki mutlu sona yaklaşıyor süreç. Salı günü Anayasa Komisyonu ikinci toplantısında yaşananları özetlersek Millet İttifakının, ortak karşı önergesiyle damga vurduğunu söylemek yeter de artar bile. Fakat toplantı sürerken durum hiç de bu kadar basit değildi. HDP dışındaki partilerin “komisyona girmeyin” yönündeki EŞİK çağrısına uymayacakları biliniyordu. İyi Parti'nin önerge hazırlığı ve CHP ile ortaklaştıkları da açıklanmıştı. Hatta bir önceki Cuma günü sabah saatlerinde AKP ve İyi Parti grup başkan vekillerinin toplanıp teklifi ve önergeyi müzakere ettikleri de anlaşılmıştı. Meral Akşener’in “teklifimizle geleceğiz” çıkışına “gönderin, değerlendirelim” cevabıyla karşılık vermişti Erdoğan. Cevabı, komisyondan önce kendisine ulaşması şartı olarak yorumlamıştım son yazımda.

Komisyon toplantısının böyle bir tabloda başlaması elbette yürek ağızda izlemeyi kaçınılmaz kıldı. Erdoğan ve AKP’nin bildiği önergenin içeriğini biz bilmiyorduk. Toplantı başladığında öğrendik ancak. İtiraf edeyim önerge tam bir hayal kırıklığıydı. İktidar teklifinde çok az değişiklik yapılmış olması nedeniyle ve önden yapılmış müzakere bilgisiyle düşününce “eyvah” demek düşmüştü sadece aklıma. İktidar, muhalefet elele toplumun geleceğini karartıyor olabilirdi. Önerge sadece teklifin 1’inci maddesine yani Anayasa M. 24 değişikliğine karşı verilmiş, Anayasa M.41 yani teklifin ikinci maddesindeki değişiklik hakkında bir görüş belirtilmemişti. Bu tercihin aile maddesini peşinen kabul mü yoksa ret mi anlamına geleceği halen muallak. Ve galiba özenli bir siyasi taktik doğrultusunda bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Çünkü ilk maddedeki başörtüsü meselesine dair getirdikleri önergenin iktidar bloku vekillerince reddedilmesi üzerine Anayasa Komisyonu Millet İttifakı vekilleri tarafından terk edildi. İkinci madde görüşmelerine kalmadılar ve açıkça söylemek gerekirse bizlerin de komisyon görüşmelerine olan ilgisi büyük ölçüde sönüverdi. Teklifin, komisyon üyesi iktidar bloku vekillerince kabul edileceği belliydi ama önemi yoktu. Komisyonu terk eden partiler, Genel Kurul oylamasında kabul oylamasında teklifi kabul etmezlerdi.

Asıl düşünülmesi gereken bence nasıl olup da AKP ve MHP milletvekilleri sunulan önergeyi ret etmişlerdi? Öncesinde iyi parti ile müzakere edilen önergeye komisyonda ret oyu vermeleri salt beş yıllık mütekebbir Cumhur ittifakı alışkanlığından kaynaklanıyor olabilir. Fakat kendi tekliflerinde çok az değişiklik getiren bir önergeyi ret etmelerinin başka sebepleri de olabilir tabii ki. En ürkütücü ihtimal olan bu önergeyi kabil etmeleri gerçekleşmedi. Özellikle İyi Parti bir siyasi oyun geliştirdi ve şimdilik tam olarak çözemediğim o “B Planı” beklentilerle uyumlu sonuçlandı. Komisyondan geçip Genel Kurula inerse, görüşmeler sırasında bu sorulara cevap bulabiliriz. Belki ondan önce kulis haberciliği devreye girip merakımızı giderebilir, artık ne kadarını inandırıcı bulabilirsek. Sadece teklifteki “inancı gereği ve” ifadesinin çıkarılması, bu değişikliğin laiklik ve eşitlik ilkeleriyle gerekçelendirilmesi nedeniyle AKP’nin bu önergeyi kabul etme ihtimali çok yüksek görünüyordu. Neyse ki yanlış tahmin etmişim. Tabii ki bu yanlış tahmin daha önce defalarca yazdığım bir diğer tespitin doğruluk payını yükseltiyor: Bu teklif başörtülü kadınların haklarına güvence değil aileyi koruma değil doğrudan bir sosyal mühendislik girişimi. Hedef toplumu inşa süreci olunca da laiklik ve eşitlik gerekçeli minik değişiklik bile kabul edilmedi. İhtimaller, yorumlar çeşitlenebilir ama sonuç şu an bu teklifin genel kuruldan geçemeyeceğini gösteriyor.

Fakat kesin sayılmaz bu görünüm. Çünkü sadece 23 milletvekilinin genel kurulda kabul oyu vermesiyle tam da iktidarın baştan beri istediği gibi referandum şansı bulabilir. Görüldüğü gibi tarihi seçime giderken seçimi kimlerin kazanacağında belirleyici rol oynayacak derecede kritik öneme sahip, anayasa oylaması. Ve bu kritik oylamada tüm gözler Meclisteki küçük partilere ve bağımsız milletvekillerine çevrilecek. Anayasa değişiklik teklifinin 336 imzacısı vardı. Oyunun rengini baştan açıklayan Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman ile 337 ye çıktı kabul edeceklerin sayısı. Referandum yeter sayısı olan 360 kabul oyuna ulaşması sadece 23 milletvekilinin oyuna bağlı. Oylama tarihinde görevli, resmi izinli vekillerin varlığı veya sayısı yapılan hesapları üç aşağı beş yukarı değiştirir elbette ama her bir milletvekilinin oyunun kritik öneme sahip olduğu değişmez gerçek.

Komisyona katılmayan, komisyonu terk eden partilerin milletvekilleri arasında parti yönetimiyle bu teklif bağlamında görüşleri uyuşmayan vekiller bulunduğuna da şüphe yok. Millet İttifakı, güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatına varmış bileşenlerini ittifakın kararına uymak ve kendi milletvekilleri dahil olmak üzere rıza üretmeye girişmeli. Hedef oylamaya katılmamak olmalı. Emek Özgürlük Hareketi bileşenleri de bu konuda aynı tutumu takındığında hem anayasada ayrımcılık, hak ihlali ve nefret suçu tehlikesinden kurtulmuş oluruz hem de seçime giderken ittifaklar arası bir köprü kurulmuş olur. Ek olarak mecliste bulunan ve bu bloklara dahil olmayan partilerle bağımsız milletvekilleriyle temasa geçilip, oylamaya katılmamak yönündeki rıza üretimi girişimi onları da içerecek şekilde gerçekleştirilmeli. Evet uzun zamandır bugün ilk defa umutlu bir yazı yazma şansına eriştiğim için mutluyum gerçekten. Fakat görüldüğü üzere bunun koşulsuz bir umut değil şartlara ve en çok da çalışmaya bağlı olduğu hep hatırımızda bulunmalı. Bir de bu umut halini yaratanın başta EŞİK Platformu olmak üzere kadın emeği sayesinde gerçekleştiğini hiç kimseye unutturmamak gerekiyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılındaki tarihi seçimin sonucu eşitlik mücadelesi lehinde şekillensin istiyorsak verdiğimiz emeğimizin görünürlüğünü sağlamak, unutulmasını önlemek de mücadeleye dahil.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.