YAZARLAR

İktidarın referandum planı nasıl önlenir?

İktidarın anayasa değişiklik teşebbüsünü Meclis'te durduran bir muhalefetin seçim yolu açıktır bence ve referandum sandığı endişesinden kurtulmanın tek yolu da budur. Tek şansınız Meclis'te durdurmak. Bu şansı kullanarak tartışmasız hayır demek için komisyona, genel kurula, oylamaya katılmayın.

Perşembe günü (bugün) TBMM Anayasa Komisyonu AKP, MHP, BBP, Vatan Partisi, Yeniden Refah ve Hüda Par’dan oluşan Cumhur İttifakı'nca hazırlanan iki maddelik anayasa değişiklik teklifi görüşmeleri başlayacak. Ki Millet ittifakının etrafında şekillenen altı partiye “beş benzemez” sıfatını yakıştırdıklarına göre Cumhur İttifakı etrafındaki birleşmenin, birbirinin tıpkısının aynısı partiler arasında gerçekleştiği söylenebilir. İktidar bloku da bir altılı masa halinde. Emek Özgürlük Hareketi de bir altılı masa halinde. Seçim öncesi kendi aralarında ittifak çalışması yürüten veya bu üç altışarlı masalardan birisine eklemlenmeye çalışan başka partiler olacağını da varsaymak mümkün hatta gerekli. Sistem başka seçenek bırakmadığı için durum böyle. Ancak ucube sistemi kuranların niyeti toplumu iki kutup halinde düzenlemek olduğu için üçüncü altılı masanın yani Emek Özgürlük Hareketi'nin bel kemiği HDP kapatma davası ve Hazine yardımı hesabının bloke edilmesi gibi hukuksuzluklarla karşı karşıya kalıyor. HDP’yi siyaset yapamaz hale getirerek, diğerlerini yok sayarak iki kutuplu siyaset sahnesi, iktidarın zihninde kurulmuş halde.

Böyle metazori siyasal ortamda seçime gidilirken bir de anayasa değişikliği yapılmasına, tüm partilerden en başta kesin, açık, net bir HAYIR cevabı duyulmalıydı. Meclis'te sadece TİP bu denli net ve ilkeli bir cevapla tavrını baştan belirleyen parti oldu. Neyse ki sonradan HDP de ilkin iktidarın ikinci tur görüşme teklifini ret ederek ve ardından salı günü Meclis Grup toplantısında Anayasa Komisyonu çalışmalarına katılmayacaklarını açıklayarak net tutumunun HAYIR olduğunu kamuoyuna duyurdu. Kadın örgütlerinin en baştan itibaren önlenmesi yönünde çalıştığı bu anayasa değişiklik girişiminin içerdiği büyük riski fark eden partiler oldular.

CHP haftalık grup toplantısında da konuya ilişkin net cevabını vermedi. Millet İttifakı ortak tutum takınmıştı ikinci tur görüşmeyi reddederken. Aynı tutumun Anayasa komisyonu çalışmalarına da katılmayarak sürdürülmesi beklenir. Ancak CHP kararını kamuoyuna duyurmadı grup toplantısında. İYİ Parti'nin ise uzun zamandır çeşitli kanallarla topluma duyurdukları üzere kendi önerilerini hazırladıkları, bu defa haftalık grup toplantısında Genel Başkan Meral Akşener tarafından kamuya ilan edildi.

Peki, şimdi ne olacak, sorusuna cevap aramadan önce kadınlar ne istiyor, sorusunu bir kere daha cevaplayalım. Bu iki maddelik değişiklik, m. 24 ve 41’e eklenen paragraflarla hem kadınların giyimine ve hayatına hem aile kavramına ve ev içi yaşama müdahale etme yetkisini kamu idaresine veren düzenlemelerdir. Başörtülü kadınların haklarını güvenceye almıyor, başörtülü kadınlar dahil tüm kadınların kıyafetine ve yaşamına karışacak şeklide kamu yöneticilerine yetki verdiği gibi toplum genelinin de kadınlara dilediği gibi müdahale etmesine yol açıyor. LGBTİ+lar için örgütlenme özgürlüğünden başlayarak tüm haklarının yok sayılacağı ve ne yazık ki yaşam haklarının dahi tehdit edildiği bir düzen oluşturuluyor. LGBTİ+ varlığını yok sayarak kendisini bu şekilde tanımlayan insanları insan haklarından soyutlayan, insan saymayan bir düzen kuruluyor bu maddelerle. Esasen kadın erkek eşitliğini ret etmekle, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden uzaklaşmakla yapılan da tam olarak köleliğin yasaklanmasından önceki insaniyet düzeyine inmekti. Görüşülecek teklif yıllardır adım adım yapılanı anayasal norm haline getirmeyi amaçlıyor.

Meseleyi başörtülü kadınların haklarına güvence zannedenler varsa hâlâ, bir kere daha belitmiş olayım. İki maddelik değişiklik hem ayrı ayrı maddeler olarak çeşitli tehlikeler içeriyor hem de ikisi bir bütün olarak yeni bir toplum düzeni inşa çabasıdır. EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu başta olmak üzere kadınlar ve LGBTİ+ örgütler ilk günden itibaren görülen tehlikeye toplumun dikkatini çekmek için çalışıyor. EŞİK bilgi notu hazırlayarak, bu iki madde metninin, teklifin genel gerekçesi ve madde gerekçelerinin incelenmesiyle oluşturulan değerlendirmeyi tüm partilere gönderdi. Liderlere, teker teker bütün milletvekillerine, grup başkan vekillerine iletti. Ayrıca çok geniş bir toplumsal tabanı temsil eden 700’e yakın örgüt imzası emanet edildi parti liderlerine ve tüm milletvekillerine. “Tartışmasız HAYIR” temel fikrini içeren imza çağrısına gelen katılımı bizler EŞİK’e emanet edilmiş toplumsal görüş olarak aldık kabul ettik. Emaneti siyasi parti genel başkanları ve milletvekillerine ulaştırdık. Şimdi bu geniş toplumsal kesimlerin imzasıyla sabitlenmiş görüşleri aktardığımız siyasi partilerin “emanetiniz emanetimizdir” sözleri doğrultusunda hareket etmesini bekliyoruz. "Bu teklif kabul edilemez. Bu teklif Meclis'te müzakere dahi edilemez. İnsan hakları ihlali ve ayrımcılık suçu içeren bu teklif TBMM’de oylanamaz. Oylanacaksa bile, hak ihlali içeren bu değişiklik teklifini 'gol atmak' olarak tanımlayan iktidar milletvekilleri, bırakın Meclis'te kendi aralarında top çevirmek zorunda kalsın. Komisyona katılmayın, oylamaya katılmayın. Evet oylarının 360’a ulaşmasını önleyin. Toplumu böylesi bir utançtan kurtarın" çağrılarına kulak vermeleri, emanete sahip çıkmaları gerekir.

İktidar teklifini hazırlarken kadın ve LGBTİ+ örgütlerin görüşünü almadı, üç beş danışman, üç beş siyasi memurla tek kişinin kararı olan bir teklif çıkardı ortaya. Halkı, seçmeni, sivil toplumu görmeyen, önemsemeyen, ben yaptım oldu kafasıyla hareket eden tek kişilik yönetim seçim şantajı olarak getirdi bu teklifi. Muhalefetin bu seçim şantajına direnmesi için halka, seçmene, sivil toplum görüşlerine değer vermesi beklenir. CHP'nin, bu konuda kilit öneme sahip kararlı ve ilkeli bir tutumla böyle bir teklifi görüşmeyi, komisyona, genel kurula, oylamaya katılmayı reddetmesi gerekir.

Meclis'te grubu olan muhalefet partileri arasında bu konuda sivil topluma hiç kulak vermeyen İYİ Parti olarak görünüyor. Meral Akşener'in salı günü grup toplantısındaki konuya ilişkin sözleri arasında kendisini kadınlar için güvence olarak gösteren yaklaşımı öne çıktı. Hem başörtülü hem başörtüsüz kadınların hakları için kendisini güvence olarak ortaya koyması öncelikle bu teklifin hala başörtüsünden ibaret olduğu yanılgısından kurtulamadığını gösteriyor. Diğer yandan son yüzyıllarda büyük başarı elde etmiş ama tarihi geçmişi binlerce yıllık çabayı göz önüne seren kadın eşitlik mücadelesini kadın veya erkek tek bir kişinin güvencesine kimse emanet etmez. O imzalar “Tartışmasız HAYIR” politikasını önerdi size, emanet olan o sözü kendinizi eşitlik mücadelesinin teminatı olarak tanıtmanız için teslim etmedi kimse size. Buyurdukları gibi biz sivil toplumuz ilkeler üzerinden konuşuruz. Kendileri siyaset yapıyorlar ona göre hareket ederler, e doğrudur. Ancak siyaset okumaları ne kadar doğrudur, işte bu kısım tartışılır.

Gelecek, Saadet ve İYİ Parti en çok referandum konusundan endişeli. Haklar oya sunulamaz ilkesiyle referanduma karşı çıkan kadın örgütleriyle aynı sebepten endişe duyduklarını söylemek mümkün değil tabii. Üçüncü sandık seçimin kaderini belirler endişesiyle hareket ediyorlar. Hoş iktidar da zaten üçüncü sandık sayesinde bir kere daha seçilmek için konuyu bu hale getirdi. Öyleyse Meclis'te imzacılar dışında teklife “evet” oyu verecek 24 milletvekili çıkmasını önleyecek bir siyasi taktik geliştirmeleri beklenir. Ancak istedikleri ne sorusuna cevap olarak “400 üzerinde kabul edelim, referandum sandığından kurtulalım” şeklinde tuhaf ve kimse kusura bakmasın siyaset etmek değil çocukça bir bahanenin ardına saklanmayı seçmek niyetindeler. İYİ Parti tam bu noktada biraz farklılaşıyor. Grupta dile getirildiği üzere uzun zamandır üzerinde çalıştıkları ama tıpkı iktidar gibi sivil toplum görüşü almadıkları hatta kadın örgütlerinden sır gibi sakladıkları yani eleştiriye açık olmayan yeni bir teklif getirecekler. Bu durum bir siyaset etme yöntemi bir taktik olarak sunuluyor topluma iktidara meydan okuma şeklinde.

Sadece katılmayı ret ederek konuyu kapatmak varken girişilen bu taktik de içeriğinden bağımsız olarak -çünkü bilen yok şu an- yöntem olarak iktidarın yasa, anayasa yapma usulüyle eş değer seviyede antidemokratik bir girişim.

Bunca yıldır hiçbir soru, görüşme, yasa ve değişiklik önergesine kabul oyu vermeyen iktidar vekillerinin, Anayasa komisyonuna verilecek önergeyi dikkate alacağı zehabıysa bu girişimin nedeni, söyleyecek bir şey yok. Buyursunlar kendileri görecekler sonucu. Yok başka düşündükleri varsa eğer umduklarını bulacakları bir komisyon tablosuyla karşılaşmayacaklarını da şimdiden, kendimi öne süreyim en azından ben görüyorum. Üstelik yine salı günü grupta Erdoğan’ın konuya ilişkin sözleri de bir kere daha komisyonda gönderilen teklif üzerinde hiçbir değişiklik yapılmayacağı izlenimini pekiştiriyordu. Söylediklerini hatırlayalım. “Varsa bir projeniz gönderirsiniz.” Dikkat edelim komisyona getirmeyi değil önden kendisine gönderilmesini buyuruyor ve ekliyor. “Üzerinde çalışırız.” Çalışacak olanlar partilileri değil danışmanları ve siyasi memurları, bundan kimsenin şüphesi yok. Bir kere daha dikkat çekeyim komisyonda dile getirirsiniz demiyor, orada tartışır şekillendirirsiniz, demiyor. Gönderirsiniz üzerinde çalışırız, buyuruyor.

İYİ Parti karar vericileri ve milletvekillerinin yerinde olsam sırf bu ifade nedeniyle bile olsa o komisyona katılmazdım. Meclis anayasa komisyonunu, komisyondaki kendi vekilleri dahil tüm milletvekillerini bu denli değersizleştiren, üç beş danışmanından ötesini dikkate almayan bu yaklaşım üzerine o komisyonda ne tartışılır, ne konuşulur, söylenenleri kim önemser. Erdoğan’ın bu yaklaşımının nedeni yasama erkini değersizleştirerek yürütme erkinin gücünü arttıran ucube sisteme dayanıyor. Bu sistem doğrultusunda yıllardır hiçbir değişiklik önergesi dikkate alınmadı. Zira Meclis tartışmaları kamuya açık görüşmeler. Toplumun gözü önünde teklif edilen yasa veya anayasa maddelerinin muhalefet vekilleri isteği doğrultusunda değiştirildiği bir parlamento Erdoğan’ın şahsından ibaret olan tek kişilik yürütme organı için zafiyet görüntüsü sayılır. Önerinizi, önergenizi dikkate almayacakları Erdoğan’ın grup konuşmasındaki bu sözlerinden belli. Önce gönderirseniz keyfi tercihleriyle içinden bir iki kelimeyi kendi tasarılarına ekleyebilirler. Ancak komisyonda teklifte değişiklik görüntüsünü kamuoyuna vermeyi kesinlikle istemezler. Beş yıldır toplumun gördüğü ama belli ki partilerin görmezden geldiği gerçek bu.

Üstelik meselenin başörtülü kadınların haklarına güvence olmadığı asıl gerçekleştirilmek istenen düzenlemenin aile maddesinde gizli olduğu da aynı sözlerden anlaşılıyor. “Aile bizim kutsalımız.” Böyle buyurdu Erdoğan. Aile bir kurum neden kutsal olsun, sorusunun cevabı aile kelimesinin bir kod adı oluşunda gizli. Sağ, muhafazakâr, popülist erkek aklında aile şifre sözcüğünün yerine “erkek egemenliği” kavramını koyarak okumak gerekir her metni. Kutsal saydıkları şey erkek egemenliği yani. Kasaba dindarlığında olduğu gibi dinin patriyarkal yorumlarını dinin kendisi sayan zihniyet aile kurumunu da erkek egemenliğinin yegâne tahtı kabul ediyor.

Bütün bunlara rağmen hala İYİ Parti bir teklif götürmekte ısrarlıysa bari o götürecekleri teklifte iki sözleşmeyi dayanak olarak kullanacakları bir düzenleme yapsınlar. Var olan tüm insan hakları metinlerine atıf yapmış olurlar böylece. Hem çocukların cinsel sömürü ve cinsel istismardan korunması sözleşmesi (Lanzarote) hem kadına yönelik şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi için hazırlanan (İstanbul) Avrupa Konseyi sözleşmelerine dayalı bir öneri götürsünler. Bu takdirde iktidar onların önerisini kabul etmez. Kendileri de iktidarın teklifini ret etmek için, hayır demek için gerekçe yaratmış olurlar. Taktikleri bu yöndeyse eğer komisyondan söz etmiyorum, tek kişilik yürütmeden ret garantili öneri bu iki sözleşmeye dayalı olmalı. Meclis'te 360’a ulaşılmasını önlemek için harcanacak siyasi çabayı ille de yeni teklif için -ki zaman kaybı- harcamış olmaları hiç değilse topluma güçlü bir mesaj vermelerine, muhalefet partisi olarak seçmenden güç devşirmelerine yardımcı olur.

İktidarın anayasa değişiklik teşebbüsünü mecliste durduran bir muhalefetin seçim yolu açıktır bence ve referandum sandığı endişesinden kurtulmanın tek yolu da budur. Zira Cumhurbaşkanına gerekli görürse referanduma götürme yetkisi veren Anayasa m. 174 uyarınca 400 üzerinde kabul oyu alsa bile referanduma götürme ihtimali hatırdan çıkarılamaz. Tek şansınız Meclis'te durdurmak. Bu şansı kullanarak tartışmasız hayır demek için komisyona, genel kurula, oylamaya katılmayın. Seçim öncesi milletvekillerinizi kontrol etmeniz zor olmasa gerek üstelik.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.