İmgenin metafizik mühendisi

Ömer Orhun’un “zamandı, yer edindi” fotoğraf sergisi 18 Şubat'a kadar Millî Reasürans Sanat Galerisi’nde ziyaretçilere açık. Sergi Orhun'un 3 senelik çalışmalarının başarılı bir sonucu.

Evrim Altuğ evrimaltug@gmail.com

Fotoğrafın, zamanı kristalize etme, taşıdığı bilgiden onu bile azade kılma, bir de her 'önüne geçene' başka şeyleri çağırma gibi bir bereket lüksü var.

Işık yazısına yazgının oyun kudretini uzun süredir bulaştıran fotoğraf sanatçısı Ömer Orhun'un İstanbul Nişantaşı Milli Reasürans Sanat Galerisi'ndeki "Zamandı, Yer Edindi" başlıklı fotoğrafları da, bize yıl ve mesken dışında hiç bir 'im'ucu vermiyor. "Suadiye, Taksim, 2016" gibi...

Orhun 1960 yılında İstanbul’da doğdu. 1978-1982 yılları arasında Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Ana Sanat Dalı’nda Lisans, 1999-2001 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisans yaptı. Güneş ve Cumhuriyet gazetelerinde çalıştı. Değişik üniversitelerde ders verdi. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde öğretim görevlisi.

Modernizme kibarca göz kırpan, birbirine sabırla teğellenmiş, mozaiksel, yumurcak origami duygusuyla, bize verili kadrajn / zorunluluğun dışına çıkıp, hayata rastlantı / göz eseriyle yeniden daha ne kadar bakabileceğimize dair bir soruyu, 'biz'ler adına devralıyor Orhun. 18 Şubat'a dek görebileceğimiz yeni işleri, günümüzde iyiden iyiye tektipleştirilen bakışın ne kadar 'öteki'leşebileceği, yabancılaşabileceği konusunda perspektifi alabildiğince sınıyor.

Kimi çalışmasında doku ve kütlenin yerini, ışık lekeleri veya bizzat gölgeler alıyor. Simetrik, asimetrik 'çiçek dürbünleri'yle, hayat bahçesinden gelişi / görüşü-güzel doku örnekleri topluyor sanki. Hatta Orhun'un son dönem işleri, 'bırak dağınık kalsın' dedirten estetik birer Rubik Küpü'nü hatırlatıyor. Bunda sanatçının, imgenin ritmine - müziğe yatkın ilgisinin - getirdiği duyarlığın da etkisi var.

Şair Birhan Keskin, Orhun'un yapıtlarını sergi kataloğunda değerlendiren nazik metninde, şu ifadelere başvuruyor: "İçinde yaşadığımız dünyanın parçalılığı neyse, Ömer Orhun'un bu serideki yapıtları da, bu parçalılığa hem atıf, hem de ondan kaçışın işaretlerini taşıyor. Hatta daha da ileri giderek diyebiliriz ki; fotoğrafın en temel argümanına; "an'ı dondurma"ya karşı çıkıyor. Birbirine eklemlenen bu parçalar artık an'ın değil "vakit"in, geniş bir zamanın varlığından bahsediyor. An'dan çıkıp, daha geniş, daha dolgun bir zamandaydık ve o neydi, bunun peşine düşüyor."

İmgenin metafizik mühendisi Ömer Orhun'un gönül gözüyle pozladığı eserleri, sayısallaşan şu kelebek ömürlü imaj çağında, bir insanın ç/ektiği hayatın alabildiğince organik hayal mahsulleri.

Çünkü kimi için fotoğraf makinesi hâlâ salt zaman değil, mekân yolculuğuna da çocuksu bir dönüşün davetiyesi.

Tüm yazılarını göster