YAZARLAR

Açlık silahı

Kapının girişinde koli kutusundan kesilmiş bir parçanın üzerine dört yazmışlardı. Açlık grevinin dördüncü günüydü. İçeride ranzaların üstüne uzanmışlardı madenciler. Galiba öleceklerini düşünüyorlardı.

La Paz’da madenciler sendikasıydı. İnce bir koridordan bahçeye giriliyor, merdivenlerden inilip, merdivenlerden çıkılıyordu. Madenci sendikası için burayı tutmak bir madenci alışkanlığı olmalıydı. Her zaman kapalı olan bir yeri açmışlardı. 60 kadar madenci burada açlık grevi yapıyordu. Birkaç tanesini isyan günlerinden tanıyordum. Barikatın arkasından kısa kesilmiş dinamit lokumlarını fırlatırlarken hatırlıyordum. Biraz sonra bir patlama oluyor, karşıdan açılan ateş bir süre kesiliyordu. Birazdan ateş yeniden başlıyor ve yeniden bir fitil yanıyordu. Garip bir şekilde o hengamede fitil sesini duyuyordum ya da bana öyle geliyordu. Üstünde küçük parlayışlarla, sakince yürüyen bir ateşti fitil...

Kapının girişinde koli kutusundan kesilmiş bir parçanın üzerine dört yazmışlardı. Açlık grevinin dördüncü günüydü. İçeride ranzaların üstüne uzanmışlardı madenciler. Galiba öleceklerini düşünüyorlardı. Yanakları ağızları dolu gibi şişti. Bir şey yedikleri yoktu; koka yaprağı çiğniyorlardı. İyi bir şeydi koka yaprağı. Hem tok tutuyor hem de bolca B vitamini içeriyordu. Açlık grevine özgü bir şey değildi bu; zaten madenciler hep çiğnerdi. Kabuğu ile yenen kabak çekirdeği gibi bir tadı vardı.

Madencilerin talebi işti. İşsizdiler ve Morales hükümetinden iş istiyorlardı. Madem bize iş veremeyeceksiniz neden hükümet oldunuz, diyorlardı. Bir hükümet ne işe yarar? Barikattan tanıdığım madencileri, hani eli lokumlu olanları pek şaşırtmıyordu bu durum. Seçimden önce konuştuğumda "Morales seçilirse Bolivya’nın Chavez’i olamaz mı?" diyordum. "Hayır, o Bolivya’nın Lula’sı olur" diyorlardı.

Ranzada oturduğu yerden herkese seslendi Alberto, barikattan tanıdığım madenci, beni tanıttı. "Ülkesinde çok açlık grevleri yapıldı" dedi, "çok tecrübeliler bu konuda". Herkes bana döndü. Dayanışma sözleri filan söyledim önce. Sonra "çok su içmelisiniz" dedim. Tuzlu ve şekerli su. "Sizde kaç gün yapıldı açlık grevi?" diye sordu biri, arka ranzalardan birinde yatıyordu. Soruyu sormak için biraz doğrulmuştu. "Güneşte bol durmak ve deriye limon sürmek iyi bir şey" dedim. "Eğer B vitamini kullanırsanız hem belleğinizi yitirmezsiniz hem de çok daha uzun sürdürebilirsiniz." Bu sefer soru biraz daha yakından geldi, "sizde kaç gün sürdü açlık grevleri?" "Koka yaprağı iyi bence" dedim, "bolca B vitamini var." Alberto sordu bu sefer arkadaşlarının sorusunu, tam yanı başımda ve adımı söyleyerek. "En son açlık grevlerinde 200 günden fazla direndiler bir kısmı" dedim. Herkes gibi inanamadılar, "kesintisiz mi?" dediler. "Evet, dönüşümlü filan değil, kesintisiz. Yüzden fazla insan öldü, beş yüz kişiden fazla insan sakat kaldı." Herkes sustu. "Dinamit gibi bir şey değil bu açlık silahı, karşınızda mutlaka insan olması gerekiyor" dedi Alberto...

Açlık grevinin yedinci gününde madencilerin taleplerini kabul etti Morales hükümeti.

Sesimizi duyuyor musunuz? Orada kimse var mı?


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...