YAZARLAR

'Sadece Esad ve Şiiler Rusya'ya yetmiyor'

Rusya basınında geçen haftanın en çok tartışılan konu Astana Zirvesi oldu. Yorumcular Rusya'nın Ortadoğu'da sadece Esad ve Şiilerin desteğini yeterli bulmadığı Sünni nüfusu da yanına çekmeye çalıştığı görüşünde.

Rus medyası Ortadoğu'yu tartışmaya devam ediyor. Astana zirvesi ekseninde bölgeyle ilgili pek çok yorum yapıldı. Rusya haberlerinden derlediklerimiz şöyle:

Regnum Ajansı sitesinde çıkan iki yazıda Stanislav Tarasov, özellikle Ankara ile Moskova’nın yaşadığı yakınlaşma başta olmak üzere Ortadoğu’daki son gelişmeleri araştırmaya çalıştı.

Rus ve Türk jetlerinin ortak IŞİD operasyonu, yazarın deyişiyle iki ülkeyi birbirine daha da yaklaştırdı. El-Bab hareketine de Rus uçaklarının katılması bekleniyor. Görüyoruz ki Moskova ve Ankara Halep’te ateşkes sağladıktan sonra Suriye’de barış uğruna yeni adımlar atıyor. Astana barış konferansı da bunun ispatı.

Tarasov’a göre bundan sonraki gelişmeleri kestirmek zor. Türkiye’nin Suriye politikası “düzensiz”, üstelik Yiğit Bulut’un dediği gibi Türkiye’de Rusya karşıtı güçler mevcut. Buna rağmen Rus-Türk politik ve askeri işbirliği bölgedeki dengeleri büyük ölçüde değiştirebilir. Öte yandan Donald Trump ekibi kartlarını henüz açmış değil. ABD, Suriye Kürtlerine verdiği desteği kesmeden IŞİD’e karşı savaşı devam ettirirse Ankara, Tahran ve Moskova’ya doğru “kaymaya” devam edecek. Washington’un Kürt politikası değişirse durum meçhul.

Şöyle veya böyle Ankara, sadece NATO endeksli politikadan vazgeçmeye hazır olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuş oluyor.

Astana konferansına gelince Vladimir Putin’e göre sözkonusu toplantı “Cenevre sürecine tamamlayıcı unsur” olabilir. Ne var ki kötümser yorumcular, Astana’ya gelen silahlı muhalif grupları ile Cenevre sürecine katılan politik muhalefet arasındaki ilişkilerin oldukça karışık olduğuna dikkat çekiyor. Gene de yazar, birbirine paralel iki müzakere sürecinin, diplomatlara ve askerlere daha çok imkan tanımasını olumlu buluyor. Çünkü Astana konferansı Moskova-Ankara-Tahran ittifakının bölgedeki önemini artıran bir sürecin başlangıcı. Yazar, "üç ülkenin Suriye’deki amaçları farklı olsa bile genel olarak gayretleri olumlu yönde" diyor.

'RUSYA SÜNNİLERİ YANINA ÇEKMEK İSTİYOR'

Novaya Gazeta yorumcularından Pavel Felgengauer ise Özgür Suriye Ordusu militanlarının artık Rusya’nın “yeni müttefikleri” konumuna geldiklerine dikkat çekti.

Bundan bir buçuk sene evvel Hmeymim üssünün etrafını bu militanlardan temizlemekle uğraşan Rusya'nın, Türkmen Dağı’ndaki ÖSO mevzilerini 'acımasızca' bombaladığını hatırlatan yazar, buna karşılık veren bir Türk uçağının, Rus uçağını düşürdüğünü yazdı. Yazıda, "Nereden nereye ama! Şimdi Rus ve Türk uçakları, bir Rus pilotunu ve aynı gün bir Rus komandosunu öldüren, Şam’ın 'terörist' olarak nitelendirdiği ÖSO militanlarına El-Bab’da destek vererek beraber IŞİD’i vuruyor" denildi.

Yazar, "Esad’a karşı savaşan ve kendi deyişiyle 'ülke nüfusunun büyük kısmını temsil eden' Sünni muhalif grupları kendi tarafına çekmeden, Sünnilerle barışmadan Suriye’de savaşı bitirmenin ve askeri üslerini savaş bittikten sonra korumanın mümkün olmadığını anlayan Moskova, Astana’da muhalefeti bölmeye çalıştı" diyor: "Çünkü sadece Esad’ın Nusayrilerine ve İranlı Şiilere dayanan politika, Ortadoğu’da Rusya’yı çıkmaza götürür."

Yazara göre Ankara’nın, Suriye’de barış sürecinden PKK’yi ve YPG’yi ihraç etme talebine Moskova “herhalde” olumlu cevap vermiş. Buna karşılık olarak Ankara ise bu sürecin Suudi Arabistan ile Katar’sız işleyeceğine fiilen “evet” demiş.

Felgengauer yazıyı bitirirken, Ortadoğu’da eski düşmanların çabuk dosta, dostların “daha da kolay” düşmana dönüştüğünü yazdı.

'ROJOVA'NIN BAĞIMSIZLIĞI İMKANSIZ'

Gazeta.ru sitesi yorumcuları Aleksandr Braterskiy ve İgor Kryuçkov ise Astana toplantısında Suriye barışını İran’ın engellediğini iddia ettiler. Yazarlara göre Moskova’nın müzakere taraflarına sunduğu Suriye Anayasa taslağı ise “Ankara’yı okşuyor” ama Kürtlere “acı veriyor”. Rusya heyeti başkanı Aleksandr Lavrentyev, Rusya’nın taslağı hazırlarken hiç kimseye görüşünü empoze etmek niyetinde olmadığını, 'sadece vizyonunu belirtmek istediğini' ifade etti.

Gazeta.ru kendi kaynaklarına dayanarak, Rusya’nın sunduğu taslağın Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve devletin laik yapısını desteklediğini yazdı. Öte yandan yazarlar, "taslakta öngörülen yerel özyönetimin güçlendirilmesi, Kürtlere daha çok hak tanımakla beraber Rojava’nın bağımsızlığını imkansız kılıyor" dedi. Bu da Türkiye’nin lehine bir gelişme.

'DÖRT ÜLKE BÖLÜNDÜ'

“Büyük Ortadoğu’daki” gelişmeleri değerlendiren EADaily Ajansı, Obama’nın Cumhurbaşkanlığı süresinde Suriye, Libya, Irak ve Yemen’i kastederek dört ülkenin yerini on üç “yarı devletin” aldığını öne sürdü. Adları geçen ülkeler sadece haritada bir 'bütünlük' olarak görünüyor.

Dörde bölünen Libya “aşiretler bölgesi”, IŞİD bölgesi, BM’nin tanıdığı Trablus merkezli Milli İttifak Hükümeti’nin kontrolündeki bölge ve Tobruk merkezli Libya Ulusal Ordusu’nun kontrol ettiği bölgeden ibaret. Hiçbiri ezici üstünlüğe sahip değil ve diğerleriyle uzlaşmaya sıcak bakmaz.

Yemen’de merkezi hükümete karşı Husilerin isyanı ve ardından gelen Suudi Arabistan’ın başlatılan operasyon neticesinde El-Kaide’nin değerlendirdiği boşluk oluştu ve ülke fiilen üçe bölünmüş durumda.

Suriye toprakları, Şam rejimi, IŞİD, Kürtler ve çeşitli muhalif gruplar arasında bölündü. Halep’i kaybettikten sonra silahlı muhalefetin durumu iyice zora girdi.

Pek başarılı olmayan Musul operasyonu, IŞİD’in Irak’ta hâlâ kuvvetli olduğunu gösterirken ülkenin Sünni, Şii ve Kürt toplulukları arasındaki ilişkiler daha kötüye gidiyor.

Dört ülkede de ABD doğrudan doğruya arazide çatışmalara katılmazken amaçlarına ulaşmak için “yerlileri” kullanıyor. Ne var ki bu taktik pek başarılı sayılmaz. “Yerliler” ilk önce Amerika’nın değil, kendi çıkarlarının peşinde. Yazara göre bunun neticesinde oluşan jeostratejik boşluk Körfez ülkeleri ve Türkiye tarafından dolduruluyor. Üstelik öne çıkan “din faktörü” durumu iyice ağırlaştırmış. Çıkış yolu aranıyor ama ne yazık ki bir türlü bulunamıyor.

'SOĞAN, ÇİLEK, TUZ HALA YASAKLI'

Lenta.ru’ya konuşan Rusya Tarım Bakanı Aleksandr Tkaçev, Türkiye’den başta domates olmak üzere sebze ve meyve ithalatının, ancak süt, tavuk, dana ve kuzu eti gibi Rus gıda ürünleri Türkiye pazarına döndükten sonra yeniden mümkün olacağını söyledi. Bakana göre Rusya hükümeti bu konuda karar alırken ilk önce gıda sektöründe “milli güvenliği” düşünüyor.

2015’te patlak veren uçak krizinden sonra Türkiye’den gıda ithalatını kısıtlayan Rusya, geçen sene Ekim ayında bazı meyve kalemlerinden ithalat yasağını kaldırdı. Tavuk ve hindi eti, karanfil, domates, salatalık, soğan, karnıbahar, elma, armut, üzüm, çilek, çiklet ve tuz hâlâ yasaklı.

TAYGA ORMANLARINDAKİ 'YILAN DİLLERİ'

Archeonews.ru sitesi okuyucularına, Güney Sibirya’nın Tuva bölgesinde yapılan arkeolojik buluşları anlattı. Tuva’nın Karatuz ilçesinde Amıl nehri kıyısında keşfedilen petrogliflerin yaşı dört bin seneye dayanıyor. Aslında 1968’de geçilmez tayga ormanları içinde keşfedilen o “resim galerisi” bugüne kadar hiç araştırılmamış.

Bu sene daha çok resimleri temizlemekle uğraşan arkeologlara göre o dönemin Avrasya bozkır göçebeleri hakkında az çok bilgimiz var ama “tayga kültürleri” tamamen bilinmeyen bir fenomen.

Uzmanlar, kıyılarda en çok rastlanan “yılan dili” şeklinde resimlerin, büyük ihtimal ile tanrı ve ruhların yüzlerini simgelediğini bildirdi.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.