Yerelden küresele eşitlikçi bir düzen için…
Kadınlar, binlerce yıllık cinsiyet eşitsizliği karşısında yürütülen mücadele deneyimi sayesinde eril kalkışmayla başa çıkmak yönünde kararlı. Bedeller ödenerek elde edilen kadın kazanımları karşısında yükselmekte olan erkeklik kriziyle de mücadele etmenin yolları üzerine de uzlaşıyor, ortaklaşıyor.
Feminist mücadelenin uluslararası boyutu, diplomatik feminizm diyebileceğimiz boyutu, eşitlik mücadelesi tarihinde hayli önemli bir yere sahip. “Daha Milletler Cemiyeti’nin kuruluş aşamasında kadınlar, diplomasi alanında çalışmaya başlamıştı. Farklı ülkelerden feministlerin ortaklaşması ve uzun soluklu, uzun ömürlü mücadeleyle yürütülen dayanışma sayesinde kuruldu, BM Kadının Statüsü Komisyonu” diyordu Selma Acuner. Sözlerini mealen aktardığım Duvar Özel yayını, diplomatik feminizmin yürüdüğü yolları ve geldiği aşamayı konuşmak üzerineydi. Diplomatik feminizmin tarihçesine dair mini özet sonrası Dünya Kadın Konferansları'nın sonuncusu, Pekin+25’in hazırlık toplantılarıydı asıl konumuz. Eşitlik mücadelesini diplomasi alanında yürüterek uluslararası kurumsallaşmayı mümkün kılacak denli donanım ve beceriye sahip kadınlar sayesinde oluşmuştu, tıpkı konferanslar gibi CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi de. Varın siz hesap edin kaç nesil kadının emeği yatıyor bu kazanımlarda ve o zaman anlaşılır eminim, kadınların İstanbul Sözleşmesi'nden niçin vazgeçmediği. Ve bu süreçte dünya değişti. Değişen dünyada diplomatik feminizmin etki alanı gibi etkileşim biçimleri de çeşitlendi, gelişti, değişti.
Covid-19 pandemi süreciyle gelen zorlukların yanı sıra pek çok kolaylıkla tanıştığımız da aşikâr. Zorlukları fırsata çevirme becerisiyle kadın cinsi, bu zorlu süreçte bile yeni kazanımlara ulaşma yolunda ilerliyor. Sürecin iyi yanlarından birisi olarak hayatımıza giren çevrimiçi toplantılar sayesinde diplomatik feminizm de geniş kitlelerin erişimine açık hale geldi diyebiliriz. Neredeyse yüz elli yıllık deneyime sahip diplomatik feminizmin kolaylaştırıcılığı, simultane çeviri şansı ve oturduğumuz yerden katılım fırsatıyla yeni etkileşim yollarını kullanarak politika geliştirmeyi başarıyor kadınlar. Örneğin 15 Ekim EŞİK-Eşitlik için Kadın Platformu İstanbul Sözleşmesi üzerine ulusötesi kadın buluşması gerçekleştirmişti. İstanbul Sözleşmesi’nin saldırı altında olduğu ülkelerden kadınların konuşmacı olarak katıldığı bu toplantıda farklı ülkelerden siyasetçi ve aktivistlerin mücadele önerilerini sunma fırsatı da olmuştu. 25 Kasım'da ise EŞİK, bir başka ulusötesi toplantıya ev sahipliği yaptı. Bilindiği gibi kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi olarak andığımız uluslararası sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanmıştı. Sözleşmeyi hazırlayıp imzaya açan Avrupa Konseyi’nin, Parlamenterler Meclisi üyelerinden bazı kadın milletvekilleri ile çeşitli ülkelerden politikacı ve aktivist kadınların katıldığı, EŞİK tarafından gerçekleştirilen bu ikinci ulusötesi toplantı yazık ki basında hak ettiği kadar yer alamadı. Yazık ki tekzip nedeniyle yayından kaldırılan yazımın ikinci konusunu teşkil ettiğinden bu köşede de şimdi görülemiyor. Dolayısıyla bir kere daha aynı konuyu yazmam kaçınılmaz oldu.
EŞİK “Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi” konulu toplantıyı bir basın açıklamasıyla duyurmuştu. Detaylarına bu bağlantıdan ulaşabileceğiniz toplantının kapanış konuşmasından kısa bir aktarımda bulunmak istiyorum. Ulusötesi buluşmanın moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Yakın Ertürk, kapanış konuşmasında “farklı alanlardaki aktörleri kadın haklarına yönelik saldırılarda bir araya getiren nedir?" sorusunun önemine dikkat çekti. Ve kapanışta, toplantının özeti de yayılabilecek şu tespitlerde bulundu:
Ataerkil ilişkiler dediğimiz şeyi, "sadece kadın-erkek arasındaki bir ilişki yapılanması değil; kapitalizm, militarizm gibi farklı eşitsizlik sistemleri ile örtüşen; bazen birbiriyle çakışan bazen birbirini besleyen bir tarihsel serüven olarak gördüğünü" dile getirdi. Kadın haklarının bu kadar ileriye gitmiş olmasının, eril gücü her yerde tehdit ettiğini ve eril gücü yerine getirme çabası ile karşı karşıya olduğumuzu, bunun da ortak bir çıkar olduğunu vurguladı. Ertürk: "Kadınlar olarak hak talebimizde özür dileyen bir pozisyonda olmamalıyız. Kendimizi sansürlemeksizin açıkça taleplerimizi dile getirmeli ve taviz vermeksizin örgütlenmeliyiz. Karşımızda çok örgütlü bir sağ koalisyon var. Özür dileme ve uzlaşma vakti geçti. Oyuna dahil edilme stratejisinden oyunun kurallarını değiştirme stratejisine doğru bir gidiş yapmamız gerekiyor.”
Oyunun kurallarını değiştirme stratejisine yöneldiğinde kadınlar, patriarkal kalkışma yine açığa düşecek. Farklı ülkelerden kadınların dikkat çekmekte ortaklaştığı önemli hususlardan birisi “mağdur erkeklik” çalışmalarında feminist yöntemlerin kopyalandığı yönündeydi. Eşitlik mücadelesi yeni bir stratejiye yönelmekle eşitlik karşıtlarının kopya söylem ve eylemleri, anlamını hiç değilse bir süre için kaybedecektir. Bir başka şekilde söylersek, kadınlar, binlerce yıllık cinsiyet eşitsizliği karşısında yürütülen mücadele deneyimi sayesinde eril kalkışmayla başa çıkmak yönünde kararlı. Bedeller ödenerek elde edilen kadın kazanımları karşısında yükselmekte olan erkeklik kriziyle de mücadele etmenin yolları üzerine de uzlaşıyor, ortaklaşıyor. Hegemonik erkeklik, otoriter egemenlerle işbirliği yaparak saldırıyor ama saldırıların şiddeti oranında kadın eşitlik mücadelesinde ortaklaşma ve yeni stratejilere yönelme çabası da hız kazanıyor.
Berrin Sönmez Kimdir?
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.
İktidar ve toplum arasındaki makas açıklığı artıyor 29 Kasım 2024
25 Kasım, cinskırım politikası ve teğmenler 22 Kasım 2024
İstifa etmek yerine cambaza baktıranlar 15 Kasım 2024
Kadın ve çocuk cinayetlerinde cezasızlık olgusunun payı 08 Kasım 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI