YAZARLAR

Takımyıldızı, neye benzer?

Çanakkale Bienali yedinci kez kapılarını açtı. CABININ ve Azra Tüzünoğlu küratörlüğündeki bienal, pandemiye ve büyük kentlerin dışında sanat etkinliklerini sürdürmenin her tür güçlüğüne karşın gerçekleşti.

(…) “Uçup gidince güvercin kılığında kalbimiz / hayalleri mahsus hasatlar toplayan sorular sorulunca / neye benzer / puslu havasında kirli işleri görülünce memleketimin / neye benzer / görününce soluğumda hınçla büyüyen veba / fail ve fitre nefes alınca / mana ve mefhum yürüyünce / neye benzer.”

Rüstem Arslan’ın bu şiiri, 7. Çanakkale Bienali’ndeki işlerden biri. Hatta, bienalin sergilerinden birine, CABININ ekibi tarafından hazırlanan Neye Benzer adlı sergiye de adını vermiş. Sergiyi, diğer bir CABININ üyesi Seyhan Boztepe ile birlikte hazırlayan Deniz Erbaş edebiyatın da sanatın geniş tanımı içindeki yerine değinip bu sergiye şiir de katmak istediklerini anlatıyor. Tabii ki o şiir, yine Çanakkale’ye bugünkü ruhunu üfleyen entelektüellerden birinden, ismi Troya ile özdeşleşen Rüstem Arslan’dan gelmiş...

CABININ (Çanakkale Bienali İnsiyatifi) ne yapıp edip yedinci kez bu etkinliği gerçekleştirmiş oldu. Büyük kentlerin dışında, kültür sanatın sürekliliği tek tek bu işlerle uğraşan bireylerin dayanıklılığı, kurdukları sivil toplum kuruluşlarının sürekliliğiyle alakalı. Malum, yerelde sanat belediyelerin insafına kalmıştır, kah belediye başkanının keyfi, kah seçim sonuçları ya da yerel siyasetin dengeleri rüzgarın yönünü değiştiriverir ve sanatçısı da sanatseveri de yüzüstü kalabilir. Çanakkale’de epey hareketli bir sivil toplum atmosferi var ve bunun da bir sonucu olarak CABININ ekibi yıllardır ipin ucunu bırakmamak için ellerinden geleni yapıyor. Bu anlamda belki de yedi bienalin en anlamlısını gerçekleştirdiler. Pandemi dolayısıyla her şey yavaş çekimle gerçekleşirken, Venedik bile bienalini bir yıl ertelemişken Çanakkale ara vermedi ve sergilerini düzenlemeyi başardı.

Daha önce bienallere destek veren belediye bu kez işin içinde değil, ama sivil toplum yerel sermayeyle buluşmuş görünüyor ki bu evrensel tecrübeye göre en ideal durum. 7. Çanakkale Bienali’nin ana destekçisi Dardanel…

Tabii ki her zamankinden daha küçük, daha mütevazi bir bienal bu. Yine uluslararası, yine Çanakkale’yi ve mekanlarını iyi kullanıyor, yine güzel bir tema ve iyi işleri bir araya getirmenin yolu bulunmuş… Ama nereden bakarsanız bakın görece küçük bir sergi, sanatçıların sadece bir kaçı, yerel ve ulusal sanat aktörlerinin de çok azı açılışa katılabildi; daha önce bienale gelmiş olanların bile sergileri görecekleri şüpheli. İşin bu yanı için yapılacak pek bir şey yok; bu pandemiye rağmen sanat etkinliği, hem de küçük bir kentte çağdaş sanat etkinliği düzenlemenin cilveleri.

‘Takımyıldızı’ başlıklı 7. Çanakkale Bienali’nin küratörü CABININ ile birlikte Azra Tüzünoğlu. Dört serginin üçünü Tüzünoğlu hazırlamış. Bunların içinde benim en çok ilgimi çeken Troya Müzesi’ndeki Agah Uğur Koleksiyonu sergisi oldu. İş dünyasının uzun süre Borusan Holding’in CEO’su olarak tanıdığı Agah Uğur, iyi bir koleksiyoncu. Yaklaşık iki yüz elli eserden oluştuğu söylenen koleksiyonundan seçtiği az sayıda işi Azra Tüzünoğlu’nun hazırladığı Troya Müzesi’ndeki sergide gösteriyor. İşin aslı sergi insanı şaşırtıyor çünkü Türkiye güncel sanatının bazı ikonik işlerinin Agah Uğur’da olduğunu görüp şaşırıyorsunuz. Füsun Onur, Gülsün Karamustafa, Halil Altındere, İnci Eviner, Cevdet Erek’in çok bilinen işleri ile karşılaşıyoruz Troya Müzesi’nin sergi salonunda… Agah Uğur bizi az tanıdığımız bazı sanatçılarla da tanıştırıyor. Kanlı çocuk resimlerinin olduğu tabaklarıyla Marko Maetamm ve ‘1 Seferde 9 Berberin Saç Kesimi’ adlı harika videosuyla Koki Tanaka… gibi.

Tüzünoğlu”nun “Hasarlı veya Tahrip edilmiş: Kültür”, başlıklı dört bölümden oluşan sergisi, sadece kadın sanatçıların eserlerine yer veriyor. Bu eserler eski Çanakkale’de birbirine yürüme mesafesi içindeki iki mekanda izleyiciyle buluşuyor. Kırmızı Konak adı verilen bir büyük dükkana dönüştürülmüş eski kırmızı evin içindeki işler serginin önemli bir bölümünü oluşturuyor. Korfmann Kütüphanesi’nde ise bazı videolar performans ve film gösterimleri izleyici ile buluşuyor.

CABININ ekibi ve Azra Tüzünoğlu, sanatçıların bizzat gelmek zorunda kalmayacakları, üretimi çok zor ve uzun süreler almayacak, fazla kalabalık olmayan yani aslında pandeminin getirdiği parasızlık ve seyircisizlik durumuyla başa çıkabilen bir sergi hazırlamışlar. Salgının neden olduğu yılgınlığa kapılmayan tam tersine her zamanki gibi sesini çıkartmaktan, sözünü söylemekten geri durmayan bir sergi bu. Dolayısıyla biz izleyiciye ve sanatçılara hayatın devam ettiğini hatırlatarak önemli bir moral katkıda bulunuyor. Üstelik ne pahasına olursa olsun Çanakkale kenti de bienalini terk etmemiş oluyor ve kocaman bir tebriği hak ediyor.

Sergiler 22 Eylül - 17 Ekim tarihleri arasında programda belirtilen gün ve saatlerde, randevuyla ziyaret edilebilecek, Troya Müzesi ise müzenin ziyaret koşulları kapsamında gezilebilecek. 7. Çanakkale Bienali 19 Ekim tarihinden itibaren bir ay süreyle çevrimiçi ziyarete açılacak.

Kavramsal çerçeve ve sanatçıların tam listesi için bakınız...