YAZARLAR

Hiç kimsenin meydanı

Yenikapı Miting Alanı, Gezi Direnişi’nden bir yıl sonra, 2014’de kullanıma açıldı. Her gösteri için orası adres gösterildi. Milyonların toplandığı gösteriler ile toplumun sembolik düzeninde yeni bir gösteren kuruldu. Meydanda AKP güçlenirken, muhalefet zayıflıyor, yara alıyordu. İktidar, stratejisini bunun üzerine kurmuştu.

Konu Yenikapı Miting Alanı’nın toplumsal sembolik düzendeki yeri ile ilgili. Ama öncesinde derdimi iki basit örnekle anlatmalıyım.

Nesnelerin asıl kullanım nedenleri ‘asıl anlam ya da işlev’leri olarak adlandırılır. Var olma nedenleri ana işlevidir, o işe yaramak için üretilmişlerdir. Ancak zaman içinde, gündelik yaşam pratikleri esnasında yan anlamlar edinirler, yan işlevleri (ek işlev de diyebilirsiniz) olur. Tabii bu hemen olmaz, biraz zaman alır, yaşanmaları, kullanılmaları, keşfedilmeleri gerekir.

Güncel bir örnek. Evinizdeki yemek masasını düşünün. 20 yıl önceki Gölcük depreminin ardından, özel imalat, tepesine çökecek tavana dayanacak kadar güçlendirilmiş masa kullanın denildi. Madem binaları güçlendiremiyorduk, o zaman masaları güçlendirirdik. Kaç kişi bu tedbiri aldı bilemem ama asıl işlevi yemek yemek olan masa birden depremde hayatta kalma nesnesi oluverdi.

Ya da daha genel ve kanıksanmış bir örnek. Çoğumuzun evinde sonradan takılma çelik kapılar bulunuyor. Belli ki evlerin mevcut kendi kapıları yetmiyor. Ek güvenliğe ihtiyaç duyuluyor. Ev alırken ya da kiralarken ayrıca evin çelik kapısı olması emlakçı tarafından evin değerini arttıran ek işlev olarak sunuluyor.

Toplumsal sembolik düzen içine doğduğumuz dildir. Çocukluk öncesi imgelerden sembollere geçer yani kendimizi dil ile ifade etmeyi öğreniriz. Dil bize değil ötekine aittir; öteki tarafından öğretilen sembollerdir. Gündelik hayat, öğrenilmiş toplumsal semboller üzerine kuruludur; bizler sembolik düzeninin uyumlu ve üretken özneleri olarak yaşarız.

Yemek masasının deprem masasına, giriş kapısının çelik kapıya dönüşümü basit işlevsel dönüşümler değillerdir. Yan işlevlerin kendilerine özgü anlamları var. Gündelik hayatın gerçekliğini, olağan akışını yapıbozumuna uğratırlar. Dışarıya karşı içi koruyan evin o kadar da güvenli olmadığını hatırlatıyorlar. Ev, her an tepemize çökebilir ya da eşyalarımız çalınabilir. Toplumsal sembolik düzenin sahip olması gereken en temel niteliğinden, güvenlik duygusunun yoksunluğu ile yaşıyoruz ama bu içsel tedirginliğin pek farkında değiliz.

Şimdi aynı bakışı, Yenikapı Miting Alanı’na taşıyalım.

TÜRKİYE'NİN SAHNESİ

AKP iktidarı, meydan iktidarı. Gücünü meydanlardan alıyor. Sözünü meydanlarda söylüyor. Tek adam yönetimi altında, Türkiye’de meşru sayılabilecek tek alan, çok hırpalanmış olmasına rağmen seçim sandığı kaldı. Halka sadece seçimden seçime fikri soruluyor. “Fikri soruluyor” dediysem, beklenen tek şey, iktidarın kurduğu sembolik düzenin söylem düzeyinde tekrarlanması, bir nevi anlamına tam haiz olmadan ezberletilmesi. Yani halk basitçe bir yüzdeden ibaret.

Türkiye’nin siyaseti seçim siyaseti. Her an tekrarlanabilir, sonucu beğenilmezse yok sayılıp yeniden yapılabilir, erkene alınabilir ya da bambaşka bir nedenle seçim yapılabilir. Öyleyse seçim siyasetinin en önemli mekanizması meydanlar her an hazır tutulmalı.

Fakat aynı zamanda meydanlar mütereddit yerler. Sadece iktidarın gövde gösterisi yaptığı değil aynı zamanda muhalefetin de kullanabildikleri yerler. İktidarın olduğu kadar muhalefetin de sesinin mekanları ve muhalefetin görünür olduğu yerler.

Bir düşünelim; meydanlar kentin merkezinde öylesine boş alanlar değiller. Sabitlendiği yerden, merkezde olmasından, ulaşılabilirliğinden, sınırlarını belirleyen yapılardan, ona açılan caddelerden alır işlevini ve gücünü. Bu sayede sembolik düzenin çatlaklarını diğer insanlara gösterebilir.

Örneğin Taksim Meydanı, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’nın doğal mekanıydı. Gücüyle, coşkusuyla, sesiyle, kanıyla işçilerin meydanı. Kentten uzak fabrikalarda, şantiyelerde, bodrum katındaki atölyelerde, kentin dar sokaklarında gözlerden uzak yaşayanların ortaya çıktıkları gün. Yani sömürünün, eşitsizliğinin, “gelişen Türkiye” söyleminin çatlaklarının görünür olduğu gün. Bu nedenle meydan işçilere bir açıldı, beş kapandı, en sonunda tümüyle yasaklandı.

Ama asıl kırılma 2013 Gezi Direnişi ile oldu. Toplumun bir araya asla gelmez denilen sivil ve siyasi unsurları, halkları bir araya geldi ve iktidara “Hayır” dedi. Öngörülemeyen, kontrolsüz bir eylemdi. İktidarın asla izin veremeyeceği cinsten. Karşı müdahale çok sert oldu ve İstanbul’un sahnesi biber gazı bulutları ile kaplandı.

Oysa AKP, iktidara geldiğinden beri tasarrufunu, kelimenin her iki anlamında, hem “biriktirme-çoğaltma” hem de “bir şeye sahip olma ve sahip olduğu şeyi istediği gibi kullanma yetkisi” anlamında Taksim Meydanı üzerinde yoğunlaştırdı, kendi sahnesini kurmak istedi. AKM’nin yıkılması (yenisinin inşa edilecek olmasının hiç önemi yok), Taksim Camisi, (yapılamayan) Topçu Kışlası maddi biriktirme, fiziksel ve sosyal kontrol araçlarından başka bir şey değiller.

MEYDANDAN ALANA

İktidar, gözü hep Taksim Meydanı’nda olmasına, “şimdiye kadar belli bir zümrenin elinde oldu, artık herkesin olacak” demesine rağmen bir iki istisna dışında hiçbir zaman Taksim’i kendi miting meydanı olarak kullanmadı. Bu hakkından feragat etti. Çünkü meydanı bu amaçla kullanması, muhalefete de itiraz hakkı verecekti.

Çözüm basitti. AKP inşaat imparatorluğu devreye girdi. Meydan yoksunu, her metrekaresi boşluk bırakmamacasına doldurulmuş İstanbul’a yoktan miting alanları inşa edildi. Yenikapı ve Maltepe miting alanları mega projeler olarak sunuldu. Deniz dolduruldu, binlerce metrekare yoktan var edildi.

İktidar milyonlarca yıllık Tarihi Yarımada coğrafi şeklini hiçe sayarak yarımadanın köşesine milyonların toplanacağı bir miting alanı inşa etti. Miting alanı, artık sadece iktidarın sözcülüğünü yapan ana akım medya sayesinde gövde gösterisi yapabildiği bir yer. Alan, kentin dışında da olsa görünürlüğünü bu sayede sağlıyor.

Yenikapı Miting Alanı

Yenikapı Miting Alanı, muhalefet içinse bir hapishane, kentin dışına sürgüne gönderildiği bir boşluk. Görünür değil. Sesini güçlü bir şekilde duyuramıyor, başka insanlara ulaşamıyor. Ancak sosyal medyanın kısıtlı imkanlarını kullanabiliyor. Hatta iş komik bir şekilde parmak hesabına bile döndü. AKP iktidarı miting yaptığında alanda milyonlar toplanırken, muhalefet yüz binler ile ifade ediliyor, bunun tartışması yapılıyor. Muhalefet, ana akım medyaya ancak bu ve benzeri haberlerle kısa süreliğine çıkabiliyor.

Meydandan yola çıktım alana vardım. Taksim Meydanı’nın ana ve yan işlevleri sayısız. Gezebilir, buluşabilir, parkta nefes alabilirsiniz. Yeri gelince muhalefetin sesi. Bazen yılbaşı ya da bir futbol maçı galibiyetinin kutlama mekanı. Herkesin toplanmak gerektiğinde aklına ilk Taksim Meydanı geliyor. Birikmiş hafızası, yaşananları, olayları var.

Alan ise öyle değil. Üç tarafından denizle sınırlanmış. Dördüncü sınırı bir otoyol. Etrafından beslenemiyor. Gerektiğinde ancak insanlar buraya taşınabiliyor, uzunca mesafeler yürünüyor. Adı zaten asıl işlevini bizlere söylüyor, “miting alanı.” Bir boşluk, gerektiğinde kullanılıyor, onun dışında işlevsiz.

Yenikapı Miting Alanı, Gezi Direnişi’nden bir yıl sonra, 2014’de kullanıma açıldı. Her gösteri için orası adres gösterildi. Milyonların toplandığı gösteriler ile toplumun sembolik düzeninde yeni bir gösteren kuruldu. Meydanda AKP güçlenirken, muhalefet zayıflıyor, yara alıyordu. İktidar, stratejisini bunun üzerine kurmuştu.

Di'li geçmiş zaman kullanıyorum çünkü son yerel seçimleri CHP’nin kazanması ve İBB’nin el değiştirmesi ile miting alanı yan bir işlev kazandı, sergi alanı oldu. İBB Başkanı İmamoğlu seçimden önce söz verdiği gibi eylül ayı başında ihtiyaç fazlası belediye ve makam araçlarını Yenikapı Miting Alanı’na dizdi. Dört günlüğüne “israf sergisi” ile alan, sergi mekanına dönüştü.

İSRAF SERGİSİ

Sergi ile ilgili spekülasyonlara hiç girmeyeceğim, ama alan bir yan işlev kazandı. Hangi partiden olduğunuzun hiç önemi yok, sergiyi olumlu ya da olumsuz bulun, beş yılık sembolik kurgu ek işlev kazandı. Bundan sonraki mitinglerde, kaçınılmaz bir şekilde hep bu hatırlanacak.

Yenikapı'daki 'israf sergisi'

Belki “israf sergisi” kadar çok ses getirmedi ama alan sergiden yaklaşık bir ay önce başka bir işlev daha kazandı, Ağustostaki sağanak yağış sonrası Eminönü Alt Geçidi su baskını ile “ayakkabı kurutma mekanı” oldu. Esnaf kurtarabildiği ve “belki tekrar satılabilecek duruma gelir” umuduyla ayakkabıları alana dizdi. Sıra sıra kurumaya bırakılmış ayakkabılar ne kadar da “israf sergisi”nin görüntüsüne benziyordu. Yenikapı Miting Alanı, iktidarların çatışma alanı olarak değil, insanların gündelik hayatına 'kurutma mekanı' olarak giriverdi.

Yenikapı'da kurumaya bırakılan ayakkabılar

Sosyal medyada “Alan neden aynı zamanda oto satış ya da kurbanlık pazar yeri olmasın?" gibi kinayeli sözlerle karşılaştım. Çünkü iktidar eliyle kurulan sembolik düzen bir kere bozulmuş, alan yan işlevler edinmişti.

ALANIN OLMAYAN İŞLEVİ

İki hafta önce, Gölcük depreminin 20'nci yıldönümünde İstanbul 5.8 şiddetinde sallandı. Ne zaman patlayacağını bilmediğimiz saatli bombayı bir kere daha hatırladık. 20 yıldır hiçbir doğru düzgün hazırlık yapılmamış, deprem toplanma yeri ilan edilen yerlere AVM’ler dikilmişti.

İşin siyasi kısmını bir kenara bırakıyorum. Daha önce yazmıştım, sanki toplanma alanlarına AMV’ler yapılmamış gibi İstanbul’da 10 bin toplanma alanı olduğu ilan edildi. Bu rakam kente gelişi güzel dağılan boşluklar, otoparklar, küçük parklar, okul bahçeleri vs.’den oluşuyor. Oysa kentte, çevresindeki nüfus yoğunluğu dikkate alınarak, homojen olarak yayılmış boşluklar olmalı; altyapısı olan boşluklar. Kentin şebekesinden bağımsız su deposu, elektrik şebekesinden bağımsız jeneratör, konteynerler içinde ilk müdahale için kesici-delici alet edevat, çadırlar olmalı. Çünkü deprem anında değil, sonrasında kurtulanlar orada toplanacak. Bütün yol, iletişim, altyapı çökmüşken ilk müdahaleyi herkes kendisi yapacak.

.

İronik bir şekilde, mezarlıklar da toplanma alanları olarak gösteriliyor. Ama buna Yenikapı Miting alanı dahil edilmedi. Alana böyle bir işlev yüklenemedi. Miting alanı denizden doldurma, altı boş ya da sıvı. Denizden çalınmış bir alan. Güçlü bir depremde batacak, deniz kendisinden çalınanı geri alacak. Yani miting alanı güvenli değil.

Yine deprem masasına ve çelik kapıya döndük. Miting alanı güvenli değil. Yani sembolik düzenin en temel niteliğinden, güvenlik duygusunun yoksun. Lütfen etrafınıza bu gözle bakın ve bizlere öğretilen sembolik düzendeki diğer çatlakları da sizler keşfedin.


Hakkı Yırtıcı Kimdir?

İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunu olan Hakkı Yırtıcı, yüksek lisans ve doktora eğitimini de aynı üniversitede tamamladı. Çağdaş Kapitalizmin Mekansal Örgütlenmesi isimli kitabı, 2005 yılında Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından basıldı. İktidar, mekan, dil ve psikanaliz alanlarına yoğunlaşan Yırtıcı; iktidar ve mekanın yeniden üretimi, modernleşme ve gündelik hayat pratikleri, sinema ve mekan analizi ve kent modernleşme tarihi üzerine dersler vermektedir.