YAZARLAR

İhbarcılığın rapor hali

SETA isimli bir düşünce(!) kuruluşu, Türkiye’de faaliyet gösteren bazı yabancı medya kuruluşları hakkında rapor yayınladı: Bir bilimsel çalışma değil, istihbarat ve ihbar raporu. Çalışanları, hem hükümete hem de işverene ihbar ediyor. Yetmiyor, Gazete Duvar, Diken, Evrensel gibi medya organlarının haberlerini paylaşmayı “suç”muş gibi göstermeye yöneliyor. Rapor o kadar cahilce ki, AİHM’nin Demirtaş’a beraat kararı verdiğini zannediyor.

Adı uzun. Ciddi bir kurumuz diyor, adına bakarsak. Hedefler de ciddi, büyük: “SETA, siyaset, dış politika, ekonomi, toplum ve medya, hukuk ve insan hakları, güvenlik, strateji, eğitim ve sosyal politikalar, Avrupa araştırmaları ve enerji direktörlükleri bünyesinde bilgi üretmeyi ve üretilen bilimsel bilgiyi sorun çözücü formüller halinde sunmayı hedefler.”

ADAMLAR DÜŞÜNÜYOR ABİ!

Çok ciddi değil mi? Bir de büyük hedefli. Buna uygun gücü de var, maşallah: Ankara, İstanbul, Washington D.C., Berlin ve Kahire’de ofisi var. Para çok yani. Düşünce kuruluşu. Düşünüyor, taşınıyor. Fikir üretiyor, fikir satıyor. Fikir önemli. Alıcısı çok olmalı. Allah artırsın.

En son bir rapor yayınladılar, adı yine çok afili, çalışma üç imzalı. Sunuşunu da bir profesör yapıyor: “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları.”

Vallahi, heyecanla okumaya giriştim. Dedim, CNN, FOX gibi Amerikan devleri dahil, Azerilerinden Arap ülkelerine, Avrupalılarından Asyalılarına Türkiye’de “medya işleri” yapan, yapmak isteyen yapılar, kurumlar, kuruluşlarla ilgili bilgi vardır muhakkak. Bilmek iyidir. CNN yok. FOX yok. Yedi kurum var: BBC Türkçe. DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE. AMERİKA’NIN SESİ (VOICE OF AMERICA, VOA). SPUTNIK TÜRKİYE. EURONEWS TÜRKİYE. CRI TÜRK (ÇİN ULUSLARARASI RADYOSU-TÜRKİYE). INDEPENDENT TÜRKÇE.

Bu yedili niye seçildi? Açıklama yok. Mesela, Rudaw niye yok? El-Şark El-Evsat niye yok? Mehr niye yok? Suudi Arabistan veya İran ya da Kürdistan yabancı mı değil, buradaki faaliyetleri “uzantı” mı değil? Belli değil. Yoksa, bana kalırsa hiç de yabancı değiller zaten!

İKİ İHBAR, BİR RİCA

Olsun, dedim, yedi kuruluş hakkında şöyle etraflıca bir rapor, niye kötü olsun? Okumaya başlayınca hiç vakit geçmeden mesele anlaşılıyor. Ortadaki bir rapor değil, bir ihbar mektubu ve bir iş mektubu.

İhbarcılık, zaten başlıktaki “uzantıları” lafından belliydi, çünkü bu kurumların hiçbiri “uzantı” değil, kurumların bizzat kendileri aslında. Uzantı lafının olumsuz çağrışımlarına yaslanmaktan başka çare yok, “emperyalist yayın” demeye de gözü kesmemiş, ne olur ne olmaz, çünkü hepsi devletler arası anlaşmalarla yayın yapıyor. E peki neyi ihbar ediyor?

Önce, çalışanları. Çalışanları isim isim, sosyal medya paylaşımlarına bakarak, daha önce çalıştığı yerlere bakarak bir kategori içine sokuyor (Hükümet karşıtı olma) sonra da bunun ne kadar kötü olduğunu anlatarak sakızı uzattıkça uzatıyor. Buraya kadarı bir bilimsel rapor değil, bir istihbarat raporu gibi. Hem hükümete ihbar var, hem de “kuruluş”ların kendilerine.

NE ÖNERİ AMA: BASKI VE İFŞA

Önerileri de var: Kaynak ülkeye (otoritelere) şikayet edelim, bir de bunu yapabilmek için faaliyetlerini izleyecek kuruluşlar olsun. Bu son ihbar aynı zamanda bir iş mektubu: Basın parayı, faaliyetleri izleyelim, size haber uçuralım. Siz de ister kaynak ülkeden baskı kurun, ister bildiğiniz gibi yapın. Sıkıntı yok.

Rapor, bir kötü niyet raporu değil sadece bir cehalet raporu da, mesela, içinde şöyle bir cümle var:

“Sık sık Gazete Duvar’ın haberlerini paylaştığı ve özellikle Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili eleştirilerde bulunarak AİHM’in verdiği beraat kararını desteklediği görülmüştür.”

Bunları yapan, eski yargıç Osman Can imiş, eski Anayasa Mahkemesi raportörü, yargıç. Gazete Duvar paylaşma meselesine geleceğim, ondan önce AİHM’nin kararı hakkındaki cümle: AİHM kimin için beraat kararı verebilir? Hiç kimse için. Çünkü o bir ceza mahkemesi değil. Peki, AİHM kararını desteklemek ne demek? Türkiye’nin yetkisini tanıdığı mahkeme kararını beğenmek ya da eleştirmek anlaşılır ama desteklemek ne? Hiçbir şey. Sadece raporu hazırlayanların “medya özgürlüğü”nü zaten bırakın, “medya” hakkında bile hiçbir ilgi ve bilgilerinin olmadığını gösteriyor cümle. Tek maksat var: Yeni raporlar hazırlamak için para almak.

PARAYI VERİN, DAHASINI YAPALIM

Tabii ki bir de güç istiyorlar, insanların kaderi hakkında karar vermeye yol açacak bu türden karalayıcı, ilkesiz, ölçüsüz ve hukuka da ahlaka da aykırı çalışmalar yapacakları güç. Nereden mi çıkardım? Raporun son cümlesi:

“Türkiye’de yayın yapan yabancı medya kuruluşlarının güvenilirliği ve tarafsızlığı takip edilip kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bu maksatla bir yayın takip ve raporlama oluşumu kurulmalıdır. Medyanın tabiatı gereği oluşumun devlet tarafından kurulması isabetli olmayacaktır. Sivil toplumun kuracağı bu oluşum desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.”

DUVAR, DİKEN, T24, BİRGÜN, EVRENSEL

Şimdi gelelim Gazete Duvar meselesine. Yedi sekiz meslektaşımızı “Gazete Duvar” haberi paylaşmakla “suçluyor”, birini de zaten yazarı olmakla. Tabii ki Duvar yalnız değil, Diken, T24, Evrensel ve Birgün de var. Sözcü, Cumhuriyet ve “eski” Hürriyet de “seküler” olmak gibi bir olumsuz özellikle katılıyor listeye.

Ne listesi? Bilimsel rapor ayağına açıkça hükümete ve kendi işverenlerine ihbar etmeye yöneldikleri gazetecilerin olduğu liste. “Hükümet”e verdikleri akıllardan biri de bu kişilerin “kamuoyuna” afişe edilmeleri. Yahu, bu kadınlar ve adamlar neyi gizli yaptılar da siz ayrıca bir de bir keşif yapmış gibi isimlerini listeliyorsunuz? “ifşa” etmeyi öneriyorsunuz? Peki, “yabancı medya” ve çalışanları rapor konusuyken, mesela Diken, T24, Birgün, Evrensel niye durmadan tekrar eden isimler raporda? Cevabı ben vereyim: Bir taşla çok kuş vurmak. Yabancı kuruluşları, çalışanlarını ihbar yeter mi hiç, “yerli” kuruluşları da ihbar etmek gerekli. Kalanı hükümet halleder zaten.

İKİ İHTİMAL VAR

Hasılı, bir bilgi, bir düşünce, bir keşif filan yok ortada. İki ihtimalli bir kötülük var. Ya bu raporu “hükümet” dedikleri güç sipariş etti, yapacağı düzenlemeler ve operasyonlar için zemin olsun diye. Ya da bu “düşünce kuruluşu”, “hükümet” dediği ve gazeteciliği sadece onu övmek olarak anladığı güce kendini beğendirmek için iş mektubu yazıyor. İki durum da birbirinden berbat.

Tek şey söyleyerek bitireceğim: Kılavuzu, medyadan, hukuktan, etikten bihaber bir düşünmeme kuruluşu olan birinin burnu, kendini kandırmaktan hiç kurtulamaz. Hükümet bile olsa. Medya için milyarlar harcayıp hiç sonuç alamamanın sebebi, bu akıllarla yol yürümek değil mi zaten, ey iktidar?

Not: Bu kötücül raporda adı geçen meslektaşlarımın tehdit altına sokulduğunu görmemek imkansız. Hazırlayanlar, hazırlatanlar ve yayınlayanlar sadece ahlaki değil ciddi hukuki sorumluluk altındadırlar. Ayıptır. Suçtur.