YAZARLAR

İzlanda'da skandal: Bu kaçıncı?

Fransa rehavetiyle muhtemelen İzlanda'dan bir tokat yiyecektik. Bu olay bence bizi silkeleyip uyandırdı ve belki de bu ciddiyetle İzlanda'da gülen taraf bu sefer biz olacağız. Derdimiz bağcıyı dövmek yerine üzüm yemek olsun. Çok normal bir ruh haliyle sahaya çıkalım ve Euro 2020 yolunda hedefe bir adım daha yaklaşalım.

Şenol Güneş önderliğindeki A Milli Futbol Takımımız Avrupa Şampiyonası'na gitme yolunda belki de tarihinin en rahat sürecini yaşıyor. Zaten çok nadir oralarda bulunuyoruz ve gitmeyi başardığımız zamanlarda hep kılpayı gerçekleştiriyoruz. Ya bilmem şu takım, şu takıma bir eksik attığında vesaire. Bu sefer üçte üç ile başladık. Bundan tam üç ay evvel yazmış olduğum “Eski sevgiyle yeniden barışmak” yazımı boşuna yazmamış oldum böylelikle. Çünkü mesele sadece üç maçta dokuz puan meselesi değildir. Hava, ortam, iklim ve kamuoyu algısı. Yani esasında her şey futbolun dışındaki unsurlardır. Yani doğrudur; futbol asla sadece futbol değildir. O antipati duyulan milli takım ortamında yeniden “normalleşme” yaşandı futbolcu grubuyla kamuoyu arasında. Her şey güzel gidiyordu esasında. Tabii ki uçak İzlanda'ya inene kadar.

Son dünya şampiyonu Fransa'yı Konya'da yenmişiz ortalık yıkılıyor. BBC, CNN globalde sürekli “son dakika” geçiyordu. Şu herkesin kafasında çok netti: Eğer İzlanda'yı da deplasmanda yenip dörtte dört yaparsak artık Euro 2020 için şafak sayacaktık. Yanlış anlaşılmasın, Fransa'yı sadece yenmedik. Fransa'ya yıllar sonra rakip kaleye bir isabetli şut attırmadan tamamlattırdık maçı. Öyle genç yapılanma da yoktu karşımızda. Mbappe'sinden Pogba'sına kadar herkes sahadaydı. Bu maçın anlam kazanması için tek bir şey gerekiyordu; İzlanda'yı yenmek. Çünkü İzlanda'yı yenemediğinizde Fransa galibiyetini puantajda avantaja çevirme özelliğini yitiriyorsunuz. Ama İzlanda deplasmanı tatsız başladı.

Neresinden başlayalım bilemedim. Aslında bu bir klasiktir. Sadece milli takımlar bazında düşünmeyin; ben bu işlere kulüpler bazında da yıllardır tanıklık ediyorum. Beşiktaş'ın, Galatasaray'ın veya Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi veya Avrupa Ligi maçları sürecinde. Havalimanında sadece bekletmeler yetmezmişçesine sürekli “suçlu” muamelesi ile arama yapmalar... 3-4 saat orada sebepsizce oyalayıp bekletmeler ve bütün bu süreci sporcuları ayakta yaşatmak. Yanlış anlaşılmasın, bütün bu yaşanan skandallar sporcularımız ayakta iken gerçekleşiyor. Çünkü bu işin kurdu olmuşlar artık. Öyle bir noktada gerçekleştiriyorlar ki ne oturup bekleyebiliyorsunuz ne de kıpırdayabiliyorsunuz.

Bu kaçıncı? Bakın ben size çok açık konuşuyorum; Amerika'dan Avrupa'ya, hatta Kuzey Afrika'da bile çokça havalimanını kullandım, Türkiye'de İstanbul'daki kadar organize çalışılan, hoşgörü ve uygun muamele ile davranılan başka bir havalimanı görmedim. Bu bir turizm yazısı falan değildir ama bu detay, bu yorumum olayın inceliğini anlatma konusunda önemli. Yoksa okuyanlar bilir, altı boş hamaset işleri ile pek alakalı bir gazeteci değilim. Olacakları söyleyeyim; birkaç gün bağırıp çağıracağız sonra yeniden unutulacak. Bu söyleyeceklerimi lütfen tarihe not düşün; Türkiye A Milli Futbol Takımımız Euro 2020'ye gruptan lider çıkmış pozisyonda katılırsa siz o zaman bize turnuva öncesi havalimanlarında yaşatacaklarını görün. Uydurma narkotik ihbarı bahanesinden tutun da evraklarda hata veya eksiklik adı altında birçok sebeple sporcularımız tuhaf muameleler görecekler. Biz ülke olarak çalkalanırken “bam” bir bakmışız turnuvadan elenmiş, evde televizyonlar karşısında alakasız takımların final maçını izleyeceğiz. Konudan fazla uzaklaşmadan meseleye geri dönelim ve konuyu futbolcuların ağzından dinleyelim.

Burak Yılmaz: "Üç saattir orada bekliyoruz. Herkesin çantasını alıyorlar, kremlerini alıyorlar, tekrar tekrar kontrolden geçiriyorlar. Altı buçuk saat uçtuk, üç saattir de bekliyoruz orada. Hâlâ içeride arkadaşlarımız var. Şu anda çıkabilen geliyor buraya."

Emre Belözoğlu: "Ülkemize kurban olsunlar, misafirperverlikte. Gereğini açıklarlar. İçeride gereksiz bir arama yapıldı indiğimizden itibaren. Durum bu yani. Ben daha fazla bir şey söylemek istemiyorum".

Muhabirler Emre Belözoğlu'na mikrofonlarını uzatırken aradan bir İzlanda taraftarı sızıp o kalabalığın yanında Emre Belözoğlu'na tuvalet fırçası uzattı. Kimse fark etmedi İzlandalıyı ama muhtemelen bir sosyal medya troll'ü veya Youtuber falandır. Aslında bunu yapan taraftara bir şey diyemiyorum. Taraftarlar saçma sapan davranışlar sergileme konusunda sınır tanımaz. Hatırlarsanız Bafetimbi Gomis Galatasaray'a transfer olduğunda havalimanında izdihamın arasından bir taraftar Gomis'in yüzünden güneş gözlüklerini çaldı. Gomis daha Florya tesislerinde varmadan o gözlük internet üzerinden satışa çıkmıştı bile. Burada yani “hokkabazlık” yapan İzlandalı taraftara kızacak ya da eleştirecek bir şey yok. Burada o bölgede onun öylesine dolaşmasına izin verilmesi tam bir rezilliktir. Yani üç saat futbolcuları arayan havalimanı güvenliği daha bir adamla baş edememiş. Türkiye'ye başka ülkelerden milli takımlar geldiğinde havalimanında resmen “kurtarılmış bölge” misali güvenli bir alan oluşturuluyor ve bu tip bir skandalın da yaşandığını açık konuşmak gerekirse hatırlamıyorum.

Elbette birkaç siyasi ve bürokratımız topa girdi ama konuyu şuradan bağlayalım: Fransa rehavetiyle muhtemelen İzlanda'dan bir tokat yiyecektik. Bu olay bence bizi silkeleyip uyandırdı ve belki de bu ciddiyetle İzlanda'da gülen taraf bu sefer biz olacağız. Derdimiz bağcıyı dövmek yerine üzüm yemek olsun. Çok normal bir ruh haliyle sahaya çıkalım ve Euro 2020 yolunda hedefe bir adım daha yaklaşalım. Çünkü bu işlere takılırsak, yine sosyal psikolojimizin kimyası bozulacak.


Ara Gözbek Kimdir?

Yayın hayatına 2005'te üniversite radyosu CIU FM'de başlayan Ara Gözbek aralıksız üç sene İngilizce ve Türkçe yayınlarla canlı radyo programı hazırladı ve sundu. 2005'te CNN Türk'te Frekans programında yapım asistanı ve muhabir olarak görev aldı. Gazeteciliğe ilk olarak 2006'da BirGün gazetesinde adım attı. BirGün'de Pazar eki ve spor bölümlerinde 400'den fazla makale yayınladı, ardından Türkiye'nin en çok takip edilen spor haber sitesi sporx.com yazarlığa devam etti. 2007 yazında staj yaptığı TRT'de “NBA Europe Live” adı altında NBA'in uluslararası projesinde TRT'yi NBA muhabiri olarak temsil etti. SporX TV'de “NBA ARA'SI” programını yaptı. Bunların dışında Taraf gazetesi, tempo24.com.tr ve birçok sitede makaleleri ve haberleri yayınlandı. Döneminde çok popüler bir radyo olan Metro FM'de pek çok programa konuk ve yorumcu olarak katıldı. sokaksesi.com sitesinin ve Android ile Apple'larda uygulaması da olan Sokak Sesi Radyosu'nu kurup burada uzun bir süre “underground” radyo yayınları yaptı. Halen Gazete Duvar'da yazmaktadır.