YAZARLAR

Türkiye Büyük Belediye Başkanlığı hayırlı olsun

Türkiye Büyük Belediye Başkanlığı sistemi kurulmuş bile, mahkemenin yaptığı İmamoğlu’nun şimdiye kadar yapılanları görmesini ve seçmenine anlatmasını engellemek. Bundan sonra fazla yapacağı şey olmayabilir zaten.

Bu “yerel seçim” değildi aslında, bir daha seçim görür müyüz şüpheli, yerel seçim görmeyeceğimiz giderek şüphesiz hale geliyor.

Önce bir kanundan haber vermek istiyorum:

10 Mart 2018 Cuma günü Resmi Gazete'de, 7099 sayılı kanun yayınlandı. Adı, “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.”

Bu kanunun 16’ıncı maddesiyle 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Buna göre “e-Belediye bilgi” sistemi” kurulacak. Sistemi kurmaya, işletmeye, “merkezî bir hizmet standardizasyonu” oluşturmaya, yani her şeye İçişleri Bakanlığı yetkili olacak. İçişleri Bakanlığı’nın yapamayacağı tek şey ana muhalefet partisi liderini korumak.

İMAMOĞLU MAZBATAYI ALDIĞI GÜN

Kanunun geçici maddesine göre bakanlık sistemi bir yıl içinde kuracak, olmazsa bir yıl daha bu işe zaman ayıracak. Tam kuruldu mu kurulmadı mı bilinmez ama İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı mazbatasının CHP’li Ekrem İmamoğlu’na verilmesinin kesinleştiği gün, 12 Nisan’da İçişleri belediyelere bir yazı yolladı.

Yazının özeti: Artık bütün belediyeler verilerini ve dijital uygulamalarını İçişleri Bakanlığının hazırladığı sistem üzerinde tutacak, ayrı uygulama ve veri tabanı kullanamayacak.

Yani: Bütün belediyeler tek sistem içinde ve İçişlerine bağlı olacak, herhangi bir belediyenin kendi verilerini görme, inceleme şansı bile olmayacak.

VERİ DENETİM İMKANI BİTİYOR

Şimdi İmamoğlu’nun kendi iç denetim mekanizmasını kullanarak verileri elden geçirmesine itirazın nedeni daha anlaşılıyor oluyor: Her şey bu sisteme geçince belediye başkanı ve belediyenin teftiş heyetindeki kişiler kendi veri tabanlarını, kayıt ve programlarını kendileri tutamayacak, ne tutması, inceleyemeyecek bile. Tüm güç ve yetki İçişleri Bakanlığında olacak.

Durum vahim. Bu çok önemli değişikliğin sessiz sedasız geçmiş olması bile kendi başına vahim. Belediye seçimleri olurken meselenin hiç konuşulmaması, tartışılmaması vahim.

EN AZ ALTI SORUN VAR

Sorun ne? Belediye sektöründe iş yapan bir firmanın yetkilisi vahameti şöyle özetledi:

  1. AB Yerel Yönetimler Özerkli Şartı’na tamamen aykırı.
  2. Belediyelerin zaten hayli kısıtlı olan “özerklik”leri tamamen imha ediliyor. Hiçbir mahremiyeti kalmıyor. Merkezi idarenin tüm ipleri kendine bağladığı içi boş bir yönetim biçimine dönüşüyor. Belediyeler “şeffaflaşıyor” ama halka ya da kamuya ya da hizmeti üretenlere değil, dahiliye vekaletine.
  3. Artık belediyeler kendi verilerinin sahibi, hakimi filan olmayacak. Hiçbir belediye başkanı kendi verilerini bırakın kopyalamayı, kontrol imkanına bile sahip olamayacak.
  4. Belediyenin hiçbir yetkisinin olmadığı böyle bir sistemde merkezin istediği manipülasyonu yapma imkanı sonuna kadar açık olacak. “Yok merkez (içişleri) manipülasyon yapmaz, bütün belediyelere eşit mesafede” diyecekseniz, bu sistem niye lazım anlamak zorlaşır.
  5. Belediyeler, artık iktidar partisi kimse, onun tektipleştirdiği basit bürolara dönüşecek.
  6. Belediyelerin bulundukları yerlerde ilişkide olduğu firmalar, STK’lar, yerel ekonominin ve yerel rekabet koşullarının oluşturduğu yerel dinamizm artık ne aranıyor, ne isteniyor ne de mümkün.

Sektörde bu işi yapan sayısız firma olmasına rağmen, üstelik uygulama anlamında hiçbir yenilik getirmeyen, aksine belediyeleri tektipleştirecek, fiiliyatta özgünlüklerini ve zaten kısıtlı olan özgürlüklerini yok edecek bu işin arkasında ne tür gerekçe olduğunu anlamak zor. Konuştuğum yetkili, “Bir tarafta ‘yerli/milli ürün’ kampanyası yaparken diğer taraftan ‘yerli/milli firmalar’ yok edilmektedir” diyor.

Tam da iktidar partisinin 2002’den beri canhıraş biçimde memuru olduğu neo-liberal mantığa uygun bir iş: Yerli ve milli lafını hiç eksik etme, ama yerli olan, bu yere ait olan ne varsa çiğne geç, milli diye bağır dur ama küresel ağlara ve iktidarın çıkar ortaklarına hizmet etmeyen kimseyi milli sayma. İmamoğlu’nun girişiminin neden acul biçimde engellendiği de daha iyi anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kampanyalarda kendisinden başka kimsenin öne çıkmasına izin vermedi, Kemal Can’ın gözlemiyle, “aslında her yerde kendisi aday oldu”, yani “Türkiye’nin belediye başkanı” olmak istedi. Olmadı. Olmadıysa olmadı, zaten iktidarımız tedbirlidir:

Türkiye Büyük Belediye Başkanlığı sistemi kurulmuş bile, mahkemenin yaptığı İmamoğlu’nun şimdiye kadar yapılanları görmesini ve seçmenine anlatmasını engellemek. Bundan sonra fazla yapacağı şey olmayabilir zaten.

NOT

MADDE 16- 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 3- Belediyeler, mevzuatla kendilerine verilen görev ve hizmetlerin yürütülmesi ve vatandaşlar tarafından yapılan başvuruların sonuçlandırılması amacıyla her türlü idari iş ve işlemin yürütüldüğü e-Belediye bilgi sistemini kullanır.

e-Belediye bilgi sistemini kurmaya, işletmeye, veri saklama, veri iletimi ve veri paylaşımı ile ilgili politikaları tespit etmeye, çalışma usul ve esaslarını belirlemeye ve bu sistem ile ilgili merkezî bir hizmet standardizasyonu oluşturmaya İçişleri Bakanlığı yetkilidir.”

MADDE 17- 5393 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 10- Belediyeler, e-Belediye bilgi sisteminin kurulduğuna dair bildirimin İçişleri Bakanlığı tarafından yapılmasından itibaren e-Belediye bilgi sistemi ile ilgili çalışmaları bir yıl içinde tamamlar.

Benzer sistemi kullanan belediyeler, sistemlerinde bulunan ve e-Belediye bilgi sistemi için gerekli olan verileri e-Belediye bilgi sistemini kullanmaya başladıkları tarihten itibaren bir yıl içinde e-Belediye bilgi sistemine aktarır. İçişleri Bakanı, gerektiğinde bu süreyi bir katına kadar uzatabilir.”