
Küresel muhtar sanki kupon arazi dağıtıyor
ABD Başkanı Donald Trump 1967’den beri işgal altındaki Golan Tepeleri’ni bir ‘tweet kararnamesi’ ile İsrail’e veriverdi! Hani küresel muhtar, hakkı var! ABD’nin veto kartıyla daimi aza olduğu BM Güvenlik Konseyi’nin Golan’ı Suriye toprağı sayan ve İsrail’e çekilme çağrısı yapan iki karar Trump’ı bağlamıyor. Geçen yıl Kudüs’ü İsrail’in bölünmez ve ebedi başkenti ilan ederken yaptığı gibi.
İsrail, 1981’de Golan’ı ilhak kararı aldığında Ronald Reagan yönetimiyle ters düşmüş ve yardımlar askıya alınmıştı. Trump, İsrail’e koşulsuz kalkan olan ama Kudüs ve Golan’la ilgili BM kararlarını da dikkate alan geleneksel Amerikan dış politikasından saptı. Bu rahatlığı, Arap siyasetindeki çöküşe borçlu.
Golan’la ilgili sapma bir bakıma İsrail siyaseti için de geçerli. İsrail, Şam’la yürüttüğü pazarlıklarda Suriye’nin İsrail devletini tanıması şartını öne sürüyor ve belli güvenlik tedbirleri istiyordu. Sonraları bu şarta Şam’ın İran’dan uzaklaşıp Hizbullah ve Hamas’a desteği kesmesi de eklendi.
2011’e kadarki pazarlıkların çerçevesine bakıldığında, İsrail bu tavizleri kopardığı takdirde, Golan’dan çekilmeye hazır olduğu izlenimi veriyordu. Suriye’nin İsrail’i tanıması Arap siyasi haritasını alt üst edeceğinden önemli bir kazanım olacaktı. Tersinden, Golan işgal altında olduğu sürece Araplarla barış olmayacağı gibi Lübnan ve Filistin’e uzanan direniş hatları da kesilmeyecekti. Aşırı sağ bir yana, İsrail’in ‘makul’ siyasi kanatlarındaki hava bu minvaldeydi.
***
Haaretz’in aktardığına göre, İzak Rabin döneminde, 1991’deki Madrid Konferansı’ndan bir yıl sonra, ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Şam’da Hafız el Esad’la saatlerce görüştükten sonra İsrail’e “Esad, Enver Sedat gibi barışa hazır” mesajıyla dönmüştü. Rabin, 5 yıl içinde 1967 sınırlarına çekilmeye hazırdı. Görüşmeler Şimon Peres döneminde de sürdü. 1998’de Benyamin Netanyahu da 1967 sınırlarına çekilme temelinde barış için işadamı Ron Lauder’ı Şam’a gönderdi. Sonunda Esad, Lauder’e “Ya somut haritalarla gel ya da hiç gelme” dedi. Ehud Barak dönemindeki görüşmelerde Esad, Celile Denizi’ne (Taberiye Gölü) erişmekte ısrarlıydı. 2000’de Esad’ın ölümüyle görüşmeler kesildi. Araya 2003 Irak işgali, 2005 Hariri suikastı, 2006 Gazze saldırıları ve 2006 Lübnan savaşı girdi. 2008’de Ehud Olmert döneminde Türkiye’nin arabuluculuğunda başlayan yeni girişimi baltalayan ise Gazze’ye yapılan Dökme Kurşun Operasyonu’ydu. Son deneme Eylül 2010’da Amerikalıların inisiyatifiyle başladı. Netanyahu 1967 sınırlarına dönmeye hazırdı ama yeni koşul Suriye’nin İran ve Hizbullah’tan uzaklaşmasıydı. 2011’de Suriye’de olaylar patlak verdiğinde müzakereler kendiliğinden bitti. İsrailliler için de artık Beşşar el Esad siyaseten mevtaydı, müzakereye değmezdi. ABD ve Avrupa’nın desteğine oynayan bazı muhalifler müstakbel Suriye’nin Golan’ı unutarak İsrail’e barışacağı mesajlarını veriyordu. İsrail de silahlı isyana büyük değer biçiyordu.
İsrail, Golan’ın 1973-1974’te kurtarılmış parçası Kuneytra’yı ele geçiren El Kaide ve IŞİD bağlantılı örgütleri destekledi. Ortalık toz duman iken 2013’ten itibaren Golan’da petrol ve doğalgaz aramaya koyuldu. Bu işi İsrailli Afek ile birlikte Amerikalı Genie Energy’nin yürütüyor olması Washington’ın ilhakı fiilen tanıdığı anlamına da geliyordu. İsrail’e stratejik üstünlük sağlayan ve içme suyu veren Golan, artık enerji kaynağı olarak da kıymetliydi.
Suriye’de rejimi yıkma hesapları tutmayınca bu sefer, İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki varlığını temel meseleye dönüştüren bir strateji benimsendi. Bu strateji, İran ve Hizbullah’ın yarın Golan’dan İsrail’i tehdit edeceği senaryosu üzerine kuruluydu. Nitekim Netanyahu, 20 Mart’ta Kudüs’te ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu ağırlarken “Bir düşünün, İsrail, Golan’da olmasaydı bugün ne olurdu?” dedi. Mantıklı birinin çıkıp “Barış olurdu” demesi gerekirdi. İlaveten; “İsrail’in Lübnan işgali olmasaydı Hizbullah da olmazdı.”
11 Mart’ta Netanyahu ve İsrail hükümetinin ‘yedek anahtarı’ Amerikan Büyükelçisi David Friedman ile birlikte Golan’ı ziyaret eden Senatör Lindsey Graham, Trump’ı bu karara hazırlayanlardan biriydi. Şunu söylüyordu: “Bu topraklar İsrail devletine saldırılarda fırlatma rampası olarak kullanıldığı için askeri güçle alındı. İsrail buraları hayatta kalmak için işgal etti.” Bir de “Tanıma olmazsa Golan Lübnanlaşacak” tezini kullanıyorlar. Argüman uydurmada fütursuzlar! Şimdi Rus lider Vladimir Putin çıkıp Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne yerleştirilen füze rampalarını gerekçe gösterip “Bu iki ülkeyi işgal edeceğim, çünkü tehdit oluşturuyorlar” derse ne diyecekler?
Amerikalılar Rusya’nın Kırım’ın referandumla iltihakına bundan sonra laf edebilecek mi? Ki Kırım’ın durumu tarihsel ve yöntemsel olarak Golan’la kıyas kabul etmez. Sadece Amerikan mantığının tutarsızlığını göstermek için söylüyorum. Golan’ı geri verme planı bölgenin uluslararası denetimde kalması dahil İsrail’in güvenliğini ilgilendiren bazı önlemleri de içeriyordu. Haliyle “İsrail çekilseydi İran Celile’ye kadar gelirdi” sözü ucuz bir argüman. Bir işgalin yol açtığı kaçınılmaz güvenlik tehdidini bertaraf etmek için bir işgal daha! Sonu yok.
***
Bir taraftan da İsrailli liderlerin işgalden vazgeçmeye asla niyetlerinin olmadığı, Golan üzerinden başlayan müzakereleri toprak takasına dayalı başka çözüm yollarına götürmeye çalıştığı da söylenegeldi. Netanyahu son demeçlerinden birinde Şam’la pazarlık yaparken Golan’dan asla vazgeçmeyi düşünmediklerini söyledi.
Burada acayip bir cinlik yatıyor. İsrailliler toprak takası meselesini öteden beri farklı platformlarda işliyor. Bir ara “Gazze’yi Mısır’a verip kurtulalım, Batı Şeria’daki Filistinlileri Ürdün’e gönderip burayı hepten ilhak edelim” önerisi revaçtaydı. Şu sıralar Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Golan’ı tamamen İsrail’e bırakan senaryodaki takas önerisi de şöyle:
Ürdün, Batı Şeria’daki Filistinlilere toprak versin; Suudi Arabistan’dan alınacak toprakla Ürdün’ün kaybı telafi edilsin; Suudi Arabistan da 1950’de Mısır’a bıraktığı Kızıl Deniz’deki iki adayı geri alsın, Mısır’a da Sina Çölü’nden bir şeyler verilsin. Golan pazarlığında da aynı yaklaşımdan söz ediliyordu: “Suriye, Golan’dan vazgeçmesinin karşılığında Ürdün’den, Ürdün de Suudi Arabistan’dan toprak alsın.” İsrail’i rahatlatmak için Filistin’i haritadan silen, 4 Arap devleti arasına da toprak virüsü eken bir yaklaşım. Müthiş bir küstahlık! Bu senaryolar, bir süredir ‘Yüzyılın Barış Planı’ diye İsrail’e Arap itirazını tamamen bertaraf edecek ve Filistin meselesini çözmeden tarihe gömecek bir gündemle bölgeyi şerbetleyen Trump’ın damadı Jared Kushner’i de heyecanlandırmış olmalı ki, o da takasa kafa yoruyor. Bir başka cinlik de şu: Filistinli mültecilerin dönüş hakkını ellerinden almak için mülteci tanımını değiştirmek istiyorlar. Bu tanım yeni nesilleri kapsamadığı için 4.5 milyonluk mülteci nüfus 30-40 bine düşecek. Demek ki küresel güç olmak diplomaside moron olmayı da kaldırıyor!
***
ABD’nin kararı çok şeyi değiştirir mi? Ki bu soruyla meseleyi küçümseyenler olabilir. Teorik olarak haksız sayılmazlar. Fiili ve hukuki durum değiştirmez. BM Güvenlik Konseyi kararları ortada. Golan’ın uluslararası statüsü değişmez. Suriye, Golan’dan vazgeçmez. Körfez’deki Amerikan müttefiklerinin tavrı ne olursa olsun barışı imkansız hale getiren bu türden tek taraflı adımlar, sorunun asıl muhataplarında tutum değişikliği yaratmaz. Aksine direniş cephesinin kararlılığını daha da artırır.
Bunlar hakikat olmakla birlikte Golan jesti gürültüsüz patırtısız sindirilirse İsrail bir süre sonra da Batı Şeria’nın ilhakını gündeme getirip ABD’den bir iyilik de burada isteyecektir. Böyle böyle, kafasındaki barış her ne ise onun koşullarına yaklaşmış olacaktır.
ABD, uğraşmaları gerekenin İsrail değil İran olduğunu dikte edip Arapları ‘Yüzyılın Barış Planı’na hazırlıyor. Mayıs 2017’den beri oluşturulmak istenen Orta Doğu Stratejik İttifakı’nı sadece İran’a karşı ortak cephe arayışı olarak okumak yanıltıcı olabilir. Bu ittifakla İsrail’i mutlak selamete taşıyacak yeni Orta Doğu dizaynına karşı gelecek bütün itiraz noktaları ihata ediliyor.
Araplar arasındaki çekişmeler, İran-Körfez gerilimi ve 8 yıldır Suriye’nin cehennemde yürütülmesi, İsrail’in elini o kadar rahatlattı ki istediğini dayatıyor. Beyaz Saray’ı kuşatan Evanjelist klik için büyük bir fırsat. İsrail’i kendi barış limitlerini bile tepeleyecek kadar aymazlaştıran koşulların yaratılmasında büyük payı olan Türkiye de şimdi Golan için yüksek perdeden itiraz ediyor. Geçmiş olsun! Başkalarının hesabına çalışırken dehlizlerde kaybolmak böyle bir şey.
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 1994’te muhabir olarak başladı. Yeni Şafak, Son Çağrı, Yeni Ufuk, Tercüman, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde çalıştı. Bir dönem Ajans Kafkas’ın kurucu editörü olarak Kafkasya üzerine çalışmalar yürüttü. Kapatılıncaya dek İMC TV’de dış politika programları yaptı. Gazete Duvar ve Al Monitor’da köşe yazılarına devam ediyor. “Suriye: Yıkıl Git, Diren Kal”, “Rojava: Kürtlerin Zamanı” ve “Karanlık Çöktüğünde” adlı kitaplara imza attı.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kürt yakasındaki eller
Amerikalılarla ortaklık, Kürtlere Şam yolunu tıkayan ve İran misyonuyla ilişkilenmeyi önceleyen bir çerçeveyi dayatıyor. Hem Amerika ile çalışmak hem de Şam’la çözüm ortağı olmak isteyen Kürtler bu çelişkiyi aşabilecek mi?
Amerikan-İran kapışmasından Irak’a düşen
Irak’taki ateşin yakıtı kendinden, bunda şüphe yok. Ama ateşin üzerinde dans edenler yok mu, onlar kesinlikle kendi çıkarları için kontrol edemeyecekleri kötülükleri serbest bırakıyor. Aymazca Irak’ın koordinatları bir kez daha cehennem olarak kodlanıyor.
NATO kamburu: Etekte taş kalmadı dökülmekten…
Ciddi devletler az konuşur. Bizde bir güne sığdırılan tehditler, uyarılar, şantajlar, stratejik söylev ya da sövgüler ötekilerin bir yılına bedel. Yerine getirilemeyen tehditler, masadan usulca kaydırılan kartlar, tutmayan vetolar. Sonu gelmeyen sızlanmalar. Yatsıyı bulmayan yalanlar.
Ortaya karışık ‘vezir’ hamlesi
Libya ile anlaşmanın satış tarzına bakılırsa hükümet herkesin elini ayağını bağlamış havası estiriyor. Hakikaten öyle mi? Anlaşma Doğu Akdeniz Gaz Forumu çerçevesindeki süreci bertaraf edebilecek mi? Belki kısmen oyun bozucu etkisi olacaktır. Fakat evvela sormak lazım; Libya ile yapılan anlaşmanın ederi nedir?
Kürdistan’da Pence’in pençe değeri
Irak’ta sokakların tozunu kaldıran yeni dalga, İran’ın Irak’ta işini zorlaştıracak bir tazyik biriktirse de perde gerisindeki oyunlarda İranlılar açık ara Amerikalıların önünde. Hatta Kayani’ye bakılırsa İran’ın bölgesel güvenlik ve siyaset operatörü Kasım Süleymani, Kürdistan siyasetine nüfuz etme kabiliyetini koruyor.
Irak silbaştan: Kürtler sıfırlanır mı?
Irak'ta hangi yasanın esas alınacağına her an namlunun ucuna düşen ‘anayasa mahkemesi’ karar verecek. Olağanüstü mekanizmaların devreye sokulması mümkün ve bu da Kürtler için endişe kaynağı. Yine de mesele eninde sonunda Kürdistan’ı Irak içinde tutmak mı yoksa hepten kaybetmek mi noktasına gelecek.
İran’ın öfkeyle imtihanı: Komplodan ötesi
İran’ın ekonomik krizi derinleşiyor. İran halkı da sokağa aşina. Kötü gidişatta Amerikan yaptırımlarının rolü tartışma götürmez. ABD ve Körfez’deki ortaklarının İran halkını rejimden koparmak için bütün kanalları zorladığı da bir hakikat. Şimdi yönetim gerçeğin yarısını göstererek sistemi korumaya çalışıyor. Gerçeğin diğer yarısı ise bugün petrol zammı, yarın başka bir vesileyle halkın yine patlayabileceğini gösteriyor.
Hırdan ne çıkar?
Trump, Erdoğan için bir sigorta olarak hâlâ devrede kalsa da ABD, Türkiye’yi ucu açık ameliyata alıyor. ‘Trump garantisi’ ilişkilerin tabiatında var olan karşılıklı bağımlılık ilişkisini tek taraflı mahkumiyete dönüştürüyor.
Ateşe doğru ‘diplomatik’ safari
Rafta tutulan yaptırım tasarılarının salona inmesi hızlanabilir. Bunu önleyecek olan seçenek belki “Türkiye, Fırat’ın doğusunda Amerikan hedef ve çıkarlarının bekçisi olacaktır” sözüdür. O zaman da Erdoğan’ın Astana ortaklığından çekilmesi, Rusya ile kapışması, İran’la bozuşması, SDG’nin Suriye ordusuyla ortak cephe oluşturmasını göze alması gerekir. Risk payı hayli yüksek bir yol.
CHP için okuma parçası: Afrin aynası
İdlib yine az çok konuşulan bölge; Afrin’e sıra gelince ‘beka sorunu’ ve ‘ulusal güvenlik’ argümanıyla her şey bir anda karartılıyor. Kırmızı hat devreye giriyor; devletin âli çıkarları fısıldanıyor. TSK’nin yedeğine takılan cihatçı zümrenin suçlarına dair gerçeğe dokunanlar ihanetle suçlanıyor!
Lübnan’ı çekiştirmek: Hizbullah'ın başı belada mı?
Lübnan gibi birbirine rakip bölgesel ve uluslararası aktörlerin kendi vekil güçlerini iktidara paydaş yaptığı bir ülkede kitleler kimsenin hayır diyemeyeceği taleplerle isyan edecek ama sokaklar kendi haline bırakılacak! Bu mümkün değil. Peki bu kriz aşılamazsa ne olur? Hizbullah gösterilere karşı tutumuyla kendi tabanında da kaybeder mi?
Dikenli sarmaşık: ‘Barış Pınarı’ndan Bağdadi’ye
Sonuç itibariyle “Barış Pınarı”, ABD’nin SDG’yle ortaklığını bozmadığı gibi Trump’ın çekilme kararını yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Suriye tarafı da boş durmayıp Mazlum Abdi’ye Şam daveti çıkardı. Üstelik çağrıyı yapan Beşşar el Esad’ın her daim saf tuttuğu Suriye Genel Müftüsü Bedreddin Hassun. “Hiçbir başkente gitme ey Mazlum! Şam’a gel. Tüm kalbimizle seni karşılayacağız” dedi. Mazlum Abdi’nin Emeviye Camii’ne gitme ihtimali kâbusların alası! Bu düş ‘Yeni Osmanlı’ya aitti!
Trump The Oil: Suriye cehenneminde petrolün yeri
CIA, Suriye ile onlarca yıldır uğraşıyor. Petrol bunun bir parçası. Fransızların Suriye’den çekilmesinin ardından CIA’in radarlarını bu ülkeye uzatması fazla zaman almamıştı.
Kürtlere petrol görevi mi? Ne sefillik!
Pentagon’un üzerinde durduğu ve Trump’ın tav olduğu plan belki Kongre’de çekilme kararına duyulan öfkeyi yatıştırabilir ama bu tür bir adımın önünde bir sürü taş dizili
Mutabakat Muhtırası’nın şifreleri
Ruslar Türkiye ile pazarlık yaparken Kürtlerle neyi ne kadar konuştular? Bundan sonraki süreç kent merkezlerindeki sivil yönetimleri ve yerel askeri meclislerini nasıl etkileyecek? Bunlar özerklik projesinin devamı olan kuruluşlar. Kamışlı’nın istisna yapılması bu konuda bir esnemeye işaret ediyor.
Haşince aşk ile mükemmel bir çıkmaz!
Trump’ın “haşince aşk” gösterisiyle elde ettiği sonucun çerçevesi, 120 saat sonra aynı dehşet döngüsünün çarpa çarpa tekrarlanacağını gösteriyor. Rusya, Türkiye’yi Ras’ul Ayn ve Tel Ebyad’da bloke edecek şekilde Kürtlerle Şam yönetimini masaya oturtup Suriye ordusunun bölgeye geri dönüşünün yolunu açtıktan sonra geri adım atmaz. Eğer harekat 5 günün sonunda yeniden başlar da Dırbesiye, Amude, Kamışlı, Derik gibi yerlere yönelirse Suriye ordusunun buralarda da konuşlanması hızlanabilir.
Hezimet evvela hakikati söyletir
İddiayı büyüterek soralım: Ruslar Türkiye, Suriye ve Kürtler arasında üçlü bir diyalog mekanizmasına öncülük edebilir mi? Müşterek Hareket Merkezi kurulurken Türkiye ve ABD arasındaki masada Kürtler görünmez üçüncü koltuktaydı.
Bataklık senaryosu tetiklenir mi?
Biz bunları yazarken bir Rus heyeti bölgeye gidip Kürtlerle masaya oturmuştu. Çok geçmeden de SDG’nin sınırları Suriye ordusuna bırakmayı kabul ettiği haberleri geldi. Mutabakat çerçevesinde Türkiye’nin ilerleyişini kesmeye dönük ortak hamle Menbic ve Kobani’den başlayıp tüm sınırlara genişleyebilir.
Fırat’ın doğusunda Türkiye’yi ne bekliyor?
ABD’nin bu süreçte SDG ile ortaklığını ne denli sonlandıracağı da belirleyici etken. Beyaz Saray’ın açıklamasına bakılırsa ABD operasyona destek vermediği gibi Kürtleri de korumayacak. Peki, SDG’ye verilen ağır silahların kullanılmaması yönünde bir tasarrufta bulunacak mı?
Irak yine bir komploya kurban mı gidiyor?
Çatıdan keskin nişancılar hem polis hem göstericilere ateş ediyorsa kuşkusuz durumu kızıştırmaya dönük üçüncü bir el devrededir. Bu senaryo Suriye krizinin başında da başarılı bir şekilde uygulanmıştı. Fakat bu teori sokakta ölümüne isyan eden gençlerin iradesini görmezden geliyor ve haklı öfkeyi değersizleştiriyor.
Iraklılar Irak’ı geri isterken…
Aramco’ya saldırı ister Yemen ister Irak isterse İran topraklarından yapılmış olsun İran’ın çektiği bir kart olarak görülüyor ve taraflar ona göre pozisyonlarını gözden geçiriyor. Petrol tankerlerine saldırıdan sonra Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen’de Suudi Arabistan’ı yarı yolda bırakıp Tahran’la gerilimi düşürecek esneklikler sergilemeye başladı.
CHP’nin Suriye açılımı ve açmazlar
Yeni bir sayfa açılacaksa, Kürtlerin ısrarla “Suriye’nin parçasıyız, Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde çözüm istiyoruz, Şam’la diyalog için Rusya ağırlığını kullansın” diyen çağrılarına aldırmayıp, “ABD, Suriye’yi bölüyor” nakaratını tekrarlayanların bizzat Amerikan planlarına hizmet ettiğini söylemek durumundayız.
Cepte kalan sermaye ateş ve barut
Kürtleri Şam’a itecek Türkiye’den müdahale tehdidi Suriye, Rusya ve İran açısından işlevseldir. Fakat Deyr el Zor’a kadar “TOKİSTAN” ve Fırat’ın doğusunda kalıcı üs hayali o cenahta da yutkunma nedenidir. Kuzey Doğu Suriye Demokratik Özerklik yapılanmasına yönelik üç ülkenin net ifadelerde buluşması, hem ABD’nin Suriye planlarını zora sokacak hem de Türkiye’nin İdlib’de Rus planına bağlı kalmasını temin edecek bir yaklaşımın ürünü.
İran savaşı kaç para eder?
İran petrol tesislerinin vurulması tarafları önlenemez bir savaşın içine çekebilir. Bunu gördükleri içindir ki Çin aceleyle İran’ın suçlanmasını eleştirirken Suudi Veliaht Prensi Muhammed ile görüşen Rusya lideri Vladimir Putin tarafsız ve kapsamlı soruşturma tavsiyesinde bulundu.
Üçlü zirve: Hezimetin beşinci taksidi
Erdoğan içine sindiremese de YPG’yi Türkiye’ye muhatap yaptılar, tek taraflı silme harekatının önünü kestiler ve Amerikan askeri varlığını Türkiye üzerinden irtibatlandırdılar. Erdoğan’ı, “Suriye’ye gir, dağıt” diye fiştekleyenlerin şimdi feveran etmeleri de bundan. Madem Erdoğan mutsuz ve ABD’nin YPG’ye güvenli bölge yarattığını düşünüyor o halde Putin’den ayartıcı tekliflerin gelmesi neden şaşırtıcı olsun?
Üç konutluk sömürge!
Halepliyi Halep’e, Rakkalıyı Rakka’ya, İdlibliyi İdlib’e döndürecek şekilde savaşı neden bitirmezsiniz? Suriye’yi yeniden devlet saymak neden bu kadar ağırınıza gidiyor? Kobani’ye, Kamışlı’ya, Derik’e, Amude’ye başka bölgelerin insanlarını yerleştirerek insanları birbirine düşürmek gibi bir şeytani fikirde neden ısrar? Bu kötülükten muradınız nedir?
Cihatçının gönlü Türkiye’den ne ister?
Sonuçta elimine edilmesi öngörülen ve ateşkes kapsamında görülmeyen HTŞ ve diğer El Kaide unsurları, Soçi Mutabakatı ile imkansız taahhütler altına giren Erdoğan’ı açığa düşürdü. Türkiye bu örgütleri TSK’ye gerek kalmadan vekil güçleri kullanarak elimine etmeyi planlıyordu. Fakat süpüren HTŞ oldu.
İdlib ateşini ‘Plombir’ söndürür
Putin’in açtığı kapıdan Suriye’ye giren ve Rus stratejisinin kıvrımlarına göre boyutlanan Türk askeri varlığı, Erdoğan’ın şahsında Türkiye’nin kendi özgül ağırlığıyla anlam bulmadı ve bulmuyor. Uluslararası ilişkiler manzumesinde Türkiye’nin jeo-stratejik konumu, ortaklık değeri ve itibarını çarçur eden denemeler ardı ardına ‘fiyasko’ dedi. Bağıra bağıra. Yine de ısrar.
Milisin var derdin var
Bir tarafta ABD, İran’a karşı yaptırımlara uyması ve Haşd el Şaabi’yi dağıtması için Irak'ı sıkboğaz ediyor. İran ise “Amerikan oyununa gelme” diye bastırıyor. Beri taraftan Körfez’deki dalaşmaların Irak’ı da içine alacak bir yangına dönüşmesi korkusu belirleyici olmaya başladı.
Kayyımlı muhalefet, kayıtsız muhalefet ve İdlib’in laneti
İnsanlar Van’da, Mardin'de, Diyarbakır’da devletin başlarına ördüğü belayla meşgulken ‘Nevzuhûr İttihatçılık’ Fırat’ın batısında da izanla, mantıkla, vicdanla izahı mümkün olmayan işler çeviriyor. Beri tarafta Irak’ın kuzeyinde savaşı büyüttükçe büyütüyor; pergeli ta Irak’ın orta yerine kadar açmış. Sorgusuz sualsiz. Beka dendiğinde sorgu zaten yersiz!
Rusya’nın Kürtlere diyeceği kaldı mı?
Rusya, Suriye yönetiminin dönüşüme direnmesinden de baygınlık geçiriyor. 2016’da Kürtler ve yönetimin önüne konulan çözüm belgesini umursamayan Kürtler değil devletti. Aynı direnç, baskı-uzlaşma mekanizmasıyla silahlı grupların elinden alınan Dera gibi yerlerde de görülüyor. Suriye devleti, mutabakat çerçevesinde çözümler üretemediği için bu bölgelerde silahlı eylemler yeniden başladı.
Nice koridorlardan geçeriz barıştan uzak!
Türk-Amerikan müzakerelerinin tam orta yerinde Abdullah Öcalan’a açılan kanal, Kürtleri bir beklenti içine soktu. “Ben bu işi bir haftada çözerim” diyen Öcalan’ın Kuzey Suriye’yi de içine alan bir çözüm önerisinde bulunduğu varsayımından hareketle önem kazanan sorular var.
İslam NATO’sunun son sefaleti
Amerikan, Fransız ve İngiliz silahlarıyla donanmış çakma Arap-İslam NATO’su ilk askeri denemesinde kendi bataklığını yaşadı. Ne yazık ki bunların forsu Yemenlilerin geçmişine ve geleceğine patladı. Olan dünyanın kör, sağır ve dilsiz kesildiği bu müstesna coğrafyaya oldu.
Ne Kürtlerin dediği oldu ne Türkiye’nin
Net olan bir sonuç varsa o da Afrin’de olduğu gibi eli kulağında bir müdahale seçeneğinin bertaraf edilmiş olmasıdır. Bunun dışında teyide muhtaç, iddia düzeyinde bazı bilgiler kulağımıza çalındı: Güvenli bölgenin bütün sınır hattında olmasına yönelik bir uzlaşma yok.
Tehlikeli tampon mülahazaları
Bundan sonra Kürtlerin tutumu öne çıkıyor. Fırat’ın doğusundaki kazanımları ve uluslararası güçle ortaklığı korumak için Afrin savaşını Afrin ile sınırlı tutan ve nihayetinde çekilen Kürtler, Mazlum Kobani’nin dediği gibi savaşı 600 kilometrelik sınır hatlarına yayar mı?
Şam’la Kürtler arasında kalan aşiretler ve petrol kavgası
Aşiret yapısı demokratik özerklik modeliyle barışık değil. Bir kere bu sistem işlediğinde aşiretlerin tahakküm bağlarının çözülmesi kaçınılmaz. Irak ve Ürdün’deki aşiret-iktidar ilişkilerinin aksine Suriye’de Baas Partisi aşiret liderlerinin otoritesini aşındıran yollar denedi. Bazı aşiretlerin Kürt hareketiyle Baas’ı kıyaslamasının nedeni bu.
İktisadi vaziyet: Savaş ekonomisinden halk ekonomisine
Özerk yönetim unsurları askeri savunma ve toplumsal örgütlenmede gösterdiği başarıyı ekonomik ve teknik alanlara tam olarak yansıtamadı. Tabii teknik yatırımda ambargoların etkisi de yadsınamaz. Mesela Irak Kürdistan Yönetimi büyük teknik parçaların Semelka’dan geçişini engelliyor.
Menbic’in Çerkesleri: Özerkliğin küçük ortakları
Herkesin ortak kaygısı; yarın ne olacak? Türkiye, Afrin senaryosunu buraya taşımak için ABD üzerinde baskı kuruyor. Muhammed Heyr, Türk ordusu girerse halkın direneceğinden çok emin. Kürt nüfus Afrin’deki gibi bir sürgün senaryosundan korkuyor. Arap aşiretleri ise yağma, kaçırma, fidye ve istismarla hatırladıkları Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) yeni isimlerle TSK’nin eşliğinde kente dönmesini istemiyor.
Amude’de gündem hassas: IŞİD mahkemesi
Rojava Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin 5-8 Temmuz’da düzenlediği Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) konferansı için seçilen mekân da Amude’nin birkaç kilometre güneyinde düğün-eğlence merkezi olarak tasarlanmış özel şahsa ait bir tesisti. Konferans doğrudan hedef olabileceği için özel timlerin konuşlandırılmadığı nokta yok gibiydi.
Çardaktan komplekse: Sınırda başlayan özerklik
Kamışlı, Cezire bölgesindeki Kürtlerin kuzeyle yani Türkiye ile ilişkilerindeki sapma ya da anormalliği de yansıtıyor. İki-üç katlı bir binanın çatısına çıktığınızda kendinizi Nusaybin’in uzantısı olarak görüyorsunuz. Derdinizi Türkçe olarak anlatabileceğiniz insan bulmakta zorlanmazsınız. Kürtleri ötekileştiren ve düşmanlaştıran resmi politikalara rağmen buradaki insanların kuzeyle tanımlanması güç bir yakınlığı var.
Türkiye’nin Libya savaşı: Kesinlikle tombaladan çıkmadı
Türkiye aleni bir şekilde bir savaşın tarafı ve parçası haline geldi. Siyaseten de Türkiye’nin oturduğu zemin sanıldığı kadar güçlü değil.
Kürt dersi alındı mı?
Türkiye sınırlarının altındaki realiteyle gecikmeden yüzleşip kendi iradesiyle Kürtlerle yeni bir sayfa mı açacak yoksa Irak Kürdistan’ında olduğu gibi yıllarca bekledikten sonra ABD’nin önüne koyduğu bir sayfayı yutkuna yutkuna hazmedecek? Yapılacak tercih Türkiye’nin kendi iç barışıyla da alakalı.
Yufka yürekli Trump ve kibrin sınırları
Kendi ekibiyle İran’ın savaşı göze alan tutumu arasında sıkışan Trump umutsuzca “İran’la her şeye yeniden başlamak önemli, İran’ı yeniden güçlü yapalım. Zengin bir ülke olacaklar. Çok mutlu olacaklar ve onların en iyi arkadaşı olacağım” diyor. Ama yeni yaptırım haberini de ekleyerek...
Mursi’nin ardından sakıncalı notlar
Bugün İhvan, bir tarafta Türkiye ve Katar diğer tarafta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın başını çektiği iki rakip eksen arasında kavga konusu. Suud-Emirlikler ikilisinin yönlendirmesiyle Trump yönetimi de İhvan’ı terör örgütleri listesine almayı tartışıyor.
Kafkasya’dan ‘haşhaşin’ çıkarmak!
Kafkasya’da haklar kısıldıkça ve özerkliğin içeriği boşaldıkça etnik kimlikler etrafında tepkisel bir buluşma yaşanıyor. Onlarca yıllık tecrübeye dayalı federatif akıldaki gerilemeye ve diğer halkların varlık alanını daraltacak şekilde ‘Rus ulusu yaratma’ çabalarına bağlı olarak Moskova korktuğu şeyi kendi elleriyle öne çekiyor.
İran kuşatması ABD’nin de çıkmazı
İran’ı kuşatma stratejisinin kolonları sabitlenemiyor. İran'ı zor duruma düşürdüğünü söyleyen ABD buradan bir sonuçla çıkamıyorsa kendisi de zor durumda demektir. Bedelini müdahale edilen coğrafyalar ödediği için ABD’nin uzaktan uzağa hata yapma ve ardından 'pardon' deme esnekliği olabilir. Fakat bölge ülkelerinin böyle bir lüksü yok.
Kandaka devriminden milis devletine
Darbeyle gelip seçimle iktidarını perçinleyen Abdülfettah el Sisi şu anda Sudanlı generaller için bir rol model sayılabilir. Hamidti için boşuna “Sudan’ın Sisi’si” benzetmesi yapılmıyor. AB ise ‘Afrika’dan göç dursun da kim gelirse gelsin’ havasında. Suud-Emirlik ikilisinin Sudan’ı kendi eksenlerine çekiyor olması ABD’nin de rıza gösterdiği bir sonuç.
İran’a karşı Arap cephesi: Biraz öfke biraz serap
Gelişmeler eş zamanlı ilerliyor ve bir sürek avını andırıyor. Bu hamlelerin öteki yüzünü oluşturan İran konusunda kakofoni büyük ama eylem-sonuç ilişkisi orantısız.
Kürdistan’da oğullar dönemi ve çıkmazlar
Belki oğullar ve yeğenler döneminde herkes kendini ispat etmek için manevralar yapacak, belki gerilimler eksik olmayacak. Ancak bu süreçte iç kavganın derinleşmesi Kürtlerin sınırlarla ilgili hayallerini hepten suya düşürebilir.
Yeni Amerikan kumpası: Film başa sarsın, Türkiye rolünü alsın!
ABD Dışişleri Bakanlığı, manidar bir zamanlama ile Suriye ordusunun 19 Mayıs’ta ülkenin kuzeybatısında kimyasal silah (klor gazı) kullandığını gösteren işaretler geldiğini öne sürüp ekledi: “Bilgi toplamaya devam ediyoruz. Kimyasal silah kullanırsa ABD ve müttefiklerinin yanıt vereceği uyarısını tekrarlıyoruz.” İşte hikâye yeniden başlıyor.
Komşulukta Kürtler 'sıfır çarpan' olmak zorunda mı?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Esad ile el sıkışacaksa 2011 öncesi statükonun mutlak surette garanti edilmesini istiyor. Rusya ve İran’ın çözüm önerisinden gidip sınırların Suriye ordusuna bırakılmasını da Kürtlerin statü kazanma ihtimalini ortadan kaldırmadığı için hileli buluyor.
Savaş mı? Tevbe neuzubillah!
Trump önceki ilk iki ulusal güvenlik danışmanını kovduğu gibi Bolton’u da sırtından atabilir ama faturanın yazıldığı adres değişmeyecektir: Beyaz Saray. Trump ancak ağır bir askeri yenilginin sağlayabileceği aşağılayıcı bir teslimiyeti telefonun ucunda bekliyor. Sanki mübarek Sezar!
Alooo Ağayi Donald!
Askeri müdahaleyi bir seçenek olarak masada tutanlar da İran’ın basit bir hasım olmayacağını, İran’ı vuran ateşin sadece İran’ı yakmayacağını biliyor. ‘Kendi insanına odaklanmış makul ve yaşanabilir bir ülke’ düşü kuran İranlı muhalifler bile bu yolda selamet görmüyor. Maksat çökertmekten öte bir şey değilse İran’ı Trump'ın atarlı tweetleri ve ürkütücü gemileri değil ancak kendi iç dinamikleri dönüştürebilir. Beklediği o telefon ise hiç çalmayabilir.
İdlib seçimi: Cehennemden cehennem beğen
Kuşkusuz İdlib, ABD’nin kendi nüfuz alanına ekleyebileceği bir yer olsaydı şimdi cehennem topları gürlüyor olurdu. İdlib için ne BM Güvenlik Konseyi’nin önüne 11 imzalı tasarı gelirdi ne de Fransız ve Almanlar “Felaket engellenmeli” minvalinde çıkışlar yapardı.
Büyük düşün küçük kırıntıları: Tel Rıfat hesapları
Rusya’nın Türkiye’yi işbirliği içinde tutmak için Tel Rıfat’ta da taviz vermesinden Suriye ve İran rahatsız. Tel Rıfat’ın Türkiye destekli örgütlerin eline geçmesi, Halep’in kuzeyden tekrar saldırılara açık hale gelmesi sonucunu doğuruyor. Haliyle Tel Rıfat’ta olası bir ilerleme sadece YPG ve yerel müttefiklerinin yenilgisi değil Suriye ve İran destekli güçlerin çekilmesini ya da bunlarla da savaşın göze alınmasını gerektirebilir.
Çekiştirilen Sudan: Vekâlet savaşı çıkar mı?
2013’te Sisi’den kaçan İhvancılar Sudan’a sığınmıştı. Ancak Beşir, Sisi ile ilişkileri düzeltmek için Aralık 2016’dan itibaren onlarca İhvan üyesini Mısır’a teslim etti. Geçen eylülde örgütün tanınan isimlerinden Muhammed el Akid İstanbul’dan dönüşte Hartum’da tutuklandı. Yani Beşir 1999’da nasıl Turabi’yi sırtından attıysa son zamanlarda İhvan’ı da silkeliyordu. İhvan çizgisine yakın başka bir iki parti daha var. Bunlar da kâh Beşir’le müttefik oldular kâh hasım.
Petrolle ya terbiye ol ya terörize!
Savaş ortamında da olsa petrol nerede bir açık varsa oraya akmanın yolunu buluyor. Silah gibi. SDG kapısı bir şekilde açıldı. Bölgenin insanı petrolü yürütmede ustadır. Bu maharet son 8 yılda inanılmaz boyutlara ulaştı.
Kuzey-Doğu Suriye’nin Élysée çıkarması
Çok açık edilmeyen mesele, IŞİD’le mücadele çerçevesinde sahada gelişen ortaklığın, Türkiye’nin olası müdahalesine karşı ne kadar kalkan vazifesi göreceği. Macron Türkiye’nin güvenliğine bağlılığını vurgularken sınırda gerginliğin düşürülmesi için de destekten bahsediyor.
Cendere
Rusların kendilerini sabitlediği söz, Erdoğan’ın taahhüdüdür. Başka bir seçeneği tartıştıklarına dair bir bilgi bulunmuyor. Putin’in Türkiye hesabı büyük. S-400’le NATO’ya çomak sokuyor. Bir NATO üyesine Patriot’u gölgede bırakan bir sistemi satmak başlı başına sükse!.. Trump da stratejik ortaklığı kurtarmak için belki esnek bir yaklaşım sergileyebilir. S-400’den çark imkânı yaratmak için Türkiye’ye bir iki yerde manevra alanı açmayı deneyebilir... Hükümetin Türkiye’yi düşürdüğü durum gerçekten bir cendere.
Tezgâhlık işler ve Sudan gerekçeleri
Sudan’a ulaşma kanalları olan devletler geçiş sürecini maksimum düzeyde yönlendirmek için boş durmayacaktır. Amerikan yönetimi temasa geçeceğini duyurdu. İstihbarat düzeyinde zaten temasları vardır. Suudi Arabistan, askeri konseye destek verip insani yardım göndereceğini duyurdu. Türkiye, Beşir’le kurulan köprülerin yeni aktörlerce yıkılmaması için temenni modunda bekliyor.
Devrim Muhafızları’nın adamı Trump!
Trump, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de Trump Tower’ı dikerken ortak olduğu Ulaştırma Bakanı Ziya Mammadov ve ailesinin Devrim Muhafızları’yla bağlantılı Azarpassillo ile alışverişi varmış. Yani Devrim Muhafızları bir nevi Trump’ın kulesine dükkân açmış! Trump’ın kızı İvanka projenin bütün detaylardan sorumluymuş.
Libya’nın laneti: Din için petrol, petrol için din
27 Mart’ta Riyad’da Kral Selman’la görüşen Hafter ayağının tozuyla başkenti ele geçirme harekatını başlattı. BM Güvenlik Konseyi, G7, AB, Hafter’in aleni destekçileri savaşın durdurulması çağrısı yaptı. Hafter pek de tınmadı. Bu da arkasını yasladığı yerlere güvendiği ve bazı aktörlerin fena halde ikili oynadığı yorumuna yol açıyor.
Yeni Osmanlı’dan yenik İttihatçıya: Kükreyesin var mı?
‘Ulusal beka’ retoriğini canlı tutmak için “Dicle’den Akdeniz’e Kürt koridoru kuruluyor” propagandasına sarılıp ardından Rus-Amerikan himmetiyle burayı ‘Türk koridoru’na çevirme hayalleri kuran ‘kutsal ittifak’ için artık boy aynasına çıkma vakti geliyor. Beri tarafta ABD’yi dengelemek için Rusya ile dansa kalkan hükümet, İdlib başta olmak üzere Fırat’ın batısında kendisine açılan alanlarda kaçınılmaz sonu görmek üzere.
Yerelin aynasında küreselimiz: Kasırga yaklaşıyor
Yerel seçimin sonuçları gösterdi ki AKP’nin MHP ve Ergenekon’la ortaklığı yıkımdan başka bir şey getirmediği gibi korku ve nefrete dayalı siyasetin başarı garantisi de sonsuz değil. Corriere della Sera gazetesi Erdoğan’ın, “İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır” sözünü hatırlatarak, “Bundan daha kâhince sözler olamazdı" tespitini yapmış. Bu kehanet gerçeğe dönüşürken Erdoğan, mutlak çöküşü önlemek amacıyla yeni ortaklıklar ve çıkış yolları bulmak için çaresizce etrafına bakınacaktır.
Şeytani ısrar: Golan’dan sonraki senaryo
Filistinlilerin nefes borularını kesen bu hamleler basitçe içeride zorda olan Netanyahu’nun paçasını kurtarmaya matuf adımlara indirgenemez. Hepsi uzun vadeli planların uzantıları. Ve bütün bunlar “ABD’nin bölgedeki çıkarlarını en iyi biz temsil ederiz” diyen AKP yönetimi, Filistin’e sözcülük oyunu oynarken gerçekleşti!
Bağuz’dan sonrası için biriken fırtına
ABD’nin yeni tutumu mutlak bir korumaya dönüşürse dengeler değişir. Buna rağmen askeri restleşme tırmanırsa ABD’nin bölgede ayağını sabitleyeceği yerlere ihtiyacı olacaktır. Bağdat’ta hakim güçler giderek Amerikan varlığına karşı bileniyor. Bu ayak, söz konusu Kürtlerin kazanımları olunca Türkiye’de de çelme yiyebilir.
Bir ziyaretin kodları: Şeytan çarpacak ama…
İran’ın hesabı büyük; Basra-Şalamçe arasında demiryolu inşa edilirse bunu Suriye’ye uzatıp Lazkiye’ye indirme planı var. Ki bir süre önce Şam’la da ön mutabakat sağlandı. ABD’nin Fırat’ın doğusu ile Tanaf’ta kalmaktaki hesabı da İran’ın geçiş hatlarını kesmek. Haliyle tren hattı sıkı bir el yükseltme denemesi.
Devrimin Kudüs’ü geri mi dönüyor?
Sosyalizm, pan-Arabizm, pan-Afrikanizm, pan-İslamizm, hatta Kemalizm aynasında yansımalar bulan bağımsızlıkçı kuşak, onlarca yıl içinde yeni Cezayir’i kendi iç kavgalarına heba etti. Radikal İslamcı kasırga da bu başarısızlığın neticelerinden biri.
S-400 ayartması ve Rus oyununun sınırları
Batılılar 2008’de Gürcistan’ı Güney Osetya ve Abhazya’ya karşı kışkırttıklarında, Ukrayna’da Neo-Faşist alternatife oynadıklarında ve Rusya’nın müttefiki Suriye’de vekâlet savaşı başlattıklarında ‘yeni Çar’ Putin’in önlerine koyduğu ‘Potemkin Köyleri’ bu kez ziyadesiyle gerçekçiydi. Bunu idrak edemediler. Anladıklarında vakit geçti.
Üç ziyaret, çok kurgu
Suriye sahnesinde Rusya ve İran’ın katkıları birbirini tamamladı. Ancak artık yavaş yavaş son virajlara girilirken farklı nedenlerle bir Rus-İran ayrışması uç veriyor. Paradoksal olarak her iki güce muhtaç olsa da Şam yönetimi de İran’dan gelen baskıları Rusya, Rusya’dan gelen baskıları İran ile savuşturmaya çalışıyor. Ve Suriye’nin tamamında ayaklarını sağlam basıncaya kadar bu güçlerden birini diğerine feda edemeyeceğini biliyor.
Kral ve prensin çalımları: Asıl tecrit olan kim?
Bir süredir farklı platformlarda Orta Doğu’da sorunların ana kaynağı olarak iki ülke resmediliyor: İran ve Türkiye. Bu tesadüf değil. Cemal Kaşıkçı cinayetiyle zirve yapan Türk-Suud gerilimi bu eğilimde katalizör etkisi yapıyor. Güya Türkiye, Suudi Arabistan’ı rezil rüsva edecekti. Kaşıkçı sonrası G-20 zirvesini ‘belasız’ atlatan Veliaht Prens Muhammed bin Selman geçen hafta Asya’nın kritik üç ülkesi Pakistan, Hindistan ve Çin’de milyar dolarlık ilişkilerle dökülen imajına cila attı.
Bu tampon o tampon değil!
Halihazırdaki stratejik ve konjonktürel bağlamlar ışığında, Türkiye Kürt kazanımlarını imha etmeye dönük bir siyasete ne doğu ne de batıdan ortak bulabiliyor. Ancak Türkiye’yi duvara toslamaya götüren bu açmaz bir başka boyuttan Kürtler için de geçerli.
Fırat hattında dört düğüm
ABD sahada yokken yerel dinamikleri etkileme kapasitesi düşmüş olacaktır. O yüzden nisan sonrası süreçte Kürtler ister istemez kritik bir kavşağa sürüklenecek. Orada ya müzakere ya da askeri çözüm kendisini dayatacaktır.
IŞİD bitmiş, teşekkürler Trump!
Trump büyük bir krediye çevirmeye çalıştığı zafer konuşmasına hazırlansa da acı gerçek şu: IŞİD bitmedi, sadece saha hakimiyetini kaybetti. IŞİD yeraltına çekildi ve yeniden yapılanıp karanlık yüzüyle saldırmaya devam edecek.
Varşova buluşması: Konferans mı, sirk mi?
Varşova’dan Amerikalıların rüyasını kurduğu bir koalisyon çıkmayacak. Muhtemelen geriye bir sürü siyasal üfürük kalacak. Yine de Trump yönetimi, İran’ı Orta Doğu’da kovalama stratejisinden vazgeçmeyecek.
İstihbarat rejimi olmak
'Arap Baharı’ diye etiketlenen süreç, Türk dış politikasının mayasını bozduğu gibi istihbarat devleti olmanın yolunu da açtı. Belki Arap Baharı’nın Türkiye’ye en mühim mirası budur. ‘Tek adamlık’ rejimler gölge adamların çantasında biriken sırlarla yürüyor.
Irak’ın Amerikan sancısı depreşirken…
ABD, İran’ı hedefe koyarken ‘İran güdümlü’ diye nitelediği Haşd el Şaabi’yle ilgili değerlendirme de keskinleştiriyor. ABD’nin bu türden tehdit algısı asimetrik savaş kapasitesiyle gözdağı vermeye çalışan İran’ın da işine geliyor. ABD’nin Irak’ı İran’la hesaplaşma sahasına çevirmesinden kimin kârlı çıkacağını görmek için kâhin olmak gerekmiyor. 11 Eylül’den bu yana ABD’nin bölgemizde açtığı savaşların ve yaptığı müdahalelerin en büyük kazananı İran oldu.
ABD’nin Hizbullah hesabı neden tutmadı?
Amerikan yönetimi, Hizbullah’ın olduğu hükümeti içine sindirmek zorunda kalırken Lübnan’ın fişini çekecek adımlardan kaçınma yolunu seçti. Amerikan desteği kesilirse Lübnan tamamen Hizbullah’ın kontrolüne geçer korkusu etkili oldu. Bu korku Gelecek Hareketi’nin ana finansörü Suudi Arabistan için de geçerli.
Uyanık kalın, piyangodan bir darbe vurabilir
Venezuela'da yaşanan hezimet ve çöküşü tamamen Amerikan müdahaleciliğine ve küstürülmüş oligarklara bağlamak mümkün değil. Maduro’nun sicili ne olursa olsun bunların hiçbiri ABD’nin Latin Amerika’da onlarca yıldır oynadığı kirli oyunların yeniden sahnelenmesini haklı çıkartamaz. Hiçbiri Trump’a başka bir ülkeye başkan dayatma ve tüm ülkeye ait mal varlığını bir kesime sunma yetkisi veremez. Bu katıksız bir küstahlıktır.
Basılan Türk karargâhının anlattıkları…
Rojava ile birlikte bütün bu coğrafyadaki değişimi tersine çevirmek için geliştirilen söylem, “İnlerine gireceğiz.” Hangi in? Mesele, 160 km uzunluğunda bir alana yayılmış olan Kandil silsilesini çok aşmış, şehirlerde yapılanmalara dönüşmüş durumda. Kürt sorununun çözülmediği her zaman dilimi, PKK çizgisinin daha büyük bir coğrafyada yatay ve dikey genişlemesine yarıyor.
Cehennemin kapıları tıklanırken…
Yeni savaş, basitçe, İsrail’in Gazze ya da Lübnan’ı vurmasıyla sınırlı olmayabilir. Daha doğrusu yeni savaşın cephelerini İsrail’in belirlemesi veya sınırlaması mümkün olmayabilir. Suriye’de saldırganlığın artmasının altında bu olasılık yatıyor. İsrail, Lübnan’dan cephe açarsa Suriye’deki güçler de Golan’dan cephe açabilir. Eş zamanlı olarak Filistin’in iki yakasında intifada tetiklenebilir. Çoklu cepheye bundan sonra Irak’ı da eklemek gerekecek.
Tampon fantezisi ve Kürtler: TOKİ’den bahçeli evler, iki kat olanından...
Kürtler için hayli sıkıntılı ve belirsiz bir süreç yoğruluyor. ‘Kulebaz’ Trump’ın ‘konutçu’ Erdoğan’la bu işi nereye götüreceğini kestirmek zor olsa da her halükarda yeni süreç Kürtleri kimseye bel bağlamayacakları yeni bir yola koyuyor. Müttefik dedikleri güç sahayı müzayede alanına çevirmek üzere!
Tampon fakat kime?
İki tarafın tampon tarifi farklı. Önemli olan ABD’nin içini nasıl dolduracağı. Müzakere aşamasındaki bu strateji belki yolda dizilecek fakat niyet babından varmak istediği yer belli: ABD’nin havadan Irak’taki üsleri kullanarak kanat gereceği, Türkiye’nin Amerikan askerlerinden boşalan boşluğu kısmen dolduracağı karmaşık ve esnek bir güvenlik kuşağı oluşacak.
İdlib, buyurun eseriniz!
Ucube bir hikâyenin üzerine sarmalanmış film şeridi kopuyor. Hesapta Türkiye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgesinden devşirdiği güçlerle Menbic’e, oradan da Fırat’ın doğusuna yürüyecekti. “Bizim asıl savaşımız rejimle” diyen cihatçılar, Türkiye’nin gündemine takılan cihatçıları hezimete uğrattı.
Yeni Sykes-Picot ve Suriye’de jandarma olmak
Türkiye’nin önceliği IŞİD’i değil Kürtlerin liderliğindeki özerkliği bitirmek. ABD ise Türkiye’ye ‘buyur’ ederken hedefe IŞİD’i koyuyor. Daha da önemlisi ABD, Türkiye’den beklentisi Fırat’ın doğusundaki güç dengesini bozmak değil tetikte bekleyen hükümet güçlerine karşı fiili durumun jandarmalığını yapmak.
Trump’ın atlası
Amerikalılar her tarafa çıkan laflar ediyor. Strateji bulamaç. Sözün gelişi tampon fikri. Haseke hariç diğer yerleşim merkezleri Türkiye sınırına bitişik. Türkiye istediği tamponu aldığında Kürtlere ne kalacak? Sonuç Afrin’dekinden farklı olmayacak. Yine de Trump Kürtleri korumuş olacak! Bu nasıl olacak?
Orta Dünya’nın simsarları nereye gidiyor?
Türkiye’nin maceracı rüyalarından uyanıp bölgenin yeni dinamiklerini aklıselimle okuması gerekiyor. Bir şeyi izan ile, hak ile anlamak için illa ki her şeyin, “Ben yaptım sen etme” noktasına mı gelmesi gerekiyor.
İki nehir arasında boğulmak
Kürtlerin kırılgan durumu avantaja çevirmek için Şam-Moskova hattıyla diyalogu güçlendirmekten başka şansı gözükmüyor. Bir bakıma “Kürtleri de memnun eden bir uzlaşma, bölgede kalıcı istikrarı da temin edebilir” önermesi, Şam-Moskova-Tahran üçgeninde karşılık bulabilir.
Pimi çekilmiş bir çuval el bombası
Erdoğan’ın düşlediği, kuzey şeridinde 10-30 kilometre derinliğinde YPG’den arındırılmış tampon kurmaktı. Bunun için önce Tel Ebyad (Girê Spî) ve Ras el Ayn’dan (Serekaniye) iki yarık açılacak, bölge bölünecekti. Şimdi ABD ile pazarlıkta öncelik, Kürtlerden IŞİD’e kaydı. ABD’nin boşluğunu Türkiye nasıl bir konuşlanmayla dolduracak? Amerikan askeri heyeti bu hafta Ankara’ya geliyor. Hatların belli olması biraz zaman alacak.
ABD’nin çekilmesi ne anlama geliyor?
Ankara’nın Şam’la yeniden el sıkışmasının önünde Kürtler bir ‘diyet’ olarak duruyor. Kürtlerin bu kez eli daha da zayıflamış olmakla birlikte Şam’ın Ankara’yı memnun edecek bir tercihte bulunup bulunmayacağı belirsiz. Burada da Rusya’nın yönlendirmesi önem kazanıyor.
Fırat'ta restleşme mi, Şam uçağına bilet mi?
Sisi’nin Erdoğan’dan önce Şam’a varması Türkiye’yi bu hesaplaşmada ‘şah mat’ pozisyonuna sokabilir. Ayrıca Fırat hattında tehdit edilen Kürtler de "Türkiye’yi durdurmak için Suriye yönetimiyle anlaşmaya hazır oldukları" mesajını veriyor. Velhasılı Şam uçağı yolcu almaya başladı!
Sarı Yelekliler nereye koşuyor?
Bugünün verisi; ‘Sarı Yelekliler’ ya da ‘cepleri delikler’ trafoyu sabote ederek neo-liberalizmin büyülü sirkine gölge düşürdü ve sistemdeki arızaları gösterdi. Yarının verisini kestirmek güç. Bir umut belki bu durum yeni bir tarih yazmak için fırsata dönüşür.
Fırat seferine ayarlı sandıklar!
Zeytin Dalı’nda olduğu gibi muhalefet, Türkiye sınırlarının altında Kürtlerin liderliğinde bir özerklik oluşumunu önlemeye endeksli ‘ulusal dava’nın arkasında sıralanmak durumunda kalacak ve siyasal gündem ipotek altına alınacak. Mart seçimlerine seferberlik ve ‘fatihan’ havasında giren iktidar korktuğu tabloyu tersine çevirebilecek. En önemli hesap bu. 2015’ten beri maalesef sandığın yönünü ‘barut’ belirliyor!
Sarı Yelekliler: Neden eve dönmediler?
“Yasak” denildiği halde ısrarla, geleneksel eylem yeri olmayan ve sadece 14 Temmuz Ulusal Günü’nde askeri geçit törenleri için kullanılan Champs Élysées’ye çıkmalarının nedeni bu. Orası tam da Macron’un temsil ettiği elitlerin bulvarı. Şatafatıyla aşağıdakilerini ezen bulvar. İnsanlar ezildikleri yeri çiğnemek istedi.
Ve ‘G-20 Testere Ödülü’ goes to ‘Ebu Minşar’
MBS’nin gördüğü yüz hiçbir şeyin garantisi de değildir. Devran döner parya olur. Tıpkı Muammer Kaddafi gibi. Libya lideri Kaddafi’nin ayaklarının altına halıların sarıldığı dönemlerde en çarpıcı görüntüyü 2011’de linç edilmeden bir yıl önce dönemin İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi vermişti. Sirte’de Arap Birliği zirvesi sırasında Berlusconi, Kaddafi’nin elini öpmüştü.
Meydan muharebesinden Kerç dalaşına: En pahalı faşist kart
Ukrayna, NATO ile Rusya arasında kum torbası olmaktan kurtulamadığı için Kiev’in belini kıracak hamlelerin ardı kesilmiyor. Önüne gelen bütün pasları değerlendirerek Ukrayna’nın stratejik değerini erozyona uğratan Putin, Kiev’de neofaşist cephe ve Batılı finansörlerine müteşekkir olmalı.
Barzani bir kez daha Bağdat’a dönerken…
Bağımsızlığa giden özgüvenden Bağdat’a ortaklığa dönüşün boğazlarında düğümlenmeye yol açtığı kesimler az değil. Öfke, kızgınlık, küskünlük ve hayalkırıklığı hâlâ büyük. Üstelik Kürtler arasında kırılgan birlik darmadağın olmuş durumda.
Tampon düşüren tampon
Deklare edilen plana bakılınca tampona karşı tampon pozisyonu alan taraf Amerika oluyor. ABD’nin gözlem noktaları kurma kararı bir yanıyla “Suriye’de tanımlanan hedeflerimize ulaşıncaya kadar Kürtlerle ortak hareket etmek zorundayız” diyen tutumun ikrarı. Bir yanıyla da Amerikan yönetiminde Türkiye’nin çok örselendiğini ve bu gidişatla daha fazla Rusya’ya kayacağından endişe eden kanadın öne çıktığının göstergesi.
Kaddafi’nin ahı ve İtalya bozgunu
Kaddafi tapılası bir adam değildi. Ama lincine sebep de diktatörlüğü değildi. Onu yakan Batı’nın gözündeki günahlarıydı. Sömürgecilerin biçtiği kaftana sığmayan kolları vardı. Belki son günahı, Batı’nın çıkarlarını tehlikeye atacak şekilde Afrika kıtasını örgütleme çabasıydı.
Siyon düşünde Arap çözülmesi
İsrail karşıtlığının bir araya getirdiği Araplar bugün sahip oldukları potansiyeli Yahudi devletini rahatlatacak bir konseptin hizmetine sokuyor. Arap devletlerinin birçoğu artık Filistin’i yük olarak görüyor.
Arap sokağında İran kışı, İsrail baharı: Yoksa serap mı?
İsrail’in bu ziyaret için dört ay uğraşması, atfettiği önemi gösteriyor. Netanyahu’ya Mossad Başkanı Yossi Cohen ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkililerinin eşlik etmesi zaten ziyareti sembolik olmaktan çıkartıyor. Umman’ın pozisyonu tarafsız bir ev sahibi olmaya yetebilir ama tarafları bir şeylere zorlayacak, ikna edecek güç ve kapasiteye sahip arabulucu olabileceğini söylemek zor. Yani Umman o kadar ağır sıklet bir oyuncu değil.
'Ak Gezer'in 'Şir'le savaşı: Kabadayılıkta yeni sezon
Trump saldırı tehdidin ardından el sıkıştığı Kuzey Kore’de denediği stratejinin İran’da da işe yarayacağını düşünüyor. Kuzey Kore ile İran arasında paralellik kurarak cehaletinin doruklarında dolaşıyor.
Bu cehenneme ateş lazım!
Son atışlardan sonra Pentagon’un hemen devreye girmesi ve liderler arasındaki telefon görüşmesi ABD’nin henüz Kürtleri bırakma noktasında olmadığını gösteriyor. Elbette yarın yeni koşullara bağlı olarak bu durum değişebilir. Kürtler de ABD’ye mutlak garantör gözüyle bakıyor değiller.
X-large'tan X-small'a: Çaresizliğin hikâyesi
Ortak bildiride izlerini gördüğümüz çatlaklar liderlerin açıklamalarında kendini iyice belli ediyor. Bir kere Putin açıkça İdlib’deki durumun geçici olduğunu vurgularken, “Orada biriken radikal unsurların temizlenmesi gerekiyor” dedi. Türkiye ise o gruplara kalkan olmuş vaziyette. Avrupa ise statükonun korunmasından yana ve bu grupların dağılmasını zinhar istemiyor.
Bela fırtınası: Katar öfkesi, Kaşıkçı intikamı, Kuveyt çalımı ve 'Küçük Saddam'
40 yıl dışişleri bakanlığı, 3 yıl başbakanlık yaptıktan sonra 12 yıldır da emirlik koltuğunda oturan Şeyh Sabah, 33 yaşında ‘dehlenmiş’ bir delikanlıyla sınav veriyor. Ve bu adam Kaşıkçı cinayetinin de baş sorumlusu. Cinayeti örtbas etme oyununda orkestra şefi ABD başkanı. Şeyh Sabah o yaşı ve tecrübesiyle korkmasın da ne yapsın!
Körfez'deki 'pitbull'lar
AKP içindeki ‘İhvan’ damarı soruşturmanın Muhammed bin Selman’ın sonunu getirecek şekilde derinleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Erdoğan’ın kafasında olanı da Erdoğan’dan başkasının bildiğini zannetmiyorum.
Bir rehineden, bir suçtan lütuf devşirmek
15 Temmuz darbe girişiminde olduğu gibi “Allah’ın büyük bir lütfu” sözleri alenen tekrarlanmasa da 2 Ekim’den bu yana elde edilen bulgularla ilgili resmi hiçbir şey söylenmemesi meselenin nasıl ele alınmak istendiğine dair fikir veriyor: Bulgular kamuoyuna değil özel odalarda Suudilere gösterilecek. Sonra bu işin birlikte nasıl atlatılacağının koşulları konuşulacak. Allah’ın lütfu da işte burada tecelli ediyor olacak.
Suud işi: Ortadoğu’da oyuncu olmanın ‘elif-ba’sı
Türkiye’nin içine düştüğü ya da düşürüldüğü durum Kaşıkçı’nın akıbeti kadar vahim. Kaşıkçı, irtibatlı olduğu çevreler ve sözcülüğünü yaptığı konular, Türkiye’nin son yıllarda izlediği Ortadoğu siyasetine değen veçhelere sahip.
Kafkasya’da tehlikeli restleşmeler
Kafkasya’nın karıştırılacağına dair algılar zaman zaman tavan yapıyor. Rusya’nın Doğu Ukrayna, Kırım ve Suriye’deki müdahalelerine paralel olarak ‘Kafkasya sendromu’nun tekrarlandığını görüyoruz.
Kürtler Bağdat’a dönerken…
Barzani, referandum gecesi “Yarım asırdır savaşıyorum. Halkımla birlikte kitlesel ölümlerden, sürgünlerden, kimyasal katliamlardan geçtim” diyordu. Başarılı geçen referandumla birlikte uzun soluklu mücadelenin amacına ulaştığını düşünüyordu. Kendi ifadesiyle artık huzur içinde ölebilirdi. Kenara çekildi ama huzur içinde değil; konumu gereği kendisinin yapamayacağı manevraları çocukları ve yeğenleri yapabilsin diye…
Sahi İsrail hiç mi afallamadı?
İsrail, artık kendinden ne kadar eminse, 17 Eylül’de Suriye’nin Lazkiye kentinde bir tesise saldırırken hassas donanımlı Rus istihbarat uçağını kendine siper etti. Bir tuzakla gelen bu ‘dost ateşi’ bir ihtimal Moskova ile Şam’ın arasını açsaydı Tel Aviv için ballı bir sonuç olurdu. Lakin bu bir hesap hatasıydı ve öyle olmadı.
Ahvaz tuzağı ve ‘ödenmiş’ devrimciler
Parayla konuşturuldukları konferanslarda pişkince dünyaya devrim pazarlıyorlar. Bunlarla ne rejimi devirebilirler ne de yerine bir şey inşa edebilirler. O halde dertleri ne, neyin peşindeler? Sadece istikrarsızlaştırmak! Asya’yı Ortadoğu ve Avrupa’ya bağlayan bir omurganın çökertilmesi, Trump’ın sloganlaştırdığı “Amerika’yı yeniden büyük yapma” hedefinin neresinde duruyor acaba?
Dehşet dengesine İL-20 girdisi
SU-24’ün düşürülmesi Putin’in elinde koza dönüşmüştü. Ankara ilişkileri rayına oturtmak için Suriye’de Ruslarla işbirliği yapmak durumunda kaldı. İL-20 doğrudan İsrail füzesiyle vurulmadığı için durum farklı. Yine de Rusya’ya İsrail’in önüne bir çizgi çekme fırsatı veriyor. Belki Ruslar İsrail’in davranışlarında değişiklik olup olmayacağına da bakacak, duruma göre adım atacak.
Erdoğan eliyle tasfiye
Erdoğan temmuzdan beri Rusya ile pazarlığını yaptığı Türk çözümünü dün Soçi’de 5 saat süren bir pazarlık masasında bir mutabakata dönüştürdü. Böylece kendi namına ‘sivilleri koruyan ve direnen adam’ görüntüsünü korudu. İçeride ve dışarıda kemanın sesi çıkmaya başlayıncaya dek ‘itibar’ çarşısında pazarlanacak bir paye!
Türk ordusu kime, neden kalkan?
Hiç yoktan TSK ‘koruyucu güç’ görüntüsü veriyor. Kim için? Sınırda video çekip “İdlib’i satarsan eğer, o zaman, burası senin duvarın, burası da bizim tünelimiz. İki saate kalmaz Reyhanlı’da oluruz” diyebilecek kadar gözü dönmüşler için!
İdlib zehirlenmesi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, terör örgütlerini kapsam dışı bırakan bir ateşkese dayanan ve ‘gerilimi düşürme’ esprisiyle işleyen Astana Mutabakatı’nın çerçevesi ortadayken dün herkes için ateşkes önerdi. Reddedileceği kesin bir öneri üstelik canlı yayında dile getirildi. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin’e feci şekilde gol atma fırsatı verildi.
Su savaşlarından ‘Mavi Barış’a
Kişisel tecrübedir; Fırat ya da Dicle’nin kıyısında biriyle oturup iki kelam edecek olsan üçüncü cümlede söz suya gelir. Suçlanan hep Türkiye’dir. Fakat bu kez müsebbip olarak Türkiye’nin yeri değişmese de okların çoğu Bağdat’ı vuruyor.
Bağdat’ta şeytanla dans
Irak’ın en büyük dini mercii Ayetullah Sistani göstericileri destekleyip yasama, yürütme ve yargı erkini halkın taleplerine cevap vermeye çağırmıştı. Partiler üstü yaklaşımıyla müstesna bir yerde duran Sistani, bu çağrıyla müstakbel hükümetin niteliğine dair bir talebi de seslendiriyor. Kuşatılmış Irak siyaseti buna yanıt verebilecek mi, bilmiyoruz. Sorunlar çok acil ve kritik. Yanıt bulunmazsa Irak bir sonraki seçimi dahi göremeyebilir.
'Stratejik müşteri' ve İdlib çengeli
Abartılı rakamlarla, “Orada 3 milyonun üzerinde sivil var, askeri operasyon felaket olur” uyarısının gölgesinde pazarlığın düğümlendiği iki nokta var: Biri yeniden inşa sürecine Türkiye’nin alınması, diğeri Şam’la masaya oturan Kürtlere özerklik tanınmaması. Türk askeri varlığının sonlanmasıyla ilgili pazarlıklar da doğrudan bununla ilintili hale gelecek. Tabii üçüncü talep Türkiye destekli grupların siyasi süreçle Şam’da iktidarın paydaşı olması.
İran kumarı ve ilk hasıla
Beyaz Saray’ı kuşatan bu klik, George W. Bush döneminde, İran’ın nükleer silah peşinde koştuğuna dair istihbaratı teyit etmeyen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) ve kurumun başkanı Muhammed el Baradey’i tehdit eden ekibin yarım kalan hırslarını hayata geçiriyor.
Çal kemancı!
Dış ilişkilerin kurumsal bağlarından ne kadar uzaklaştığını önce AB daha sonra ABD ile yaşanan krizlerde bir kez daha gördük. Karşılıklı güven ve çıkarlara dayalı ilişkiler birikimsiz ve öngörüsüz kadrolarla ziyadesiyle üçüncü kanallara yaslandı ve diplomaside ‘kayıt dışı’ oranı arttı. Neredeyse kritik tüm dış temaslara MİT Başkanı’nın eşlik etmesi sıra dışılığın en yalın göstergesi.
Bir başka açıdan İran-ABD gerilimi: Aslında iyi anlaşırlardı
Aklıselim olma adına yaptırımlara karşı çıkanlar, iki tarafın da şahinlerine geçmişin iyi tarafına tutunmayı salık veriyor. Yıllardır takip ettiğim ve Amerikan tedrisatından geçmiş İranlılar da yaptırımların 80 milyonluk İran halkını cezalandırmaktan ve radikalleri güçlendirmekten başka bir şeye yaramayacağını vurguluyor.
Diplomaside serseri zamanlar
Türkiye diplomaside normatif açıdan bir felaket yaşıyor. Bunun nedeni ekonomide, iç siyasette ya da iç hukukta, kısaca içeride A’dan Z’ye her alana hakim olan iş tutma tarzının dış ilişkilere de sirayet etmiş olmasıdır. Ekonomideki kötü gidişatı da Amerikan müdahalesine bağlayarak faturayı dışa kesmeye kalkışabilirler. Fakat artık çekirgenin yeni bir sıçrayış için şansı kaldı mı emin değilim.
Savaşların anası ve nevzuhur İttihatçıların çaresizliği
Türkiye yaklaşan ‘kötü sonu’ gösterip bu örgütlerden bazılarını Suriye Ulusal Ordusu çatısına sokabilir. Fakat El Kaide ve türevlerini birleştirip çatışmasızlık rejimine geçirme planı geri tepebilir. Bu kazanma garantisi olmayan bir hamle. Uzlaşmayı ‘küfür’ sayanların silahlarını asıl sahiplerine nasıl çevirdiğinin örneği çok.
Kürtlerle müzakere: Ankara’yı ifrit eden seçenek
Şam’la diyaloğu kesinlikle tehlikeli bulan tek taraf Ankara. Türkiye, Zeytin Dalı Harekâtı’yla gazabını gösterdiği Afrin’de olduğu gibi Fırat’ın doğusundaki özerk yapılanmanın tamamen çökertilmesinde ısrar ediyor. Belki Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı güçlerinin çekilmesinin yegâne şartı da bu: Kürtlere hiçbir şey verilmesin!
Beyaz Miğferler için tahliye zamanı: Bir rejim değiştirme aparatı emin ellerde
Beyaz Miğferler’in tahliyesinin son NATO zirvesinde tartışılması önemli bir ayrıntı. Beyaz Miğferler’i dert edinmeleri bu örgütün Suriye operasyonundaki özel yerine bir vurgudur. Örgütlenen, finanse edilen ve ‘itibarlı’ kurumlar eliyle ödüllendirilen bir teşkilatın bütün sırlarıyla birlikte geride bırakılması anormal olurdu.
Moskova’ya çıkan çift şeritli yol: Bir kefede Netanyahu diğerinde Velayeti
Artık mesele bir noktadan sonra İran’ı Ortadoğu’da bloke etme hedefine kilitlendiği için Suriye ile İran dosyalarında adımlar ardışık gidiyor. Rusya’nın izleyeceği strateji önemli. Rusya, İsrail’e verdiği ‘güvence’ ile İran’la ortaklığı gözden çıkarmıyor. Zaten İsrail’e güvencenin güvencesi de o ortaklık.
‘Kabadayılar Çetesi’nin son güncesi
Bir tarafta İran’a çökertme planını herkese dayatan şantajlar, diğer tarafta yeni ticaret savaşları. Kürenin kutup başları fena zil çalıyor!
Güneyde ‘dost ihaneti’ ve 'düşman suskunluğu'
ABD’nin Suriye stratejisi İsrail’in çıkarlarıyla doğrudan ilintili. İsrail için yegâne öncelik işgal altındaki Golan’da statüyü değiştirmeye zorlayacak yeni bir durumun oluşması. İran’ı bahane edip Suriye’ye vurması Golan için önleyici saldırı anlamına geliyor. Hedef sadece İran unsurlarının bölgeden çekilmesiyle sınırlı da değil. Tel Aviv yönetimi, Suriye yeniden şekillenirken İsrail’i ‘düşman’ olarak niteleyen eski elbisenin yırtılmasını istiyor.
Selefi İslamcıları ‘yetmez ama evetçi’ yapan nedir?
Suriye’yi lime lime eden, milyonların canını yakan, yüzlerce başa bela örgüt doğuran, Batılı-Körfez blokuna istedikleri gibi bölgeye müdahale edebilme fırsatları sunan ve İsrail’e keyif çattıran kirli savaş için “Suriye Devrimi” güzellemesini yapanlar, Erdoğan’dan ne pahasına olursa olsun senaryodan çekilmemesini istiyor. Bu beklentiyi ‘ümmetin geleceğinin garantisi’ gibi ulvi payelerle de taçlandırmadan geri durmuyorlar.
Sen sus patatesler konuşsun!
Dolar kuruyla yarışan patates fiyatlarını düşürmek için Türkiye’nin Suriye’den patates ithal ettiği haberlerini okuyan normal bir akıl, haberdeki öznenin yanlış yazıldığını düşünür. Ne var ki barıştaki bir ülke, savaştaki bir ülkenin tarlasına mecbur bırakılmıştır. İhraç eden Suriye, ithal eden Türkiye’dir.
Kapa çeneni!
‘Kapa çeneni’ zılgıtının ters tepeceği yerlerin sayısı artıyor. Ekonomi bunun başında geliyor. Göstergeler büyük bir krize işaret ederken dünyayla didişmenin maliyeti göğüslenemeyecek boyutlarda olabilir. Mesela evini düzene sokmamış olanlar karşısında finans dünyası ‘çene kapattıran’ bir üstünlüğe sahip. Hele ki yapısal sorunlarınız boyunuzu aşıyorsa! Üreten bir ülke değilseniz! Katma değeriniz çok düşükse!
Yemen boyun eğer mi? Suudi atası aksini söylüyor
Esasen vurulan Yemen’dir. Petrol ve doğalgazdan gelen paralarla diktikleri şatafatlı gökdelenlerden Yemen’e bakan Körfez’in Arapları yalın ayak direnenlerin iradelerini kıramadılar. Bütün yıkımlara, ölüm saçan modern bombalara rağmen! Hakikat budur.
Gökdelen azgınları ve yalın ayaklar
Suud-Emirlikler koalisyonu, 13 Haziran’dan beri Hudeyde limanı ve havaalanını ele geçirmek için bombardıman yapıyor. BM insani yardım kurumları, “Hudeyde limanı Yemen’in ana yaşam damarı. İlaç dahil temel ihtiyaç maddelerinin yüzde 70’i ülkeye Hudeyde’den giriyor” diye uyardı. Dinlemediler.
Kürtlerin Şam’la diyalogu: ABD’ye rağmen mümkün mü?
frin ve Menbic’in yarattığı hayal kırıklığı ile Kürtler Şam’a kayarken ABD sessizce izleyebilir mi? Kürtlerin ABD’yle ortaklığı devam ederken rejim ve müttefiklerin Kuzey Suriye için istenen özerkliği vermesi kolay olmayacak. Çünkü bölgede Amerikan varlığı bölünme senaryosu ile birlikte okunuyor.
Kürtler açısından Menbic senaryosu
Rusya’nın Kürtleri ABD’den uzaklaştırmak için Türkiye’nin tepelerinde Demokles’in kılıcına dönüşmesine imkân vermesinden sonra ABD’nin de Menbic’te geri adım atması, ister istemez Kürtleri kendi içinde bir hasbihale zorluyor. Şam’la yeniden diyalog seçeneğinin öne çıkması da bu gelişmeler ışığında anlam kazanıyor.
Menbic: Yeni bir fetihçi beklemeyen eski 'kutsal şehir'
Kürtler Afrin’i kaybettikten sonra Menbic’de de denklem dışı bırakılırlarsa bundan sonra nasıl bir yol haritası izler? Kuşkusuz Kürtler uzun zamandan beri işaret ettiğimiz kritik kavşağa yaklaşıyor.
Roket adamların barışı: Dünyanın nasibine düşen ne?
Gerçekten bu bir başlangıçsa kalan yarısına odaklanabiliriz. Yoksa elde sadece ABD’nin parya muamelesi yaptığı bir liderin, kibir abidesiyle yan yana oturduğu ve el sıkıştığı görüntüler kalır. Bir de Trump’ın benliğini yansıtan çirkin imzasının yanına attığı tavşan izlerini andıran gizemli imza.
Ürdün’de isyan; kralca hamleler, bölgesel oyunlar
Bugünlerde Suriye’nin geleceği için kartlar yeniden karılırken, İran’a karşı ABD-Suud-İsrail ekseni şekillenirken, İsrail kalan Filistinlileri de Doğu Şeria’ya sürme planını ısıtırken ve Trump yönetimi elçiliğini Kudüs’e taşıyarak Haşimi iktidarının Harem-üş Şerif üzerindeki hamilik hakkını anlamsızlaştırırken, velhasıl sular bu kadar köpürtülmüşken Ürdün kolayca akıntıya bırakılacak bir ülke olabilir mi?
Cehennem Borsası
Bugünlerde Suriye üzerinde acayip bir trafik dönüyor. Taraflar ‘tehdidi yükselt, tavizi satın al!’ matematiğiyle birbirini kovalıyor. Bir yanda Suriye’nin güney cephesini temizleme hazırlığından hayli rahatsız olan ABD ve İsrail’in “İran ve Hizbullah sınıra yaklaşamaz” tehditleri eşliğinde Rusya ve Ürdün aracılığıyla yürüttükleri pazarlıklar. Diğer tarafta Menbic’te YPG-PYD unsurlarını istemeyen Türkiye’nin ABD ile ‘kör dalaşı’.
Golan hesapları: Kaostan lütfa, tampondan petrole
Golan’ın sunduğu stratejik pozisyon ve zenginlikler için İsrail’in yapmayacağı şey yok. Buna El Kaide ve cihatçı grupların desteklenmesi ve kullanılması dahil. Golan’daki BM misyonu, İsrail’in silahlı gruplarla iştigalini BM Güvenlik Konseyi’ne açıkça rapor etmişti. İsrailli yetkililerin ardı ardına gelen ifşaatlarıyla da bunlar sır olmaktan çıktı.
İsfahan: İnsanın insana bir iyiliği
Türk ve İran tarihinin en simgesel duraklarından biridir İsfahan. Selçuklu Sultanı Melikşah ve Nizam’ül Mülk’ün mezarı buradadır. Şah Abbas’ın Safevilere başkent yapıp yeniden inşa ettiği kent vakti zamanında Yahudiler ve Zerduştiler için de önemliydi.
12 emir, İran, Suriye: Sanki herkes Putin’e çalışıyor!
ABD agresifleştikçe Rusya kriz sahalarından diplomatik pas alıyor. Bu sadece İran ve Suriye ile sınırlı değil. Trump İran’a sallarken sarsılmaz diye düşünülen Trans-Atlantik İttifakı’nı toslayınca Putin’e Avrupa yakasında da fırsatlar doğdu.
Trump’ın barutu, Bibi’nin ateşi
İsrail Başbakanı Benyamin ‘Bibi’ Netanyahu’nun ağzıyla konuşan Trump’ın açıklamasından dakikalar sonra İsrail ordusu, Suriye’de misilleme yapma hazırlığındaki İran güçlerinde bir hareketlilik tespit ettiklerini öne sürüp Golan’daki güçlerini alarma geçirdi, sığınakları açtı, ülke genelinde füze savunma bataryalarını aktif hale getirdi ve yedek askerlere çağrı yaptı. Bu, İsrail’in İran ve Suriye’ye karşı ABD’yi işin içine çekmeye çalıştığı tehlikeli bir kışkırtma.
Veliahtım, prensim! Lübnan size ‘şey’ dedi
Lübnanlılar ülkeleri üzerinde savaş ve kriz senaryoları yazan Batı-İsrail-Körfez ittifakının istediği oyunu oynamayı reddetti.
Trump’a atılan pas İran’a gol olur mu?
Trump-Pompeo ikilisi Netanyahu için bulunmaz bir nimet. Yine de Trump’ın kendisini İsrail’in gelmiş geçmiş en sıkı dostu olarak görmesine rağmen İran’la doğrudan bir savaş istediğini söylemek zor. İstediği İran’ı sıkboğaz edecek koşulları oluşturmak.
Kore baharındaki 'parlamayan' yıldız
Trump kendi hesabına ‘yaramazları ancak büyük sopa yola getirir’ diye sonuç çıkarıyor olabilir. Düğümlerin ancak böyle çözüleceğine inananlar aynı sertliği İran gibi ülkeler için de istiyor. Bu bir stratejiye dönüşürse çok tehlikeli bir gidişatın önünü açabilir.
Bir ‘diyet IŞİD’ almaz mıydınız?
Reform meselesi basitçe kontrollü olarak film gösterimi ya da konser programları gibi magazin boyutu öne çıkan bazı açılımlara indirgenebilecek bir şey değil. Söz reformdan açılırken yönetsel, siyasal, idari ve hukuki sisteme dokunan yok. Kitabın ortasından konuşmak gerekirse bu alanlarda arz ettiği durum itibariyle Suudi Arabistan, esasen IŞİD’in devlet olmuş ve BM’de tanınmış versiyonudur. Bu alanlara girmek, Batı’nın hegemonik çıkarlarını garanti etmiyorsa sakıncalı.
Arsız bir sirke dair
Bugünlerde kuşgillerden bir karga sert bir iniş yapsa ‘darbe mi oluyor’ korkusunun haklı nedenleri var tabii: Kral Selman’ın bir saray darbesiyle oğlu Muhammed bin Selman’ı veliaht prensliğe terfi ettirmesi, oğul Selman’ın prensler, eski bakanlar, komutanlar ve iş adamları arasında temizliğe girişip 381 kişiyi tutuklatması ve bunların 106 milyar dolar civarında mal varlığına el koyması bir düşman cephesi yarattı. Baba-oğul Selman’ın yapıp ettikleri çöl geleneğinin affedebileceği şeyler değil.
Toz duman dağılınca geriye kalan
Bu hafta 85 ülke ve örgütten temsilciler Brüksel’de tekrar bir araya gelecek. İnsani yardımı görüşecekler ama asıl vurgu siyasi çözüm sürecini yeniden diriltmeye dönük olacak. Üçlü saldırının siyasi çözüm sürecinde bir katalizör etkisi yarattığı da söylenemez. O yüzden bu salonlarda daha çok flaş patlayacak.
Küresel küstahlığın yüzünü kurtaran 105 salvo
Suriyeliler saldırıya ‘Üçlü Saldırı’ adını verdi. Bununla 1956’daki Süveyş Kanalı krizi üzerine Fransa, Britanya ve İsrail’in Mısır’ı vurmasına gönderme yapılıyor. Sanki Arap hafızasına “Artık anlayın” diye seslenen bir anımsatma. 1956 saldırısı, Ortadoğu’nun bağımsız iradesini boğma girişimiydi.
Felakete doğru
Bu kez işin rengi biraz farklı: ABD ve ortakları savaş takımlarını kuşanırken Rusya hiç olmadığı kadar sert duruyor. Trump’ın neyi ne kadar göze alacağını kimse kestiremiyor.
Elysée’de ne konuşuldu? Afrin’den sonra Kürtler ne bekliyor?
Suriye deyince Fransa’nın yeri ‘ayrıdır’. Eski bir sömürge gücü olarak ülkenin temel taşlarında eli olan bir aktördür. Sömürgecilik defteri kapansa da ilgisini sürdürmüştür. Fransız eli 2011’de Libya’da olduğu gibi Suriye’de de yıkıcı bir rolle kendini hatırlattı. Suriye’ye sürdükleri ‘yeni nesil cihatçı silahı’ bumerang olarak kendilerini vurunca biraz geri çekildiler.
Bak şu Elysée’nin işine!
Fransa gibi ülkelerin tutum belirlemesi kolay kolay bir Fransız askeri konuşlanmasını beraberinde getirmeyebilir. Bu ne oranda ABD ile eşgüdüm içinde olduklarına da bağlı. Fakat Macron’un tutumu iki bakımdan ortamı değiştirebilir.
Batı'nın Rusya krizi ve bizim payımıza düşen
Bu gerilim hattı yeni bir yükü kaldırmayabilir ve Türkiye bazı tercihlerde bulunmak zorunda kalabilir. Varna’daki son zirvede AB ile gerilimi düşürme eğilimine girilmesi, Patriot alternatifiyle ilgili makul bir teklif gelmesi halinde S-400’den vazgeçilebileceği sinyali ve Erdoğan’ın Afrin’den sonra Suriye’de operasyonları genişletme hevesi Ruslarla ortaklığın kırılgan noktalarına işaret ediyor.
'Afrin’in Fethi' ve nasipse 'Birinci Tayyip Dönemi'
Mesele koca bir devletin YPG’yi yenilgiye uğratma kapasitesi değil, ısrarla tartışmayı buraya çekmenin anlamı yok. Mesele Kürtlerle yeni düşmanlıklar üretme, bu bölgenin başına bela edilen cihatçılara yeni korunaklı alanlar açma, başıbozuk savaş ağalarını palazlandırma, insani krizlere yol açma ve bu şekilde Suriye’deki sorunu daha fazla çıkmaza sürükleme bakımından müdahalenin tehlikeli bir macera olmasıydı.
Pompeo orta dünyaya ne getirir?
ABD'nin Dışişleri koltuğundaki değişimin, Suriye politikasına ve Kürtlerle ilişkilere nasıl yansıyacağını şimdiden kestirmek zor. Fakat Pompeo’nun bilinen tutum ve görüşleri Ankara açısından kaygı verici olabilir. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında attığı tweette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “İslami totaliter bir diktatör” olarak nitelemişti. Bu sözler temaslarda bir süre kulaklarda ‘çın’ etkisi yapacaktır.
İran, Kürtleri yakın plana alırken…
Referandumun iptal edilmesi yönünde baskı kurulurken İranlılar geleneksel bağlarını kullanarak Talabani ailesi üzerinde çalıştı. Kürdistan’ın durumu umutsuz bir vakıaya dönüşünce Barzani kanadı da mecburen Bağdat’daki kilidi açmak için Tahran’la ilişkileri güçlendirme yoluna gitti. KDP ile ilişkilerde bir nevi İran’ın Iraklı Kürtlerle yakından çalıştığı 1990 öncesi duruma geri dönüldü.
‘Makul’ darbeler, ‘biçare’ Yemenliler ve Batılı vicdanı!
Daha çok silah, uçak, tank, savunma sistemleri ve askeri danışmanlık hizmeti! Füzelerin zavallı Yemenlilerin başına iniyor olması, Batı başkentlerinde ‘insani’ hiçbir duygu uyandırmıyor. Suudiler buralarda dokunulmaz.
Ateşkesin sınırları
Bu üç yerde daha büyük bir curcuna bekleniyor: Suriye ordusunu İdlib’de Türkiye, Dera’da Ürdün üzerinden ABD, Kuneytra’da İsrail’le karşı karşıya getirecek bir curcuna. Afrin ve Fırat’ın doğusu ayrı bir hesap.
Afrin çıkmazı
Bugün Türkiye hükümeti, Suriye hükümetinin Suriye’nin bir kenti olan Afrin’e sevk ettiği güçleri “Teröristleri korumaya giden Şii teröristler” olarak lanse ediyor. Ne var ki Afrin’e dair gerçeklere işaret etmek, işlenebilecek en büyük suç! Suriye’de adil bir fotoğraf çekersen ‘Esatçı’, Rusçu ya da İrancı, Kürt’ün hakkını teslim edersen ‘terörist’ damgasını yiyorsun.
Menbic senaryosu: ABD çekilirse ne olur?
Türkiye’nin bu denli kızdırılmasını stratejik hata olarak gören Amerikalı diplomatik çevrelerden bir kısmı bir süredir sihirli bir formül olarak iki gücü cem etmekten bahsediyor. Dillendirdikleri şeyin mantığı şu: Türk ve Kürt güçlerini Amerikan planlarına birlikte koşmak.
Savaşın fabrika ayarları
Kriz yedinci yılını doldururken değişen şey vekil örgütlerle yürütülen savaşta asillerin de sahaya doğrudan girmesi oldu. ABD, IŞİD’le mücadele adı altında Fırat’ın doğusunda çok sayıda yerde üslendi. Türkiye, Cerablus-El Bab-Azez cebinden sonra PYD-YPG’yi bitirme adına Afrin’e girmiş durumda. Ayrıca ‘gerilimi düşürme bölgeleri’ oluşturma planı çerçevesinde İdlib’de Suriye ordusu ile silahlı güçler arasına girme çabası içinde.
Afrin aynasında İdlib ve Rus ruleti
Plan bu ya da artık ‘buydu’ demek lazım. İdlib’i kimin nasıl kontrol ettiğini bilenler bu plana bakıp büyük bir kahkaha atabilirler ya da Rus lider Vladimir Putin’in yüzündeki ‘hınzır’ gülüşüne dikkat kesilebilirler.
Kuvayi Milliye! Hayalden öteye…
Çatışmasızlık bölge planını kendi gündemine göre şekillendiren Türkiye, TSK’yi, değil ‘vekil (proxy)' örgütlerin yerine geçirmek, TSK ile onlara kalkan oluyor. Tabii bunu yaparken ideolojik olarak ‘cihatçı selefi’, ‘selefi’, ‘siyasal İslamcı’, ‘esnek İslamcı’, ‘milliyetçi-İslamcı’, ‘milliyetçi’ diye derecelendirebileceğimiz bu örgütleri yüceltmeleri gerekiyor. Bunları Suriye’nin Kuvayi Milliye'si olarak nitelemek, bu açıdan uyanıkça bir tercih. Türkiye toplumunun algısında karşılığı olan bir niteleme.
Erdoğan’ın kefil olduğu ‘Milli Ordu’
Geçmişte El Kaide (Nusra Cephesi) ile aynı cephelerde yer almış olan bu gruplar, Fırat Kalkanı’nın kontrol ettiği alanlarda da birbiriyle çok da müttefik olamadı.
Şam'ın Afrin hesabı: Suriye askeri Kürtler için ölür mü?
Kuşkusuz önce kanton sistemi, ardından ‘Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu’ Kürtlerin farklı etnik yapılarla birlikte kendi gündem ve öz savunma güçleriyle inşa ettikleri bir model. Kürtler kendi öz güçlerine dayanan bu mücadeleyle dünya çapında ilgi ve takdir topladılar. Ne var ki Kürtleri hem Suriye hem İran’a karşı kullanmayı düşünen Amerika ile ortaklık bu hikâyeyi önemli ölçüde değiştirdi. Her şeye rağmen Kürt yetkililer hem Rusya hem ABD ile birlikte çalıştıkları ve bu çizginin değişmeyeceği konusunda ısrarlılar. Ne var ki Afrin bu dengeci yaklaşımı alt üst etmeye kadir.
Ateşle dansın ‘cool’ partnerleri
Türkiye’nin zıt gündemlerin peşindeki Rusya ve ABD’nin ‘soğuk’ duruşu karşısında kendi ateşini biraz düşürmesi lazım. Hem Türkiye hem de bölgenin iyiliği için!
Bir gece ansızın girersiniz ama bin gecede çıkamazsınız!
Ankara “Türkiye’de Kürtlere bir şey vermediğim gibi Suriye’de de verdirtmem” mantığıyla hareket ediyor. Rusya ve ABD’den bağımsız olarak Suriye’nin kendi çözüm planı çerçevesinde Kürtlere bir şey vermesi ihtimalini de tehdit olarak görüyor.
Erdoğan'ın yürüdüğü son sahne
Sanırım Erdoğan, Pakistan’a bakıp Türkiye’nin geleceğini, Beşir’e bakıp kendi kaderini görüyor. O yüzden çekilmek ya da sıkı bir muhasebeyle hatalardan dönmek yerine yaklaşmakta olan son sahneye savaşarak gitmeye çalışıyor. Elbette bunun içerideki seçim hesaplarıyla da doğrudan ilgisi var.
İki gerçek arasında: İran çıkmazı
Şah’ın kötülükleri, ardıllarının günahlarını artık silemeyecek kadar sünger özelliğini yitirdi. Muhalifler cezaevleri ile ilgili iddiaları sürekli gündeme taşıyor ve bunlar ‘düşman propagandası’ olarak geçiştiriliyor. İnfazlar, idamlar, işkence vakıaları, siyasi tutuklular vs. Hepsi devrimi koruma adına!
İran nereye gidiyor?
İranlıların dışarıdan yönlendirmelerle rejim değiştirmeye kalkışacakları beklentisi de boş. Geçmişte yurtdışında yaşayan rejim karşıtları bile dış müdahalelere prim vermedi... Bu gösteriler çığırından çıkartılmazsa değişim kanallarını tıkayan statükoya karşı Ruhani’nin elini güçlendirebilir. Tersi olursa bu olaylar rejimin zinde unsurların elinde, sistemi dönüştürmeye yönelik çabaların üzerinde ilave bir balyoza dönüşür.
2018’e girerken elde var üç aslan
Yeni yıla girerken Türk diplomasisinin üç aslanı oldu. Bakmayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Afrika turunda hediye edilen üç aslan yavrusuyla torunlarını sevindirmek isteyip hediyelere kişisel armağan muamelesi yaptığına. Damat “Berat Bey” kendi yavruları için tehlikeli bulduğundan Gaziantep’te hayvanat bahçesine gönderilen Afrikalı yavrular ‘aslan’ gibi diplomasinin envanterinde yerini almıştır!
Emirlikler’in derdi de ‘paralel’
2014’de Washington Institute’ün yaptığı bir ankete göre, Müslüman Kardeşler’e destek verenlerin oranı BAE’de yüzde 29, Suudi Arabistan’da yüzde 31 çıktı. Bu destek Kuveyt’te yüzde 53’e çıkıyor. Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu Hamas’ın desteği ise Suudiler arasında yüzde 52, Emirliklerde yüzde 44’e çıkıyor. Yani Körfez monarşilerine karşı en güçlü iktidar alternatifi siyasal İslamcılar.
Şu Emirlikler meselesi!
Son dönemlerde bölgesel pek çok krizde Suudi Arabistan ‘amiral gemisi’ gibi dursa da Emirlikler ya bu geminin kaptan köşkünde ya da savaş takımlarıyla hemen yanında yer alıyor. Suudilerden daha sofistike çalıştıkları söylenebilir.
‘Vatansever Kürt’ten ‘hain Kürt’e: Suriye’de kritik dönemeç
Asıl önemli olan Esad’ın Kürtlerle ilgili çıkışını bir politikaya dönüştürüp dönüştürmeyeceğidir. Eğer bu minvalde bir politika gelişirse kuşkusuz bunun en büyük destekçisi Türkiye olur. Yine de Kürtlerle savaş seçeneğinin öne alınması çok büyük bir risk taşıyor... Astana ve Soçi süreçleri öncesinde Esad’ın ‘aslan’ çıkışı, siyasi sürecin yönünü tayin etme çabası olarak da görülebilir.
Allah'ın lütfu yahut Kudüs’ten Yemen’e şeytanın gazabı!
ABD’nin İran’a karşı koalisyonu kimlerle kuracağı ve bununla tam olarak ne yapacağı meçhul. İran’a baskıyı artırmaktan yana ülkeler olsa da Irak ve Suriye deneyimlerinden sonra uluslararası toplumda Amerikan-İngiliz trenine atlayacak fazla aktör kalmadı.
Kendi oyununda tepetaklak olanlar
30 Eylül 2015’te Suriye’deki savaşa müdahil olup Ortadoğu’ya döndüğünden bu yana Vladimir Putin oyun kuruculukta hepsinden açık ara önde gidiyor. Putin’in dün Suriye’de Rus askerlerinin üslendiği Hmeymim Üssü’nden başlayıp Mısır ve Türkiye ile devam eden son bölge turu final koşusunu andırıyor.
Kudüs ateşinde sırtını kurutanlar
Öfke Cuması eda edilecektir, İsrail lanetlenecektir ve cemaat huşu içinde evine çekilecektir. Ya Filistinli çocuklar? Onlar da Ramallah’ta, El Halil’de, Doğu Kudüs’te taş atmaya ve ölmeye devam edecektir. Bir sonraki ‘Gazap Cuması’na kadar tepeden tırnağa zırha bürünmüş ve teknolojiyle donatılmış İsrail askerleri tarafından yalın ayak sürüklenen minik Ebu Ammarları, El Hekimleri, Naci Ali’nin Hanzala’sını kimse görmeyecektir.
Yemen’deki hesaplaşma
İran etkisinden duyulan korku bir ülkeyi halkıyla, üzerinde oturduğu medeniyetiyle, tarihi şehirleriyle yok etmeyi haklı çıkarabilir mi? Böyle bir mantık, İran’a gelmeden önce Yemen’i selefileştiren ve El Kaide’nin bu coğrafyada kök salmasını sağlayan Vahhabi etkisini bahane edip Suudi Arabistan’ı yerle bir etme hakkı vermez mi?
Komşumuzdur İran! Ona ne şüphe!
Dün Zarrab ‘değerli işadamı’ muamelesi gördüğünde ülkenin milli meselesi değil iktidar sahiplerinin sorunuydu. Esasen itirafçı makamına geçtikten sonra da ‘milli mesele’ olması için bir neden yok. Ne var ki ‘ülkeye operasyon yapıldığı’ algısıyla kendi kaderini ülkenin kaderiyle eşitleme çabası bütün saldırganlığıyla bir stratejiye dönüşüyor.
Bence Lübnan!
Son zamanlarda Suriye’de ‘Suriyelilik’ vurgusunun öne çıkması gibi burada da ‘Lübnanlılık’ bir üst kimlik olarak nüksediyor. Yakın geçmişte insanlar mezhebi ve dini aidiyetlerine kaçarak çatışmayı derinleştirdi. Üst kimliğe sığınarak gerilimi sönümlendirme Lübnan için çok yeni bir olgu. Bu zayıf olgu güçlenme fırsatı bulur mu? Umut etmekten başka bir yol yok.
Feyruz’un çocukları!
Lübnan’da iç savaştan bu yana bir Lübnanlılık kimliği ve bilincinin nüksettiğini gözlemliyoruz. Bu coğrafyanın temel sorunu, ortak bir kimliğin yokluğu ya da güçsüz olmasıdır. Bu zaviyeden bakınca Feyruz’un duruşu karşımıza çıkıyor. Mardin asıllı bir babanın kızıdır ama onun dünyasında her şey Lübnan içindir. Li Beyrut (Beyrut İçin) onun bu yaralı kent için yaktığı ağıttır, döktüğü gözyaşıdır.
Dürzi bahanesiyle yeni bir İsrail işgali mi?
İran, Hizbullah ve sonunda Rusya’nın dahliyle ‘direniş ekseni’ eskisinden daha fazla İsrail’e karabasan olunca işler değişti. Hizbullah bahanesiyle birkaç nokta vuruşuyla “Ben buradayım” demeye çalıştı. Ama süreç yine de İsrail’in istemediği yönde gelişmeye devam ediyor.
Suudiler Lübnan’ı neden ateşe atıyor?
İran, Suriye ve Hizbullah’tan nefretini gizlemeyen Hariri, Suudilerin dizginleri salınmış yeni siyasetinde taşeronluk yapamayacak kadar önemsizleşmiş olabilir. Ya da Hariri, Muhammed bin Selman’ın ‘dost-müttefik listesi’ne giremeyenlerden biridir. Birkaç güne bunu da göreceğiz.
İran’ın oyunu, Bağdat’ın talihi
Kürt’ün güvendiği dağa kar yağdı, yanlış hesap yaptı, kendi çelişkilerine kurban gitti, çok açık verdi ve nihayetinde kaybetti. Kürt’ün kaybı Bağdat, Tahran ve Ankara’nın hesabına kâr olarak yazılır mı?
Çölün Martin Luther’ine yer açın!
Muhammed bin Selman, ABD’nin de desteğini almış müstakbel kral olarak reformist bir poz verdi. Dünya medyasından aldı pohpohu. Mübarek sanki çölün Martin Luther’i!
ABD Kürtlerden vazgeçti mi?
ABD, Irak’ı tamamen İran ve Rusya’ya kaptırma pahasına Kürdistan’a sonuna kadar kalkan olmayacağını ortaya koydu. Bu durum Suriyeli Kürtler için de ABD ile yolculuğun güvenilirliğine dair önemli bir sinyal.
Hezimet!
Kerkük’teki trajik gelişmeler Kürtlerin cezalandırıldığı, Abadi’nin kahramanlaştırıldığı, İran’ın istediğini elde ettiği, Türkiye’nin istediğini elde ettiği ama dışarıda kaldığı, ABD’nin ucu açık bir oyunu sürdürdüğü bir manzara bıraktı. Ama Kürtlerle sorunu çözen değil soruna başka unsurlar ekleyen bir manzara.
İdlib’de El Kaide ile Amerikan güreşi!
Türkiye İdlib’te kontrolü sağlarsa ertesi gün için plan nedir diye birçok insan merak ediyor. Ankara’nın Irak-Suriye hattındaki hamleleri “hazırda bekle, fırsat kolla, boşlukta zıpla” mantığıyla yürüyor. Eğer İdlib’de duruma hakim olursa uğraşacağı yer kesinlikle Afrin olacaktır.
Kral hazretleri Rus gemisine neden bindi?
Rusya dünya atlasının birçok köşesinde ters köşelerde durduğu önemli bir aktörle bu tür bir stratejik açılımı kovalıyor. Zıtlıklardan ortaklık devşiriyor. Büyük devlet refleksi böyle bir şey!
Çuvala sokulan, Mossad’a çalınan Kürt sandığı
Bundan sonra en çok duyulacak kelime ister istemez ‘müzakere’ olacaktır. Amerika bunun sinyalini verdi. Diplomasi konusunda diğer ortaklardan her zaman daha atik davranan Fransa da yine ilk vuruşu yaptı.
Rusya’nın Kürdistan nüansı
Putin, Erdoğan gibi eli mahkum olmadığı için kendini özellikle Kürtler konusunda Ankara’nın istediğini vermek zorunda hissetmiyor.
Referandumdan sonra: Paniğe mahal yok!
Türkiye ve İran'ın eşgüdümlü olarak uzun süre Kürdistan’a yaptırım dayatması zor. Kürdistan ikisi için de önemli bir pazar. Türkiye bölgeyi İran’a, İran da Türkiye’ye kaptırmak istemeyecektir. İkisinin de politikalarını betimleyen cümle: Pazar ol, bağımsız olma!
Golavinka’nın ağacı, Çerkes yarası ve bir sessiz ağıt
Bir gün sahile bir gemi demir attı. Aradan günler geçmesine rağmen gemi kıyıdan ayrılmadı. Çerkesler (Adıgeler) merak edip nedenini sordu; gemiden yanıt geldi: “Kaptan Golavinka ağır hasta, o nedenle yola çıkamıyoruz...”
Kürdistan’ın referandum çıkmazı - 3: Haşd el Şaabi Kerkük için savaşır mı?
Haşd el Şaabi’yi IŞİD ile eş tutma konusunda Muhammed Hurşid yalnız değil. Kürtler arasında bu kıyası yapan çok. Musul’daki 16 tartışmalı bölgeden 12’sinde kontrolü sağlayan Haşd’ın özellikle Kerkük’ü geri almak için savaşacağına dair korku hakim.
Kürdistan’ın referandum çıkmazı - 2: KDP cephesinden bir bakış: Kürdistan çaresiz değil
Referanduma karşı çıkanlar Kürdistan’ın komşularının izleyeceği politikaların bağımsız bir devleti başarısızlığa uğratabileceğinden korkarken birçok kişi de Türkiye’nin Kürdistan realitesini tanımayıp güç ya da ambargo siyasetine yönelmesinin çıkmaz yol olduğuna inanıyor. “Kürt’ün elinde de kartlar var. Başur (Güney Kürdistan) ile Rojava (Batı Kürdistan) birleşirse, hatta bu coğrafi bütünlük Akdeniz’e kadar uzanırsa Türkiye ne yapar? Başur ve Rojava’da ABD’nin ondan fazla askeri üssü var. İsrail de bunu istiyor” diyenlere de rastlamak mümkün.
Kürdistan’ın referandum çıkmazı: Tarihi fırsat mı, oyun mu?
Gözleriniz referandum kampanyasına dair afiş benzeri şeyler arıyorsa nafile. Çünkü siyaset bireyleri muhatap almıyor. Parti liderleri, aşiret ağaları ve etkili aileler üzerinden yürütülen pazarlıklar belirleyici. Ayrıca genel anlamda itirazın bedeli bazen ağır olabiliyor: Dışlanmak, tehdit edilmek, işinden atılmak, sürülmek, hapsedilmek ya da öldürülmek. O yüzden “Devlet ama nasıl bir devlet?” sorusu Kürtler arasındaki sorgulamayı dışa vuran bir istifhamdır.
Raconatif diplomasi
Diplomasideki son hareketlilik, feci hatalarla ayaklarına gemici düğümü atan iktidarın can havliyle kendini çözme çabasından kaynaklanıyor. Bunu eski kodlara dönüş ya da normalleşme olarak okuyanlar da var. Lakin iskeleyi fena halde dağıttıklarından gemiyi yanaştıracak bir liman da kalmış değil.
Biçare!
Bir taraftan ABD’yi dengelemek için çaktırmadan Ruslara kapılarını açan Bağdat yönetimi diğer taraftan İran’ın gölgesinde kalmamak için Suudi Arabistan üzerinden Arap Birliği ile bağlarını güçlendirmek istiyor. Iraklı aktörler bu yaklaşımla Şii ve Sünni dünya arasındaki gerilimleri de emebileceklerini düşünüyor.
Kürdistan’daki İsrail parantezi; kârdan çok zarar
İsrail’in mantığı gayet basit: Kürdistan bağımsızlığa ulaşırsa bir müttefik kazanırım, ulaşamazsa üreteceği çatışmalarla Arapların beni unutacağı yeni bir dönem kazanmış olurum. Pekâlâ, Kürtlerin mücadelesi tamamen İsrail parantezine alınabilir mi? Elbette hayır. O halde Kürdistan'ın ikinci bir İsrail olarak konuşlandırılmasını önlemenin yolu Türkiye, İran ve Irak'ın bölge halklarının çıkarına ve barışa hizmet edecek şekilde Kürtlerin iradelerini desteklemesidir.
Savaşın en zoru: Deyr el Zor
ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yüzde 60’ını kurtardığı Rakka, IŞİD’e başkentlik yapmış olması nedeniyle simgesel ve siyasal bir kart. Deyr el Zor ise buna ilaveten coğrafi bir kart. Yani eğer ABD’nin Suriye’yi bölecek şekilde Fırat Nehri’ni doğal sınır haline getirmek gibi bir niyeti varsa Deyr el Zor stratejinin düğüm noktası olacaktır.
Şiiler arasında bir Suud kılıcı! Sahi mi?
Suudiler Sünnilerle yapamadığını Şiilerle yapmak istiyor. Fakat Suudi stratejinin limitleri sınırlı. Kelamda değil fiilen mezhepçi tasallutun bitmesi lazım. Sadr’ı ağırlayarak “Bakın ben mezhep düşmanlığı yapmıyorum, derdim İran” demeye çalışsalar da ortada kesif bir mezhepçi düşmanlık var.
Kıtlıkla beslenen darbe ve Chavismo’nun kaderi
ABD görünür görünmez unsurlarıyla Venezuela kazanının ateşini harlıyor. Bolivarcı dalgayı kesmek için bulunmaz bir fırsat var önlerinde: Kıtlık ve şiddet!
Pakistan FETÖ’sü darbe mi yaptı?
Pakistan ordusunda kripto değil de aleni İslamcı yapılanmadan bahsedilecekse bunun mimarı Navaz Şerif’i siyasete taşıyan Diyûbend kökenli Ziya-ül Hak’tır. Ziya-ül Hak’ın derdi darbe sonrası idam ettirdiği Zülfikâr Ali Butto’nun kızı Benazir’in önünü kesecek bir lider devşirmekti, o da Navaz Şerif’ti.
Hariri, Trump’la âbâd olurken Lübnan cephesi
Trump, Hizbullah’a karşı Kongre’ye sunulan yeni yaptırım paketi ile ilgili olarak komutanlarla görüşüp 24 saat içinde bir karara varacağını söyledi. Bu sözler, İsrail’in güvenliğini garanti eden tüm Amerikan başkanlarının dediğinden farklı bir şey değil. Ancak bir şey daha söyledi: “Lübnan IŞİD, El Kaide ve Hizbullah terörüne karşı cephe hattıdır.” Yeni bir Trump bombası.
İdlib’deki tuzak: Türk’ün Talibanistan’ında işler karıştı
Türkiye’nin Azez-El Bab hattındaki gibi İdlib’de de cihatçılarla ortaklıkta ısrar etmesi, ABD’nin Rusya ile birlikte bir denge tutturmaya çalıştığı yeni dönemde eskisinden daha fazla riskler barındırıyor. Bu tür oyunlar sendeleyeni götürüyor.
Suriye’deki Kafkasya lejyonu: Kadirov’dan ötesi
Rusya, Çeçenleri topyekûn şeytanileştirmek yerine El Kaide ve IŞİD’e katılan Çeçenlere yanıt olarak müttefik Çeçenleri ‘barışı koruyan güç’ sıfatıyla sahaya sürdü. Şimdi buna Halep ve Humus’ta ‘inşa eden güç’ etiketi ekleniyor.
Boru hattında yüzen Filistin sevdası!
Gazze’yi ağızlarından düşürmeyenler İsrail’in Filistinlilere ait doğalgazın gasbına ortak oluyor.
Tampon pazarı
Hamburg buluşmasının öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Amerikan politikasının yeni kodlarını veren önemli bir açıklama yaptı. Bu kodlar potansiyel olarak Suriye’nin geleceği açısından hem istikrara hem de belirsizliklere işaret ediyor. ‘Belirsizlik’ işler istenildiği gibi yürümediğinde oyun içinde oyun oynama, oyun bozan olma ve yeni müdahalelerde bulunma imkânı veren bir politika.
Körfez krizindeki rahmet!
Bu kavga sırasında uluslararası basının dikkat çektiği başka bir nokta da şu oldu: Suudi Arabistan 11 Eylül sonrası El Kaide’ye karşı aldığı önlemler ve 2014’ten itibaren IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona sunduğu katkıyla Washington’ın takdirini toplasa da Suudi Arabistan, IŞİD ve El Kaide gibi örgütlerin beslendiği küresel ağları finanse etmeyi sürdürüyor. Bu ağda Asya’dan Balkanlar ve Avrupa’ya kadar binlerce cami var.
Irak’ı kurtarmak!
Iraklılar bir nevi Amerikan işgal güçlerine karşı vermedikleri savaşı IŞİD’e karşı verirken esasen iyi kötü bir kurtuluş mücadelesi yürüttü. Bu mücadeleyi Irak’ı yeniden inşa sürecinde temel bir motivasyona dönüştürebilirlerse işte o zaman savaşı gerçek anlamda kazanmış olacaklardır. Ne yazık ki bu konuda ciddi kaygılar var.
Trump’ın kimyası bozuk Suriye siyaseti
Beyaz Saray’ın doğrudan Şairat üssünü hedefe koyan uyarısındaki amaç ne? ABD neyin peşinde? Yeni bir kimyasal tezgâhla Suriye tekrar vurulacak mı? Tam da Suriye ordusu ve müttefikleri Rakka ve Deyr el Zor yönünde IŞİD’e karşı ilerlerken!
Taht kavgasından Badiya Çölü'ne
Suud’daki taht oyunu bölge siyasetine ivedilikle yansır mı? Birçoğu Kral Selman’a gidici gözüyle bakıyor. Oğlu Muhammed tahta oturmadan ipleri ele alabilir. ‘Fiili Kral’ın olası taht oyunlarına karşı Washington’ın desteğini sürdürmek ve kendini ispat etmek için Trump’la gündemlerini daha fazla paralelleştirmesi mümkün. Bu ortaklığın Suriye sahnesine yansıması daha saldırganca olabilir.
Ya Fırat kızıla çalarsa!
Bu saatten sonra Rusların Kürtleri kendilerine çekebilmek için daha somut adımlar atması ve garantör olarak öne çıkması gerekiyor. Rojava’da ortaya konulan özerklik modelini Suriye anayasasına yansıtacak gerçek değişiklikler bu adımların başında geliyor. Diğer yol yani karşılıklı güç gösterisi sonu gelmez kanlı perdelerin açılması demektir.
Puslu havada ‘Amerikan hilali’
Sabık Amerikan başkanlarının yaptığını Donald Trump daha çıplak ve pervasızca tekrarladığı için olup bitenler göze batıyor. Trump sayesinde çirkinlik abidesinin üzerindeki aldatıcı kisve biraz daha kalkıyor! Hesaplar IŞİD’i başarısızlığa uğratmanın çok ötesinde.
IŞİD’in püskürtülmesi, Haşd’ın Kürtleri ve alabora hesaplar
Kurtarılan bölgeler Ezidi güçlerine bırakılsa da bu durum Bağdat’a Peşmerge engeline takılmadan Şegnal’e gitme imkânı veriyor. Irak güçleri Peşmerge’nin rızası olmadan yukarı çıkamıyordu. Merkezin kuzeye dönüşünden KDP gibi PKK de rahatsız.
Terör sofrasında terör muhabbeti
Bazı şeyleri tekrar tekrar hatırlatmayınca olmuyor. Mesela Amerikan Kongresi’nin 11 Eylül raporu neden tartışılamıyor? Raporda El Kaide’nin finans kaynağının Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez’deki bağışçılar olduğu tespiti yer alıyor. Ancak saldırganlar ile Suudi Arabistan arasındaki bağlantıların anlatıldığı 28 sayfalık bölüm gizli tutuldu.
Ah Katar vah Katar!
ABD’nin tutumu krizin gidişatını tayin etmede önemli. Belli ki Suudi Kralı Selman, Trump’tan cesaret alıyor. Trump, İran’ı kuşatmaya odaklı bölgesel politikalarını Suudi Arabistan ve BAE ile yürütürken Katar’ı bir adım geriye itti.
Dehşet döngüsü: Cihadın kullanışlı çocukları
Önümüzde seri katil soğukkanlılığında sırıtan bir dehşet döngüsü var: Askeri ve siyasi müdahalelerle cihatçı grupların beslendiği koşulları yaratan; işler çığırından çıkınca ve şiddet kendi sokaklarına ulaştığında teröre karşı sözde uluslararası koalisyon kuran; sivil kayıplarla yeni mağduriyetler yaratan; intikam hislerini körükleyen ve coğrafyadan coğrafyaya sıçrayan bir kısır döngü.
Jöleli-Arap-İslam NATO’su
Amerikan silahlarıyla Yemen’i yerle bir ettiği halde Husi milisleri ve devrik Başkan Ali Abdullah Salih’e bağlı ordu güçleri karşısında başarısızlığa uğrayan Suudi Arabistan ve ortaklarının Irak ve Suriye’de sahaya ordu indirmesi fevkalade fantastik bir vizyon.
Oryantal Trump!
ABD’nin kılıç şakırtısı altında keseyi doldurduğu verimli Riyad seferinden sonra Amerikan-Suud ortaklığının bölgesel meselelere nasıl yansıyacağı önemli. Asıl kritik mesele bu. Ziyaretten çıkan sonuçlar, Trump’ın Irak ve Suriye siyasetinde önemli bir ver olacaktır. İran’ı önlemeye odaklı yaklaşım Suriyeli Kürtlerle kurulan ittifak dahil sahada birçok ilişkinin yeniden tanımlanmasına yol açabilir.
Diplomaside Yerkelizm
Dilim sürçseydi de 'Merkelizm' deseydim. En azından içinde AB’nin bekâsına dair bir kaygı olurdu. ‘Yerkelizm’in onunla hiç alakası yok. Yerkel, Soma’da işçiye tekme atandır. Arkası sıvazlanmış başbakanlık danışmanıdır. Taltif edildiğinden beri devlet tekmesinin adıdır.
Noktalı virgül
Mevcut bilgiler ışığında görüşmenin ‘noktalı’ değil ‘noktalı virgül’ rejimine uygun gittiği anlaşılıyor. Yani Türkiye’nin Kore savaşına katılarak kendini kabul ettirdiği NATO ortaklığının gölgesinde ABD, Suriye’de bildiğini okurken Türkiye de sızlanmaya devam edecek. Geçiş dönemindeki Trump çaresizce Erdoğan’ın son umuduydu.
Fars mı seçim mi?
Sandığa dair dinamizm, 1979’da Şah’a karşı olduğu gibi İran toplumunun hesaplaşma potansiyeline dair de bir şeyler söylüyor... İran’da siyaset ince ince işleniyor ama kantarın topuzunun pek ağır indiği yerler de az değil. Siyasal-toplumsal türbülans potansiyeli ne kadar yüksekse siyaset yeteneği de o kadar derin.
Fransız çıkmazı!
Olası bir Frexit, Brexit’le kıyaslanamayacak kadar AB projesine yönelik yıkıcı etkiler taşıyor. Yeniden ‘ulus devlet’ rejimine döndüğü takdirde Avrupa’yı içine çeken yeni türbülanslar olacaktır. ‘Küresel cambaz’ Macron ile ‘inatçı yerel’ Le Pen arasında bir seçim. Nedense ‘zavallı Fransızlar’ diyesim geldi!
Çatışmasızlık bölgeleri: Bu tampon, başka tampon
İran, Astana sürecinin sacayağından biri. Başından beri Rusya ve Türkiye ile birlikte ateşkesin garantörü. Burada vekâlet savaşının finansörleri olarak pek sessiz duran Suudi Arabistan ve Katar’ın takındığı tutumunun yanı sıra, Astana’ya temsilci gönderen ABD’nin ikili oynayıp oynamadığına bakmak lazım.
İsrail'in IŞİD ve El Kaide aşkı!
IŞİD korkusunun ulusal politikaları tayin eder hale geldiği Batı'da da kalkıp “İsrail El Kaide ve IŞİD’i destekliyor” demeniz ‘antisemitist’ diye damgalanmanıza yeter. Batılı istihbarat servislerinin Amman Operasyon Odası üzerinden radikallerle çevirdikleri oyunları hatırlatmanız da sizi kurtarmaz!
Şengal ve Rojava’ya vurmanın anlamı
Saldırılar devam ederse YPG, Rakka periferisindeki güçlerini kuzeye çekmek zorunda kalabilir. Ya da ABD’yle ortaklığın kendilerini koruyamadığını düşünen Kürtler Rakka operasyonundan tamamen çekilebilir. Bu da Türkiye’nin istediği bir sonuç.
Suriyelinin canı, Katar’ın fidyesi
Bir ülke lime lime edilirken, insanlar yerlerinden olmaya devam ederken, demografik yapı alt üst olurken bu savaşı bitirmek için bütün kanalları zorlamak yerine hala El Kaide ve Kaidevari örgütler üzerinden Suriye’ye karşı yeni operasyon hazırlıkları yapılıyor.
Yerim daraldı ama oynayacağım!
Normal mantık yüzde 51’in içerde toplumun geri kalanıyla diyalog, dışarda da ilişkilere çeki düzen verme mesajı içerdiğini söyler. Bu ülke normalini kaybedeli çok oldu. Erdoğan kendisiyle özdeşleşen bir rejim değişikliği peşinde top çevirebildiği sürece bu mesajı almayacaktır.
Yemen için de ağlar mısın İvanka!
Trump’ın 29 Ocak’ta ilk saldırı emrini verdiği Beyda’daki bombardımanda 10’u kadın ve çocuk 30 sivil öldü. Amerikan bombaları insancıldır, masumları öldürmez, değil mi İvanka?
Ebu İvanka! Saçma sıkan kovboy!
Elbette Trump bu saldırıdan eli boş dönmüş sayılmaz. Bir kere ‘terörist’ olarak lanetlediği İslamcı militanların gönül defterine ‘Ebu Ivanka’ (Ivanka’nın Babası) olarak yerleşiverdi. Rus lider Vladimir Putin de 2015’te müdahaleye başladığında öte tarafta ‘Ebu Ali’ olarak selamlanmıştı.
Kimyasal dehşetten sonra
Kazanma trendindeki Suriye yönetimi, uluslararası bir müdahalenin önünü açan kimyasal saldırıda bulunacak kadar aptal mı? Üstelik, Rusya gibi uluslararası bir sigorta sahada yanındayken yakaladığı bu eşsiz ortaklığı neden tehlikeye atsın?
Kerkük; ateş orada, duman burada
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan "Hemen o bayrağınızı indirin, yoksa geri adım atmak zorunda kalırsınız" diye çıkıştı. Irak’ta siyasetin kalbine yakın birkaç kişiyle konuştum: “Erdoğan’ın bağırmasına ne gerek var, sessizce Kürdistan sınırını iki gün kapatsın Barzani bizimle anlaşmak için ayağımıza gelir.”
‘Kiril Mücahitlerle’ yüzleşme
Orta Asya cumhuriyetlerindeki hızlı selefileşme, etnik bağlar sayesinde Rusya’nın içini de etkiliyor. Haliyle bu durum meseleye sınırları aşan bir konseptten bakmayı zorunlu kılıyor.
Kürtlerin 'çıkış' senaryosu
Fırat Kalkanı’nın oluşturduğu baskı, YPG’nin kontrol ettiği alanlara Suriye ordusunun dönüşünü kolaylaştırıyor mu? Türkiye ve Rusya bu konuda ortak bir hesap içinde olabilir mi? Bu, üzerinde durulması gereken önemli bir nokta.
Gürültü hasılatı
Milliyetçi-muhafazakâr çevreler portakal hançerleyerek Avrupa’ya haddini bildirmenin gururunu yaşayabilirler. Fakat bu sarhoşluk, Türkiye’nin artık bir ‘sorun’ olarak görüldüğü gerçeğini değiştirmez. Sadece Avrupa’daki aktörler değil ABD de 16 Nisan referandumunu etkilememek için sözlerini ertesi güne saklıyor.
‘Menbic Düzeni’nden Rakka’ya: Uygunsuz adım marş marş!
Rakka’dan sonra en kritik soru: Rus ve Amerikan etki alanları nasıl birleşecek? Zurnanın zırt dediği yer işte burası. O noktaya giderken kilit konuma yükselen Kürtlerin tutumu belirleyici olacak. Bu yüzden Rusya Kürtleri yakın planda tutuyor.
Menbic’te oyunu bozan oyun ve bayrak savaşı
El Bab’ın sokaklarında mehter marşıyla asker dolaştıran bir düşünce biçimimin öngörülebilir hiçbir yanı kalmadığından “Türkiye yarın ne yapacak” sorusunun yanıtı da muallakta. Türkiye’nin Şengal ve Menbic’i yakın plana alan müdahaleci çizgisi “Osmanlı’da oyun bitmez” mottosuyla dallanıp budaklanıyor.
Bab’tan sonra Menbic tuzağı
TSK destekli bu grupların Tadif’te Suriye ordusu ile çatışmaya girdikleri gibi tekrar Türkiye’yi istemediği bir yere çekmeyeceklerinin hiçbir garantisi yok. Bu örgütlerden gelen açıklamalar alarm vermek için yeterli.
Beyaz ile siyah inci arasındaki Kürt kaderi
Kürtler ve petrol… Bir kart olarak petrol güçler arasında dans etme imkânı veriyor. Ama aynı zamanda Kürtlerin geleceğini de dans ettiği güçlerin eline bırakıyor. Bir tarafta Irak, İran ve Türkiye, beri tarafta küresel rakipler ABD ve Rusya. Bütün kozların petrol üzerinden şekillenmesi manevra alanı açsa da ciddi bir zayıflığı da beraberinde getiriyor.
İyi Şii kötü Şii!
Suud'un Irak'la flörtünden ne çıkar? Trump'ın İran'ı kuşatma stratejisiyle Cübeyr soluğu Bağdat'ta aldıysa eski bir hesap güncellenmiş demektir: Direngen Şii'ye karşı edilgen Şii'yi bariyere dönüştürmek.
Kürt’ü seven Kürt’ü döven!
Suriye yönetimi Rojava’daki özerklik projesiyle ilgisi olmayan bazı Kürt parti temsilcisi ya da bağımsız kişileri Şam’a davet ederek “PYD bütün Kürtleri temsil etmiyor, başka muhataplar da var” demeye çalıştı. Bu, Türkiye’nin 2012’den sonra Cenevre sürecinden PYD’yi dışlamak için KDP çizgisindeki partileri öne çıkarmasına benzer bir taktikti… Peki, Kürt’e karşı Kürt taktiğinin devamı geldi mi?
Kürtlere göre Rakka’da Türkiye olmayacak
Trump, Rakka'ya Kürtlerle mi gidecek Türklerle mi? İbre her şeye rağmen Kürtlerden yana ama Türkiye’nin ‘oyun bozucu’ kapasitesini ve stratejik dengelerin kararlar üzerindeki etkisini göz ardı ederek öngörüde bulunmak yanıltıcı olabilir.
Fırat’ın fısıldadıkları
ÖSO’ya yakın kaynaklar diyor ki Suriye ordusu ilerleyip Tadif’i kontrol altına almaz ve Güney Bzaa üzerinden lojistik destek hattını kesmezse Fırat Kalkanı, IŞİD’e karşı ilerleyemez. Peki, Suriye ordusu vekalet savaşının ana kumanda merkezi olan Türkiye’ye bu iyiliği yapar mı?
IŞİD’in PYD’den gizli talebi: Kürt İslam devleti (6)
IŞİD’in Kürtlerden bir talebi vardı: Selâhaddîn Eyyûbî gibi İslam devleti ilan edin. Ret yanıtının intikamı Kobani’den alındı.
Rakka’yı Suriye’siz kurtarmak!
Ortadoğu’nun tozunu yutmuş deneyimli diplomat, Kürtlerin Araplara, Alevi ve Şiilerin Sünnilere ya da Sünnilerin ötekilerine karşı bir savaş yürüttüğünü sanıyor. Konuşmanın kayda değer tarafı Kürtlerle ilgili. Türkiye ile YPG’nin Rakka operasyonunda bir araya getirilebileceğini düşünüyor!
Golan’ın Çerkesleri: Ateş hattında hayat (7)
Kuneytra’da köylerini kaybeden Çerkesler, Medinetü’l Baas’ta kapılarını bize açtı.
Suriye’de ABD’ye Mehmet olmak!
Trump’ın niyeti Rusya ile birlikte çözüm üretmekse bunun uluslararası aktörleri götüreceği yer Suriye yönetimi ile yeniden el sıkışmaktır. Fakat İran karşıtlığını bölge politikasının merkezine alan bir liderin, Tahran’ın en önemli ortağını ödüllendirecek bir yola girmesi hayli şaşırtıcı olur.
Türk'ün eliyle Rus ruleti: Cihatçıyla cihatçıyı temizlemek!
Suriye krizi nadir bulunacak bir savaşın bütün çelişkilerini içeriyor. O yüzden günü gününü tutmayan tutumlar üst üste biniyor.
Trump’ın levhasız yolu
Trump, George W. Bush’u bile aşan hesapsızlığıyla belki Ortadoğu’da çuvallamadan Amerikan kurulu düzeninden fren hamlesiyle karşılaşabilir. Trump’ın önüne Suriye ile ilgili beklediği harekât planlarını koyan Pentagon ve Dışişleri illaki sahadaki güçlü aktörlere ve faktörlere dikkat çekecektir.
Savaş kendini dayatırsa Kürtler ne yapacak? (5)
Şam’la pazarlıklardan ne çıkar bilinmez. Ama kuzeyin pratikleri, güneyin sonuna kadar görmezden gelebileceği bir çözüm modeli değil. En azından Rojava’daki özerklik hareketi, Suriye’nin gündemine adem-i merkeziyetçi bir modeli soktu.
Şam’dan Kamışlı’ya: Özerklik gerilimi (4)
Kürtlerin inşa ettiği özerkliğin önündeki kırmızıçizgi çok belirgin. Ancak Şam’da Kürt faslı eskisi gibi ‘inkârcı’ değil. Ankara’nın Kürtleri ezme fikri de karşılıksız.
Halep bir Pirus zaferi mi? (3)
Eski Halep'te Esad'ın posterleri dikildi, yaralı kentte Suriye bayrakları yeniden asıldı. Peki enkazın siyasi bir faturası olacak mı?
Halep: Vurulmuş tarih (2)
Nice imparatorlukların gelip geçtiği tarihi Halep’in üzerinden sanki Moğollar bir kez daha geçmiş gibi.
Suriyelilerin Suriye’si (1)
Ateşkes, savaş yorgunu Suriyeliler için ufak bir teselli. Bu teselliyi yok eden ise 5.5 milyon Şamlı'nın içtiği suyun zehredilmesi.
Sıradaki İdlib Emirliği; ibretlik bir miras
İdlib, cihadi örgütlerin Suriye için düşledikleri modelin pratik bulduğu bir vilayet. Sırtını yasladığı yer Türkiye. Halep’ten sonra gözler hem burada hem de cehennemin eşiğinde duran Türkiye’de.
Mahşerin üç atlısı!
Ankara, Rusya ve İran’ın çizgisine geldi; gelmek zorunda kaldı. Suriyelileşen bir Türkiye, düşürülen bir uçak ve yerde yatan bir Büyükelçi… Başka ne çare?
Suikastı Moskova’nın nasıl okuduğu önemli!
Ruslar da Türkler gibi bunu Türk-Rus ilişkilerine suikast olarak okumayı tercih ederse mesele çok ciddi bir krize dönüşmeden atlatılabilir. Ama Ankara’nın Moskova’ya borçlu hali her halükarda birkaç kat artacaktır.
Hezimetten Türk usulü zafer çıkarmak!
Düşen Halep bir kurbandı. ‘Yeni Osmanlı’nın ihtiraslarının kurbanı! İran’ın ittifak ağını çözmeye çalışan Körfez’in kurbanı! Batı’nın İsrail namına Suriye’ye karşı beslediği düşmanlığın kurbanı! Ya cihatçılardan kurtarılan Halep? O da Türk-Rus ilişkilerindeki normalleşmenin diyeti!
Türk'ün Türk'le, Türk'ün Rum'la imtihanı
Kıbrıs’ta barış neden sağlanamıyor? Barıştan kim ne anlıyor? Meselenin anlaşılması için Rumlara kulak verip, Rum mülklerine yerleştirilen ve yarın endişesi taşıyan Türkiyeli Türklerin arasından geçip, 1974'ten beri siyasal ve kültürel olarak asimile edilmekten ve ekonomik olarak Türkiye'ye bağımlı hale gelmekten yakınan Kıbrıslı Türklerin hissiyatını bilmekte fayda var.
Dua kardeşliğinde son perde
Suriye’de silahlı grupların hezimeti en fazla Türkiye’yi alakadar ediyor. Aşağıda Halep düştükçe sancısı yukarıyı vuruyor. Komşuda devrim macerasının doğasında bu var!
El Bab! Felaket Kapısı!
Doğrudur, El Bab ‘kapı’dır. Rakka’ya da açılır, Halep’e de. Bugünlerde bizimkiler de o kapıyı tokmaklıyor. Umuda açılır sanıyorlar, seraptır ve dahi yalan!
Asya’nın NATO’sunda Türk’ün yeri
Oval Ofis’te kim oturursa otursun NATO’daki bir müttefikin Çin ile ABD arasında kurulan tahterevallide gidip ağırlığını karşı tarafa bindirmesine seyirci kalmaz.
Trump Trump Trump! Sinir bozucu gerçekler…
Özetle 'Irak’ta asla olmamalıydık. Ortadoğu’yu mahvettik' diyen bir kişi küresel bir gücün dümenine geçiyor. Bu söylem Amerikan müdahaleciliğini azaltacaksa iyi. Bu konudaki bakış açısıyla peşinen Nobel Barış Ödülü almış Barack Obama bile kayda değer bir değişim getirememişken Trump gibi öngörülemeyen bir kişilik için iyimser olmak da naifçe.
Trump dünyanın sonu mu?
Trump’ın süper güç olarak dünyaya düzen vermekten vazgeçip Amerika’nın içine bakmaktan bahsederken sergilediği tutum küresel alemi yakından ilgilendiriyor. Bunun da özellikle Ortadoğu’nun diktatörlerinin işini kolaylaştıracağına dair Arap aleminden öne çıkan yorumlar var. Sanki Demokratlar, Ortadoğu’nun en pespaye rejimleriyle işçi dışlı değilmiş gibi. Sanki geçmişteki Amerikan başkanlarının tek derdi dünyaya demokrasi getirmekmiş gibi.
Bu kez Rakka’nın gazabı!
Ve herkese zılgıt ata ata sonunda dünya aleme madara olmak niye! “Suriye Suriyelilerindir”, “Irak Iraklılarındır” demek zor mu? Bagajındaki tarihle kim kime “Yürü ya kulum” demiş ki size desin.
Halep cehenneminde yakıcı kartlar
Türkiye’nin hangi seçeneğe oynayacağı Rojava’da Kürtlerin kazanımlarını bitirecek bir işbirliğine bağlı. Türkiye tarafından köşeye sıkıştırılmış bir Rojava belki Rusya’nın da işine gelebilir.
'Hacı' Bekir'in ekseni kaybediyor!
Bütün bu karmaşık iç dengelere rağmen Aun, 2005’ten bu yana izlediği siyasi çizgiyle Suudilerin boğazına saplanan bir kılçık sayılır. İran da bunu böyle okuyor olmalı ki Aun’un seçilmesini direnişin zaferi ilan etti.
Rojava’yı Esad’a kemiksiz teslim etmek! Öyle mi?
Restleşmelere ve suları test eden hamlelere bakıldığında Suriye’de herkesin final sahnesine hazırlandığını görüyoruz. Ruslar da Amerikalılar da Kürtlerin Ortadoğu’nun en dinamik gücü olduğunun farkında. Hâliyle bu ‘sinir savaşı’ bitmez.
Musul’dan sonra nasipse Rakka! Amma velakin fakat…
IŞİD’i önleyebilecek mantıklı bir strateji, Suriye tarafından Suriye ordusu ve YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile birlikte geliştirilebilirdi. Bunlar da Türkiye’nin düşman bellediği iki güç.
Musul’a beş kala!
Savaş ölüm demektir. “Siviller ölmesin” diye yakarmak dururken, Türkiye sınırlarını kullanan milis güçlerinin 5 yıldır yürüttükleri mezhepçi savaş ortadayken “Sünniler, sadece Sünniler” diye tutturanlara “Sahi sizin B planınız nedir” diye sormazlar mı?
Musul’u ne yapsak? Musullulara bıraksak! Birlikte kurtarsak! Parçalasak! Dağıtsak!
Sorun Sünni-Şii kavgasına indirgenemeyecek kadar geniş, derin ve çetrefilli. Muhammed Beyatlı’ya “Asıl sorun nedir” diye sordum, cevabı pek acıydı: “Mesele Sünnilik ya da Şiilik değil herkesin mezhebi dolardır.”
Dicle’dir kalkanın adı paşam! Ama bu Musul o Musul değildir!
Şam’da Emeviye Camii’nde namaz kazaya kaldığı gibi Musul’daki Ulu Camii de sanıldığı gibi yakın olmayabilir. Bu coğrafyada bir nefeslik mesafe bazen bin fersahlık mesafedir. Strateji dediğin bazen gayyadır. Bir sarkmaya gör, gerisi kâbustur.
Korkunun İdaresi
Daha kirli çarşıda yürütülecek işler vardır. Hesap başkanlıktır, gidişi olmayan ebedi bir iktidar tahayyülüdür! Yeni bir hikâyedir yazılmak istenen, ötekileştirdiği, tepelediği insanların ve fikirlerin olmadığı. Sözüm ona 15 Temmuz’a direnmiş ‘demokrasi kahramanı’nın trajik halidir bu.