
120 AVM borçlu: Banka el koyabilir
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) pazartesi günü ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı. Hükümetin yakın dönemde ilan ettiği enflasyonla mücadele kapsamındaki programının enflasyona etkisinin ölçülmesi açısından ekim verileri ayrıca önemliydi. Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durum kriz olarak tanımlandığında özellikle iktidar cephesinden eleştirilere neden oluyor. Ancak var olan durumu açıklamakta başka kelime bulmak da zor. Enflasyon bir yana kapanan iş yerleri, üretimi durduran fabrikalar gelen dalganın sanıldığından daha kapsayıcı ve yıkıcı olduğunu gösteriyor. Bu yazıda önce enflasyon verileri ve hükümetin eylem planı, ardından son 15 yılda adeta bir Türkiye gerçeği haline gelen alışveriş merkezlerinin (AVM) durumu, yine ekonominin içinden geçtiği sürece mercek tutuyor. Bu çerçevede enflasyon verilerine, enflasyonla mücadele programının etkisine ve AVM’ler cephesinde neler olduğuna bakmak yerinde olacak.
‘KAHROL ENFLASYON’ DEMEKLE ÖLMÜYOR ENFLASYON CANAVARI
Eylül ayına dönük enflasyon verileri iktidar dahil herkeste nedense bir şok etkisi yarattı. Oysa ağustos ayındaki çarpıcı tırmanma, dalganın geldiğini gösteriyordu. O dönemde fiyatlar yükseliyor diyenlere, “İçiniz kötü sizin. Kötü baktığınız için her şeyi karanlık gören kıskançlarsınız” diyenler, harikalar diyarında bir elimiz düşük enflasyonda öbür elimiz sudan ucuz dolarlarda olmadığımızı fark etti. Eylül ayındaki verilerin çarpıcılığı karşında “Topyekun mücadele” denilerek siperlere borusu çalındı. Ekonomi Bakanlığı enflasyonla mücadele programı açıkladı. Öncelikle programın içeriğinden bağımsız, bu programdan en fazla 20 gün önce genel bir ekonomi programı açıklayıp ardından yeniden bir paketle gündeme gelmek, yalnızca önlemlerin etkisini düşürmüyor; bir otorite olarak yatırımcıların ve halkın hükümetin ne yaptığını bildiğine dönük algısına ciddi hasar veriyor.
Yeni Ekonomi Programı açıklanırken enflasyon için neden verilerin beklendiği muamma olarak kalıyor. Pek çok firma enflasyonla mücadele programına destek verirken bile şartlı destek verdi. Örneğin Türkiye’de önemli bir market ağını temsil eden bir grup, üretici fiyatlarındaki artış durursa, kur belirli seviyede kalırsa fiyatları artırmayacağız dedi. Öncelikle şart kiplerinin arkasına sığınan bu açıklama aslında üreticilerin neden zam yapmak zorunda kaldığını acıkıyordu. Ham madde, girdi fiyatları, enerji fiyatları artarken firmalar zarar etmemek için güçleri ve ağları ölçüsünde bunu fiyatlara yansıtıyor. Dolayısıyla aslında toplumsal güven sık sık program açıklamakla değil, toplumun talep ve ihtiyaçlarını gözeterek oluşturulabilir. Türkiye’nin belirli bir süre büyümesinin durması hatta küçülmesi gerekiyor. Ancak bunun için şu ana kadar önemli bir önlem alınmış görünmüyor. En başta hükümetin tasarruf tedbirleri henüz netlik kazanmış değil. Hal böyleyken kurdaki düşüşe rağmen fiyatların düşmemesi anlaşılır. Zira dolar halihazırda 5.50 dolayında seyrediyor olsa da kurun Ocak 2018’de 3.80’de olduğunu, üstelik faizlerin bu kadar artmadığını hatırlamak gerekiyor.
Üretici gelen zamları ve kurdaki artışı fiyatlara yansıtınca işportada tezgahını korumaya çalışanlar edasında market sahipleri, zabıtadan etiketleri korumaya çalışıyor. Öyle ya enflasyon bir canavarsa politikayla mı kovalanacaktı! Market müdürleri önde zabıta arkada başlayan mücadele adeta Oscar’a aday bir polisiye filmdi.
Kahrolsun ki yoksullukla büyümüş bedenlerin protein düzeyi kondisyona yetmiyordu. Canavarsa etli butlu, besili, kaslıydı adeta bir Hüseyin Bolt’tu. Ekim ayı verileri açıklandığında canavarın nefes kesen mücadeleye rağmen yakalanamadığı anlaşıldı. Adına enflasyon denen canavarın vukuatını şöyle izah etti TÜİK: Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ekimde aylık bazda yüzde 2,67, Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yüzde 0,91 artış gösterdi. Yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 25,24’e yükselirken, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 45,01 oldu.
Çarpıcı eylül ayı istatistikleri dikkate alındığında iyice semiren enflasyon canavarının bir nebze kilo kaybettiği anlaşılmıştı. Ancak sanıldığının aksine fiyatların genel seyrinde bir gerileme yoktu. Oklar yukarı yönlü tırmanmayı sürdürüyor. Yani geçen yılın aynı ayına göre markette doldurduğunuz sepetinizin miktarında ve çeşitliliğinde azalma var. Çünkü ah o canavar, ah o kenafir gözlü, sepetimize göz koymuş, yiyor da doymuyor. Yani TÜİK dedi ki: Bu canavar çok hızlı koşuyor, belli ki laftan da anlamıyor. Bunun semirmesine neden olan koşullar böyleyken nasıl yakalayacaksınız? Koşmak yetmiyor, belki zabıta değil başka önlemler alınsa ah belki… Yani hayat daha da pahalılaşacak. Bu temelsiz bir iddia değil, özellikle üretici fiyatlarındaki artışın sürdüğü dikkate alındığında. Çünkü üretici fiyatlarındaki artış, kademeli olarak TÜFE’ye yani tüketiciye yansır. Ekim ayında yüzde bire yakın artış, pahalılığın devam edeceğini gösteriyor.
KALKINMA MODELİ OLARAK AVM’LER
Alışveriş merkezi (AVM) son 15 yılda Türkiye gündeminde önemli tartışmalara kapı araladı. Soyut bir tartışmadan uzaktı durum. Zira İstanbul’dan Ankara’ya, Edirne’den Mardin’e AVM bir gerçeklik haline geldi. Tek tip bir yaşamı ve tüketim kültürünü pompalayan AVM’ler “Binlerce kişiye istihdam kapısı, resmen kıskanıyorsunuz” şeklinde savunuldu. Öyle ki AVM’lerin borçlarını, döviz cinsinden kiralarını gündeme getirmek neredeyse ekonominin iyi olmasına karşı olanlar cephesinde olmanıza yetiyordu. Ancak ekonomideki sarsıntı, kriz, ne derseniz deyin, kalkınma neferleri olarak sunulan AVM’leri de etkiledi.
Uluslararası gayrimenkul danışmanlık şirketi Jones Lang LaSalle Türkiye Başkanı Avi Alkaş, dövizli kiraların TL’ye dönüştürülmesi kararnamesi sonrası AVM’lerin 15 milyar dolar döviz borcu olduğunu hatırlatarak, yaklaşık 120 AVM’nin bankalara geçebileceğini belirtti. Türkiye’de Mart 2018’e göre toplam 396 AVM mevcut. Bunların en büyükleri İstanbul, Ankara ve İzmir’de toplanmış durumda. Peki AVM’lerin neredeyse üçte biri neden batma tehlikesi yaşıyor?
Söz konusu durumun nedeni, 2008 krizi sonrası küresel olarak neredeyse her ülkenin uyguladığı genişletici maliye ve para politikasının sonucunda doların TL karşında belirli bir seviyede kalması ve dövizle borçlanmanın kârlı ve kolay olmasıydı. Nitekim söz konusu dönemi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Bülent Aksu şöyle aktarıyor “Neredeyse dövizle borçlanmayanı dövüyorlardı”. Bu noktada kira sözleşmeleri, lojistik anlaşmaları bankalardan alınan döviz kredilerle sağlandı. Ancak kurdaki oynama dövizle borçlanıp döviz geliri olmayan firmaları olumsuz etkilemeye başladı. Aslında bir yanıyla doların yumuşak huylu bir at olduğunu düşünüp sırtına binenler at şahlanınca sırtında düşmeye başlıyor. Kazan-kazan dönemi olarak anılan bu süreç, Türkiye ekonomisindeki sarsıntıyla tersine döndü. Halihazırda 120 AVM’nin bankalara 15 milyar dolar borcunun nasıl ödeneceği muamma. İşte bu noktada bankaların AVM’lere el koyma durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Söz konusu dönemde “benim dövizle gelirim yok ki neden dövizle borçlanıyorum” demeyen AVM’lerdeki işletmelerin dengeleri, 13 Eylül’de yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile dövizle kira döneminin son bulmasıyla alt üst oldu. Yani ekonominin genel seyrini korumak için alınan tedbirler, daha önce rant bazlı ve kısa vadeli ekonomi okumalarına dayanan perspektif nedeniyle çıkmaza girdi.
Sonuç olarak Türkiye’de iktidar ekonomiye dönük kriz kavramını kullanmaktan imtina etse de gerek enflasyon verileri, özellikle üretici fiyat endeksi, gerek reel sektördeki üretim durdurma, iktidara şartlı ve temkinli destek, AVM gerçeğiyle yeniden ortaya çıkıyor. Açık olan art arda ekonomi paketleri yayınlamak yerine derli toplu sorunları ortaya koyan ve topluma güven veren bir yöntemin izlenmesi ve gerçeğin kabul edilmesi zorunluluğu.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora yapmaktadır. Enerji politikaları, ekonomi-politik, devlet-enerji şirketleri ilişkileri, Rusya’da devletin dönüşümü ve enerji politikaları, Avrasya temel ilgi alanlarıdır. Gazprom’un Rusyası (2014, Siyasal Kitabevi) isimli kitabın yazarı olup, enerji ve ekonomi-politik eksenli yazıları mevcuttur. 7 Şubat 2017'de çıkan 686 sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edilmiştir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
'ABD sosyalist olmayacak' çıkışı nereden icap etti?
Bugün ABD’de güçlü sosyalizm seslerinden bahsedemeyiz, ancak Sanders ve Cortez gibi isimlerin yanında 18-29 yaş grubunda kapitalizm yerine sosyalizme sempati duyma oranındaki artış, sermayenin önlemler almasını gerekli kılıyor.
Nijerya’nın seçimi ve Trump’ın Nobel hevesi
Trump öyle mütevazı öyle alçak gönüllü ki, ödülü bana verin diyecek değil ya... Kendisinin aktardığına göre Japonya Başbakanlığı Kuzey Kore ile kurduğu diyalog sebebiyle Nobel Barış Ödülü alması için aday göstermiş. Japonya hükümet kaynakları bu bilgiyi teyit etmedi. Zaten aksini söylemelerinin bedelinin de olacağı açık.
Seçime doğru: Yine doğal gaz zengini olduk!
Türkiye gerçekten doğal gaz ve petrolün tamamını ithal mi ediyor? Dört yanı petrolle kaynayan yalnız ve ilginç ülkemizde hiç mi kaynak yok? Hangi dış güç bulmamızı istemiyor? Son keşiflerle dışa bağımlılığımız ne kadar azalacak?
Boğaz’dan geçen o gemi kimindir?
Türkiye’ye ve dünyaya söylenen Varyag’ın eğlence amacıyla kullanılacağıydı. Çin bu yüzer kütleyi restoranların, casinoların olduğu bir eğlence üssüne çevireceğini iddia ediyordu. Öte yandan bazı askeri uzmanlar Çin’in gemiyi askeri amaçlarla kullanabileceği uyarısında bulunmuştu. O uzmanlar haklı çıktı.
Venezuela krizinde kim ne diyor?
Maduro veya Guiado, ABD ya da Çin fark etmez kişilerin ve ülkelerin menfaatleri bir halkın yaşadığı hayati sıkıntılara gölge etmiş durumda. İktidara kimin geldiğinden bağımsız, ilk düşünülmesi gerekenin Venezuela halkının insani koşullarda yaşamasını sağlamak olduğunu asla unutmamak lazım!
Hesap bakiyeniz, en kallavi oturma izniniz!
Neredeyse her ülke, kanunlarıyla belirlenen meblağı getirene “başım gözüm üstüne” diyor. Ancak sığınma, yaşam hakkı gibi insani değerlerin parayla ölçülür olmasından ziyade toplumlar, alt sınıflardan gelen göçmenlere, mültecilere diş biliyor. Yetmiyor tüm ekonomik çıkmazların, işlerin rayında gitmeyişinin müsebbibi olarak göçmenleri, mültecileri görüyor.
ABD'nin Venezuela yaptırımı: Petrol piyasası etkilenir mi?
Yaptırım paketi duyurulurken akıllara takılan en önemli konu Venezuela’nın ABD’ye petrol satıp satamayacağıydı. Açıklama ve yaptırım metni incelendiğinde Venezuela’nın ABD’ye petrol satmasına engel bir durum yok. Yani petrol satışına dönük bir kısıtlama söz konusu değil. Ancak "her şey aynı, ihracata devam" denilecek bir durumdan da bahsedemeyiz.
ABD’den Bangladeş’e sokakların öfkesi!
Küresel gündemde yine kendine yeteri kadar yer bulamayan iki başlığa eğileceğiz. ABD Başkanı Donald Trump’ın iktidardaki ikinci yılını doldurması üzerine ABD’de kadınlar öncülüğünde gerçekleşen protestolar konumuzun ilki. İkinci konumuz için Bangladeş’e uzanacağız. Dünyadaki sayılı tekstil merkezlerinden olan ülke, son iki haftadır işçi eylemleriyle sarsılıyor.
Erdoğan 'güvenli bölge' için Moskova yollarında
Erdoğan ile Putin dünyada en fazla bir araya gelen liderler arasında yer alıyor. Örneğin sadece 2018’de iki mevkidaş, özel ve ortak platformlarda 25 defa bir araya geldi. Dikkat çeken ayrıntıysa bu görüşmelerden yedisinin baş başa gerçekleşmesi. 2019’un ilk ziyareti de bugün gerçekleşiyor.
Adalet 'ırkçı' olur mu?
Dört sanıktan biri, daha duruşmaya çıkmadan linç edilir. Diğer üç sanıksa henüz duruşma salonundayken siyahların evleri, mahalleleri yakılır, toplu nefret ayininin kurbanları haline gelirler. Yargılama sonunda üç sanıktan ikisi idam, biri müebbet hapis cezasına çarptırılır. Ancak yıllar sonra dava yeniden gündeme gelir ve sanıkların suçsuz oldukları, çünkü tecavüzün hiç gerçekleşmediği anlaşılır...
ABD iki Kore'den de kazanıyor
Yeni sözleşme için başlayan müzakerelere ABD Savunma Bakanlığı ve bizzat Trump’ın Güney Kore’den beklediği katkıyı yüzde 150-200 oranında artırma talebi damga vurdu. Yani ABD daha önce beş yılda toplamda 4.2 milyar dolarlık üs gelirini en az 12 milyar doların üstüne çıkarmak istedi. ABD’nin bu fahiş zam talebinin nedeni ve özgüveni nereden aldığı merak konusu.
Bu şirkette elma bile yemeyeceksiniz!
Çin için dünya markası olma yolunda giden şirketin sert kalıpları, Çin’de çalışma koşulları konusunda var olan soru işaretlerine yenisini ekliyor. Kişilerin özeli ile işinin ayrıştırılması sorunu esnekliğe yaslanan kapitalizmin yeni kabuğu.
Çin ABD hegemonyasını yıkıyor mu?
Belirli kalıplarla daha çok Batılı devletler arasındaki güç ilişkilerini tanımlayan hegemonya kavramı, Çin-ABD ilişkilerini anlama ve açıklama açısından yeterli olmuyor. Çin illa eski kavramlarla ele alınacaksa hali hazırda bir hegemon olduğunu ve bu yolda ilerlediğini iddia etmek zor.
2018 gelecek için ipuçları bıraktı!
İnsan sömürülmediği, barışın hakim olduğu, hayvanların rahat bırakıldığı, gezegenimizin kâr hırsından korunduğu bir yıl olması dileğiyle...
Barbaros Hayreddin Paşa Akdeniz’de ne arıyor?
Ankara TPAO ile arama faaliyetlerine başladı. Ancak Doğu Akdeniz enerji kaynakları 2 bin-4 bin metre derinlikte ve çıkarılması güç kaynaklar. Çıkarma için iyi bir uzmanlık ve teknoloji gerekiyor. Türkiye’nin bu anlamda kapasite ve deneyim eksikliği var. Bu nedenle uluslararası ortaklıklar kurması gerekiyor.
Üç taraf üç Ukrayna
ABD artık bir LNG ihracatçısı. Ana hedefi Asya Pasifik olsa da Avrupa pazarından pay istiyor. Ancak uzun süreli kontratlara bağlanan gaz anlaşmaları ve boru hatları ABD’nin bu hedefine ket vuruyor. “Gaz diyordunuz buyurun gaz, çıkarımı düşündüğümden değil, hep sizi düşünüyorum” cümlesini doğrudan kurmak istemeyen Washington bu noktada Çin ile Rusya’yı Ukrayna üzerinden etkisizleştirmeye çalışıyor.
Putin’in düşü: Ukraynasız Avrupa
Moskova-Kiev hattında Kerç Boğazı'nda yaşanan yüksek tansiyon, Ukraynalı denizcilerin Rusya tarafından tutuklanması ve Kuzey Akım II projesi iki merkez arasındaki ilişkileri derinden etkileyen iki güncel başlık. Üstelik bu restleşme yalnızca Rusya ve Ukrayna ile sınırlı değil, AB ile ABD de sürecin bir parçası olmuş durumda...
Putin’in sosyalizm kumpanyası
Kremlin’in sahibi, öğrencilere birilerinden yardım beklemelerindense Bolşevik şarkılarına kulak vermelerini öğütlüyor. "Bize kimse yardım etmeyecek, ne Tanrı ne çar ne de bir kahraman!' Bunu kendimiz yapmalıyız." diyerek konuşmasını noktalıyor.
Yaşar Arslan: Doğal gaz fiyatlarında yakın dönemde bir artış beklemiyoruz
Doğal Gaz Dağıtıcıları Birliği Başkanı Yaşar Arslan: Doğal gazın artan fiyatı bize tüketimin azalacağını ve tüketicinin tasarrufa yönleneceğini, kombi ve kazanların belirli saatler arasında yakılacağını gösteriyor. Bu zaman zaman verimsizliğe neden oluyor. Zamların etkisini anlamak için aralık ayı tüketim faturalarına bakmamız gerekiyor. Yeni yılda özellikle konut tüketicilerinin tüketim miktarlarının değişeceğini geçmiş tecrübelerimizle söyleyebiliriz.
'Zamlar geri alınsın'dan 'Macron istifa'ya
Protestocuların, “zamlar geri alınsın”dan “Macron istifa” sloganına geçmesinde Macron'un politikalarının altında ezilenlerin alana inmesinin etkisi var. Dolayısıyla o Sarı Yelekliler, Fransa’da son dönemde uygulanan ultra neoliberal politikalardan rahatsız olanların platformu haline geldi ve Macron bu politikaların baş sorumlusu olarak görüldü.
Trump’a rağmen yaşanılabilir bir dünya mümkün mü?
Küresel iklim değişimindeki hızlı dönüşüm neden oluyor? Bu durumun ülkelerin politikasıyla ilişkisi ne? ABD’nin tepkisi neden önemli? Trump, G20’de 19 lider bir yanda kendisi neden başka yanda kaldı? Bu hafta yüzümüzü gezegenimizin durumuna çeviriyoruz.
Zenginlerin başkanına karşı haydi barikata
Paris’teki olayları yakından izleyenler ırkçılığın en büyük ortağının kapitalist ekonomik düzen olduğunu biliyor. Ucuz işgücü, yüksek kâr, "Küçüleyim ama vergilerimi artırayım", "Artık bedava sağlık ve eğitim hizmeti yok", "Benden biber gazı ve polis şiddeti dışından bir şey beklemeyin" diyen devlet modeli de kapitalizmin yeni çehresinin örneği.
Sınır Tanımayan Doktorlar: Yemen’de hastaneler bile güvenli değil!
Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) Yemen Programı Yöneticisi Caroline Seguin: MSF ekiplerinin faaliyet yürüttüğü Hudeyde’nin kuzey kesimlerinde El Salakhana Hastanesi’ne çok yakın mesafede çatışmalar yaşanıyor. Personelimiz birkaç gündür binanın çok yakınında patlama ve silah sesleri duyuyor. Kurşunlar hastanenin duvarlarına da isabet etti. Yemen’deki MSF’ye ait sağlık tesisleri 2015 yılından bu yana altı defa vuruldu. Bu nedenle hastanelerin güvenli yerler olmadıklarını biliyoruz.
Alevler, komplolar ve tercihli cehalet!
Haberlerde geçen “23 Ekim’deki Zirve’den bu yana haber alınamıyor” ifadesi bile başlı başına “eyvahlar olsun, yine Suudiler ne yaptı” iması taşıyor. Düşündürücü olan küçük bir araştırma yapıldığında Bongo’nun neden ülkesine dönmediği, neler olduğunun kolaylıkla anlaşılıyor olması.
Avrupa’da kapışma: ABD Gazprom’a Karşı
ABD’nin önemli bir LNG devi olan ve Avrupa LNG talebinin yüzde 56’sını tek başına karşılayan Katar yerine hedef tahtasına Rusya’yı, özelde Gazprom’u koyması başka bir stratejiye işaret ediyor. LNG pazar payının artırılmasıyla Gazprom’un piyasa payının geriletilmesi ve Rusya-AB ilişkilerinin zayıflatılması.
İngiltere’nin 'çilexit'i ve Avustralya'nın çileği
Bu hafta küresel gündemde İngiltere’nin kendim ettim kendim buldum isimli çilexit süreci ve Avustralya'daki çilek krizi öne çıktı. Çilexit'de Mart 2019’da İngiltere’nin AB’den ayrılacağı ve 2020’nin sonuna kadar da AB kurallarına tabi olacağı anlaşıldı, çilek krizinde ise Avustralyalılara hükümetten gerekli açıklama geldi.
Trump Asya Pasifik’teki zirvelere neden katılmıyor?
Bölge ülkeleri Çin’in dengelenmesi açısından ABD gibi bir gücün elzem olduğunu düşünmekle beraber, alternatif arayışlarını da devam ettiriyor. Özetle Trump’ın her iki bölge zirvesindeki yokluğu, ABD’nin Asya Pasifik politikasındaki zorluklara yanıt veremiyor olması olarak da ele alınabilir.
'İnsanın zulmünde bugün' denilmeliydi
Bu hafta küresel ve ulusal medyada ön plana çıkan bir video özellikle sosyal medyada defalarca paylaşıldı. Görüntülerde karlı bir dağda yürüyen anne ayı ve yavrusu var. Yavru ayı annesiyle dağın zirvesine doğru tırmanırken defalarca kayıyor ve yılmadan yeniden tırmanıyor...
Angela Merkel ile Meghan Markle arasında sıkışmak
Küre, bu haftaki turunda kadınların durumunda ve rollerinde erkeklerin eliyle çizilen sınırları yeniden önümüze koydu. Seçim sizin: Ya Meghan olacaksınız, ya Merkel ya da "Kurallarınıza meydan okuyoruz biz. İnsan olarak, birey olarak nasıl istiyorsak öyle olacağız. Siz de makyajımıza, etek boyumuza, buruşan cildimize bakıp kanaat getirmekten vazgeçin" diyeceksiniz.
İran yaptırımlarına doğru: İran’da ekonomi tepetaklak
İran’a dönük ABD yaptırımlarının ikinci paketi 5 Kasım’da uygulamaya girecek. Ağustos başından bu yana ABD eliyle uygulanan bu yaptırım paketlerinin İran ekonomisi üzerinde olumsuz bir etki doğurması bekleniyor. İran ekonomisinin içinden geçtiği süreç ve yaptırımların etkisi İran’ın iç politikadan başlayarak yeniden yapılanmasını gerektirebilir.
Hong Kong Köprüsü dardır geçilmez
O köprü parasına isteseydi Çin, her bir vatandaşına en az bir hard disk dağıtırdı. Evet bir refah ölçüt birimi olarak hard diski temel aldım. En azından sosyal devlet ölçüsü olarak yaşı geçkin yurdumuz dedelerinin “kadınlara maaş veriyorsunuz, evlenemiyoooruz” demesini baz alıp "yardımları abarttık" diyen eski Başbakan’dan daha iyi bir ölçü birimi benimkisi.
Başkonsolosluk metrobüs mü: Bu neyin arbedesi?
Nihayetinde süren türlü pazarlıklar yetmeyince ve küresel gündemden bu konu bir türlü düşmeyince Riyad yönetimi Kaşıkçı’nın öldürüldüğünü kabul etti. Ancak planlı bir cinayet değil de sanki metrobüste yer kapma telaşında çıkan arbedede Kaşıkçı ölmüş gibi durum aktarıldı. Başkonsolosluk, 50 kişilik otobüse 180 kişinin sığmaya çalıştığı bir metrobüs olmadığına göre neyin arbedesi anlamak zor.
Kaşıkçı olayı ve Riyad’ı bekleyen zor günler
Kaşıkçı’nın kaybedilmesine ABD’nin tepkisi gecikmeli geldi. Dün Riyad’da olan Mike Pompeo’nun yaklaşık 15 dakika süren Kral Salman’la görüşmesinde ne konuşuldu bilmiyoruz. Açık olansa son dönemde ABD tarafında net biçimde petrol üretimini artırmadığı takdirde iki hafta ayakta kalamayacağı hatırlatılan Riyad’ın ekonomik ve politik olarak zor durumda olduğu.
Ekonomik kriz kömür yakacak
Akademisyen Çelik: Ekonomik krizde "kömüre hücum"un artacağını söyleyebiliriz. Kurdaki tırmanma ithal bağımlılığın aşılması konusunda baskıyı artırıyor. Örneğin 2016’da dönemin Enerji Bakanı Berat Albayrak, milli enerji ve maden politikasını duyurduğunda kullanılan slogan “bağımsız enerji, güçlü Türkiye”. Bu slogan aslında çok şey anlatıyor. Bakanın kendi verdiği rakamlarla enerji ve borçların durumu ortadaydı. Şimdi buna bir de kur baskısı eklendi.
Kuzey Kore nükleersiz günlere erişebilecek mi?
ABD’nin Kuzey Kore’yi nükleer silahlardan arındırmada merkezi bir rol üstlenmesi, buna rağmen Çin ile sorunlu ilişkilere sahip olması Kore Yarımadası'nda güneşli havanın yerini kara bulutlara bırakmasına neden olabilir. Buna bir de Washington-Pyongyang arasındaki güven sorunu eklendiğinde, Trump ve Kim dışında sürecin nasıl ilerlediğini bilen yok.
ABD-Çin ticaret savaşında enerji çıkmazı
Amerikan LNG üreticileri Çin için hazırladıkları gazı olası bir gümrük tarifesi artırımı nedeniyle satamıyor. Bu durumda bu gemiler yönlerini spot piyasaya çevirmek durumunda. Spot piyasada oluşacak gaz bolluğu fiyatların düşmesine neden oluyor. Buysa üreticilerin kabusu haline gelmiş durumda.
Enerjiden ekonomiye Rusya Asya Pasifik’te 'varım' diyor
Kremlin ülkedeki bölgeler arası gelişmişlik farkını azaltmaya çalışıyor. Bunu yaparken de dış politikası uyarınca Asya Pasifik’teki varlığını güçlendirecek şekilde Vladivostok’u merkez almış durumda. Vladivostok’ta gerçekleştirilen ekonomi forumuyla da özellikle bölgede ABD müttefiki olan ülkelerle de yakın işbirliği kurma gayretinde.
YEP: İlk tuğla yanlışken duvar nasıl doğru olacak?
Kurdaki yanlış hesaplama enflasyon hesaplamasını, petrol fiyatları öngörüsündeki iyimserlik cari açık ve ithalatı etkiliyor. Sonuç olarak bu faktörler bir araya gelerek, ülkenin büyüme öngörüsünde belirleyici oluyor. Yani en baştaki tuğla yanlış koyulunca doğru bir duvar inşa edileceğini beklemek iyimserlik değil, naiflik oluyor.
Murat Kubilay: Merkez Bankası çok geç kaldı
Uluslararası ekonomi ve finans uzmanı Kubilay: Merkez Bankası’nın hem açıklaması hem de attığı adım olumlu. Ancak çok geç kalındı. Bu adımların 2015’te ekonomik gidişatın geriye dönüşü olmaksızın kötüye gittiğinin anlaşılmasının akabinde atılması gerekiyordu. Şu noktadan sonra enflasyon dizginlense bile kalıcı bir düşüşe geçmeyeceğini söylemek zor bir kehanet olmaz... Esasında Merkez Bankası’nın bağımsızlığı da düşünüldüğü kadar masum değildir;
Faiz artışı ekonomiyi kurtarmaya yeter mi?
Merkez Bankası’nın kendisinin yönetimin başı olduğu bir dönemde böylesi bir artış yapması, Erdoğan’ın konsolide etmeye çalıştığı seçmenleri açısından bir çelişki olarak görülebilirdi. İşte bu noktada Erdoğan, Merkez Bankası’nın kendisinin karşı olmasına rağmen faiz artırdığını, kuruma karışamadığını çünkü onun bağımsız olduğunu kitlesine duyurmuş oldu.
ABN Amro raporu: Kriz uzun süredir bekleniyordu
Raporun en dikkat çeken yanı Türkiye bankalarının içinde bulunduğu mali sıkıntı, Merkez Bankası’nın faiz politikası ile hükümetin büyüme stratejisi arasındaki uyumsuzluk nedeniyle 2018’in son çeyreğini ve 2019’u ağır bir durgunluk dönemi olarak ele alması. Değinilen faktörler ışığında Türkiye’nin büyüme oranları, 2018’in üçüncü çeyreği itibariyle küçülmeyle noktalanıyor.
Ekonomik çıkmazdan çıkış yolu AB’den mi geçiyor?
Seçimlerden sonra ABD ile gergin olan ilişkilerin açık bir düelloya dönüşmesi, ekonomik olarak IMF’ye gitmektense batarız daha iyi noktasındaki iktidarı köşeye sıkıştırdı. Ancak Çin ve Rusya odaklı alternatif Avrasyacı imalara rağmen Ankara, ne Rusya’nın ne Çin’in AB’den kopmuş, NATO’dan olmuş bir Türkiye ile ne kadar yan yana durabileceğini bilmiyor.
Dr. Kerim Has: Türkiye pergelin bir ayağını Batı'ya sabitlemeli
Dr. Kerim Has: "Gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Türkiye, pergelin iğneli ayağını Batı’ya sabitleyip diğer ayağıyla Rusya’yı da, Çin’i de, Afrika’yı da dolaşabilmeli. Bunun için de her şeyden önce, uzun vadeli stratejik çıkarlardan sapılmamalı."
Güneş Hazar’dan mı yükseliyor?
Anlaşmada öncelikle Hazar Denizi kavramı kullanılsa da deniz hukukundan bağımsız bazı unsurlar yer alıyor; bu nedenle özel statülü bir anlaşma demek daha doğru. Buna göre Hazar Denizi'nin yüzey kısmı taraflarca ortak bir şekilde kullanılacak, dip kısmı ve maden rezervleriyse komşu devletlerin arasında, uluslararası hukuk temelinde anlaşılarak paylaşılacak.
Türkiye’deki krizin küresel etkisi nasıl olur?
Doların enerjiden ekmeğe hayatımıza etkisi çeşitli mecralarda dile getiriliyor. Peki bu değer kaybı sadece Türkiye’yi mi etkiler? 10 Ağustos 2018’de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomik programı aktarırken boncuk boncuk terlemesi onunla mı sınırlı? Yoksa stresten terleyen başkaları da var mı?
Elektriksiz, karanlık günler kapıda mı?
Son elektrik zamları ve doğalgaz santrallerine gelen zamlar iki açıdan önemli. Birincisi kurulu kapasite gereği karanlıkta kalmayacak olsak da bu zamlar her alanda daha fazla mali yük demek. İkincisi kömüre yönelişi teşvik eden adımların hızlanması demek.
İran yaptırımları Türkiye'yi nasıl etkiler?
Türkiye’nin gerek ekonomik krizde olması gerek sorunlar barındıran dış politikası nedeniyle gerilim yaşadığı adreslerden biri de ABD. Nitekim Andrew Brunson davası sonrasında ABD’nin Türkiye’ye dönük yaptırımları gözetildiğinde ABD, Türkiye ile yapılacak müzakerelerde Türkiye’nin İran ile ticari ve enerji ilişkilerini askıya alması şartını getirebilir.
BRICS: 'T' yoksa Türkiye niye katıldı?
BRICS zirvesine bu yıl Türkiye de katıldı. Türkiye’yi ve çıkarlarına dönük politikalarını Johannesburg’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üstlendi. Adı üstünde BRICS, yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika devletlerinin baş harflerinin bir araya gelmesinden oluşan yapıda “T” yoksa Erdoğan niye zirveye katıldı? Hadi katıldı, hakkımızı yedirecek değiliz, BRICS değil, -BRICST olmadı BRITCS olsun” diyenler sakin olalım.
Trump ile Putin'in menüsünde ne vardı?
Bu hafta her biri diğeriyle ilişki konular arasından NATO Zirvesi ve Trump-Putin görüşmesine mercek tutacağız. Trump NATO’dan ne istiyor? Almanya Trump’ın eleştirilerine nasıl yanıt verdi? Trump ile Putin hangi konuları görüştüler, en önemlisi birkaç hafta önce yapılmasına karar verilen bu görüşme nereden çıktı? Bu sorulara yanıt arayarak durumu ele alacağız.
'Dostum Putin' neden Ankara’daki törene katılmadı?
"Erdoğan’ın 'Dostum Putin' diye hitap ettiği Rus lider, Erdoğan’ın başkanlık törenine neden katılmadı da yerine Dimitri Medvedev’i gönderdi?", "Acaba Rusya dış politikası ile Putin’in Ankara’daki şatafatlı törene gelmemesi arasında bir ilişki var mı?" sorularına Rus dış politikası dinamiklerine derinden bakarak yanıt arayalım...
Gazprom’un Avrupa’da başı belada mı?
Gazprom Rusya’nın en büyük şirketlerinden. Şirketin geliri de azımsanmayacak cinsten. 2017'de şirket net 11.41 milyar dolar kâr elde etti. Şirketin bir önceki yıla göre gaz satışında artış olmasına karşın kârında yüzde 25’lik bir düşüş yaşandı. Bunun başlıca nedenleri, borçlar, masraflar ve Naftogaz tazminatları. Nitekim şirket, 2.3 milyar dolarlık rezervini Naftogaz’a ödemek için ayırmış durumda.
Post-truth çağının yeni gözdesi: TANAP
AB gaz tüketimi 540 bcm civarında. TANAP’ın Avrupa için şimdiki kapasitesi 10 bcm. İki sayı arasında uçurum var. Diyelim ki TANAP tam kapasiteyle 31 bcm üretti, Türkiye de talebini arttırmadı ve 6 bcm almaya devam etti. Avrupa’ya aktarılacak gaz 25 bcm. Tüketimin de arttığını düşündüğümüzde 25 bcm stratejik bir veri olmaktan uzak.
Trump - Kim zirvesi: Orta yolu buldular
Metin incelendiğinde Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması için sürecin başladığı, hatta Kim’in füze denemeleri yaptığı bölgeyi imha ettiği ifade edildi. Bir anlamda Kim, Kore Yarımadası'nın nükleer silahlardan tamamen arındırılmasına bağlılığını yeniden ifade etmiş oldu. Trump’ın "ilişkilerimizde yeni bir dönemin kapısı aralandı" cümlesi de ABD’nin ilişkiler konusunda istekli olduğunu gösteriyordu.
Kore barış süreci: Japonya ve Rusya’nın rolü
Rusya, Kuzey Kore’yi bölgesel ve küresel olarak kendi politik statüsü için denge noktası olarak görüyor. İki Kore’nin birleşmesini savunuyor, ancak kendi politik önceliklerine halel gelmeden bunun yapılmasını savunuyor. Japonya ise müttefiklik ilişkisi olduğu halde Güney Kore’nin kendisine yaklaşımının farkında. O nedenle perde gerisinde durarak ABD ve Rusya üzerinden süreci izliyor.
İnce'nin peşinde: Sakın Tarkaaan diye bağırma!
İnce nihayet alandaydı. Coşku daha da artmıştı. Ben de Tarkan konserine gittiğim günlerdeki heyecanımı yeniden yaşıyordum... Üç saatte insanların azarlanmaktan, sürekli kendilerine bağırılmasından, umutsuzluktan, çatık kaştan “Eyyy” nidalarından nasıl bunaldığını gördüm. Gülmek istiyorlardı. Kendisi ve rakipleriyle şakalaşan siyasiler bir de...
Kore barış süreci: Pekin neden mutsuz?
12 Haziran’da Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un ile ABD Başkanı Donald Trump arasında yapılacak zirvenin tam kapasite hazırlıkları sürüyor. Nixon’ın ziyaretini sessizlikle karşılayan Kremlin bu sefer daha aktif bir pozisyon gayretinde olacak mı? Çin bu süreçte nasıl bir rol üstleniyor? Kim, Xi ve Putin arasındaki ilişkilerin zirveye etkisi ne? Bu hafta iki yazıyla büyük zirve öncesi bu sorulara yanıt arayacağız.
Kore'de halklar yoruldu, liderler el ele
Kim ve Moon 27 Mayıs’ta yeniden bir araya geldi ve barış sürecinde kararlı olduklarını ABD’ye ilettiler. Moon, Kuzey Kore’ye dönük bir saldırının Seul’un yok olmasına neden olabileceğini biliyor. Dahası iki ülke halkının da savaştan yorulduğunu ve neden masaya oturmadıklarını merak ettiğini de. Diğer müttefikler gibi Seul de ülkesine düşen bir füzenin Washington’daki yankısından emin değil.
Putin'den Merkel'e bir buket gülden fazlası
Merkel, Soçi ziyaretinde Ukrayna’dan gaz akışının devam etmesini talep etti. Putin bu talebe doğrudan "Hayır" demese de, "Hat faaliyete geçtiğinde ekonomik maliyeti hesaplanarak karar vereceğiz" demekle yetindi. Putin’in bu yanıtı kâr zarar maliyetini imliyorsa da Rusya dış politikasının, özellikle enerji perspektifinin, ekonomik motivasyondan ziyade siyasi ve stratejik hamleleri öncelediği dikkate alındığında Ukrayna’dan gaz akışını devam ettireceğini kestirmek zor değil.
ABD çekildi Rusya ve Suudiler kazandı
Petrol piyasası, Trump’ın açıklaması öncesinde muhtemel İran kararına karşı pozisyon almakla meşguldü. Nitekim, Trump’ın çekileceğine dönük sinyalleri alan pek çok yatırımcı, OPEC kesintisini de gözeterek varil fiyatının yukarı doğru ivmeleneceğini düşünerek işlem yapmaya başladı. Bu manzara karşısında günlük üretimi 10 milyon varil bandında olan Rusya ve Suudi Arabistan bu gerilimin kazananları.
Nükleerin olmadığına herkes ikna: Üç ülke hariç
Belirli aralıklarla İran’da incelemeler yapan bu konuda BM adına yetkili olan Uluslararası Atom Enerji Ajansı raporları ve başkanı, İran’ın anlaşmaya uyduğunu söylüyor. İhlal olduğunu düşünenlerse şimdilik: Pompeo, Trump, Haley, Netanhayu, Kral Abdullah ve Kral Salman.
Benzin ucuzlayacak mı?
Türkiye’nin akaryakıta dönük uyguladığı politika şöyle: Bir litre benzine ödenen ücretin yaklaşık yüzde 60-66'sı vergi kapsamında yer alıyor. Sanılanın aksine Türkiye yüksek vergi yüzünden değil, diğer vergi oranlarıyla ilişkisi doğru kurulmadığı için benzine yüksek ücret ödüyor
Suriye'de kazanan kim, dünyanın cephaneliği neresi?
Suriye denkleminde karşı karşıya gelen iki aktör ABD ve Rusya dünyadaki en büyük silah ihracatçısı. Zaten 105 füze atan da bunun 71’ini tutan sistem de bu iki ülkenin ürettiği silahların gösterisiydi. Öyle ki “her eve bir füze rampası, yanında da füze savar cabası” dense bu kadar reklam yapılamazdı.
Kriz mi geliyor, korkmayın!
Türkiye’nin Varlık Fonu kurması gerekli miydi? Fon’un amacı bünyesindeki bankaların çeşitli sermaye gruplarına ucuz kredi sağlayarak tekelleşmesini, kamu kurumlarının borçlarından kurtulmalarını mi sağlamak? Bir ekonomik krizde Varlık Fonu mu bize siper olacak yoksa bizim varlığımız fona mı armağan edilecek?
Putin Mersin'e neden gitmedi?
Sandığınızın aksine Putin gidip kırmızı kurdeleyi kesmedi, Ankara’dan video konferansla açılışa bağlandı. Madem video konferans "Bunu Kremlin’den yapsa olurdu" diyebilirsiniz, Sorun ulaşım da değildi; havayolu, karayolu araçları keşfedileli çok oldu. O halde Vladimir Vladimiroviç neden Akkuyu’ya gitmiyor da açılışa canlı yayınla bağlanıyor?
Petrolde büyük kapışma: New York’a karşı Şanghay
Petrol anlaşmalarının yuan üzerinden satışı ne anlama geliyor? Daha önce kullanılan para birimi enerji piyasaları -küresel ekonomi politik dengesinde ne ifade ediyor? Çin’in bu atılımı ABD’yi nasıl etkileyecek? Bu hafta enerji piyasalarına Şanghay Borsası’ndaki yuan'lı satışın etkilerini ele alacağız.
Rusya’nın seçimi: Kırıklarla dolu insan hakları karnesi
Siyasi, idari, ekonomik amir devlet hayatın her alanında görünüyor; yokluğunun 90’lardaki travması akıllarda. Peki hayatında her alanında etkili olan devletin başarısı biraz da gücünün sınırında değil mi? Rusya böyle bir krizin ortasında; devlet nerede duracak, sınırı ne? Peki haklar ve özgürlükler, onlar ne olacak? Rusya’nın Seçimi dizisinin son yazsında Rusya denildiğinde yüklü eleştirilere sebep olan insan haklarını ele alacağız
Rusya’nın seçimi: Rusya tarzı kapitalizm
Rusya’nın 2000’leri 1990’larından daha iyi. Ancak hızla zenginleşen gruplara yenilerinin eklenmesi, gelir uçurumu, ücretlerin hâlâ küresel standartların gerisinde olması, enerji odaklı ekonomi, toplumdaki yolsuzluklara dönük tepki, 2018 sonrasında iç politikada reform yapılmasının gerekliliğini gösteriyor.
Rusya’nın seçimi: Duma’nın yeni sahibi Birleşik Rusya
Doğru ya da yanlış, Putin yönetimi devraldığı ülkenin zor koşullarını gözeterek kendi yollarını çizerek bir sistem kurdu. Demokrasi mi istikrar mı konusunda istikrarı rehber edinen Moskova’ya en büyük rakipse sistemden umudunu kesenlerden geliyor. Seçim zaferlerinden öte Duma nezdinde yönetimin meşruiyeti gölgelenmeye yüz tutmuş durumda.
Rusya’nın seçimi: Merkezi federalizmin inşası
Rusya, dünyanın en büyük ülkesi, nasıl idare ediliyor? Federalizm neden tercih edildi? Beslan saldırısı ve federalizm tartışmaları arasında nasıl bir ilişki var? Bu hafta 2000’ler Rusya’sının federalizmle imtihanını ele alacağız.
Rusya’nın seçimi: Putin’e kalan miras
Medvedev-Putin dönemi de dahil 18 yıldır iktidarda kalan Putin 18 Mart’ta dördüncü dönemi için aday. Putin döneminde Rusya siyasal yaşamında neler oldu? Kimdi Birleşik Rusya Partisi, nasıl devlet partisi oldu? Borca saplanan ülke nasıl oldu da dünyanın ilk 20 ekonomisi içine girdi? Bu hafta 1990’lar Rusya’sındayız.
Sri Lanka: Çin'e borçlu gözyaşı ülkesi
Sri Lanka halihazırda bölgedeki ülkelerin yatırım için yarıştıkları bir ülkeye dönüştü. Ancak boş hava alanları, birkaç balıkçı teknesi dışında kullanılmayan limanlar dikkate alındığında Çin ve diğer ülkelerin ekonomik perspektiften ziyade jeopolitik bir vizyonla hareket ettiği açık, Sri Lanka halkının dikkate alınmadığı da. Özetle Sri Lanka büyüklerin rekabetine zemin olan, borç yüklü anlaşmalarla egemenliğinin aşındığı bir gözyaşı ülkesi artık.
Latin Amerika: ABD’ye uzak, Çin’e mi yakın?
Çin’in Latin Amerika’da varlığını güçlendirdiği, genel küresel politikada sistemin kendi dinamiklerini kullanarak sözünü geçirmeye başladığı aşikar. Nitekim şubat başında Latin Amerika’ya gitmesi beklenen ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın çantasında Çin üst sırada olacak. Tillerson bir konuda bölge ülkelerini uyarıyor: Çin’in kısa vadede kulağa hoş gelen projeleri, uzun vadede büyük bağımlılığa ve Sri Lanka gibi olmaya neden olabilir. Tillerson bu uyarısında haksız sayılmaz...
Çin, Kutup İpek Yolu'nu mu bekliyor?
Çin Arktik’e olan ilgisini bu yıl ilk defa resmi bir belgeyle dile getirdi. Çin’in hedefi Arktik’te kıyıdaşlardan arta kalan alanlarda ekonomik ve siyasal getirisi yüksek projeler yürütmek. Ayrıca mümkünse buzul erimesiyle ortaya çıkan Kuzey Hattı’nı kendi gönlünce geliştirmek, hiç olmadı Rusya’yla beraber. Bunun yanında kıyıdaş ülkelerle de işbirliği projeleri Pekin’in masasında.
Lübnan'da kesin petrol var, bizdeki bor gibi!
Türkiye’deki bor mineralleri ve petrole dönük veriyle bağdaşmayan, uzman dinlemeyen ateşli inanç, Lübnan halkında da var. Onlar da gazlarının ve petrollerinin olduğuna inanıyor. Üstelik ABD ve İsrail istemediği için çıkaramıyor olduklarına da. Ancak enerji bakanının itirazı, petrol ateşiyle yanan yürekleri sakinleştirmeye yetmiyor. Nitekim 2017’de hükümetin enerji şirketlerine arama ve sondaj için lisans vermesi halkın “biz demiştik” bilgiçliğine yerini bıraktı.
Sisi'nin enerjisi Akdeniz'e yeter mi?
Doğu Akdeniz’in önemli kıyıdaşlardan Mısır’ı enerji gündeminde üst sıralara taşıyan nedir? Mısır nasıl bir enerji profiline sahip? Ülkenin yaşadığı siyasal kırılmalar, yol ayırımları enerji politikaları üzerinden nasıl bir etki doğurdu? Son dönemde bulunan enerji rezervleri ülkenin bölgesel ve küresel politikaları üzerinde etkili olur mu? İsrail, Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile ilişkilerin seyri nedir ve bunlar Türkiye’yi etkiler mi?
Akdeniz'deki gaz anlaşması Türkiye'yi etkiler mi?
Akdeniz’in doğusu son dönemlerde gerek akademik gerek piyasa bazlı enerji ve jeopolitik analizlerin odak noktası. Bölgenin ulaşımdaki kritik özelliği bir yana, ilginin sebebi 2009’da keşfedilen doğal gaz yatakları ve petrol. Doğu Akdeniz bölgesi, kayda değer enerji kaynağının keşfedilmesiyle beraber küresel enerji piyasasında dikkatle izlenen ve şirketlerin projelerden pay almak için çabaladığı bir bölgeye dönüştü.
AB Enerji Birliği ne kadar 'birlik'?
Enerji Birliği'nin çerçevesi ve itici adımları Polonya tarafından hazırlanmış olsa da, Güney Kıbrıs ve İsrail’in bu adımı en fazla destekleyen ülkeler olduğu biliniyor. Nedeni basit bir kapitalist mantık. Avrupa piyasasını domine eden Rusya ve Kuzey Denizi'ne (Norveç) karşı pazarda kendine alan açmak. Avrupa’nın halihazırda Norveç’le yaşadığı bir kriz yok. Ancak Gazprom, “hoş bulunmasa da el mahkum” denilen ve bunun sık sık hissettirildiği bir aktör. Şimdi İsrail ve Güney Kıbrıs, “artık Gazprom’a mahkum değilsiniz, pastadan bize pay verin” diyor.
Kürenin zor yılı: 2017
Küresel gündem 2017’de en hareketli yıllarından birisini yaşadı. Gelişmelerin bir kısmı yeniyken bir kısmı "kürede değişen bir şey yok" yorumlarına neden oldu. Bu hafta siyasetten ekonomiye, çevreden, enerji ve teknolojiye dünyanın 2017’de yaşadıklarına kısaca bakacağız.
Şanghay kavganın son durağı mı oluyor?
Çin’e karşı ABD’nin siper ettiği Hindistan için ŞİÖ’ye giriş ne anlama geliyor? Yeni üyelerin Orta Asya’ya etkisi ne olacak? Çin’in ağırlığının hissedildiği örgütte yeni bir kamplaşma mı başlıyor, kamplaşmanın muhtemel tarafları kim? Örgüt kendi içinde bir dengeleme stratejisine mi yöneldi? Bu hafta yüzümüzü Çin merkezli, Orta Asya menzilli, ŞİÖ’ye çeviriyoruz.
El çek yaramdan kapitalizm
Küba’daki alternatif sağlık sistemini bir yana bırakırsak, ilaç sektörü genel olarak olarak kapitalist motivasyonla karakterize oluyor. Elbette sektörün süvarileri şifa bulmanızı ister, yeterli bakiyeniz varsa tabii. Sosyal devletin artık mumla arandığı bir çağda, Havana’dan yükselen başka bir sistemin imkanına kulak vermek gerekiyor. Özetle ya başınızın çaresine bakacaksınız ya da mevcut sistemin.
Kolera ve kıtlığın pençesindeki Yemen
Suudi Arabistan mevzisini korurken, İran gücünü garantilerken, Aden’in kalbi için kıyasıya yarışta kimse elinden geleni ardına koymazken, Yemen halkı ve göçmenler kafeste tutulan kuşlar gibi masum ve ölüme terk edilmiş durumda. İnsan eliyle yaratılan koleraya, kıtlığa çare var, peki bu dehşete bu zulme?
Vekalet savaşında insanlık sınavı: Yemen
Yemen’de hükümet ile Şii gruplar arasında yaşanan iç savaş, kozlarını paylaşmak isteyen bölgesel ve küresel güçlere zemin yaratıyor. Savaşın bir tarafında bulunan Tahran, Ortadoğu’daki en önemli güçlerden birisi. Lübnan, Suriye, ve Irak politikasında etkisi ve hafife alınmaması gerektiği defalarca kanıtlanmış durumda. İran’ın Husilere dönük destek açıklamaları, silah ve finansal destek sağladığı vurgusu Husilerle İran’ı bir cephe haline getiriyor. Bunun karşısındaysa, Suudi Arabistan var.
Trablus’ta satışa çıkarılan insanlık
Gerek gelenler gerek iade edilenlerle Libya’daki göçmen sayısı artmaya başladı. İşte bu noktada boş durmayanlar, krizi fırsata çevirenler eliyle şöyle bir manzara ortaya çıktı: Afrika köle pazarı. Üstelik gizli saklı değil, gayet açıktan. Niteliğine, gücüne göre pazardan 400 dolar gibi bir ücrete köle alabiliyorsunuz. Elinizi korkak alıştırmayın, birden fazla sayıda da alabilirsiniz. Ne yapacaksınız köle alıp? Adı üstünde köle, basitçe buyruk altında yaşayan, iradesi eline el konulan demek...
Yeni bir coğrafi karmaşa: Asya Pasifik mi Hint Pasifik'i mi?
Hint Pasifik'i kavramı tarihsel olarak sömürgecilik dönemine kadar uzanıyor. Temelinde Pasifik bölgesini Hint Okyanusu üzerinden ele alma var. Onu gündemde üst sıraya taşıyansa ABD’li politikacı ve bürokratların yanında Pentagon’un kullanması. Adında anlaşılacağı üzere kavram Hindistan’a vurgu yapıyor. ABD açısından Hindistan’ı yeniden gündeme taşıyansa küresel ve bölgesel rakibi Çin. ABD kavramı hem Çin’i önemsizleştirmede hem de Hindistan’ın Çin’i dengeleme potansiyelini gördüğü için seferber ediyor. Peki neden?
Suudi Arabistan Aramco’yu ne bekliyor?
İçeride ve dışarıda tam yetkinin devlette olduğu Aramco’nun bir kısmının (yüzde 5) özelleştirileceğini Kral Salman Ocak 2016’da duyurdu. 2-2,5 trilyon dolar arası değer biçilen şirketin borsaya açılması, borsa tarihine geçecek bir gelişme olarak görülüyor. İşte bu sürecin nasıl olacağı, nerede yapılacağı büyük merak ve rekabet konusu. Rekabetin tarafları dünyanın en büyük iki küresel borsasına ev sahipliği yapan ABD ve İngiltere.
Çin’in 'modern sosyalizmi' ne vaat ediyor?
Kongrede en çok merak edilen konulardan birisi küresel düzene ilişkin nasıl bir yol haritasının izleneceğiydi. Xi kongredeki konuşmasında “Çin dünya hegemonu olma derdinde değil, ancak bu kendi çıkarlarını bir kenara bırakacağı anlamına gelmiyor. ”dedi. Bu sözler özellikle Güney Çin Denizi’nde yaşanan toprak anlaşmazlığı konusunda Çin’in geri adım atmayacağına ve politikasına sürdüreceğine yoruldu. Benzer bir iddia Kuzey Kore için de söylenebilir.
Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru nereye açılıyor?
Pakistan gerek Çin’e yakınlığı gerek tarihsel bağları gerekse de stratejik konumuyla “hızla yola koyulalım” denilen ülkelerden oldu. Halihazırda Pakistan’da Çin destekli 200’den fazla proje yürütülüyor. Bununla beraber gündemde yer işgal eden en önemli proje Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru.
Çin-Pakistan: Okyanustan derin baldan tatlı mı?
Pakistan Çin için ne ifade ediyor? Neden ilk ciddi yatırımlar buraya aktarıldı? Tarihsel olarak iki ülkenin ilişkileri nasıldı? Orta ve Güney Asya için Pakistan neden önemli? Afganistan’da sağlanacak düzende Pakistan’a ne rol biçiliyor? Bahsettiğimiz coğrafya bir yanıyla Asya Pasifik bir yanıyla Orta Asya ve Ortadoğu’ya açılıyor. Bu durumda dünyanın jandarması ABD bu yakınlaşmayı nasıl ele alıyor?
Mutlu ejderler ülkesi neden mutsuz?
Pekin’in bir yandan tarihsel olarak Hindistan’ı kuzeyden gelebilecek bir saldırıya karşı koruyan Butan’a yönelik sınır ihlalleri diğer yandan sorunlar yaşadığı Pakistan’la yakınlaşması Yeni Delhi’de memnuniyetsizliğe neden oluyor. Üstelik Pekin’in İslamabad’la ekonomik ve stratejik ilişkilerini Kuşak ve Yol Projesi üzerinden gerçekleştirmesi bu kaygıyı daha da artırıyor.
Putin’in Ankara’da bir günü
Türkiye Rusya ilişkileri 2015 uçak krizi sonrasında ekonomik anlamda hızlı bir toparlama içerisinde (domates hariç). Dahası bölgesel olarak Rusya jeopolitik politikaları uyarınca Türkiye ile masaya oturmaktan çekinmiyor. Ancak Ankara’nın YPG ve IKBY’ye dönük içini rahatlatan adımların tatmin edici bir biçimde atılmadığı da söylenmeli. İki ülke arasındaki ilişkiler hali hazırda ticari ortaklık düzeyinde, stratejik ortaklık ifadesini kullanmak için biraz daha temkinli olmakta fayda var.
Moskova bilbordlarını süsleyen o kral kimdir?
Suudi Arabistan ve Rusya petrol fiyatlarının daha da düşme olasılığına karşı beraber çözüm arayışında. İki ülke de fiyatları belirli bir seviyede tutmakta zorlandığı için yan yana durmaları ve bunun pragmatist yansımaları büyük önem arz ediyor.
BM’de reform başka bahara mı?
Birleşmiş Milletler (BM) 72. Genel Kurul Görüşmeleri 12 Eylül- 25 Eylül tarihleri arasında ABD’de yapılıyor. Aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da olduğu pek çok lider, bu toplantıda Genel Kurul’a seslenerek küresel gündeme dair politika ve önceliklerini paylaşıyor. Bu yıl zirvede dikkat çeken önemli ayrıntılardan birisi Angela Merkel, Vladimir Putin ve Xi Jinpin’in New York’a gelmemesi.
BRICS’in yeni dünya düzeni umut mu hayal kırıklığı mı?
İç sorunları bir yana BRICS'in yeni dünya düzeni sınırlı bir yenilik getiriyor. Baskı ve sömürü altındakilerdeyse umut vaat etmiyor.
Dünyanın neden tepesi attı?
Arktik küresel ısınma açısından hassas. Kürenin genelinde meydana gelen bir derecelik sıcaklık artışı bölgede iki kat etki yaratıyor. Örneğin son yüzyılda kürenin geneli 0.7 derece sıcaklık artışı yaşarken bu Kanada’nın Arktik bölgesinde 2-3 derece olarak karşılık buldu. Bunun bir derecelik kısmı son 15 yılda gerçekleşti. İvmesi, radikalliği, tundra ikliminin kendini geç onarması gibi sebepler göz önüne alındığında pamuklara sarılması gereken bir bölge Arktik.
Oslo’nun Arktik politikası ne kadar barışçıl?
Arktik; Rusya, Kanada ve Norveç açısından kademeli bir biçimde silahlanmanın yaşandığı bir bölge. Öyle ki ülkelerin stratejileri yer yer onlara yönelik var olan kabullerin sorgulanmasına neden oluyor. Oslo dünyadaki barış görüşme ve müzakerelerinin çoğuna ev sahipliği yapıyor. NATO ya da başkasının teşvikiyle barışın merkezinin Arktik’teki bu hamleleri kuşkusuz ironiden daha fazlasına işaret ediyor.
Kanada'nın gözü neden Arktik'te?
Arktik'te adalarda, açık deniz ve kıyılarda petrol ve doğal gaz çıkarıldığı söylenmeli. Benzer biçimde mineraller ve ilaç endüstrisinde de Kanada Arktik’ten faydalanıyor. Ülkenin ihracatında üçüncü sırada yer alan minerallerin büyük bir kısmı Arktik’ten geliyor. Kısaca özetlemek gerekirse, Kanada için Arktik, mineraller ve halihazırdaki enerji rezervlerini artırması açısından önemli.
Asya-Pasifik’te alacakaranlık kuşağı endişesi II: Nükleer savaş çıkar mı?
Dünya yeniden bir alacakaranlık kuşağı savaş ve yıkımla burun buruna gelmiş durumda. Çin ve ABD’nin simgesi haline geldiği bölgesel ve küresel rekabet, tarafların da istemediği ancak bedelini bölge ve dünya halklarının ödeyeceği bir yolda ilerliyor. Son iki günde yumuşama sinyallerinin gelmesi umut verici. Aklıselimin galip gelmesi dileğiyse baki.
Asya-Pasifik’te alacakaranlık kuşağı endişesi I
Kuzey Kore’yi ayrıksı kılan, “çılgın” liderinin ABD’nin sert mesajlarına aynı sertlikte yanıt vermesi. Daha önce de ABD ve müttefiklerinden korkmadıklarını ifade eden Kim Jung-un “kuvvetlerimizi taciz eden bir hareketiniz olursa, tekelinizde olmayan önleyici vuruşla Guam’ı vururuz” dedi. Kuzey Kore’nin ısrarla Güney’i hedef alan açıklama ve eylemlerinin arkasında tarihsel olarak 1953’te resmen iki parçaya ayrılmış olsa da Güney Kore’yle Kuzey’in istediği şekil ve formda birleşme arzusu var. Bunun yanında Güney’in ABD ve Japonya ile olan yakın bağları ve düzenli askeri tatbikatları, izole olmuş Kuzey Kore’nin en büyük tedirginliği.
Rusya yaptırımları: ABD için Trump’a rağmen
Trump’ın görüşü önemsenmeden, ABD, bir yandan Rusya’yı enerji piyasasında sınırlandırmak istiyor. Bunu yaparken de muhtemel Almanya-Rusya, Almanya-Rusya-Çin ekonomik işbirliğini kendi lehine olacak şekilde frenlemeye çalışıyor. Dolayısıyla, yaptırımlar, sert bir mücadelenin ve politik huzursuzluğun baskın olduğu, temelinde enerji olan yeni mücadelenin önemli bir durağı olacağa benziyor.
ABD’nin Rusya yaptırımlarının hedefi Rusya mı?
Rusya’ya 10 milyon dolardan fazla yatırım yapan yabancı yatırımcılar, Putin’in yönetimini zenginleştirdiği için yaptırımlardan nasibini alacak. Burada ilginç olan özelleştirme yanlısı politikaların neferliğini yapan ABD’nin Rusya’da devletin veya devlet kontrolünde olan şirketlerin özelleştirilmesinde yabancı yatırımlara sınır koyması. Rusya’da millileştirme süreci daha önce neoliberalizmden dönüş olarak ele alınıyorken, halihazırda “her derde deva özelleştirme” diyen ABD’nin bu sefer buna karşı çıkması, çelişkili.
Rusya’nın Misak-ı Millisi olarak Arktik
Rusya için Arktik neden önemli? Çin ve Suudi Arabistan’ı neden bölgede istiyor? Peki çevrelenme korkusu ve NATO alerjisi Arktik’te karşılık buluyor mu? Bu hafta bu sorulara yanıt arıyoruz.
Arktik'te neyi paylaşamıyorlar?
Enerji alanında Statoil, Gazprom, Rosneft, Petrochina, Eni, Total, Shell bölgede arama ve geliştirme çalışması yapan ana şirketler. Bunun yanında İzlanda, Rusya ve Norveçli balıkçılık firmaları ve ilaç endüstrisinin devlerinin sponsor olduğu mineral çıkaran devlet ya da özel girişimler de furyadaki yerini almış görünüyor. Ancak özellikle kıyıdaş devletler sadece ticari şirketleriyle sahada yer almıyor. Tehlikeli bir silahlanma da mevcut.
Moskova ile Pekin’in muhteşem yüzyılı mı?
Bu ziyaretin en önemli yanlarından birisi iki liderin serbest ticaret konusunda ABD ile Anglosakson dünyanın aksine benzer bir tutumu paylaşması ve vurgusu. En son Tek Yok Tek Kuşak Projesi Zirvesi'nde iki lider yine serbest ticaretin teşvik edilmesini ve önüne engel konulmamasını talep etmişti. Bu fikirdaşlığın Hamburg G20 öncesi dillendirilmesi New York ve Londra’ya açık bir mesaj taşıyor.
Karadeniz’den Baltık’a bu hatlar bizim
Güney’den Kuzey’e bir başka anlatımla Karadeniz’den Baltık’a Gazprom çelik borularla Avrupa’yı sarmış durumda. Peki her şey gerçekten böyle bir başarı hikayesi mi? Bu uzun ve masraflı yolda hiç mi engebe, yokuş yok?
Katar kaybederse, küresel sermaye kaybeder
Katar’ın şimdilik ABD’den Avrupa’ya, Asya’dan Pasifik’e uzanan 350 milyar doların üstündeki yatırımları dikkate alındığında, ilk olarak sektörel çeşitlilikle neoliberal yabancı yatırım politikasının başarılı bir örneğiyle karşı karşıya olduğumuz söylenmeli. İkincisi, özellikle son olarak ABD’den 12 milyar dolarlık savaş uçağı alan Katar’ın küresel yatırım ve ilişkiler konusunda bir denge gözettiği unutulmamalı.
Katar'da petrol orta, doğal gaz pekiyi
OPEC üyesi Katar, kurumun istatistiklerine göre 25 milyar varil kanıtlanmış petrol rezerviyle 14 üyeli örgütün rezerv sıralamasında dokuzuncu sırada yer alıyor. Ancak Doha’nın OPEC’teki orta sıradaki görünümü doğal gaz alanında başka bir hal alıyor. Katar yaklaşık 25 trilyon metreküp (tcm) doğal gaz rezerviyle Rusya ve İran’dan sonra en fazla doğal gaza sahip üçüncü ülke. Başka bir anlatımla Katar’ın rezervi küresel rezervin yaklaşık yüzde 15 demek. Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) sektöründeki liderliğiyle Katar, LNG ile eş değer bir kimliğe sahip. Küresel LNG üretiminin yüzde 32’si Katar tarafından üretiliyor.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik VI
Yazı dizisinin son durağı Japonya sahip olduğu ileri teknoloji ve gelişmiş ekonomisiyle hem ikili hem de çok taraflı işbirliği anlaşmalarıyla bölgedeki varlığını güçlendirmeye çalışıyor. Askeri olarak sırtını ABD’ye yaslasa da Japonya kendi kuvvetlerini oluşturmakta kararlı görünüyor.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik V
Rusya'nın yönünü Asya-Pasifik’e dönmesini sağlayan, Ukrayna Krizi sonrasında AB ile ABD tarafından hayata geçirilen ekonomik yaptırımlar oldu. Yani Batı’yla kriz Rusya’nın yeni temel motivasyonunu yarattı. Söz konusu yaptırımlar Rus enerji şirketlerinin kredi alması ve projelere katılmasının önünü kesti.
Kılıç dansından küresel yatırım yarışına: Riyad’da iki gün
Soğuk Savaş dönemindeki politikaları akıllara getirircesine yüklü silah anlaşmaları imzalanarak ABD ve İsrail’in desteğiyle Sünniler İran’a “sakın ha!” dediler. Tabii bunu camdan ve içi ışıklandırılmış bir yerküreye el basarak yapmaları Tahran’a korku saldı mı bilinmez.
Tek Yol Tek Kuşak: Yeni bir hegemonyaya doğru
Tek Yol Tek Kuşak Projesi’ndeki "kuşak" belirli ülkeleri içerisine katmasıyla, "yol"sa tarihi İpek Yolu deniz ticareti haritasının güncellenmesi sebebiyle bu adı aldı. Çin Dışişleri Bakanlığı resmi belgelerine göre proje Afrika, Asya ve Avrupa arasında var olan bağların kültürel ve tarihsel mirasının 21'inci yüzyıl dinamikleri uyarınca, barış ve işbirliği içerisinde yeniden güçlendirilmesini temel alıyor.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik IV
Her geçen gün bölgesel hegemonyasını sağlamlaştırmaya yaklaşan Çin, Doğu ve Güney Çin Denizi’ni dünyanın kalbi olarak görüyor ve buraya hakim olmaya çalışıyor.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik III
Pekin ekonomisi eskisi kadar sert bir büyüme hacmiyle hareket etmemekle birlikte dünyanın atölyesi olma potansiyelini hâlâ koruyor. Üstelik bu devasa ekonomi, ucuz iş gücü sebebiyle, küresel sermaye ve rekabetin su yüzüne çıktığı bir arena.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik-II
Asya Pasifik, enerji akışı açısından dünyanın en önemli merkezlerinden birisi. Güney Doğu Asya, Doğu Asya, Avusturalya ve Pasifik hem en büyük enerji tüketicilerine hem de en büyük enerji üreticilerine ev sahipliği yapıyor.
Küresel güç mücadelesinin yeni adresi: Asya-Pasifik-I
Asya-Pasifik’teki enerji verilerine ışık tutulduğunda bölgenin neden ekonomik ve jeopolitik eksenli enerji rekabetine konu olduğu netlik kazanır. Dünya Bankası, BP ve Uluslararası Enerji Ajansı'nın 2016 raporlarına göre, sınır ötesi enerji akışı, yatırım, know-how teknoloji transferinin bölgede gittikçe yoğunlaştığı görülüyor.
Suudi Arabistan Asya Pasifik'te ne arıyor?
Kral Salman, ilk olarak Japonya ve Çin’e ardından Malezya, Endonezya ve Singapur’a gitti. Söz konusu beş ülke de Riyad’ın en büyük petrol alıcıları, dahası özellikle Japonya veya Çin’e dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Suudi Aramco’nun bir kısmının satılması gündemde.