YAZARLAR

İstihdam, ekonomik eşitlik, nafaka

İşgücü piyasasından ayrılma nedenleri bilindik toplumsal cinsiyet rolleriyle ve ülkemizin iş yaşamındaki insanlık dışı koşullarla ilişkili. Kadınları çalışmaktan vazgeçiren nedenler arasında geçici işlerden sonra en yüksek oranla “koca baskısı” geliyor. Evdeki bakım yükümlülüğü ve işinden memnun olmama da yakın oranlarda takip eden nedenlerden.

Kadın istihdamı, kadın eşitlik mücadelesinin önemli bir parçası olduğu kadar günümüzde ülkelerin kalkınma yarışındaki konumunu belirleyen temel faktörlerden. Ama yine de, Modernizmin dayatması olarak kabul edilip kapitalizmin kadını metalaştırmasıyla ilişkilendirilir kadın istihdamı, bilimden ve gerçek hayattan kopuk bağnazlarca. 12’nci yüzyılda (ö.1198) Endüslü alim İbn Rüşd, Platon’un Devlet'ine yazdığı şerh ile kendi siyaset felsefesini ortaya koyduğu eserinde, kadınların ekonomik hayata katılımının önemini açıkça ortaya koyar. Toplumun diğer yarısı (kadınlar) da iktisadi hayatın içinde yer almalı, görüşünü savunur. (Cevher Şulul, İbn Rüşd’ün Siyaset Felsefesi, İnsan, 2009) Tabii yaşadığı dönemde bağnazların hışmından kurtulamamıştı İslam medeniyetinin en önemli alimlerinden olan İbn Rüşd. Din dışı ilan edilip, camilere alınmadığı, kadılık görevine son verilip mallarının müsadere edildiği, son yıllarında itibarı iade edilse de yeniden görev almayıp çekildiği köşesinde ömrünün nihayete erdiği bilinir.

12’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla Müslüman toplumlarda bağnazların etki gücü ve dar görüşü hiç değişmediğinden hâlâ kadının çalışma hayatına katılmasını “dış güçlerin tuzağı” sayarlar. Ancak günümüzde nafaka söz konusu olup, ekonomik gücü zayıf olan kadına nafaka ödenmesi mecburiyeti getirildiği zaman aynı bağnazlar kadının çalışmasını ister. Erkek, nafaka ödemek istemediği zaman kadının çalışması, istihdama, temel ekonomik faaliyetlere katılımı düşmanların tuzağı olmaktan çıkıverir, aynı kesimler için. Bu defa da nafaka yükümlülüğü için kullanılıyor benzer retorik, daha önce pek çok kere örneklerini sergilediğim gibi.

Şüphesiz hayatın gerçekleri İbn Rüşd’ü haklı çıkardığından, kadın istihdamını teşvik bugün bütün devletlerin en önemli meseleleri arasında yer alır. Kadının çalışma hayatına katılımını kolaylaştıracak politikalar üretilir. Yapılan tüm teşviklere rağmen kadınların işgücü piyasasına (çalışanlar ve iş arayanlar) katılımı, kadın-erkek eşitliğinin hayli uzağında. Kadın istihdamını teşvik politikalarına farklı bir bakış açısıyla yeni bir yaklaşım kazandırma arayışı öne çıkıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) adına Doç. Dr. Gökçe Uysal ve Ar. Gör. Yazgı Genç imzalı araştırma notu, Kadınların İşgücünde Kalmalarını Zorlaştıran Etkenler başlığıyla bile önemli ipuçları sunuyor bu konuda: “Hanehalkı İşgücü Anketi verilerine göre 2017 yılı itibari ile 15 yaşının üzerindeki kadınların yalnızca yüzde 33,6’sı işgücü piyasasındadır. Buna karşın 15 yaş üzerinde ve halihazırda işgücü piyasasında olmayan kadınların yarısından fazlası hayatında en az bir kere çalışmış ve daha sonra çeşitli sebeplerle işgücü piyasasından çıkmıştır.

Kadınların işgücünde kalmalarını zorlaştıran etkenlerin araştırılması ve istihdam politikalarının bu yönde geliştirilmesi gereği açıkça ortaya konmuş bu kısacık araştırma notunda. Analiz sonuçları sadece kadın istihdamı için değil aynı zamanda iş yaşamı, iş güvenliği ve işçi sağlığı gibi temel çalışan haklarına dikkat çektiği için de kıymetli. Hatta tarım politikaları için de ipuçları sunuyor. Çünkü işgücü piyasasından çekilen kadınların en son çalıştığı sektörler arasında ilk sıraya tarım yerleşmekte. Tarım sektöründen ayrılan kadınların oranı yüzde 27 iken bu sektörde çalışmaya devam eden kadınların oranı yüzde 18. Tarım işçiliği, geçici oluşu kadar zorluğu ile de ama illaki tarım politikalarının sektörü sekteye uğratmasıyla da ilişkili.

Kadınları çalışmaktan ikrah ettiren işlerden ikinci sıraya yerleşense imalat sektörü… Düşük ücret, uzun çalışma saatleri, insanlık dışı ve kadına duyarlı olmayan çalışma koşullarıyla imalat sektöründe çalıştıktan sonra başka iş aramayan kadınların oranı yüzde 24. Kadınların istihdamı terk etme sıralaması, toptan ve perakende ticaret, ulaşım ve depolama ile yiyecek ve hizmet sektörüyle devam ediyor.

İşgücü piyasasından ayrılma nedenleri ise bilindik toplumsal cinsiyet rolleriyle ve ülkemizin iş yaşamındaki insanlık dışı koşullarla ilişkili. Kadınları çalışmaktan vazgeçiren nedenler arasında geçici işlerden sonra en yüksek oranla “koca baskısı” geliyor. Evdeki bakım yükümlülüğü ve işinden memnun olmama da yakın oranlarda takip eden nedenlerden.

.

Ev içi iş bölümü anlayışı yerleşmeyip iş yükü sadece kadının üzerine kaldığından, çalışan kadın iki iş yapan kişi bizim toplumda. Üstelik patronun insafına bağlı zor çalışma koşullarını düşük ücretle sürdürmek kolay değil elbette. İş cinayetlerini önlemek için olduğu gibi kadının istihdamda sürekliliğini sağlamak için de insanca yaşama uygun çalışma koşullarını sağlamak gerekiyor. Yüksek öğretim ve meslek sahibi kadınların işgücü piyasasında kalma oranının yüksek olduğunu da öğreniyoruz aynı çalışmadan. Kamu yönetimi, eğitim, savunma, sağlık hizmetlerinde kadınların işgücü piyasasından ayrılma oranı oldukça düşük. Hem iş güvenliği hem çalışma koşulları hem de toplumsal kabuller ve daha uygun ücretler etken kadınların iş yaşamında kalmasında.

Bu araştırma bize her zaman dikkat çektiğimiz kız çocuklarının eğitimi ile istihdam arasındaki ilişkiyi de bir kere daha göstermekte. Fakat özellikle boşanma sonrası nafaka ödemek istemeyenlerin, kadın çalışsın dedikleri halde evlilik sürecinde kadınları iş hayatından uzaklaştırdıklarını da gösteriyor.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.