YAZARLAR

15 yıl artı madalya

Bu toplumda engelli insanlar da yaşıyor. Sayıları hiç de az değil. Maalesef tam sayısını bilebilecek kadar bile istatistik tutamıyoruz onlar için. Ama biliyoruz varlar. Ve onların yaşamlarına en büyük engelli de biz güya engelsiz olanlar koyuyoruz. Ve her bir engelli başarısı bizim koyduğumuz engellere vurulmuş bir darbe. Bu başarıların daha iyisini belki de daha başka sporcu adayları da gerçekleştirebilir. Yeter ki köstek değil destek olalım.

Bir madalya görüyoruz biz. Podyumun en üstüne çıkmış bir sporcunun boynundaki bir madalya. Helal olsun diyoruz ve geçiyor gidiyor. Sanki bir yarışlıkmış gibi bakıyoruz her şeye ya da bir maçlık. Ne öncesi ne de sonrası var çoğumuz için.

Hani çok bilindik bir Pablo Picasso hikayesi vardır ya. Picasso’nun bir lokantaya girdiği, yemeğini yerken kendisini tanıyan lokanta sahibinin karısı için bir resim yapmasını istediği. Picasaso da yemek arasında resmi yapıp, lokanta sahibine vermiş ve kendisinden 2 bin dolar istemişti hani. Adam da "5 dakikada çizdiğiniz resim için bu kadar para çok değil mi?" diye sormuş. Picasso "5 dakikada değil, 40 yıl 5 dakika" cevabını vermiş. İşte o hesap. Biz hep o 5 dakikaya odaklanıyoruz.

Kalan 40 yıldaki emek, çalışma, hırs, özveri bunların hepsini unutuyoruz. Hele konu Sümeyye Boyacı gibi azmin zaferiyse konu hepten unutuyoruz. Vay be, helal olsun deyip çeviriyoruz kafamızı. Malum Sümeyye’nin kolları yok. Ama kocaman yüreği, kendisine her zaman destek olan bir ailesi ve olağanüstü bir yeteneği var. Ve tabii ki şansı da vardı. Ama kendi yarattığı bir şans bu.

YETENEK FIŞKIRIYOR

Olağanüstü yeteneğinin bir ayağı resim bir ayağı sanat bir ayağı da spordu aslında. 6 yaşında başladığı ayaklarıyla resim yapma serüveninde iş Moskova’da bir sergi açmaya kadar gitmişti. Çünkü Merkezi Rusya'da bulunan Spikvakov Vakfı'nın önerisiyle Türkçe'ye çevrilen Rus masalların resimlerini ayaklarıyla çizdi. Kolları olmamasına karşın yurt dışına resimleri satılan bir küçük ressamdı aslında Sümeyye.

Ama yetenekleri, küçük vücuduna sığmıyordu. Taşması lazımdı. Bu kez ebruya kaydı gönlü. Ve bir sergi de onun için açtı. İnsanlar ona bakınca ne görüyordu bilemiyoruz ama o yaptıklarıyla ne görülmesi gerektiğini her zaman ispatlıyordu.

Annesinin onu yönlendirdiği şeylerden biri de yüzmeydi. Ve bu küçük dev kız, haberlerde çokça görmüş olabileceğiniz gibi balıkları kendisine ilham alarak yüzmeye başladı. 5 yaşında girdiği havuzdan sergi yapamayacağı kesindi ama girdiği havuzun kendisine getirdiği madalyalardan yakında bir sergi açabilir bu kesin.

Milli Takım'da ilk yarılında 2’si gümüş, 2’si de bronz olmak üzere 4 madalya kazandı. Zaten girdiği her ne kadar Türkiye şampiyonası varsa hepsinden başarıyla çıkıyordu. Ama Türkiye’nin kendisiyle tanışması için bu yıla gelmemiz gerekiyormuş. Önce Nisan ayında Brezilya’da düzenlenen ‘Açık Su Yüzme Dünya Şampiyonası’nda altına madalya kazandı Sümeyye. Sonra ise daha büyük bir başarı geldi. Avrupa Şampiyonası’nda sırtüstü mücadelesinde 45.21’le altın madalyayı boynuna taktı.

NELERİ UNUTTUK Kİ

Henüz 15 yaşında Sümeyye. Daha önünde alacağı çok yol var. Ama önemli olan bu ülkenin ne kadar yanında duracağı. Yoksa bu hali en basit olan. Şampiyon olunca yanında ol, tweet at, sosyal medya baştan başa Sümeyye ile boyansın. 2-3 gün sonra her yer süt liman.

Hatırlayın Görme Engelli Takımımız Avrupa şampiyonu olduğunda da hepimiz çok ‘gururlandık’ ama çabuk geçti. Ampute Takımımız, 40 bin kişi önünde final maçına çıktı. İngiltere’yi devirip şampiyon oldu. Coşku sel oldu, ödüller birbiri ardına yağdı. Bir hafta sonra ise unuttuk gitti. Büşra’nın ‘engeller’le dolu başarı macerasını duymuşsunuzdur. Belki de her ay bir başarısı oluyor ama onu da artık önemsemiyoruz.

Velhasılıkelam başarı seviyoruz biz. Gerisi lafügüzaf. Halbuki önce isimler bunlar. Çünkü bu toplumda engelli insanlar da yaşıyor. Sayıları hiç de az değil. Maalesef tam sayısını bilebilecek kadar bile istatistik tutamıyoruz onlar için. Ama biliyoruz varlar. Ve onların yaşamlarına en büyük engelli de biz güya engelsiz olanlar koyuyoruz. Ve her bir engelli başarısı bizim koyduğumuz engellere vurulmuş bir darbe. Bu başarıların daha iyisini belki de daha başka sporcu adayları da gerçekleştirebilir. Yeter ki köstek değil destek olalım. Sadece anlık madalyaların peşinde değil, onlarca madalya ama daha önemlisi binlerce engellinin hayata katılması için çaba sarf edelim. Sümeyye’nin de yeniden açtığı bu kapıyı bu kez kapamayalım. Görelim onları. Çünkü varlar. Ve iyi ki de varlar.


Onur Salman Kimdir?

Basına 2006 yılında Cumhuriyet gazetesinde stajyer olarak adım attı. İki aylık staj ve Cumhuriyet’in spor ekindeki yazılarda sonra Eurosport Türkiye’de spiker ve editör olarak çalıştı. 2009 yılında Radikal gazetesine editör olarak geçerken, Eurosport’ta da yarı zamanlı spikerlik yapmaya devam etti. Medya macerasına 2012-2016 yılında Hürriyet’te devam etti. 2016 yazından beri Gazete Duvar’da çocukluk hayalini sürdürüyor. Köken Eurosport olunca tahmin etmesi kolay. Asıl ilgi alanı ‘başka sporlar.’