YAZARLAR

Rus basınında geçen hafta: Ankara zirvesi Şark diplomasisi miydi?

Geçen hafta Rus basınında uzmanlar Ankara zirvesine odaklandı. Realist” Yayınevi Başkanı Tsaturyan "Akkuyu için 20 milyar dolar ayırdıktan sonra bizimle dost olunmaz mı?" diye sorarken Rusya-İslam Dünyası”Analiz Merkezi Başkanı Sultanov ise Rusya'nın gördüğü iltifatların Şark usulü diplomasiden başka bir şey olmadığını söyledi.

Geçen hafta Rus basını Ankara zirvesine odaklandı. Uzmanlara mikrofon uzatan Business-online gazetesi, protokol sırasında “Kalinka-malinka”nın çalındığı,  Putin ile Erdoğan’ın “koz paylaştıkları” ve “Rus liderinin Osmanlı devletinde yalnızlığını gidermek amacıyla” Fener Patriği ile telefonda sohbet ettiğine dikkat çekti.

“Rusya-İslam Dünyası”Analiz Merkezi Başkanı Şamil Sultanov: "Gördüğümüz ve duyduğumuz iltifatlar, Şark usulü diplomasiden başka bir şey değilir. Esas olan Ankara, Washington ve Moskova arasındaki ilişkiler. Rusya-ABD çelişkilerini çok iyi değerlendiren Erdoğan’ın oynadığı oyun hoşuma gidiyor. Putin ise Erdoğan’ın kozudur... Öte yandan Batı ikisine de serseri gözüyle baktığı için ikisinin de birbirine sarılmaması mümkün değil. Üstelik darbe esnasında, en kritik zamanda Erdoğan’ı destekleyenler Putin ile Ruhani oldu".

“Realist” Yayınevi Başkanı Sarkis Tsaturyan: Akkuyu için 20 milyar dolar ayırdıktan sonra bizimle dost olunmaz mı, “Kıymetli dostum” denmez mi? Suriye’de çıkarlarımız birbirine ters. Türklerin amacı “Suriye nakliye koridorunu” kontrol edebilmek. ABD, Afrin için yeşil ışık yaktı, şimdi de Menbic konusunda görüşmeler sürdüğüne göre Ankara, NATO’dan kopmak niyetinde değil. Biz de Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak isteriz, aynı “koridoru” kontrol etmek için. Bir gün Türkiye Amerika’dan gerçek anlamda bağımsız politika yürütmek isterse Washington Ankara’ya finansmanı keser, yaptırım uygular. İşte o zaman, İran’ın aksine enerji kaynaklarından yoksun Türkiye diz çöker. Oraya milyarlarca dolar niçin yatırdığımızı anlamıyorum.

Ortadoğu ve Orta Asya Araştırma Merkezi Müdürü Semyon Bagdasarov: Rusya, Türkiye’ye müttefik gözüyle bakmasına rağmen Suriye’de sık sık zor anladığımız gelişmeler oluyor. Gene de iki ülke dostluklarını sürdürmek zorunda. Rusya, dost olmaya hazır herkesle dostluk kuruyor. Erdoğan her durumdan kârlı çıkan akıllı bir insan. S-400 olayı gerçekleşirse Batı bize birçok taş atar, NATO üyesi Türkiye de zorluk çeker.

Rusya Stratejik Araştırma Enstitüsü Başkan Danışmanı Yelena Suponina: Hızlı değişen dünyamızda birine partner veya dost demek büyük iyimserlik ister. Buna rağmen Türkiye, Rusya’nın gerçek partneri konumuna gelmiş bir ülke. Putin’in ziyareti de bunun göstergesidir. Akkuyu, S-400 projelerine bakarsak Ankara’nın bize ciddi bir yaklaşım gösterdiğini göreceğiz. Bununla beraber NATO üyeliğini gözden çıkarmamalıyız. Batı’yı sık sık eleştiren Erdoğan’ın eski müttefikleriyle ilişkiyi kesme niyeti yok. Rusya da bunun bilincinde. Bugün Türkiye’nin Rusya’ya muhtaç olduğunu bilen Erdoğan kendi ülkesi uğruna çaba harcıyor.

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstisüsü uzmanlarından Vladimir Sajin’e göre Ankara zirvesinden görüşülen en kritik konu, “Kürt meselesi” oldu. EADaily ajansına konuşan Sajin, IŞİD bozguna uğradıktan sonra Suriye’nin geleceğinin gündeme oturmasının yanı sıra teröre karşı savaşan ülkelerin amaç farklılığının öne çıktığını iddia etti.

Uzmana göre Suriye, İran ve Türkiye açısından Kürt meselesi çok hassas bir konu. “Arap Baharı'ndan” önce üçü de Kürt milli hareketini baskı altında tutmaya çalışırken bugünlerde aldıkları tutumlar birbiri ile çelişiyor. Sajin "Bu arada Rusya bu konuya uzak duruyor. Açıkçası, Moskova’nın Kürtlere yaklaşımı bana oldukça karışık geliyor" dedi.

Nezavisimaya gazetesine konuşan Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü uzmanlarından İlşat Sayetov, Ankara zirvesinde kulislerde Suriye’de Rusya, İran ve Türkiye’nin nüfuz bölgelerini ayırma çalışmasının yapıldığını öne sürdü. Sayetov "TSK’nin Suriye’de bulunma meşrutiyeti ve Ankara’nın, Suriye’nin iç işlerine karışmama garanti vermesi masada olmalı" dedi.

“Kürt meselesine” gelince Sayetov, "Putin Erdoğan ile yüz yüze konuşurken Zeytin Dalı'nı sert biçimde eleştirmiş olabilir ama bununla ilgili herhangi açıklama yapılmayacak" ifadesini kullandı.

Sayetov'a göre bundan önce Moskova Ankara’ya, büyük ihtimalle Kürtler ile var olan hesaplaşmasına karışmayacağını belirtmekle beraber TSK, Suriye ordusu ile sıcak temasa girerse Rusya’nın “hareketsiz” kalması zor olacak. Hatta Türk askerleri Afrin’de Şii milislere karşı yürürse Türkiye dolaylı bir şekilde İran ile savaşa girecek.

Üstelik Kürt militanlarının ABD’den yardım aldıklarını hatırlatan Sayetov, "Kuzeybatı Suriye’de Türk ordusunun Rusya ve İran’ın desteklediği güçlerle geniş çaplı bir savaşa girme ihtimali bugün gündemin ana maddesi haline geliyor" dedi.

Zirveyi takip eden Gazeta.ru sitesi muhabiri Rustem Falyahov, Putin ile Erdoğan’ın ekonomik alanda birçok konuda anlaştıklarını, karşılıklı dostluk ve güven kurduklarını yazdı. Ne var ki kendi deyişiyle “Bütün bunların Suriye konusunda kalıcı bir anlaşmaya varmak için yeterli olup olmadığı meçhul”.

Son olarak iki ülke liderlerinin eskiden kalan sorunları Soçi’de çözmeye çalıştıklarını bildiren Falyahov, geçen sonbahardaki zirvede ne Putin'in ne Erdoğan'ın ne de beraberindekilerin gazetecilere güler yüz “gösteremediklerine” dikkat çekerek Ankara zirvesinin gerçekten çok olumlu hava içinde geçtiğini dile getirdi.

Falyahov'a göre ne var ki üçlü zirvenin ana maddesi kuşkusuz Suriye'ydi. Yazar, "Kapalı kapılar arkasında neler konuşulduğunu bilemeyiz ama üç ülkenin ticarete de odaklanması şart. En azından savaş bitince Suriye’de yeni nüfuz bölgelerine harcanacak paraları kazanmak için...” ifadesini kullandı.

Aynı gazete yazarlarından Aleksandr Braterskiy, “Suriye kime kalacak?” sorusuna cevap aradı.

Rusya Devlet Başkanlığı tarafından yapılan açıklama uyarınca Ankara’da Putin, Erdoğan ve Ruhani “saatlerini ayarlayacaktı”. Ne var ki Braterskiy’nin deyişiyle çatışmazlık bölge sorununa çözüm getirmediği için, üçlü ittifakın içindeki anlaşmazlıklar Suriye’de kalıcı ateşkesin uygulanmasını hep geciktiriyor.

Gazeta.ru’nun mikrofon uzattığı Rusya Dışişleri Konseyi Uzmanı Yuriy Barmin'e göre, Ankara müzakerelerinin Astana sürecine netlik getirmesi bekleniyordu. Kendisine göre Esad’a yönelik çatışmazlık bölgelerini ihlal suçlamaları, Şam’ın “o bölgelerdeki militanlar orduya ateş açtı” iddiaları, çatışmazlık bölge projesinin “suya düştüğünü” gösteriyor.

Bununla beraber Afrin operasyonu yüzünden Ankara ile Tahran’ın arası açılmış durumda; bu da Moskova’nın, muhalifler ile Esad arasında diyalog kurma çabalarını zedeliyor.

Braterskiy Batı’nın, yine de Suriye savaşından en çok kârlı çıkan Rusya, İran ve Türkiye’ye “Suriye’yi bölmek niyetinde oldukları” gözüyle baktığını öne sürdü.

Dünya çapında kahve pazarında liderlerden biri HALDI.CO şirketi Yerevan temsilcisi Tigran Akopyan, Sputnik ajansına Türk kahvesini anlattı.

Akopyan, Arap ülkelerinden Avrupa’ya kahve getiren Ermeni tüccarları Osmanlı İmparatorluğu topraklarından geçtikleri için birçok ülkede esas adı “Şark kahvesi” olan cezvede yapılan içeceğe “Türk kahvesi” dendiğini öne sürdü.

Bugün de Ermenilerin Gürcistan, Suriye, Lübnan ve İran kahve pazarlarının büyük payına sahip olduğunu bildiren Akopyan, Avrupa’da da ilk kahvehane açan Johannes Diodato’nun esas adının Ovannes Astvatsatur olduğunu iddia etti.


Andrey İsaev Kimdir?

Moskova Devlet Üniversitesi Türkoloji Bölümü'nden mezun. Rusya Bilim Akademisi Şarkiyat Enstitüsü ile Kazan Devlet Üniversitesi'nde çalıştı. Toplam 17 yıl çeşitli görevlerde Türkiye’de bulundu, Çin ve Hindistan’da çalıştı. Gazetecilik, araştırmacılık ve çevirmenlik yapıyor. RS FM radyosu kurucularından ve ilk genel müdürü.“Eski Çağ Türkiye tarihi” ve “Hint-Avrupa Mitolojisi: bir inceleme denemesi” adlı kitapları var.