YAZARLAR

Hatamla sev beni

AKP kendi günahlarını, “yeni bir sayfa açmak için” itiraf etmeye, topluma “hatamla sev beni” demeye başlamışken etkili bir muhalefet-muhasebe yapılmaması, sadece o günahların yapanın yanına kâr kalmasıyla sonuçlanmaz, aynı zamanda daha ağır yeni bedellere de kapıyı aralar.

Enteresan taktik: AKP günahlarını pazarda satılığa çıkardı. Topluma “hatalarım var ama, hatamla sev beni” demeye başladı. Elindeki tüm propaganda malzemelerini kullanıp tüketen iktidar nihayet artık kendi kendini yiyerek beslenmeye, ömrünü bu şekilde uzatmaya çalışıyor. İsmi bile anılınca sadece Ankara’nın değil neredeyse tüm memleketin yüzünü ekşittiği Ankara belediye başkanının görevden alınması bu pazarın en görünen “malzemesi” oldu. Sanki on yıllardır Gökçek’i başkaları Ankara’ya musallat etmiş de şimdi iktidar gelip halkı ondan kurtarmış gibi bir hava estirildi. Bu hava 2019 seçimlerine nasıl yansıyacak, şimdilik meçhul. Ama gemi su aldıkça, iktidarın giderek temel gıda maddelerini de suya bırakmak zorunda kalacağı anlaşılıyor.

Son günlerde hepimizi şaşırtan, beklenmedik bir “itiraflar” silsilesi türedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yağan her yağmurda devasa bir enkaz alanına dönüşen, çirkin gökdelenlerle kuşatılmış, santiminin bile boş bırakılmadığı, yeşil alanlarına beton dökülen, deprem anında sığınılacak boşlukların bile “doldurulduğu” İstanbul için geçtiğimiz günlerde şu "itirafı" dile getirdi: “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.”

Erdoğan’ın bu “itirafını” onun eski muhalifi ve şimdiki en hararetli muhafızı İçişleri Bakanı Trabzon bağlamında devam ettirdi: "Şehrimizin doğasına zarar verdik mi? Evet, verdik. Çok net söylüyorum, bu bizim sorumluluğumuz.”

Sağlık Bakanı da benzer bir itirafta bulundu: “Dört hastadan biri memnun değil.”

Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın itirafı ise şöyle oldu: ”7 şiddetinde buralarda bir deprem olduğunda yüzlerce insan ölüyor. Bunu kaderle izah edebilir miyiz? Böyle bir yaklaşım olur mu? İhmal bizde, suç bizde, günah bizde, o yüzden bizim şehirlerimizi bir an önce yenilememiz lâzım.”

İTİRAFÇILIKTAN YARARLANMAK

Buluttan kendisini devirmeye yönelik komplo çıkartacak kadar histerik bir paranoya içinde ülkeyi yöneten iktidarın son zamanlardaki bu itiraflarının da belediyeler üzerinden girişilen “temizliğin” de hedefi çok açık. İktidar aklı, savunulacak, arkasında durulacak hiçbir yanı kalmamış “günahların” itirafının toplum nazarında dürüstlük olarak algılanacağını, itirafçılıktan yararlanabileceğini düşünüyor.

AKP’nin bu süreçteki taktiklerinden biri de özellikle milliyetçi-ulusalcı Kemalist kesimlerin gönlünü hoş edecek beyanat ve hamlelerde bulunmak. Bu konuda attığı çeşitli adımlar, Soner Yalçın gibi karakterlerde derhal olumlu karşılık da buldu. "İdlib operasyonu ve Attila İlhan" başlıklı yazısında, Kemalistleri, AKP’nin Suriye politikasını desteklemeye çağırırken şu ifadeleri kullandı: “Bakınız… Atilla İlhan olaylara ‘iktidarda AKP mi, CHP mi var’ gözlüğünden bakmazdı. ‘Hangisi milli’; ‘hangisi ezilen halkların yararına’ diye sorup tavır alırdı. Zira… Sömürgecilerin hedefindeki mazlum milletlerin çıkarları ortaktı. Biri için iyi olan hepsi için de iyiydi.”

Anlaşılıyor ki, AKP’nin kendisine karşı görünen milliyetçi-Kemalist cephedeki benzerlerinin gönlünü çelme hamleleri karşılıksız kalmayacak. Ancak "karşı kutuptan” gelen bu tür desteklerin etkisinin boyutu, bunun 2019’a yansımasının nasıl olacağı şimdilik meçhul. Geçtiğimiz hafta görüştüğümüz Tarih Vakfı Başkanı Mehmet Ö. Alkan, seçimlerin yapılacağı 2019’un, Atatürk’ün Samsun’a çıkışının yüzüncü yıldönümü olduğunun altını çiziyordu.

Alkan, 19 Mayıs’ın yüzüncü yıldönümü vesilesiyle estirilecek Kemalist rüzgârdan AKP’nin de faydalanmak isteyeceğini, dolayısıyla dümeni o tarafa da çevirebileceğini ifade ederken tam da aslında Soner Yalçın şahsında özetlenen desteğin hedefleneceğine işaret ediyordu.

CHP yönetiminin karakterinin de etkisiyle AKP’nin milliyetçi Kemalistlerin gönlünü çelebilmesi, iktidarından çok fazla ödün vermesini gerektirmeyebilir. 2019 sathı mailine girerken AKP eğer Kemalistlerin de desteğini alabilirse, bu rüzgâr ona epey yol aldıracak. “Mümkün değil” demeyin. Bu ülkede ne imkânsızların mümkün olduğunu hep beraber gördük, görüyoruz.

İSTANBUL İTİRAFI VE KAVALA’NIN SUÇU

Bu noktada demokratik sol muhalefete düşen ise AKP’nin hedeflediği bu geniş mutabakatı yaracak etkide bir yol seçmek. Mesela işe tam da AKP’nin itiraflarının üzerine gidilerek başlanmaması çok tuhaf. Örneğin Erdoğan’ın İstanbul itirafını ne CHP ne de HDP, Gezi’ye bağladı. Oysa aslında Erdoğan, “biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum” derken Gezi’nin haklılığını itiraf etmiş oldu. Fakat tam da bu itiraftan sonra, örneğin Osman Kavala, Gezi isyanını tertipleme suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklandı.

Üstelik, Sedat Ergin'in de aktardığı gibi, Gezi’yi tertiplemekle suçlanan 26 sanığın (davada Osman Kavala’nın adı bile geçmiyor!) 24 Nisan 2015 tarihinde, sanıklar lehine sonuçlanmış olmasına rağmen!

Elbette Kavala’ya yönelik operasyonun gerçekte Gezi’yle filan bir alâkası olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak hem Kavala’nın tutukluluğu hem de Erdoğan’ın İstanbul itirafı üzerine tekrar tartışmak gerekiyor: Gezi’de insanlar neye isyan etmişti? Milyonlarca insan, İstanbul’un merkezi olan Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülerek yerine Topçu Kışlası dikilmek istenmesine, yani şehre ihanet edilmesine isyan etmişti. Bu isyan son derece kanlı bir biçimde bastırıldı. Gençler öldürüldü, binlerce insan yaralandı.

AKP kendi günahlarını, “yeni bir sayfa açmak için” itiraf etmeye, topluma “hatamla sev beni” demeye başlamışken etkili bir muhalefet-muhasebe yapılmaması, sadece o günahların yapanın yanına kâr kalmasıyla sonuçlanmaz, aynı zamanda daha ağır yeni bedellere de kapıyı aralar.


İrfan Aktan Kimdir?

Gazeteciliğe 2000 yılında Bianet’te başladı. Sırasıyla Express, BirGün, Nokta, Yeni Aktüel, Newsweek Türkiye, Birikim, Radikal ve birdirbir.org ile zete.com web sitelerinde muhabirlik, editörlük veya yazarlık yaptı. Bir süre İMC TV Ankara Temsilciliği’ni yürüttü. "Nazê/Bir Göçüş Öyküsü" ile "Zehir ve Panzehir: Kürt Sorunu" isimli kitapların yazarı. Halen Express, Al Monitor ve Duvar'da yazıyor.