YAZARLAR

Kaş yaparken göz çıkarmak

A Milli Takımı Dünya Kupası'na gidebilecek olsaydı, Ampute Milli Takımı'nın zaferi kamuoyu tarafından bu kadar el üstünde tutulur muydu, sahiplenilir miydi? Geleceğe dair bir ihtimal üzerinden net bir şey demek doğru olmaz; ancak geçmiş yıllarda katıldığı Avrupa ve dünya şampiyonalarında dört bronz, iki gümüş madalya kazanmış takımın bu kadar sahiplenilmediğinden yola çıkarak niyet okumak mümkün.

Bu yıl birçok kez eş zamanlı olarak uluslararası turnuvalar ve maçlar aynı günlere denk geldi. Önce 12 Dev Adam'la karşılaştırıldı A Milli Futbol Takımı. Son olarak da Ampute Milli Futbol Takımı'nın maçlarıyla eş zamanlı olarak Dünya Kupası Elemeleri'nin oynanması A Milli Futbol Takımı'nı farklı bir karşılaştırmaya daha tabi tuttu.

A Milli Futbol Takımı'nın Dünya Kupası'na çıkma ihtimalinin ne olursa olsun devam etmesi, geçen cuma gününe kadar herkesin umutlarını yüksek tutmasını sağladı. Şansıyla Hırvatistan'ı geçen Türkiye'den taktik olarak bir beklentisi olanın kaldığını sanmıyorum da, yine de şansla İzlanda'yı yenebilme ve son maç öncesi gruptan çıkma olasılığını devam ettirebilirme beklentisi az da olsa herkeste vardı. Olmadı. Nüfus karşılaştırmasıyla değil teknik, oyun bilgisi, taktik ve uygulaması ile açıklanabilecek bir farkla galibiyete uzandı İzlanda. Aynı günlerde Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı kendi grup aşamasında 20 gol atıp tek gol yemeden sonraki tura kalmıştı. Ne şans ki Ampute Futbol Milli Takımı'nın final maçıyla, A Milli Futbol Takımı'nın Dünya Kupası Grup Eleme maçı aynı güne denk geldi. Bir yanda şampiyon olma şansı çok yüksek bir milli takım ile, diğer yanda her umut bağladığında sana her seferinde hayal kırıklığı yaşatan üstelik bu sefer de yaramazlığını da had safhalara taşımış bir milli takım vardı.

Normal şartlar altında her zaman geri plana atılan Ampute Milli Futbol Takımı ve engelli oyuncuları bir anda öne çıkmıştı. A Milli Futbol Takımı'na tepkisini göstermek isteyen herkesin dilinde Ampute Milli Futbol Takımı'nın yaptıkları vardı. "Bakın onlar nasıl oynuyor, sizin oynadığınız oyuna bak, utanın" deniyordu. A Milli Takım yüreksiz oynarken, Ampute Milli Takımı çok yürekliydi, kanının, terinin son damlasına kadar oynuyordu, üstelik tek ayakla! Ampute Futbol Milli Takımı İngiltere karşısında 2-1'le kupayı kazanmış, A Milli Takım ise Finlandiya'ya bile gidememişti. Tüm maçlarını Riva'daki tesislerde oynayan takımlar, finale Türkiye çıktığı için, final mücadelesi de Beşiktaş'ın Stadı'na alınmıştı. Acaba final maçını başka iki takım yapsaydı final Beşiktaş'ın Stadı'nda oynanır mıydı sorusu bir yerde dursun, A Milli Takımı Dünya Kupası'na gidebilecek olsaydı, Ampute Milli Takımı'nın zaferi kamuoyu tarafından bu kadar el üstünde tutulur muydu, sahiplenilir miydi? Geleceğe dair bir ihtimal üzerinden net bir şey demek doğru olmaz ancak geçmiş yıllarda katıldığı Avrupa ve dünya şampiyonalarında dört bronz, iki gümüş madalya kazanmış takımın bu kadar öne çıkarılmayıp el üstünde tutulmadığından ve sahiplenilmediğinden yola çıkarak niyet okumak mümkün.

Geçen hafta boyunca, kendi alanında dünya ve Avrupa'nın en iyisi olan bir milli takımın önceki başarılarını görmezden gelip son kazandığı şampiyonluğu, başarılı olmasını beklediğimiz milli takımın başarısızlığı üzerinden kutlayıp yüceltmek gibi çok büyük bir hataya düşüldü. Hem medya, hem toplum olarak (istisnaların varlığı baki) bu hata tekrar tekrar gerçekleştirildi. Bunun çok büyük bir hata olmasının nedenlerinden biri de yaşadıkları çeşitli kazalardan dolayı ampute kalmış olan bu elit sporcuların tek bacaklı oluşlarının duygusal sömürü aracı yapılmış olmasıydı. Evet çift bacaklı insanların oynadığı spora göre çok daha efor gerektiren bir spor icra ettiklerini söyleyebiliriz. Fakat emin olun ki, Ampute Milli Takımı'nın başarısı, A Milli Takım'a olan tepkiyle övülemeyecek kadar değerli ve elit bir başarı. O gün, şampiyonluk kupasını kaldırmak için uzun süredir kendini geliştirmek için çalışan, ter döken her sporcuya büyük bir saygısızlık ve haksızlık.

Ampute Milli Takımı'nın başarısı "tek ayağa rağmen" ve "yürekle" açıklamaya çalışmak, gündelik hayatta da engelli vatandaşlara yaklaşımın bir parçası esasında. Ve bir açıdan da hatalı yaklaşım, zira Ampute Milli Takımı eşit şartlarda bir takımla karşılaşıyor yeşil sahada, fakat yeşil saha dışında, 'bizim' aramızda yaşamaya, günlük hayatlarına devam etmeye çalışırken yeşil sahada koyduğundan daha fazla yürek koyuyor bu insanlar ortaya. Çünkü ne sen, ne ben, ne de bir başkası yeşil sahadaki başarısıyla övündüğümüz bu kişilerin yaşamlarını kolaylaştırmıyor, daha da zorlaştırıyoruz. Paralimpik Oyunları'nda ilk kez tekerlekli sandalye tenis branşında Brezilya'da temsil edilmemizi sağlayan Büşra Ün'e (apartmanda tekerlekli sandalye ile yukarı çıkabilmek için asansör ya da başka bir düzenek olmadığından) noterlik çalışanını apartman dışına, ayağına kadar getirdiği için 'sehven' kesilen 'ayağa hizmet' faturası da aynı yıl içinde yaşanmıştı. Umalım ki Ampute Milli Takımı'nın bu başarısı ülkedeki tüm engelli vatandaşlar hakkındaki duyarlılığı ve dayanışmayı arttırır.


Volkan Ağır Kimdir?

1987 İstanbul doğumlu. 2006 yılından bu yana blog yazıyor. 2008 yılında Cumhuriyet gazetesi Spor Servisi'nde muhabirliğe başladı. O günden bu yana yoğunlukla spor muhabirliği yapıyor. Serbest muhabir olarak 2014 yılında Dünya Kupası'nı Brezilya'da, 2015 yılında Copa America'yı Şili'de takip etti. 2011 yılından bu yana Açık Radyo'da her pazartesi günü 19.30'da Efektifpas isimli spor programını sunuyor. Gazete Duvar'da haftalık, zaman zaman da çeşitli yayınlara özel konularda haberler hazırlıyor. Zaman zaman da kendisine dokunan sosyal ve toplumsal olaylar hakkında da yazıları ve haberleri çeşitli medyalarda yayınlanıyor. 2016 Ekim ayından bu yana Almanya'da Köln'de yaşıyor.