YAZARLAR

Yıldırım Kemal Şehitliği

İhtiyat ikinci mülazım (yedek subay) İzmirli Kemal Efendi yatar burada. Ayaşlı Rauf, İstanbullu Selahattin, Bayramiçli Lütfi, Kırklarelili Azmi efendiler ve otuz neferle birlikte. Baytar olarak katıldığı milli orduda özellikle birlikler arasındaki haberleşmeyi sağlayan posta subayı olarak nam salmış. Hızından dolayı verilen lakapla Yıldırım Kemal olarak anılmış genç asteğmen, Büyük Taarruz başlarken tedavi görmekte olduğu Konya Asker Hastanesi'nden kaçarak Fahrettin Altay Paşa'nın süvari birliğine katılmış. İzmir’e ilk girecek birliklerde olmak için.

Büyük devletlerin başkentlerinden alınacak onaylarla devlet kurulacağını zannedenler pek çok. Yazık ki ülkemizde istiklalin manasını unutanlar da çok. Tarihi nostaljik öykünmelerden ibaret zannedenler de. Oysa dün denecek kadar yakın zamanda sadece büyük devletlere değil kendi hükümetine da kafa tutan, kendi istiklalini kendi kazanan insanların torunuyuz. Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle beni çok etkileyen bir şehitlikten söz etmek istiyorum. Kurtuluş Savaşı adı yaygınlaşmış olsa bile kelimenin anlam ve muhtevası bakımından en doğru ismiyle İstiklal Harbimizin en kıymetli şehitliği bana göre. Afyon yakınlarındaki Yıldırım Kemal köyüne giderek sizler de görebilirsiniz Yıldırım Kemal İstasyonunu. İstasyonun küçüklüğüyle pek uyumlu ve alabildiğine mütevazi bir şehitlik var. Yıldırım Kemal o şehitliğin adı da.

. .

İstiklal Harbi'nin ilk şehitliği. Daha önemlisi tek gerçek şehitliği. Sembolik değil, şehitlerimiz gerçekten orada yatıyor. Alabildiğine geniş alanlara yayılmış sembolik şehitliklerin bakımlı, düzenli ihtişamı yok burada. Ama başka bir şey var. Çok başka bir şey. Karşıdan görür görmez insanın adımlarını yumuşatan bir manevi iklim var Yıldırım Kemal Şehitliği'nde. Sesinin tonunu düşüren. Yere yumuşacık basıp, farkında olmaksızın yavaşça konuşmaya iten bir ürperti. Belki rüzgar. Belki rüzgarın dokunuşunda şehitlerin ruhunu hissediş. Belki saygı. Belki minnettarlık. Üstelik sade insana mahsus değil bu duygu. Devlet Demiryolları'nın da iliklerine işlemiş. Cumhuriyet tarihimizin en kadirşinas geleneklerinden biri olarak trenler de yavaşlar burada. İstasyonda durmayacak olan trenler bile yavaşça, selamlayarak geçer. Şehitlerimizin ruhunu muazzep etmeden. Onların kıymetini bildiğini göstererek.

İhtiyat ikinci mülazım (yedek subay) İzmirli Kemal Efendi yatar burada. Ayaşlı Rauf, İstanbullu Selahattin, Bayramiçli Lütfi, Kırklarelili Azmi efendiler ve otuz neferle birlikte. Baytar olarak katıldığı milli orduda özellikle birlikler arasındaki haberleşmeyi sağlayan posta subayı olarak nam salmış. Hızından dolayı verilen lakapla Yıldırım Kemal olarak anılmış genç asteğmen, Büyük Taarruz başlarken tedavi görmekte olduğu Konya Asker Hastanesi'nden kaçarak Fahrettin Altay Paşa'nın süvari birliğine katılmış. İzmir’e ilk girecek birliklerde olmak için. Bize istiklalimizi hediye eden binlerce akranı olan dedelerimiz gibi o inanç ve azimle.

. .

Eski adıyla Küçükköy İstasyonu, ilk hedefi Akdeniz olan orduların güzergahında Yunan orduları artçı birliklerinin kontrolündeki kritik noktalardan biri. Malum telsizciler ve demir yolcuların savaşı aynı zamanda İstiklal Harbi. Çekilmekte olan Yunan ordularının artçı birliklerinin görevi ise sadece çekilen orduyu korumak değil aynı zamanda kritik öneme sahip noktaları tahrip ederek çekilmek. Yıldırım Kemal ve birliğindeki dört rütbeli subay ile 30 nefer, şehit olmakla birlikte istasyonun tahrip edilmeden ele geçirilmesini sağlayan kahramanlar.

Hemen oracıkta, topluca gömülerek defnedilmişler. Cumhuriyetin ilanından bile önce dikilmiş kitabeleri. Şehitlerin isimleri yazılı, bu kitabede. Dört yönlü sütunun bir yüzünde ise “bu taş 26-27 Ağustos Muharebesi'nde Yunan ordusunun hatt-ı ricatini kesen Türk Süvari Kolordusu'nun bu civarda verdiği şehitler namına dikilmiştir. Kendilerine Cenab-ı Hakkın rahmeti niyaz olunur” ibaresi yer alır. Eski yazılı kitabe ve şehitlik 1966 ve daha sonra bir kere de 1996 tarihlerinde bakıma alınmış. Kitabenin kaidesine de özensiz, zevksiz de olsa Latin harfleriyle bir açıklama muhtemelen bu tarihlerin birinde tabela olarak mıhlanmış.

Olanca tevazusuyla hâlâ ayakta bu kitabe. Ve pek mahzun bu şehitlik. Çok az kişinin bildiği bir yer. Oysa her tatil Ege kıyılarına doğru akanların yolu üstünde. Afyon’dan Uşak yönüne yani Ankara-İzmir Karayolu'na girdikten sonra Afyon’un Sinan Paşa Belediyesi'ne bağlı bu istasyonu ve şehitliği ziyaret etmek için Taarruz Tepe yönünde şimdiki adıyla Yıldırım Kemal köyüne ulaşmak çok kolay.

Tatile gider veya dönerken uğrayabileceğiniz bu şehitlik kim bilir belki sizlere de bana yaşattığı duyguları hissettirir. Bize onurlu yaşam fırsatı sunan şehitlerimizin aziz hatırasını saçınıza, teninize değen rüzgarda sizler de hissedersiniz belki.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.