YAZARLAR

Emeğin temmuz hedefi

Temmuz ayında asgari ücrete ve emekli aylıklarına yüksek düzeyde bir zam yapılması, toplumsal muhalefetin öncelikli hedefi olmalıdır. Sendikalar, 1 Mayıs’ta bu talepleri yeterince vurgulayamadılar. CHP, 26 Mayıs’ta emekli mitingi yapacak. CHP ve emek örgütleri, AKP’nin “yumuşama” aldatmacasını bir kenara iterek bu hedef doğrultusunda mücadeleyi yükseltmelidir.

AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 31 Mart yerel seçimlerdeki ağır yenilginin tahribatını gizlemek, gündem değiştirmek ve zaman kazanmak amacıyla CHP lideri Özgür Özel’le görüşüp bir “yumuşama” sürecini başlatmak istedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim yenilgisini unutturma ve yine kendisine bir meşruluk zemini yaratma amacında gözüküyor. Erdoğan, Anayasa tartışmalarını da gündeme getirerek gündemi farklılaştırmak ve kendi cumhurbaşkanlığını pekiştirmeyi hedefliyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, bu “yumuşama” sürecine bir şekilde olanak sağlıyor diyebiliriz. Özel’in 7 Mayıs 2024 tarihinde CHP Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada da doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef almayıp enflasyon ve hayat pahalılığı konusunda Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’e yüklenmesi de dikkati çekti.

12 EYLÜL’E YANLIŞ YAKLAŞIM

CHP lideri Özel, Erdoğan’la 2 Mayıs’taki görüşmesi sonrasında 3 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, “siyasetçilerin el sıkışmasının” önemine değindi. Özgür Özel, bu konuda şunları söyledi:

“Siyasetçilerin el sıkışmadığı dönemlerin sonu demokrasi açısından hep felaket olmuştur. 1977-1980 arası, iktidar ve ana muhalefetin el sıkışmadığı ve konuşmadığı bir dönemdi”.

Özgür Özel, bu söylemi ile AP lideri Süleyman Demirel ile CHP lideri Bülent Ecevit’in el sıkışıp uzlaşma sağlayamadığı için 12 Eylül 1980 darbesine yol açıldığını ima ediyordu.

Oysaki 12 Eylül askeri darbesi, ülkedeki ekonomik krizin sonucu yeni bir sermaye birikim modeline ihtiyaç ve yükselen işçi hareketini baskı altına almak amacıyla gerçekleştirilmişti. “Liderlerin el sıkışmaması” sadece darbenin bahanelerinden biriydi.

YUMUŞAMA ALDATMACASI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yumuşama” söylemi aslında bir aldatmacadan ibarettir. Eğer bir yumuşama söz konusu ise 1 Mayıs’ta işçilerin Taksim’e çıkışını engellemek, polis barikatı ve biber gazı ve TOMA’larla müdahale ve ardından tutuklamaların manası nedir?

Keza Anayasa Mahkemesi’nin işçilerin Taksim’de miting yapmasının hakları olduğu yönündeki kararına rağmen bu kararı uygulamamak, “yumuşama” anlayışıyla nasıl izah edilebilir? Aslında AKP’nin yeni bir anayasa hazırlığı da bu uygulamalarıyla boşa düşmektedir. Çünkü mevcut anayasayı ve mahkeme kararlarını bile uygulamamaktadır.

Öte yandan Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altında dini referanslarla öğrenci yetiştirmeği amaçlaması, dindar ve kindar bir nesil oluşturmayı hedeflemesi, sonuçta siyasal İslamcı bir rejimi kalıcı hale getirmesi, CHP’nin “laiklik” anlayışı ile ne kadar bağdaşabilir, böyle bir iktidarla “yumuşamayı” gerçekleştirebilmek mümkün müdür?  

1 MAYIS BASİRETSİZLİĞİ

Gerek CHP ve gerekse emek örgütlerinin bu “yumuşama” aldatmacasını bir kenara iterek toplumun gerçek gündemiyle daha yakından ilgilenmesi gerekiyor. Öncelikle sendikalar, emek ve meslek örgütlerinin Temmuz ayındaki gündeme kilitlenmeleri ve şimdiden harekete geçmeleri önem kazanıyor.

Emek ve meslek örgütlerinin 1 Mayıs İşçi Bayramı nedeniyle taleplerini haykırmaları gerekirken “Taksim engeli” bu durumu gölgelemiştir. Evet, AKP iktidarının işçilerin Taksim’e çıkışını engelleyeceği belliydi. Ancak DİSK ve diğer emek örgütlerinin 1 Mayıs öncesinde Taksim konusunda tabanlarını yeterince hazırlamadığı ortaya çıktı. Emeğin talepleriyle ilgili gerekli pankartlar bile hazırlanmamıştı.

Keza 1 Mayıs Tertip Komitesi (DİSK, KESK, TMMOB, TTB, TDB) 1 Mayıs organizasyonu ve daha sonraki gelişmeler için iyi bir sınav verememiştir. Bozdoğan Kemeri önündeki polis barikatı gerekçe gösterilerek etkinlik sona erdirilmiştir.

Bu arada CHP lideri Özel de, “Taksim’de bulunacaklarına” dair söz vermesine rağmen kısa bir açıklama sonrasında Saraçhane alanını terk etmiştir. Aslında Tertip Komitesi’nin beceriksizliği ve koordinasyonsuzluğu nedeniyle emeğin 1 Mayıs talepleri ortaya konmamış ve kutlama sönük geçmiştir.

ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİLER

AKP iktidarı, asgari ücrete bu yıl temmuz ayında ikinci bir zam yapılmayacağını açıklamıştır. Oysa 17 bin liralık asgari ücretin satın alma gücü bu dört aylık süreçte bile oldukça düşmüştür. Daha önce yılda iki kez artış yapılırken siyasal iktidarın “kemer sıkma” politikaları sonucu bu artıştan vazgeçilmiştir.

Şimdi emek örgütleri, bu konuda ciddi bir basınç oluşturmak, iktidarı zorlamak göreviyle karşı karşıyadırlar. Keza emekli aylıklarına Temmuz ayında enflasyon farkı kadar bir zam yapılacaktır.

Hesaplamalara göre, bu altı aylık enflasyon farkının yüzde 25 dolayında olması beklenmektedir. Bu artış, son derece düşüktür. Özellikle emekli aylıklarının kök ücretlerine zam yapılmadığından 10 bin liralık en düşük emekli aylığında yine bir artış yapılması mümkün olamayacaktır.

Çünkü, örneğin emeklinin 7 bin liralık bir kök ücretine yüzde 25’lik bir artışın bir etkisi yoktur, 10 bin lirayı bulamamaktadır. Yine bu kesime temmuz ayında sıfır zam ya da en fazla 300-400 liralık bir artış yapılabilecektir. Sonuçta en düşük emekli aylığı alan 9 milyon emekli, 10 bin liralık aylığa talim etmeğe devam edecektir.

25-26 MAYIS’TAKİ MİTİNGLER

16 milyonluk emekli kesimin büyük bir bölümü AKP iktidarına 31 Mart yerel seçimlerinde gerekli cevabı vermiş ve iktidarın oy ve belediye kaybetmesinde önemli bir rol oynamıştır. CHP de bunun bir ölçüde farkındadır.

Nitekim CHP lideri Özel, 26 Mayıs 2024 tarihinde Ankara’da büyük bir emekli mitingi düzenleyeceklerini açıklamıştır. Öte yandan Tüm Emeklilerin Sendikası da, 25 Mayıs’ta 8 ilde miting yapma kararı almıştır.

Tüm Emeklilerin Sendikası, İstanbul, İzmir, Eskişehir, Bursa, Antalya, Ordu Fatsa, Mersin Tarsus ve Balıkesir Burhaniye’de miting yapacaktır. Sendika, en düşük emekli aylığının asgari ücrete değil en düşük memur aylığına eşitlenmesi talebini gündeme getirecektir.

DİSK, KESK ile birlikte aslında Türk-İş’e bağlı sendikaların da bu mitinglere destek vermesi, asgari ücret ve emekli aylıklarındaki artış için mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir. “Hak verilmez, alınır” şiarı her aşamada geçerlidir. Bakalım CHP, sendikalar ve emekli örgütleri, bu süreçte nasıl bir mücadele vereceklerdir?

ANAP’IN SONU VE AKP

AKP’nin sonunun ANAP gibi olabilmesi için CHP ve toplumsal muhalefetin etkin bir mücadele vermesi gerekiyor. Özal’ın ANAP’ı, 1989 yerel seçimlerini kaybettikten sonra düşüşe geçmiş, takip eden seçimlerde de merkezi iktidarı kaybetmiştir.

1989 Bahar Eylemleri ve Zonguldak Büyük Madenci Yürüyüşü, ANAP’ın iktidarı kaybetmesinde önemli derecede rol oynamıştır. Önümüzdeki süreçte de giderek oy kaybeden AKP’nin iktidardan uzaklaştırabilmesi için CHP ve toplumsal muhalefetin daha etkin olması ve erken seçimi zorlaması gerekiyor.  


Atilla Özsever Kimdir?

1967 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 12 Mart (1971) döneminde piyade üsteğmeni iken siyasi görüşleri nedeniyle ordudan çıkarıldı. 2.5 yıl cezaevinde kaldı. Daha sonra iktisat öğrenimi gördü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı, doktorasını İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamladı. 1974 – 2002 yılları arasında gazetecilik yaptı. 2003- 2011 yılları arasında da Maltepe Üniversitesi’nde kadrolu öğretim üyeliği görevinde bulundu. 2011 yılından itibaren de çeşitli üniversitelerde çalışma ekonomisi ve medya alanında dışarıdan dersler veriyor. “Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci” ve “Mesele Teslim Olmamakta” isimli iki kitabı ile çeşitli kitap ve dergilerde yer alan makaleleri bulunuyor.