YAZARLAR

Yaşaması da anlatması da zor: O an…

Felaket bölgelerinde birbirinden çok uzakta değildir hiçbir söz, hiçbir kare. Fakat bir an olur ki o ana kadar gördüğünüz, duyduğunuz her şey bir araya toplanır yuvarlana yuvarlana gelir boğazınızın orta yerinde düğümlenir… Yutkunur, devam edersiniz ama 'o an' artık hep sizinledir.

Felaket bölgelerinde habercilik yaparken amacınız elbette durumun nasıl olduğunu ve yapılması gerekenleri göstermektir. Olayın etkisini ve etkilediklerini elinizden geldiğince aktarmaya çalışırsınız. Konuşursunuz, dolaşırsınız, dinlersiniz, sorarsınız… Sonra yeniden ve yeniden… Felaket bölgesinde ne görecek ne duyacaksınız ki? Birbirinden çok uzakta değildir hiçbir söz, hiçbir kare. Fakat bir an olur ki o ana kadar gördüğünüz, duyduğunuz her şey bir araya toplanır yuvarlana yuvarlana gelir boğazınızın orta yerinde düğümlenir… Yutkunur, devam edersiniz ama 'o an' artık hep sizinledir.

Ömür boyunca…

***

Depreme evlerinde, uykularında yakalanan arkadaşlarımız kendileri de depremzede oldukları halde 6 Şubat Pazartesi sabahından bu yana felaket bölgesinde olup biteni anlamak için ilk başvurduğumuz kaynaklarımız oldular.

Malatya’da Didem Barut, Hatay’da Burcu Özkaya Günaydın, Urfa’da Fatma Keber, Antep’te Ali Vefa Yurdal, Adana’da Armağan Kabaklı yayınlarımıza katılarak, bize, ilk saatlerinden itibaren çok acı veren bu hafta boyunca olup bitenleri aktardılar. Bu gazeteci arkadaşlarımız bulundukları şehirlerde yaşananları anlatırken kendileri de hayatta kalma mücadelesi veriyorlardı…

***

Yine pazartesi sabahı birkaç saat içerisinde hazırlanıp Ankara’dan deprem bölgesine doğru yola çıkan muhabirlerimiz Ceren Bayar ve Serkan Alan’dan öğrendik, Maraş ve Adıyaman başta olmak üzere birçok yerleşim bölgesinde olup bitenleri. Bu iki ilde ve onlarla birlikte Hatay’da yaşanan yıkımın boyutlarının bölgedeki diğer illere göre daha ağır olduğu anlaşıldıkça acı ve umutsuzluk arttı. Salı günü Van ve İstanbul'dan yola çıkıp Mardin'de buluştuktan sonra Antep ve Urfa üzerinden Hatay’a ulaşan Van Temsilcimiz Kadir Cesur ve muhabirimiz Can Bursalı’nın tanıklıkları da buralardaki durumun anlaşılmasında önemli katkı sağladı. Hatay’dan haber geçmeye çalışan arkadaşlarımızın iletişim ağlarındaki sorunları diğer illerden daha ağır yaşadıklarını da belirtelim…

Gazete Duvar’ın sahada olmayan çalışanları da bu arkadaşlarımızın mesaisine eşlik eden haberler üretti, yayınlar yaptı...

***

Deprem bölgesinde çalışan arkadaşlarımızın hepsiyle haberleştik, gördüklerinin, yaşadıklarının onlarda bıraktıklarını, 'boğazlarının düğümlenip kaldığı' anları dinledik:

Maraş’ta hastanede dizi kesilmiş, bir oğlunu ve eşini kaybetmiş bir depremzedenin Ceren Bayar’dan diğer yakınları için yardım istemesi…

Adıyaman’da Serkan Alan’ın gördüğü, yakınının cansız bedenini enkaz altından kendi imkanlarıyla çıkarmış, görevlilere 'defnetmeye götürün' diye yalvaran kadının çaresizliği…

İki arkadaşımızın birlikte tanık oldukları Maraş’ta yıkılmış bir evden sarkan perdeyi sallayarak hayatta olduğunu göstermeye çalışan 14 yaşındaki kız çocuğuna bir türlü ulaşılamaması ve saatler sonra perdenin sallanmasının durması…

Didem Barut’un 'kıyamet anları' uzayıp da susuz kaldıklarında nasıl kar eritip içtikleri…

Can Bursalı’nın anlattığı deprem bölgesine belediye yardım araçlarında –evet maalesef bu defa da- belediye başkanlarının fotoğraflarının ve isimlerinin büyük büyük gösterilmesi…

Urfa’da Fatma Keber’in tanık olduğu, yakınlarının cenazelerini enkaz altından çıkaran ailelerin yaşadığı sahipsizlik…

İskenderun'da Kadir Cesur’un gördüğü, enkazdan çocuğunun çıkarılmasını bekleyen annenin elinde tuttuğu, üzerinde "Benim birinci yaşım" yazılı fotoğraf...

***

Bunları yaşayan insanlar, aktaran gazeteciler, okuyarak, izleyerek tanık olan herkes… Yarın yeniden böyle acılar yaşanmayacaksa eğer bunu el birliği ile sağlayacaklar…

Nasıl mı?

Onun ipuçlarını da depremden etkilenen illerden Diyarbakır’daki gelişmeleri aktaran temsilcimiz Vecdi Erbay’ın anlattıklarında arayalım:

"Öncelikle şunu demeliyiz tabii, deprem Diyarbakır’ı diğer iller kadar ağır vurmadı. Bu nedenle şehir şoku erken atlatabildi ama en az bu kadar etkili olan bir diğer nokta da örgütlü hareket edilmesi oldu. Bu sayede kısa sürede barınma, gıda gibi acil ihtiyaçlar önemli oranda giderildi. Burada sivil toplumun etkinliği belirleyiciydi. Valilik de STK’larla koordine oldu. Koşuyolu ve Sümerpark’ta kurulan çadırlarda insanların giyecek, battaniye, soba gibi ihtiyaçlarında gecikmeler yaşansa da deprem sonrası gördüklerim arasında Diyarbakırlıların örgütlü refleksi beni en çok etkileyen nokta oldu. Bu sayede felaketin daha ağır vurduğu illere yardım için çalışmalar da hemen başlayabildi…"

***

İşte dört günlük deprem bölgesi izlenimlerimiz böyle…

Ve bütün bunlardan çıkarılması gereken bir ders daha var elbette: Gazeteciler sahada rahat çalışabilmeli, çalışabilmeli ki bari bu defa yaşanan bunca acı boşa gitmesin...